Kişisel Blog Yazıları #55: Yorgun bir günün ardından...

Kişisel blog yazıları serisinin bu bölümüne yorgunlukla başlıyorum. Yoğun bir iş günüydü. Bazı müşteriler gerçekten yordu beni.

Bazen işte çalışken sanki zaman geçmiyor. Duruyor. Bazen kronometreyi açıyorum telefondan. Bir bakıyorum 10 dakika geçmiş. Kendimi böylece rahatlatıyorum. Siz ne yapıyorsunuz kendini rahatlatmak için?

Akşam kanal D’de, Kemal Sunal’ın Deli Deli Küpeli filmini izledik. Filmin sonunda başrol kadın oyuncusu diyor ya, “Keşke her deli senin gibi olsa” diye. Gerçekten öyle.

Sonra Show TV’de, Rüya Gibi dizisine geçtik. Aslında bu diziyi sevmedik ama izleyecek başka bir şey de yoktu. Mecburen izledik yani.

Kardeşim, kestane almış. Davulda yaptı. Evet, biz de hala davul var. Ama kestane bitmiş. Yenecek hali kalmamış. Birkaç kestane yemeye çalıştım ama yok.

Beşinci Kuşak kitabından 15-20 sayfa okudum. Bir çocuk, ismi Ali, hayatın tüm gerçekleriyle yüzleşiyor. Şu an okuduğum sayfalarda çok sarsılıyor. Ama kitabın ilerleyen sayfalarında çok güçlü bir Ali çıkacaktır karşımıza diye düşünüyorum.

Annem bugün telefonda kuzeniyle konuşmuş. İstanbul’da yakın zamanda büyük deprem olacakmış. Sonra aralık ayının sonuna doğru çok kar yağacakmış. Bunları nereden duyduysa anneme de söylemiş. “İnanmayın anne böyle şeylere. Millet atıp tutuyor” dedim. Elbette İstanbul’da deprem olabilir. Ama bugün, yarın olacak diye, kim tarih verebilir.

Yusuf Güney’i izledim bugün. Çok sevdiği ve kötü bir şekilde hayatını kaybeden bir arkadaşıyla ölümünden sonra astral seyahatte konuşmuş. Belki size saçma gelebilir ama bu adamın söyledikleri ilgimi çekiyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bir kız arkadaşımla konuşuyorduk. Konu evliliğe geldi. “Benden geçti o işler” dedi. “Daha yaşın kaç dur” dedim. Yaşı 35’miş. “O zaman benden hepten geçti. Ben 38 yaşındayım” dedim. “Seni bilmem de. Ben daha rahatımı bozamam” dedi.

Salı gününü de böylece bitirdik. Yarın akşam yani çarşamba akşamı, kişisel blog yazıları serisinin yeni yazısıyla burada olacağım. Sen de burada olacak mısın?

*Önceki yazı: Kişisel Blog Yazıları #54: Sıradan bir gün, iç ısıtan düşünceler…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder