yazmayı ne kadar istiyoruz? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazmayı ne kadar istiyoruz? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yazmak, hayatının neresinde?

     Bir mesleği yapmayı ne kadar istiyorsunuz? O işe gerçekten gönülden bağlı mısınız? Hayatımızın mutluluğu, bu sorulara vereceğimiz cevaplara bağlı. Belki o meslekten milyonlar kazanamayacağız, ama mutlu ve huzurlu bir yaşam süreceğiz. Kendi yağımızda kavrulacağız. Çoğu yazar ve şair de, tıpkı bu anlattığım gibi yaşadılar. Hatta sevdikleri işi, yazmayı yapabilmek için, farklı işlerde çalıştılar. Farklı işte çalışmaları, yazmayı ne kadar da sevdiklerini göstermez mi? Bunlar hayatın samimiyet testleriydi, o yazarlara ve şairlere. Dışardan bakıldığında böyle bir görüntü vardı. Peki kendileri ne diyorlardı, yazmaya olan sevdaları için? Adı üstünde bunlar, yazar ve şair. Kendilerini anlatırken de, senden benden farklı anlatacaklardı  elbette.
yazmak

                                                    DELİKANLIDAKİ CESARET
     Fazıl Hüsnü Dağlarca. Bu yazıda, ondan alalım isterseniz, bu sorunun cevabını. Bilenler bilir. Dağlarca’nın, Çocuk ve Allah kitabı vardır. İşte anlatacağımız olay, o kitabın çıktığı dönemde geçiyor. Hepimizde bir istek vardır. Bir yazımızı, bir şiirimizi, bizden üstün birine gösterip, ondan fikir alma isteği. İşte o zamanlar, bizim gibi genç bir delikanlı da, sokulmuş şairin yanına. Yazdıklarını gösterip, fikir alacak. Şahsen ben böyle bir işe kalkışamazdım. Bu kadar büyük bir şair bana, “Sende iş yok” derse, ben yıkılırdım çünkü. Nasıl yıkılmazsın ki? Bu işin üstadı olmuş bir şairden, bir balyoz gibi sözler iniyor, o heyecanla bir şeyler karalamış olduğun kalbine.
                                                  YAZMAK NE İFADE EDİYOR?                                                 
     Şair almış şiirleri, okumuş. Ve sonra çocuğa dönüp demiş ki: “Tanrı sana öyle bir güç verecek ki, sağ kolunu kestiğin zaman İstanbul’un, sol kolunu keserse Türkiye’nin, sağ bacağını keserse Balkanlar’ın, sol bacağını keserse Avrupa’nın en büyük şairi olacaksın”. Çocuk, bakmış ki pabuç pahalı, “Dur” demiş, “Dur”. “Başlarım onun şiirine!”. İşte, tam bu noktada şair, çocuğa ve biz yazar ve şair olmak isteyenlere, hayat dersi verircesine demiş ki: “Benim bir gözbebeğim kalsın, bir de kalem tutacak iki tane parmağım. Yeter ki şiir yazayım”. Bu nasıl bir aşktır, bu nasıl bir yazma sevdasıdır. Hayran olmamak, imrenmemek elde değil. İyi ki o gün, o delikanlı şiirlerini göstermiş de, biz de böylece Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, bize yol gösterecek öğüdünü okuyabildik.

Foto kaynak:pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com