Yaz saati uygulaması yürütmesi Danıştay
tarafından durduruldu. Ama hükümet bu uygulamadan vazgeçmeyeceğini açıkladı. Bakan
Berat Albayrak bu konuda yasal düzenleme yapılacağını belirtti. Ayrıca da bu
uygulama nedeniyle bilmem kaç milyar dolar tasarruf ettiklerini söyledi. Şimdi biz
nereden tasarruf ediyoruz, onu da bir açıklasalar. Çünkü iş ya da okula
gidilecek saatte hava daha karanlık oluyor. E mecburen lambalar yakılıyor. Kahvaltı
yapılıyor. E ocak kullanılıyor. Biz burada tasarrufu nereden sağlıyoruz peki? Normal
kış saati devreye girse o saatlerde yatacağımız için ışıklar kapalı olacak. Elektrik
harcanmayacak. Acaba sanayi kullanımı için mi söylüyorlar? Ama onda da nasıl
tasarruf olacak ki? Ben bu işi çözemedim arkadaşlar.
30 Eylül 2017 Cumartesi
29 Eylül 2017 Cuma
Emrah Serbes mektubu ve vicdan...
Emrah Serbes mektubu ile, kaza
yapıldığında arabayı kullananın arkadaşı değil, kendisi olduğunu açıkladı. Ve bu
açıklamadan sonra gözaltına altına alındı. Mektubunda dile getirmiş kendisi
zaten, “Vicdanımdan kaçamadım” diye. Hani bir söz vardı, “En büyük mahkeme
insanın vicdanıdır” diye. İşte bu yaşanan olay tam da bu sözün somut örneği
oldu. Kazadan sonra asfaltta yatan kızın görüntüsü bir an olsun gitmemiş
gözünün önünden. Gazetecilere yaptığı açıklama o mektuptan daha fazla
rahatlatmıştır onu. Çünkü gazetecilere söylediği o sözleri kim bilir kaç defa
yalnızken tekrar etmiştir. Keşke ne baba ne de o genç kıza bir şey olmamış
olsaydı. Daha anne yoğun bakımdaymış. Gözlerini açsa, kocasının ve kızının
hayata veda ettikleri nasıl söylenir ki ona. Çok zor bir durum, çok zor.
28 Eylül 2017 Perşembe
Twitter 280 karakter niye oluyor?
Twitter 280 karakter olunca ne olacak? Bu konuyu
yine bloğa bağlayarak anlatmak istiyorum. Şimdi ben bir blog yazarıyım. Aynı zamanda
Twitter’da kulanıyorum. Ama sadece kullanıyorum. Pek fazlaca tweet atmıyorum. Orası
farklı bir mecra. Ben anlatacaklarımı 140 karakterle anlatamıyorum. İlla ki
cümleler kuracağım. Bende kısa ve öz bir anlatım yok. Böyle olunca da Twitter
benim ilgi alanıma girmiyor. Ama birkaç kelime ile çok şey anlatanlar var. Onlar
da fenomen oluyorlar zaten. Şimdi hal böyleyken 280 karaktere çıkarmanın ne
manası var? Derdini anlatabilen pekala 140 karakter ile de anlatabiliyor. Tabi ki
Twitter yönetiminin buna da bir açıklaması var. Tamamen dillerle ilgili bir
durummuş.
280 KARAKTER NE ZAMAN
OLACAK?
Twitter 280 karakter olunca bu en çok
İngilizlerin, Fransızların ve İspanyolların işine yarayacak. Çünkü onlar
dillerinin özelliği gereği 140 karakter ile kendilerini tam olarak ifade
edemiyorlarmış. İfade sıkıntısı yaşıyorlarmış. İşte bu sıkıntıyı ortadan
kaldırmak için bu uygulama hayata alınıyor. Bu arada hemen 280 karakter
kullanmaya başlamayacağız. Daha denenmeye başlayacakmış. Deneme ne zaman
bitecek ve bu 280 karakteri ne zaman kullanmaya başlayacağız belli değil.
*Konu ile ilgili Ntv'nin haberi...
*Konu ile ilgili Mevlüt Tezel'in yazısı...
27 Eylül 2017 Çarşamba
Google, Blogger'ı neden önemsemiyor?
Google,
Blogger’a neden önem vermiyor? Biz Blogger’cılar olarak bu soruyu soruyoruz. Daha
bundan birkaç ay öncesine kadar temalar ancak değişti. Yeni temaların hepsini
beğenmemekle beraber beğendiklerim oldu. Ama onların da eksikleri var. Bilmiyorum
bir araştırma yapıldı mı? En çok Blogger mı yoksa Wordpress mi kullanıcısı var.
Ben Blogspot’un daha çok olduğunu düşünüyorum. Çünkü dakikalar içinde bir blog
sahibi oluyorsunuz. Wordpress bana biraz karmaşık gelmişti. Ama çoğunluk da
Wordpress’i öve öve bitiremiyor. Algı böyleyken neden Google hala bir adım
atmıyor? Galiba, “Biz arama motoru olarak bu alana yöneliyoruz. Bizim ana
işimiz blog değil” diyorlar. Halbuki yapacağı değişikliklerle bir anda ortalığı
toz duman edebilir.
26 Eylül 2017 Salı
The Big Bang Theory izlemeye başladım...
The Big Bang Theory, Cnbc-e kanalının
olduğu zamanlar, arada denk geldiğim bir diziydi. “Bir bakayım nasıl bir
diziymiş” deyip izlemiş ve beğenmiştim. O zamandan beri bir daha bakmamıştım. Şimdi
bu diziye baştan başlıyorum. Bu akşam ilk sezonun, ilk bölümünü izledim. Sadece
22 dakikacık. Aslında Sherlock Holmes’a bakacaktım. Ama mübarek bir bölümü bir
saat. Hani bu yabancı diziler çok kısaydı. Neyse neyse. Sherlock’a da bakacağım
tabi ama şimdi değil. Ancak hafta sonu olabilir o. Biz dizimize dönersek. Çerezlik,
kafa dağıtmalık bir dizi. Neyi anlatıyorum ki. Zaten adını favori diziler
arasına yazdırmış bir dizi. Günün yorgunluğunu atmak için, 20 dakikalık güzel
bir alternatif olarak duruyor.
25 Eylül 2017 Pazartesi
Beatles Yesterday şarkısını dinliyorum...
Beatles Yesterday şarkısını dinliyorum bu
aralar. Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında soru olarak çıkmıştı Beatles
grubu. Bende şarkılarını dinlemeye başladım. Zaten hemen Google’da ilk olarak
Yesterday şarkıları çıkıyor. Bunun dışında birkaç şarkılarını daha dinledim. Ama
içlerinden en beğendiğim Yesterday şarkıları oldu. Diğer şarkılarını da dinlemeye
devam ediyorum. Bu şarkı gibi hoşuma giden başka şarkıları da olursa, onu da
sizinle paylaşırım. Elbette dinleyenleriniz vardır. Daha önce dinlemeyenler
için şarkıyı şuradan dinleyebilirler. Dinledikten sonraki sizin düşüncelerinizi
de ayrıca merak ediyorum. Ve daha önceden bu şarkıyı bilenler ve Beatles
hayranı olanlar ne diyecekler peki? Bu aralar dinlemediğin her tür müziği
dinlemek istiyorum. Müzik, film ve kitapsız bir hayat olmaz sonuçta değil mi?
24 Eylül 2017 Pazar
ios 11 güncellemesini neden yüklemedim?
İos 11 güncellemem geldi. Ama ben daha
yüklemedim. Daha önceki güncellemelerde lisans sözleşmesini kabul ediyor musun
diye bir onay istemiyordu. “En iyisi diğer İphone kullanıcılarına bir sorayım
ona göre karar vereyim” dedim. Bir arkadaşıma sordum, “Abi hatalar falan
çıkıyor. Birkaç hafta sonra yüklersin” dedi. Bunun dışında haber sitesinde
gezerken bir haber gördüm. “Artılarıyla ve eksileriyle ios 11 güncellemesi”
diyor. “İyi ki yüklememişim. Birkaç hafta geçsin, ondan sonra duruma göre
yüklerim” dedim. Peki hiç aranızda güncelleme yapan var mı? Varsa memnun
musunuz? Ya da bu güncelleme hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Herhalde İphone
x bu güncelleme ile direk piyasaya sürülmüştür. Ondan dolayı bu güncellemeyi
yaptılar sanırım.
23 Eylül 2017 Cumartesi
Günlük tutmak serüvenim yeniden başladı...
Günlük tutmak için yeni
bir defter aldım. Blog yazmaya başladıktan sonra günlüğü bir kenara
bırakmıştım. Bloğun büyüsü başka tabi. Ama o dünya ne kadar büyülü olsa da bir
yere kadar yazabiliyorsun. Günlük, bloğa göre daha özgür. En mahrem şeylerini
bile yazabiliyorsun. Aslında blog dünyasında da en mahrem duygularını ya da
yaşadıklarını yazabilirsin. Ama onun için de yeni bir blog açmak lazım. Gizli yazarlı
olarak. Ama oda bana samimi gelmiyor. Hem bayadır kalem kağıtla haşır neşir
olmuyordum. Aldığım deftere ilk yazımı yazdım bugün. Özlemişim yazmayı. Defterin
kokusunu. Hem özgürlük duygusunu yeniden tattım. İstediğim gibi yazdım. Çünkü yazdıklarımı
sadece ben okuyacaktım.
22 Eylül 2017 Cuma
Bloguma giremiyorum...
Bloguma giremiyorum. Bazı zamanlar. Mesela
dün sabah ve bu sabah şu ana kadar giremiyordum. Şimdi sorun çözüldü. Blogger
kontrol paneline giriyorum. Denetlenmeyi bekleyen yorumları yayınlıyorum. Sonra
yine kontrol panelinde yazıya tıklayıp, yoruma cevap vermek istiyorum. Tıkladıktan
sonra işleniyor diyor bekliyor. Ama sayfaya giremiyorum. Öylece bekliyor. İşin ilginç
yanı ise: Sayfayı kapatıp giriş yapmaya çalıştığım sayfanın tıklanmasına
baktığımda, 10 ya da 20 sayı daha okunmanın arttığını görüyorum. Bu nasıl
iştir? Okunma sayısı birkaç saniye içinde nasıl bu kadar da çabuk artar? Hani bazen
Blogger’a hiç giremiyoruz. Google kaynaklı sorun oluyor. Acaba bu da öyle bir
sorun mu? Bu konuda bilgisi olan var mı?
21 Eylül 2017 Perşembe
İrem Derici ne yaptın be kızım!
İrem Derici bir deri bir kemik kalmıştı zaten. Hatta bir fotoğrafını görmüştüm. Kemikleri sayılıyordu resmen. Yoğun bakıma alınmadan önce de hastaneye yatmıştı herhalde. Bir şeylerin ters gittiği belliydi. Sonunda beklenen oldu ve yoğun bakıma alındı. Neyse ki kendine gelmiş. Gazete okuyor ve meyve yiyormuş. Meyve yediğini neden yazdım peki? Çünkü son günlerde sadece çorba içiyormuş. Benim anlamadığım nasıl bu duruma geldiği? Hiç bir şeyi takmayan, hayatı istediği gibi yaşayan birisi olarak görülüyor dışardan. Yani zayıf olmayı takıntı haline getirecek biri değil. Ama işin iç yüzü öyle değilmiş. Zayıflamak uğruna ölümü bile göze alıyormuş. Dilerim yaşadığı bu tatsız hadise zayıflamanın ölüme göze alacak kadar önemli bir şey olmadığını göstermiştir.
20 Eylül 2017 Çarşamba
TEOG kalktı, tüm sorunlar çözüldü mü?
TEOG kalktı. Zaten sorun kaldırılmasında
da değil. Bir iki gün içinde sistemi hemen kaldırmak gibi bir potansiyelimiz
var. Bizim eğitim sistemimizin adı yap boz eğitim sistemi olmalı. Merak ediyorum,
dünyada bizim kadar eğitim sistemi ile oynayan başka ülkeler de var mı? Peki şimdi
ne olacak? Bunun yerine nasıl bir sistem gelecek? Bu devirde çocuk olmak da zor
be kardeşim. Devamlı sistem değişiyor. Bizim zamanımızda diploma notuna göre
liseye girerdin. Süper lise, Anadolu lisesi falan. Bir tane de ÖSS vardı. Her şey
belliydi. Şimdi neyin ne olduğu belli değil. Artık veliler, en çok da çocuklar
sıkılmıştır, bunalmıştır bu durumdan. Gerçekten moral bozucu bir durum ya.
19 Eylül 2017 Salı
Köpeğe tekme atan kendini bilmez...
Köpeğe tekme atan kendini bilmezi
görmüşsünüzdür. Kendisi ve yanındaki arkadaşı yürüyorlar. Orada da bir köpecik
yatmış. Bu kendini bilmez hızlandı, gitti ve köpeğe tekme attı. Köpekçikte ne
olduğunu anlayamadı. Zorlukla kalkıp kaçtı. Yahu be adam, o köpekten ne
istedin? Sana ne zararı vardı? Orada öyle uzanmış yatıyor. Bu olay sosyal
medyada patladıktan sonra adam, polis tarafından gözaltına alınmış. Ve ne
çıkmış dersiniz? Daha önce çeşitli suçlardan sabıkası varmış. Şaşırdık mı?
Hayır. Çünkü böyle bir hareketi yapan kişinin ruhsal problemleri olması lazım. Hiçbir
insan evladı böyle yapmaz çünkü. Bu son dönemde hayvanlara şiddet aldı yürüdü. Bunlarla
ilgili cezalar arttırılmalı. Hatta ve hatta hapis cezası uygulanmalı. Bıktık artık
her gün böyle haberler görmekten. İçimiz acıyor.
17 Eylül 2017 Pazar
Halil Sezai babası öldükten sonra niye eleştirildi?
Halil Sezai babası vefat etmiş. Allah
rahmet eylesin. Babasının vefat haberini konsere çıkmadan önce almış. Ama buna
rağmen konseri iptal etmemiş. Yine de çıkmış, zor bir halde konserini
tamamlamış. Bazıları bu durumu çok eleştirmiş. “Baban ölmüş. Ne şarkı
söylemesi?” demeye getiriyorlar yani. Bu durumu genelde tiyatrocularda
duyardık. Sanatçı yine de çıkar, oyununu oynardı. Çünkü şov devam etmeliydi. Bu
tartışmada bazıları Haluk Bilginer’in söylediklerini örnek gösteriyorlar. Ne
demişti Haluk Bilginer? “Babam öldü ama hala sahneye çıkarım yavşaklığına asla
inanmam. Önce insandır önemli olan, oyun değil. Ben babam ölürse sahneye filan
çıkmam, k.ıçımı yesin herkes”. Tamam, kendisi bu duruma katılmayabilir. Ama bu
kadar çirkin bir şekilde ifade etmesine de gerek yoktu.
YARGILAMAK HOŞ BİR ŞEY
DEĞİL YA
Halil Sezai babası öldükten sonra yapılan
bu tartışmaya bir cevap verdi mi bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Konsere çıktı
diye kimse Halil Sezai’yiyi yargılayamaz. Herkes farklıdır. Herkesin olaylara
vereceği tepkiler de farklıdır. Ben sadece saygı duyarım. Ülke olarak bir
yerlere gelememizin sebeplerinden biri de budur. İnsanları yargılamak. Ya bırakın.
İnsanlar nasıl istiyorlarsa yaşasınlar. Bize sadece saygı duymak düşer.
16 Eylül 2017 Cumartesi
İphone x izlenimlerim neler?
İphone x hakkında ilk videoyu izledim. Aslına
bakarsanız bir dünya video var. Ben takip ettiğim Youtube kanallarından
izlemeyi tercih ettim. Orkun Işıtmak, takip ettiğim kanallardan biri. Kendisi taa
Amerika’ya gitmiş. İphone x’in tanıtım toplantısına katılmış. Videosu aşağıda. Toplantıdan
sonra da telefonu tanıtıyor. Peki ben neleri beğendim? Bir kere ekranda tuş yok
artık. Ekrana dokunup açıyorsun. Ekran geniş. Video keyfini katlıyor bu ekran. Yüz
tanıma özelliği varmış. Bu o kadar da benim dikkatimi çekmedi. Bir arkadaşım
söyledi. Bu Samsung’un bir modelinde de varmış. Arkası kırılmaz camdan, beyaz.
Çok şık olmuş. Telefon benim çok hoşuma gitti. İphone’un tek eksik yanı:
Ekranların ufak olmasıydı.
İphone x ile bu tabuyu tamamen tuzla buz
etti. Daha önce plus modelleri ile geniş ekran dünyasına adım atmıştı. Ama bu
gep geniş ekranı ile mührünü vurdu. Telefon demek, internet demek. İnternetin keyfi
de küçük ekranla da çıkmıyor şimdi. İphone’un ekranları desen ufak ufak.
Samsung’un en düşük modelinin bile ekranın büyüklüğü İphone’un geçerdi. Artık bu
telefon ile işler değişti.
Video kaynak:https://www.youtube.com/watch?v=YK_R2jvZqqw
15 Eylül 2017 Cuma
İnstagram mı, Facebook mu?
İnstagram mı Facebook mu
sorusuna sokaktaki insan ne cevap veriyor. Benim takip ettiğim kadarıyla
İnstagram son dönemde büyük bir atak yaptı. Ve Facebook’u geride bıraktı. Çevremdeki
çoğunlukta daha çok İnstagram’da takılıyor. Sokaktaki insan demiştik. Onlar ne
düşünüyor? Bunun cevabını Sokak Düelloları adlı Youtube kanalında buldum. Bu kanal
sokağın nabzını tutuyor. Sadece gidip insanlara soru sormuyorlar. Ayrıca
videonun arasına güzel eklemeler yapıyorlar. Birinin verdiği cevaba göre bir
filmden ya da bir klipten ya da popüler olan herhangi bir videodan birini
kısacık ekliyorlar videoya. Bu şekilde video daha eğlenceli bir hale geliyor. Peki
kim kazandı? Buyrun izleyelim.
Video Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=LineCZktkHA&t=53s
13 Eylül 2017 Çarşamba
Blogda yorum yapma, İngilizce yorumlar...
Blogda yorum yapma konusunda şu İngilizce
yorumlara takıldım. Bir tane vatandaş geliyor. Bilmem hangi ülkeden. Senin bloğuna
İngilizce bir yorum yapıyor. Ya kardeşim, arkadaşım! Sen okuduğun yazıdan bir
şey anladın mı da yorum yapıyorsun. Bazıları yorum yapmakla da kalmıyor. Bloğunu
takip etmeye başlıyor. Bu neyin kafası arkadaşım? Dilini hiç bilmediğin bir
bloğu neden takip edersin? Zaten dikkat ederseniz yorumları da blog ile ilgili
yazılara yapıyorlar. Çünkü blog yazısının görselinde blog yazıyorda ondan. Blog
yazısını görür görmez hemen yapıştırıyorlar yorumu. İşte bizde ilkokulda
öğrendiğimiz ve hiç aklımızdan çıkmayan fine thanks and you ile cevap
veriyoruz. Yabancı da olsa yorumunu cevapsız bırakmayalım. Kalbi kırılmasın
istiyoruz.
İNGİLİZCE BLOĞA NASIL
YORUM YAPAYIM?
Blogda yorum yapma demeyeceğim onlara tabi
ki de. Ama saçma olmuyor mu be kardeşim. Ben şimdi onun bloğuna gidip, nasıl
yazısını okuyup da yorum yapayım. Yayınlarına baksam. Blog görselli bir
yazısına yorum yapsam olur mu? Olur da saçma olur. Hele bir tanesi. Bir topluluğa
mı ne davet ediyor. Denetlenmeyi bekleyen kısmından sildim gitti. Baktım sonra
yeniden yorum yapmış. “Abi sen neyin peşindesin?” deyip yeniden sildim yorumu. Bundan
sonra hiç öyle İngilizce yorumlarla uğraşamam. Gelince bam bam bam siliyorum. İşim
gücüm yok sizinle mi uğraşacağım. 12 Eylül 2017 Salı
Dan Brown, yeni kitabının ismi ne?
Dan Brown, yeni kitabı Başlangıç ile 3
Ekim’de sahne alıyor. Bu kitabın iki özelliği var. Birincisi; Bu kitap iki
bölümden oluşuyor. Galiba iki bölüm. Çünkü haberde kaç bölüm olduğu yazmıyor. Herhalde
iki bölümdür. Haber demişken. İlgili haberi de buraya bırakıyorum. Kitabın kapağı
falan hepsi var. Kitabın adının Başlangıç olduğunu görünce aklıma Leonarda Di
Caprio’nun Başlangıç filmi aklıma geldi. Neyse ikinci özelliğine gelince. Bu kitabı
ilk olarak bizler, yani Türk okurları okuyacak. Bunun nedeni ise saat farkı. 13
Eylül’de saat 00:00’dan sonra Altın Kitaplar’ın sitesinde yayınlanacak. Ya ilk
defa internetten de yayınlanacak olsa da, ben tutup internetten okumam. Ben bugüne
kadar hiçbir kitabı netten okumadım.
ROBERT LANGDON YİNE
BAŞROLDE
Dan Brown kitaplarını değil sadece, hiçbir
kitabı netten okumadım. Kitabı elime alıp, kokusunu duyup okuyacaksın abi. Herhalde
onu okumak içinde Altın Kitaplar’a üye olmak lazım. O tür işlerle zaten
uğraşamam. Kitaptaki kahramanın kim olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Yine
bizim simge bilimci Robert Langdon. Birde benim anlamadığım niye kitaptan önce
internette yayınlanıyor. Bir yayınevi internetten kitabını yayınlarsa bu kitap
satışlarını etkilemez mi? Herkes benim gibi değil. İnternetten kitap okumayı
alışkanlık haline getirenler de var çünkü. Bu da aklıma takıldı benim. Onlar da
zararlarına bir iş yapmazlar herhalde. Altın Kitaplar’ı seviyorum. Çünkü sevdiğim
çoğu kitabın yayıncısı onlar.
11 Eylül 2017 Pazartesi
Güneşte patlamalar bizi etkiler mi?
Güneşte patlamalar olmaya devam ediyor.
Benim uzayla, güneşler, gezegenlerle ilgili merakım vardır. Bu nedenle böyle
bir haber gördüğümde hemen okurum. Son okuduğum haberde böyle bir haberdi. Bu arada
haberin linkini de şuraya bırakıyorum. Detay öğrenmek isteyenler bakabilirler.
Güneş’te X seviyesinde bir patlama olmuş. X ne anlama geliyor peki? Patlamaların
en yüksek seviyesi anlamına geliyormuş. Bu X patlamasından 7 ve 8 Eylül’de de
olmuş. Bu patlamaların ilki güneş depremine neden olmuş. Bu deprem bildiğimiz
sallantı anlamında değil. Sismik dalgaların yayılması, güneş depremi olarak
adlandırılıyor. Peki bu sismik dalgalar bizi etkiler mi? Ne insan sağlığını ne
de iletişim araçlarını etkilemiyormuş.
10 Eylül 2017 Pazar
Tolga Çevik, paylaşımı ve kadınlar...
Tolga Çevik
evliliklerinin 13’üncü yıldönümünde İnstagram’dan bir paylaşım yapmış. Kendisinden
beklenilen güzel bir paylaşımdı. Ben okudum. Sizin de okumanız için şuraya
bırakıyorum. Bir erkekler olarak kadında ne ararız? İşte bu paylaşımda o var. Biz
erkekler olarak öyle bir eş istiyoruz ki. Maddi açıdan zor durumdayken, işler
yolunda gitmiyorken ya da az kazanıyorken eşlerimiz bizim yanımızda olsun. “Ben
seni her şartta seviyorum” desin. Verdiğim linkten okurken de göreceksiniz. “Evimiz
kiradayken ve 97 model arabam varken bana tahammül ettiğin için” diyor. Bu cümle
beni vurdu zaten. Biz erkeklerin aradığı kadın tipi bu kardeşim. Boşuna atalarımız,
“Yuvayı dişi kuş yapar” dememişler.
9 Eylül 2017 Cumartesi
TRT şarkı yarışması peşinde koşmamalı...
TRT şarkı yarışması
yapıyor bu aralar. Her şey bitti de şarkı yarışması mı kaldı? Abi şu TRT’nin
özel kanallarla yarış içine girmesine katlanamıyorum. Yahu sen devlet kanalısın.
Senin şarkı yarışmasıyla ne işin var. Senin reyting derdin olmamalı. Toplum yararına
yayın yapmalısın. İlklerin peşinde koşmalısın. Özel kanalların para etmediği
için yapmadığı, ama topluma yararı olacak programlar yapmalısın. Bir arada ev sineması
mı ne yapıyordu. Abi ev sineması dediğinin ne yararı var? Bizden TRT payı adı
altında kestiğiniz vergileri böyle programlara harcamayın ya. İnsana, topluma
değer katacak şeyler peşinde koşun. TRT TÜRK’te güzel programlar oluyordu. Sağ olsunlar
onu da kaldırdılar. TRT HABER ve TRT TÜRK ortak yayın yapıyorlar şimdi? Tamam
da niye?
ESKİ GÜZEL PROGRAMLARA
DÖN TRT
TRT şarkı yarışması yapacağına daha önce
alışkanlık haline gelmiş olan ve şimdi artık yapılmayan güzel programları
yapsın. Çocuk korosu vardı mesela. Nerede çocuk korosu? Ondan sonra bazı
akşamlar Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği programları olurdu. Boş koltuğa
olmayan salonlarda, sıra ile bir şarkıcı çıkar, bir ya da iki şarkı söyler
sonra bir başkası çıkardı. Her şarkıdan sonra bir alkış sesi yükselirdi. Hani zaman
zaman sosyal medyada dalgası geçilen programlar vardı ya. Hani, “Sıradaki eser
şuna ait. Şu seslendirecek” diye replikler kullanılır. İşte o programlar
bahsettiğim bu programlar.
TRT, ÖZEL KANALLARI
TAKLİT ETMEMELİ
Şimdi TRT’de böyle yarışmalar görünce
moralim bozuluyor. Baba Candır diye güzel bir dizi vardı. Onu da sonunda
bozdular. Sonra gününü değiştirip yayından kaldırdılar. O güzel bir diziydi mesela.
Bir aile dizisi. Aile bağlarının önemini vurguluyordu. Böyle diziler olmalı. Bir
anlamı, bir amacı olmalı. Tıpkı Diriliş Ertuğrul gibi. Bir şeyler anlatmalı.
Diriliş Ertuğrul’da kaliteli bir iş oldu. TRT daima böyle işlerin peşinde
koşmalı. Hiçbir zaman özel kanallara özenmemeli. Tam tersi olmalı. Özel kanallar
onu takip etmeli. “Biz bu şeylere para yatırmazdık tutmaz diye. Bak TRT yaptı
tuttu. O zaman bizde yapalım” demeliler. Ama bu dediğim TRT şarkı yarışması
yaparak olmaz be birader.
4 Eylül 2017 Pazartesi
Bayram nasıl geçti?
Bayram nasıl geçti öyle.
Daha dün bayramdı. Bugün bayramın son günü ve yarın iş var. Zaten çalışırken
zaman böyle çabuk geçmez. Ama tatil günleri çabucak geçiyor. Benim bayramım pek
verimli geçmedi. İlk gün her zamanki gibi namaz ve bayramlaşma ile geçti. Sonrasında
bayram bitti zaten. Bayrama da pek tadında giremedim. Şu Facebook’taki Arakan
videolarını izleyince insan donup kalıyor. “Hayatta kafaya taktığımız şeyler ne
kadar boşmuş” dedim kendi kendime. İnanın normalde zevk aldığım şeyleri bile
yapmaktan zevk almadım. İnsanlar oralarda vahşice öldürülürken insan nasıl
güler, nasıl eğlenir? Onun dışında şu Vatan Şaşmaz cinayeti. Cinayetten sonraki
görüntüler. Son günlerde kandan başka bir şey görmedik sosyal medyada.
BAYRAMDA KİTAP-FİLM HAK
GETİRE
Bayram nasıl geçti benim için bunların
dışında. Az önce verimli geçmedi demiştim. Bunun nedeni: Ne bir kitap
okuyabildim, ne de bir film izleyebildim. Onu geç, bloğuma bir yazı bile
giremedim. Ancak şimdi giriyorum işte. Bayramda benin yeğen geldi. İlk gün
bayramdı zaten. İkinci gün çalıştım. Üçüncü ve dördüncü günler yeğenime ayırdım
zamanımı. Bayadır görüşmüyorduk onunla. Yeğenim bugün gitti. Bende oturdum yazı
başına. “Bayram yazı girmeden bitmesin” dedim. Bu yazıyı yazarken Youtube’dan
bildirim geldi. Takip ettiğim kanallardan birisi olan Evren Soyuçok’un Blog Sohbetlerinin 12’sinin canlı yayınının bildirimiydi gelen. Sohbet ettiği bu
sefer ki blog sahibi Mustafa Alnıak’tı.
OKUMA DÜNYAMLA YÜZLEŞME
Bu Mustafa Alnıak’ı seviyorum. Olduğu gibi
net. Lafı dolandırmıyor. Bloglarda kim ne yazmış diye bakarken, diğer bir
Mustafa’da yeni yazı girmiş. Mustafa Sönmez. “Kişisel blog nedir? Neden mi yazıyorum?” başlıklı bir yazı yazmış. İsterseniz ona da bir göz atın. Kitaptan baya
uzak kaldım. Ona bir ağırlık vermek istiyorum. Arkadaştan bir kitap aldım
okuyacağım diye. Daha bir sayfa bile okuyamadım. Birde şunu farkettim ki: Ben
kitap kurdu falan değilim. Bazı zamanlar peş peşe kitaplar okuyorum. Bazı zamanlarda
bir ay var ki kitaba elimi sürmüyorum. Ard arda kitap okumaya başladığımda da
sıkılıyorum. O yüzden hiç okumamaktansa belli aralıklarla da olsa okumak. Bayram
nasıl geçti sorusuna benim cevabım böyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)