Hayır deyince güçleniyorum sanki. Hayır deyince
cesaretleniyorum sanki. Bu hayırları büyük büyük şeylere verilen hayırlar
olarak düşünmeyin sakın. Küçücük hayırlar bile çok motive ediyor insanı. Mesela
çayı azaltmakla ilgili bir karar aldım. “Çay içecek misin?” sorusuna hayır
dediğimde de kendimde bir mutluluk hissediyorum. “Evet, hayır dedim. İrademe hakim
oldum” diyorum.
BONUS YAZI: Kendimize hayır diyebiliyor muyuz?
 |
foto kaynak: unsplash.com |
SOSYAL MEDYA HAKARETLERİNE, HINCAL ULUÇ TAKTİĞİ…
Bir tane
YouTuber, kendisi hakkında Ekşi Sözlük’te yazılmış olan hakaret içerikli
yorumlardan bahsediyordu. Ve bazıları hakkında da dava açacağını söylüyordu. Bu
gibi durumlarda aklıma her zaman Hıncal Uluç gelir. “Benim hiçbir sosyal medya
hesabım yok. Ve orada yazılanlar zerre umurumda değil. Ben yazılarımı onlara
göre değil, kendi istediğime göre yazarım” der. Bunu yapmak ne kadar mümkün
bilmiyorum ama Hıncal Uluç’un bu düşünüş tarzına hayranım.
TABLO SATIŞLARINI BİLE PİS İŞLERE KARIŞTIRMIŞLAR…
Tablolar bilmem
kaç milyon dolarlara satılıyor ya. İşte bunları alanların bazıları sanatı çok
sevdikleri için almıyorlarmış o tabloları. Kara para aklamak için bir paravan
olarak kullanıyorlarmış bunu. Şu dünyada hiçbir şey göründüğü gibi değil. Az biraz
deşince olayların arkasından neler çıkıyor bunun gibi.
OKUL ARKADAŞIYMIŞLAR…
Rasim Öztekin,
dün hayatını kaybetmişti. Yarın da cenazesi var. Fatih Altaylı’nın yazısında
okudum. Meğerse okuldan arkadaşmışlar. Hem de aynı sınıftalarmış. “İyin
insanların da, kimselerin sırtına basmadan bir yerlere geleceğinin örneğidir
Rasim” demiş Fatih Altaylı.
SEYİRCİYE GEÇEN AĞLAMA…
Hekimoğlu’nda,
Zeynep karakterinin ağlama sahneleri çok gerçekçi. Hatta şunu söyleyebilirim:
Gerçek hayattaki ağlamasını izliyoruz biz dizide. Eminim gerçek hayatında da
dizideki gibi ağlıyordur. Bazılarının ağlaması hiç gerçekçi olmuyor. Bunu izlerken
anlıyorsunuz. Zorlama bir ağlama olduğu hissine kapılıyorsunuz. Ama Zeynep
karakterini oynayan Damla Colbay’da asla böyle bir şey hissetmiyorsunuz.
PEKİ ŞİMDİ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Pandemide bir
yılı geride bıraktık. İlk başladığı zamanlar üzerine çok konuşuldu. Çok komplo
teorileri dile getirildi. Olayın sıcaklığına verebiliriz bunları. Peki ya
şimdi? Bir yılın ardından düşüncelerimiz netleşmiş midir? Sizce komplo
teorilerine hak vermeli miyiz? Sizce bu işin içinde bir oyun dönüyor mu? Yoksa,
“Alakası yok” mu diyorsunuz?
BONUS YAZI: Koronavirüsten korunmak için elimi, yüzüme götürmeme mücadelem…