Powered By Blogger

23 Eylül 2014 Salı

Güneşi görünce niye hapşırıyorum?..

          Bazılarımız güneş ışığından etkilenerek hapşırıyor...Hepimizin böyle tanıdıkları vardır...Hapşıran da,yanındaki bizler de bu iş nasıl oluyor diye hayret ederiz...Bilim adamları da bunun nedeninin peşine düşmüşler...Ama somut bir şeyler bulamamışlar...Bir şeyin nedenini bulamadıklarında...Her zaman yaptıkları gibi...İşi yine genlere yıkmışlar..."Gensel" deyip çıkıyorlar işin içinden.

          Hiç farkettiniz mi bilmiyorum...Hapşırırken gözlerimizi açık tutamıyoruz...Bilim adamları bunu da araştırmışlar...Neyse ki bu sefer,bu durumu yine genlere bağlamamışlar...Bu konuda söylediklerini ben size özetleyeyim...

          Herhangi bir nedenle vücudumuzda acı duyduğumuzda gözlerimizi kapatıyoruz...Hapşırma sırasında da nasıl bir acı duyacağımızı bilemediğimizden yine gözlerimizi kapatıyoruz...Bana bu açıklama pek mantıklı gelmedi...Hapşırırken acı duymuyoruz ki...

          Eminim siz de böyle söylüyorsunuzdur şu anda...Bilim adamları da bu konuda kendilerini şöyle savunuyorlar..."Duyacağınız acı sizin fark edemeyeceğiniz acı"diyorlar...Tabi bu dedikleri olabilir...Doktor değiliz sonuçta.

          Biz devam edelim yazımıza...Hapşırık hastalık habercisi olabiliyor...Eğer ard arda hapşırıyorsanız...Bu alerji olduğunuzun göstergesi olabilir...Böyle bir durumda tahlili yaptırmak gerekiyor.

          Tahlil yaptırdınız...Bir şey çıkmadı ise...O zaman bu hapşırmalarınızın nedeni...Bildiniz,evet genseldir.

          Peki uyurken neden hapşırmıyoruz?..Çünkü beyinde hapşırmayı tetikleyen sinirler uyurken etkisiz durumdadırlar da ondan.

          Son bir not da...En uzun süre hapşırma rekoru hakkında...Bir kişi 978 gün boyunca yaklaşık olarak her dakika da 1 defa hapşırmış.

21 Eylül 2014 Pazar

Taze balık nasıl anlaşılır?

         Balık sezonu başladı...Benim için ise hamsi sezonu başladı...Ben hamsiciyim...Başka balıkta sevemedim zaten...Hele üstüne limunu sıkarsın da yersin ya...Yok böyle bir şey ya.

         Eski sevgilimle Akçakoca'da bir balık yemiştik ki...Tabi ki yine hamsiydi...O'da benim gibi hamsiyi severdi...Yanında bir de salata getirmişlerdi...Ben hayatımda böyle bir salata yemedim...Hala da unutamam...Kaç gün benimle eski sevgilimin ağzından düşmemişti o salata...Bir tane bile hamsi bırakmamıştık ikimizde...Çok güzel bir gündü o gün...Ne zaman balık yesem...Hemen o gün gelir aklıma.

         Balık sezonu başladı ya...Her balık sezonunda olduğu gibi yine taze balık muhabbeti başladı...Taze balığı nasıl anlayacağız...Bunun üzerine yine yüzlerce haber yapılacak...Size bir kaç ipucu vereceğim...Çok basit bir kaç ipucu...Bunlar sayesinde şıp diye balığın taze olup olmadığını anlayacaksınız.

         İşte en basiti...Taze balığın ağzı kapalı olur...Hiç balığı elinize almadan gözle bakıp karar verebileceğiniz bir ipucu...Bir başka basit bir ipucu daha...Balığın puluna elini sürt...Baktın pullar elinde kaldı...O zaman bu balık bayat kardeşim...

         Bir başkası...Gerçi herkes bunu bilir ama yine de söyleyelim...Balığın gözüne bakacaksın...Baktın ki gözünde fer yok...O zaman bu balıkta bayattır...Şimdi söyleyeceklerimi duymamış olabilirsiniz...Örneğin taze balık suda batar...En sonda...Balığı başından tutup kuyruğu havaya dikeceksin...Kuyruk sallanmadan dik duruyorsa tazedir..E artık taze balık nasıl olur biliyorsunuz...Alın,pişirin ve afiyetle yiyin.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Helal olsun Davutoğlu...

          Başbakan Davutoğlu'nun dediği gibi bugün bayram günüdür...Gerçekten 49 vatandaşımızın kurtarılmasına çok sevindim...Tıpkı milletimiz gibi...
          Ülke olarak güne mutlu bir haberle başladık...Ne zamandır rehine olarak tutulan vatandaşlarımızın kurtarılması haberiyle...Bu haberi görür görmez içime su serpildi...
          İnfaz videoları ortalıkta dolaşmaya başladığından beri tedirgindik...İster istemez insan düşünüyor...Gün gelir de o videolardan birindeki de bizimkilerden biri olursa diye...İşte sabah bu mutlu haberi öğrendiğimde bu yüzden çok sevindim...Şöyle rahat bir,"Ohh"çektim.
          Sonra içimizi ısıtan sıcak görüntüler gelmeye başladı ekranlara...Davutoğlu resmen damgasını vurdu...Musul Büyükelçimize sarılırken o kadar samimiydi ki..."Helal olsun Davutoğlu"dedim kendi kendime...Hani hep derler ya baba devlet diye..."İşte bu olsa gerek"dedim.
          Sonra tüm vatandaşlarımızın Başbakanın uçağıyla,Başbakanla beraber Ankara'ya gelmeleri...İşte bir baba devlet örneği daha...Tüm ailesini kanatları altına almış bir baba gibiydi Davutoğlu.
          Uçaktan bir başka görüntü...Başbakan ve eşi çocuklar ellerinde onlara bir şeyler yedirmeye çalışıyorlar...İkisinin de yüzlerinde sahici,içten gülümsemeler...Sanki kendi torunlarıymış gibi çocukları sevmeleri...Bir ara Sare Davutoğlu uçaktakilere,"Çocuklara bisküvi bir şeyler getirin"diyor...Bu sahne size neyi hatırlattı...Evdeki babaanneleri...Evdeki anneanneleri...
          Davutoğlu ve eşi,bugün baba devleti gösterdiler...Sağ olsunlar...Mutluluğumuza mutluluk kattılar.

19 Eylül 2014 Cuma

Boyun ağrım

      Sağlık ocağından aldığım ilaçlarla boyun ağrım geçmedi...Mecburen hastaneye gitmek zorunda kaldım..."Boyun ağrısına hangi doktor bakar?"diye ona buna sorduk..."Fizik tedavi"dediler...

      Sabah erkenden kalktık gittik hastaneye...1 saat falan bekledikten sonra sıra bana geldi...Anlattım derdimi..."Boynum bir haftadan beri ağrıyor...Sağlık ocağına gittim...Verdiği ilaçlar fayda etmedi...Son bir kaç gündür kalçam da ağrımaya başladı...Geceleri boyun ağrısından yatamıyorum...Uyku düzenim de bozuldu...Sağlık ocağından mr çekilmesi gerekir dediler"dedim...Sağlık ocağının verdiği ilaçları da gösterdim...

boyun ağrısı
foto kaynak: unsplash.com

      İğne yazdı...Tam 7 tane...2 tane de jel verdi...Her gün bir tane iğne...Günde üç sefer de jellerden süreceğim...Ayrıca mr da verdi...Mr için sırayı cumartesi gününe aldık...İnternet de okumuştum...Mrda ne varsa çıkıyormuş...Boyun fıtığı mı yoksa boyun düzleşmesi mi?..Bir arkadaşım da,"Mrda bir şey belli olmuyor...Röntgende çıkıyor ne varsa...Benim annemde de aynısı oldu...Mrda fıtık çıkmadı...Röntgende çıktı demez mi!..Mrda bir şey çıkmazsa...Doktordan bir de röntgen çekilmesi için rica edeceğim artık...İçimin rahatlaması için...Bu arada yastığımı da değiştirdim...

       İki gün oldu iğne yemeye başlayalı...Ağrılarım eski şiddetinde olmasa da yine de var...Sabırla ilaçlarımı kullanmaya devam edeceğim...Zaten doktorun yanındaki hemşire de öyle söyledi..."Mrı çektirdikten hemen sonra koştura koştura gelme...İlaçlar bitsin...Mrla beraber öyle gel...İlaçların faydası oluyor mu bakacağız"dedi.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Aşk olmadan olmuyor

     Olmuyor be olmuyor. Sevmeden olmuyor...Sevilmeden olmuyor...O sevmek yok mu sevmek...İnsana öyle bir yaşam enerjisi katıyor ki...Derlerdi de inanmazdım...İnsan kendini bir dağı yerinden oynatacak kadar güçlü hissediyor...Öyle güçlü bir duygu işte...Hayat toz pembe oluyor...Başına ne dert gelirse gelsin hepsiyle basa çıkabilecek gibi hissediyorsun kendini...Hayatına anlam katmış oluyorsun...Sabah kalkmak, işe gitmek için bir nedenin oluyor...İnsanı tamamen hayata bağlıyor yani daha ne olsun...Çirkinliklerle dolu şu dünyada en güzel şey bence aşk...

aşk
foto kaynak: unsplash.com

     Düşünün ki sevince böyle muhteşem duygular yaşayan biri bir ayrılık halinde nasıl dünyanın en berbat duygularını yaşar...Dağ dedik, toz pembe hayat dedik, her türlü dertle başa çıkabilmek dedik...Bir de bunların tersini düşünün. ..Nasıl, birinin bu duyguları yaşadığını bilmek bile ürkütücü değil mi? Dileyelim ki kimse bu kötü duyguları yaşamasın...Ama çoğumuz yaşamışızdır... Ben de yaşadım.

       İnsan öyle kötü öyle kötü oluyor ki...Ne yediğinden anlıyor insan ne de içtiğinden...Öyle ortada ruh gibi dolaşıyorsun...Hep o eski mutlu anlar geliyor aklına. ..Tekrar tekrar yaşayıp duruyorsun onları...Uyanıkken yetmiyor...Uyurken bu sefer rüyanda devam ediyor depresyon. ..Ama tamamiyle geçmiyor o yara...Sadece kabuk bağlıyor. ..Her zaman içinde bir sızı olarak kalıyor. ..Ara ara hatırlıyorsun onu...Belki bir söz. ..Belki bir davranış. ..Belki bir koku. ..Evet bir koku.

        Her şeye rağmen hayat devam ediyor. ..Zor da olsa kalkıyorsun ayağa. ..Her şeye rağmen yeniden sevmeye ve sevilmeye hazırlıyorsun kendini.

13 Eylül 2014 Cumartesi

Prandelli ile bu is olmaz

Unal Aysal'daki Italyan hayranligini bir türlü anlamis değilim.Zaten bir italyan denenmiş başarılı olamamis.Bir daha neden hakkini baska bir İtalyandan kullanirsin ki?Farkli ekolleri denemek dururken.Insan olarak dışardan pozitif bir enerji yayiyor Prandelli.Biraz bizim sevdigimiz baba figürü var gibi.Futbolcularla olan iliskisi acisindan.En azindan Mancini'ye göre daha sempatik.Diyecegim insani iliskileri ust seviyede biri.Ama futbolda sadece bu yetmiyor.Takiminiza oynattiginiz sistemin takiminizla uyusmasi gerekir.Galatasaray su anda ofansif bir yapiya sahip.Ama Prandelli savunma agirlikli bir futbol oynatiyor.Galatasaray bu yapiyla bir yere gidemez.Zaten Prandelli'nin en başında alinmasi hataydi.Dunya kupasinda Italya gibi bir takimi gruptan cikaramamis.Siz tutuyorsunuz onu takimin basina getiriyorsunuz.Hani yari final,final oynar o zaman tamam. Ama gruptan takimini cikaramamis birine nasıl guvenebilirsiniz ki?Bunu ilk takimin basina geldiginde de soylemistim.Galatasaray Prandelli ile bir yilini daha kaybeder.

TEK SORUMLU FATİH TERIM'DIR

     Bir işe en başından yanlış başlarsanız yanlislarin devami gelir.Fatih Terim'in eleme maclarindan sonra takimin basinda kalmasi hataydi. Cunku Terim her zaman yarışmacı bir takimda olmak ister.Her hafta saha kenarından takimini yönetmen ister.Ama milli takımda boyle bir sansi yok.Acikcasi Terim milli mac haftaları dışında sıkılıyordur.Cunku yapisinda az once de soyledigim gibi oturmak yok.Devamli o heyecanin içinde olmak var.O heyecanin içinde olamadigi için Terim'de kafasında yeni sistemler belirlemis.Arayi böyle degerlendirmis.Ve ortaya hayati boyunca oynatmadigi 3-6-1 sistemi cikmis.Terim'i Terim yapan 4-4-2 di.Bu sistem nereden cikti?Terim zaman zaman bu tip uygulamalar yapiyor.Kafasinda bir şeyler var ama ben çözemedim.Bu uygulamalar basarili olmaz sonra tekrar esas sistemine geri doner.Cek Cumhuriyeti macinda kendi sistemine dönecektir.Milli takim bu gruptan cikacaktir.O yüzden kimse futbolculara suc bulmasın.Tek sorumlu Terim'dir.Bunu kendisi de biliyor.