Kişisel Blog Yazıları #56: Sadece yazmış olmak için...

Aslında hiçbir şey yazmak istemiyorum. Ne işten/güçten, ne izlediğim dizilerden, ne de okuduğum kitaptan. Sadece yazmış olmak için geldim.

Kişisel blog yazıları serisi boş kalmasın diye.

Tamam da şimdi bu sayfayı ben ne yazarak dolduracağım?

Eşref Rüya dizisini izlerken bir sahne vardı. Nisan, kardeşi Afra’nın mezarı başında ağlıyordu.

Mezarlığın yanında tren hattı var, trenler geçiyor. Tren geçtikten sonra ortada koca bir sessizlik oluyor. Sadece Nisan’ın ağlaması. Belki de birkaç kuşun cıvıltıları. İşte bu sessizlik etkiledi beni.

Mezarlıklar bu dünyanın değil, öbür dünyanın toprak parçaları aslında. Mezarlıkların bu sessizliği huzur verir bana. Çünkü orada insanlar yok.

Hepimizin derdi bu şu sıralar. İnsanlardan uzaklaşmak. Yaptığımız işte bile, insanlarla minumum münasebet kurmak. Geçenlerde otobüs şoförü bile öyle diyordu yanındakilere. “Köye yerleşip hayvan bakacağım. İnsanlarla uğraşmaktan iyidir” diye.

Mezarlık ziyaretleri belki bu açıdan bakıldığında da huzur veriyor olabilir insana. İnsan yok, huzur var.

Aslında bu yazdığım şey, dehşet verici bir şey. Ama yaşadığımız çağ için normal bir söylem oldu bu.

Kişisel blog yazıları serisine başladıktan sonra çok mu karamsar yazılar yazar oldum? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Çünkü güncel konular üzerine yazmak istemiyordum artık. Ya yazmayı tamamen bırakacaktım. Ya da yazacak başka konular bulacaktım.

Aradığım yazı tarzı bu mu bilmiyorum. Sadece yazmaya devam ediyorum bakalım. Yazmak beni nerelere götürecek.

Kişisel blog yazıları serisinin yeni yazısı ile yarın akşam da burada olacağım. Seni de beklerim.

*Önceki yazı: Kişisel Blog Yazıları #55: Yorgun bir günün ardından…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder