Powered By Blogger

30 Kasım 2016 Çarşamba

Öğrenci yurdunda yangın ve ölümcül ihmal...


   Gün geçmesin ki, şu ülkede bir ihmal olayı duymayalım. İhmalden dolayı kaynaklanan bir yaralanma, bir ölüm duymayalım. Adana’da, öğrenci yurdunda yangın çıkmış. Bu yangında 12 öğrenci hayatını kaybetmiş. Peki, bu öğrencilerin cesetleri nerede bulunmuş. Yangın merdiveninin orada. Peki niye orda kalmışlar? Çünkü yangın merdiveninin kapısı kilitliymiş. Hiç şaşırmadım. Yangın merdivenlerinin genelde kapıları kilitli olur. Ve o merdivenler bakımsızlıktan paslanırlar. Ee neymiş, bu akşam bir yetkili açıklama yapıyor. Yarın soruşturma başlatılacakmış. Soruşturma başlatsan ne yazar. Ölenler geri gelecekler mi? Bu soruşturma lafları da boş laf. Bu soruşturmalardan bir şey çıktığını, bir sonuca ulaştığını sanmıyorum. Yani, yine ihmali olanın yanına kar kalacak.

öğrenci yurdunda yangın

                                            
 DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAYACAK                        
     Bu yaşanan olay, hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bir 15-20 gün, bu olayın sıcaklığı geçene kadar merdiven kapıları açık bırakılır, sonra yine eski hamam eski tas devam. Bundan aylar sonra başka bir öğrenci yurdunda yangın çıksa, aynı ihmalle karşı karşıya kalma oranımız, yüzde yüzdür arkadaşlar. Çünkü bu ülkede, insan hayatı önemli değil. Çünkü bu ülkede, bütün işler yarım yamalak ve baştan sağma yapılır. Yok yangın merdiveninin demirleri paslanmış, yok yangın merdiveninin kapısı kilitliymiş. “Aman boşver” denilip geçilecek yine. Şimdi yaşanan acı büyük. Hayatını kaybeden gençlerin anne ve babalarının şu anki durumlarını düşünemiyorum bile. Evet, bizim de içimiz yanıyor ama yine de ateş düştüğü yeri yakıyor.
                                                     HABERİ İZLEYEMEDİM
     Ben buna, pisi pisine ölüm diyorum. Bu akşam spiker soruyor yetkili birine. Bilmem belediye başkanı mı, yoksa vali mi neyse işte. “Eğer kapı açık olsaydı durum farklı olur muydu?” diye. “Olurdu” diyor. Olmaz mıydı? Olurdu tabi. Yine hayatını kaybedenler olabilirdi. Ama en azından kurtulanlar da olabilirdi. Zaten haberi duydum ya, içim yandı. İnanın, habere daha fazla bakamadım. Yok yangın neden çıkmış, nasıl olmuş dinlemedim bile. Çünkü bunları bilmek hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Ve belki onları duyduğumda, daha çok ihmalle karşı karşıya kalacağım ve çok daha fazla üzüleceğim. Aslında artık millet olarak yaptığımız ihmalleri duymaktan ve yazmaktan da gına geldi. Ne yaparsın işte. Yazmadan da olmuyor. Keşke bu akşam öğrenci yurdunda yangın haberini hiç duymasaydık.


27 Kasım 2016 Pazar

Facebook ve İnstagram'da aynı gönderiyi paylaşmak...



     Hepimiz günlük olarak birkaç kere, bazılarımız yüzlerce kez, Facebook ya da İnstagram’da  ne var ne yok diye bakıyoruz. Mesela ilk Facebook’a bakıyorsun. Birkaç kişi fotoğraf paylaşmış. Sonra geçiyorsun İnstagram’a. Bakıyorsun aynı fotoğrafları İnstagram’da da görüyorsun. Daha az önce Facebook’da beğenmiştim. Aynı resimleri burada görüp beğenmek, rutine düşmüşüm gibi hissettiriyor bana. Böyle olunca da ha İnstagram’a bakmışssın, ha Facebook’a, hiçbir farkı olmuyor. Bu durumda ikisinden sadece birini aktif olarak kullanacağım gibi. Ama orda da şöyle bir sorun var. Her arkadaşımın İnstagram hesabı yok. Facebook’u kullanacağım ama fazla değil. Aslında ben şöyle bir ayrım yaptım. Blog arkadaşlarımın hepsi İnstagram’da.

Facebook ve İnstagram'da aynı gönderiyi paylaşmak


 
SOSYAL PLATFORM AYRIMI
     Bunun dışında, yeni arkadaşlarım da genelde İnstagram hesaplarını aktif kullanıyorlar. Onlarla da İnstagram üzerinden iletişim halindeyiz. Yani Facebook, uzun süreli arkadaşlarımla iletişim halinde olduğum sosyal platform. İnstagram ise, blog arkadaşlarım ve yeni arkadaşlarımla iletişim halinde olduğum sosyal platformum. Peki ben böyle konuşuyorum da. Bazı arkadaşlarım diyebilirler. Sen blog yazılarını, hem Facebook hem de İnstagram’da paylaşıyorsun. Ben bu soruya, “O ayrı” derim. Blog yazarları, yazılarının her zaman geniş kitlelere ulaşmalarını isterler. O yüzden her blog yazarı, yeni bir yazı yazdığı zaman, bu yeni yazı haberini Facebook, İnstagram, Google+, Pinterest ve Linkedin’de paylaşır. Hem, bunun dışında az önce de bahsettiğim gibi, bazı arkadaşlarım sadece Facebook’u kullanıyorlar.
                                      PAYLAŞIMLARI BEN YAPMIYORUM
     O yüzden, ister istemez yeni yazı haberini Facebook’da da paylaşıyorum. Blog dışında paylaşımlara gelirsek de. Mesela arkadaşlarla bir mekana gittik. Paylaşım yapacağız. O paylaşım işlerini de ben yapmıyorum. Yanımdakiler yapıyorlar o işi. Ama ben ayrıca gidip, İnstagram’da da paylaşmıyorum aynı fotoğrafı. Ne zamandır bu konu üzerine yazmayı düşünüyorum da. Ama bir türlü iş güç derken, fırsat bulup klavyenin başına geçip yazamıyordum. Kısmet bugüneymiş. Aslında bu iyi bir Pazar yazısıydı. Ama gün içinde yazamadım yine. Kaldık yine Pazar gününün son saatlerine. Şu anda yarın iş var diye moraller bozuktur. En azından yazıyı okuyup rahatlarsanız ne mutlu bana. 

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/gPFrF6HPoNk



24 Kasım 2016 Perşembe

EYFEL KULESİ'NİN MİLYONLUK 14 MERDİVENİ...


     Paris deyince aklınıza ne gelir? Benim aklımda hemen bir demir yığını belirir. O kocaman demir yığınının adı: Eyfel Kulesi. Daha önce Eyfel Kulesi ile ilgili bir belgeselde görmüştüm. Kule, ilk yapıldığında hiç istenmemiş. Ama kaderin cilvesine bakın ki, şimdi o kule Fransa’nın simgesi. Kule bu kadar önemli olunca, her parçası da değer kazanıyor tabi. O kadar ki, merdivenleri bile para ediyor. Merdivenler nasıl para ediyor peki? Takvim yaprakları 1983’ü göstermektedir. Kuleye o yıl asansör yapılacaktır. Asansör içinde yer gerekmektedir. Okuduğum haberde, asansörün neden yapıldığına dair ayrıntı bulunmuyordu. Herhalde ziyaretçi yoğunluğundan dolayı böyle bir şey düşündüler. Yoksa o kadar merdiveni kim çıkacak.

güncel, Eyfel Kulesi, Gustave Eiffel
Müzayedede merdivenlere milyonlar verildi

                                       14 MERDİVEN İÇİN MİLYONLAR
     İşte asansörü yapabilmek için, bazı merdivenleri sökmüşler. Haberde geçen bilgiye göre, bu merdivenler ikinci ve üçüncü katlar arasındaki 14 merdiven. Bizde olsa, o merdivenler çoktan bir hurdacıya verilmiş ve imha edilmişti. Adamlar, taa o zamandan bu zamana o merdivenleri muhafaza etmişler. Ama bu adamlar hep böyle. Sadece bu örnekte değil. İzlediğim gezi programlarında da görüyoruz. Adamlar eskilere dair ne varsa, gözü gibi bakıyorlar ve onları turizme çeviriyorlar. İşte o 14 merdivencik müzayedede, tam tamına 523 bin 800 euroya alıcı bulmuş. İnsan bir merdivene bu kadar para verir mi? Veriyorlar işte. Türk lirasına çevirirsek, yaklaşık olarak 2 milyon 200 bin TL gibi uçuk bir rakam çıkıyor.
                                       KULE HANGİ AMAÇLA YAPILDI?
     Eyfel Kulesi deyince, kim yapmış, ne zaman yapmış gibi bilgileri de verelim. Kule 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel tarafından yapılmış. Kulenin ismi de, bu mühendisin soy isminden gelmektedir. Peki bu devasa kulenin boyunun ne kadar olduğunu hiç merak ettiniz mi? Tamı tamına 324 metre boyunda. Peki bu kulenin yapılış amacı neydi? Fransız Devrimi’nin 100’üncü yılıdır. 100’üncü yıl şerefine, EXPO 1889 Paris fuarı düzenlenir. İşte bu fuarın giriş kapısı olarak yapılır Eyfel Kulesi. Son bir ayrıntı daha. Kulenin yapımında hiçbir işçi ölümü yaşanmamış. Yıl 1889’a göre, büyük bir başarı olsa gerek.


22 Kasım 2016 Salı

instagram, canlı yayın özelliğini başlatıyor...

     Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada, en çok kullanılan sosyal mecra İnstagram çıkmıştı. Bu araştırma aylar öncesine ait. O günden bugüne, kendini daha çok yeniledi ve kullanıcı sayısını arttırdı. Alın size yeni bir haber daha. Canlı yayın özelliği geliyor. Biliyorsunuz bu canlı yayın özelliği Facebook Live ve Periscope’da vardı. Artık bu ikili, canlı yayın konusunda yalnız değiller. Canlı yayın özelliği hikayeler bölümüne eklenmiş. Bu arada benim hiç hikayemin olmadığını farkettim. Hikayem olmayabilir ama aktif bir İnstagram kullanıcısı olduğumu söyleyebilirim. Dikkatimi çeken noktalardan biri, canlı yayın yaptıktan sonra video otomatik olarak siliniyor. İsterseniz kayıt edebiliyorsunuz tabi, o ayrı.

güncel, İnstagram, canlı yayın özelliği
İnstagram, kendini geliştirmeye devam ediyor

                                     SİLİNEN FOTOĞRAF UYGULAMASI
     Canlı yayın videosunu normal videodan ayırmak için, canlı yayın videosunda Live yazıyor. İnstagram, silinebilen fotoğraf olayına da el atmış. Direct mesaj olayı var biliyorsunuz. İstediğin bir fotoğrafı istediğin kullanıcıya gönderiyorsun mesaj olarak. Gönderdiğin kişi ekran görüntüsünü alayım derse, hemen sana bildirim gelecek. Bunu videoda da yapmışlar. Gönderdiğin kişi videoyu yeniden izlemek isterse, yine bildirim alacaksın. O zaman telefonların mobil verisini açtığımız zaman, patır patır İnstagram bildirimleri düşecek telefona desenize. Canlı yayın arayüzü hakkında da birkaç bir şey söylemek gerekirse. Facebook ve Periscope’a fark atmıyor. Onlara benzer bir yapısı var. İzleyenler yorum yapabiliyorlar, bol bol kalp gönderiyorlar, olmadı emoji ile duygularını en anlaşılır şekilde ifade ediyorlar. Daha ne olsun.


21 Kasım 2016 Pazartesi

Uzayda görülen cisim ufo muydu?

     NASA, uzay istasyonundan 24 saat canlı yayın yapıyor. Birkaç gün önce, yine bu canlı yayınlar sırasında ekranda aniden bir cisim beliriyor. Aniden hareket edip ortadan kayboluyor. Bu olaydan birkaç dakika sonra da canlı yayın kesiliyor. Bu olay bir anda dünyanın gündemine oturuyor. Uzay ve uzaylılarla ilgilenen biri olarak bu haber dikkatimi çekti. Haberi ayrıntısıyla inceledim. Çoğunluk, görünen bu nesnenin ufo olduğunda hem fikir. Tamam dünyada görmeye alıştık da, uzayda da ufoyu ilk defa görüyorum ben. Bu görüntü beni çok heyecanlandırdı. Tekrar tekrar izledim. Haberi pür dikkat okudum. Akıllara takılan bir başka soru da yayının neden kesildiği? 

güncel, NASA, ufo
Dünyadan sonra uzayda da mı ufolar var

     NASA yetkilileri teknik bir aksaklıktan kaynaklandığını belirtmişler. Yani olayı ufoya bağlamamışlar. Bu yaşanan olay tekrar uzaylılar var mı, varsa neden bir türlü o dairelerinden inip bizimle iletişime geçmiyorlar sorularını sormama neden oldu. “Bizden üstün akıllılar, onların akıl seviyesine ulaşmamızı bekliyorlar” diyor bazıları. Olabilir, sonuçta bu da bir teori. Benim ise bu konuda hiçbir fikrim yok. Peki ya sizce?


20 Kasım 2016 Pazar

Yandex, en çok aranan kitapları listelemiş...

     Kitaplar üzerine yapılan araştırmaları her zaman sevmişimdir. Ne zaman kitaplar hakkında bir araştırmaya denk gelsem, kaçırmam hemen okurum. Yine böyle bir araştırmaya denk geldim. Bu araştırmanın sonuçlarını da sizlerle paylaşmak istedim. Araştırmayı yapan Yandex. İnternette en çok hangi kitapları aratıyoruz sorusunun peşine düşmüşler. İlk iki sıradaki isimler, beni hiç şaşırtmadı. Beklenilen bir sonuç. Ama üçüncü kitabı ben ilk defa duydum. Tabi sadece üç kitap hakkında bilgi vermemişler. Arka arkaya on kitabı sıralamışlar. Şimdi isterseniz, birinci sıradan başlamak üzere kitapları ve kitaplar hakkındaki yorumlarımı yazmaya başlayayım. Unutmadan, araştırmanın tarihini de söyleyeyim. Bu araştırma, 1-15 Kasım tarihleri arasındaki aramaları incelemiş.
          1-    Kürk Mantolu Madonna/ Sabahattin Ali: Şu kitabı okuma fırsatını hala ve hala bulamadım. Ama bu kitabı okur okumaz, hemen hakkında bir inceleme yazısı yazacağım. Kitabı daha önceden duymuştum. Ama basından ilk defa, bunca yıl sonra çok satanlar listesine girmesiyle duydum. Bundan çok kısa süre önce de kitaptaki Madonna’yı, şarkıcı Madonna ile karıştıran bir magazin programıyla yeniden gündeme gelmişti.
          2-    Tutunamayanlar/ Oğuz Atay: Bu kitap hakkında daha öncede yazdım. Tam iki kere okumaya kalktım ama ikisinde de yarıda bıraktım. Yok bu kitabı anlayamıyorum. Ama yakın zamanda yeniden okumayı deneyeceğim. Bu kitaba gençlerin ilgisi Poyraz Karayel dizisinden sonra da çok arttı. Devamlı o kitabın dizide gösterilmesi, o kitaptan bir şeyler okunması falan, Poyraz Karayel tutkunlarını ister istemez kitaba yöneltti.
          3-    Harry Potter ve Lanetli Çocuk/ J.K Rowling: Harry Potter’ın neredeyse tüm bölümlerini izledim. Ben bir Harry Potter hayranıydım. Harry Potter’a filmlerinden başladığım için, hiç kitaplarını okumaya yeltenmedim. Çünkü filmde kurduğum Harry Potter dünyası, kitap ile yıkılabilirdi. Bu kitabını ilk defa duydum. Ama dediğim gibi, kitaplarını okumayı tercih etmediğim için bu kitabı da pas geçeceğim.
          4-    Adam / Yılmaz Özdil: Kendisiyle siyasi görüşlerimiz uyuşmaz. Ama buna rağmen, köşe yazısına denk gelirsem okurum. Bu kitabını ilk defa duyuyorum. Elime geçerse okurum. Ama gidip alayım diye özel bir çabam olmaz.

güncel, Yandex, en çok aranan kitaplar
İşte en çok aranan kitaplar

          5-    Darbenin Kayıp Saatleri/ Mete Yarar-Ceyhun Bozkurt: Mete Yarar’ın analizlerini severim. O yüzden bu kitabı muhakkak okumak isterim. Ama Ceyhun Bozkurt ismini ilk duyuyorum.
          6-    Müptezeller/ Emrah Serbes: Emrah Serbes ismini edebiyat sitelerinde çok duydum. Kendi yazılarını da okudum. Kitabını okumak istiyorum. Yazım tarzı, hayata bakışı nasıl merak ediyorum.
          7-    Mor/ Kahraman Tazeoğlu- M.H.Kan: Facebook kullanıp da Kahraman Tazeoğlu ismini bilmeyen yoktur sanırım. Ama hiç kitabını okumadım. Elime geçerse okuyacağımı söyleyebilirim.
          8-    Hayvanlardan Tanrılara Sapiens/ Yuval Noah Hararı: Bizim, yani insan türünün tarihini anlatan bir kitapmış kendisi. Kendi tarihimizi okumayı severim bak.
          9-    Kanadı Kırık Kuşlar/ Ayşe Kulin: Ayşe Kulin favori yazarlarımdandır. Bu yeni çıkan kitabını duyunca çok sevindim. Her kitabı okunmayı hak ediyor bence.
         10-    Kelebek Adası/ Sarah Jio: Hem yazarı, hem kitabı ilk defa duydum. Ama arandığına göre iyi bir kitap olsa gerek.

19 Kasım 2016 Cumartesi

iETT'den kadınlara özel uygulama...

güncel, İETT, kadınlara pozitif ayrımcılık
Böyle güzel haberlerin sayısı artar umarım

     Bu akşam, haberlerde gördüm. İETT yeni bir karar almış. Gece 22:00’den sonra, şoförlere söylemeleri durumunda kadınlar, durakların dışında, istedikleri yerde de inebilecekler. Bu şekilde kadınların, evlerine daha yakın yerlerde inmeleri sağlanacak. Yani olabildiğince, tehlikelerden onları daha uzak tutmaya çalışılacak bu şekilde. Haberi ilk duyduğumda, “İyimiş” dedim ve gururlandım. Ülkemde böylesi güzel gelişmeler de olabiliyor diye. Dilerim, bu uygulama kısa bir süre sonra son bulmaz, uzun soluklu olur. Hatta genel bir kural haline gelir. O kadar kötü haberler duyuyoruz ki haberlerde. Şu küçücük bir haber bile, insanın yüreğini ferahlandırıyor. 

16 Kasım 2016 Çarşamba

Kalben, Haydi Söyle şarkısı ile patladı...

     Kalben ismini ilk duyduğumda enteresan gelmişti bana. “Ne biçim bir isim bu?” demiştim. İlk Kral tvde, Saçlar şarkısının klibini izlemiştim. O koca gözlükleri falan, bana doksanlı yıllardaki giyim tarzını hatırlatmıştı. Şarkısını da beğendim. Kendine has bir tarzı, bir kişiliği olduğu belliydi. Sonra Okan Bayülgen’in programına konuk olmuştu. Orada birkaç şarkı daha söylemişti. O şarkılarını da beğenmiştim. Konuşmasını falan dinledim de, bana biraz kendini beğenmiş gibi geldi. En son o programdan sonra kendisinden ses seda çıkmamıştı. Ta ki reklamlarda seslendirdiği şarkılara kadar. Son reklam filminde Haydi Söyle şarkısını söylüyor. Bu reklamdan önce kısa bir şarkı söylediği bir reklam daha vardı.

Kalben, Haydi Söyle şarkısı, güncel
Kalben'in sesinden Haydi Söyle bir başka

                                              HAYDİ SÖYLE ŞARKISI
     Ama Kalben asıl patlamasını, Allianz reklamlarında söylediği Haydi Söyle şarkısı ile yaptı. Haydi Söyle, bilmeyenler için söyleyeyim İbrahim Tatlıses’in şarkısıdır. Kendisi söylemiştir. Söylediği zamanda da çok meşhur olmuştur. Arabesk bir şarkıdır yani Haydi Söyle. Ama Kalben bu şarkıyı öyle bir söyledi ki. Şarkı adeta yeniden patladı. Her reklam çıktığında insan kendini şarkıya kaptırıyor. İnsan, “Şu Kalben’in şarkı söylediği reklam çıksa da dinlesek” der mi? Şarkıyı bu kadar güzel söylerse der. Reklama denk gelmeyenler için buradan reklama bakabilir ve şarkıyı dinleyebilirler. Şarkıyı dinler dinlemez de hemen sıcağı sıcağına yorumlarınızı duymak isterim. İşte yaşadığımız bu durum, reklamların ne kadar da önemli olduğunu gösteriyor.
                              HEMEN DAVET EDİLMESİ GEREKEN KONUK
     Zamanında, “Reklamlar sayesinde firmalara insanların sempatisini kazandırabilirsiniz” diye laflar duyardım. Bir anlam veremezdim. İşte şimdi şimdi anlıyorum, o söz ile ne anlatmak istediklerini. Şimdi, Allianz firmasının ismini duymayan kalmamıştır. Ve ister istemez insanın bir sempatisi oluşuyor firmaya karşı. Reklam bu kadar popüler olmuşken ve dillerde bu şarkı dolaşırken, ben programcıların yerinde olsam hemen Kalben’i programıma davet ederdim. Kendisini daha yakından tanımak için. Eminim böyle bir program ilgi çekici olurdu. Kalben kimdir, kaç yaşındadır, müziğe nasıl başlamıştır, müzik dışında okuyor mudur, konuşması, hali-tavrı nasıldır? Şimdi bunların hepsi merak konusu. Belki hafta sonu yayınlanan sabah programları davet etmiş olabilir. Ben denk gelmedim ama. Denk gelsem muhakkak izlerim.


15 Kasım 2016 Salı

Altın Kelebelek ödül değil, skandal töreni oldu...

     Altın Kelebek ödül törenine baktınız mı? Ben yarısından itibaren bakmaya başladım. Verilen ödüllerden biri de en iyi komedi dizisiydi. Ödülün açıklanacağı sırada kardeşimle göz göze geldik. “Şu anda komedi dizisi mi var ki ödül verecekler” dedim. Yine de, “Belki benim takip etmediğim bir dizi vardır” dedim ve sonucun açıklanmasını bekledim. Bir de ne göreyim. En iyi komedi dizisi diye Kiralık Aşk’ı seçmişler. “Yazıklar olsun” dedim. Buna kargalar güler ya. Romantik komedi olabilecek bir dizi, nasıl olur da komedi dizisi olur arkadaşlar, sorarım size. Bilmeyenlere örnek vereyim. Özellikle o Kelebek jürisine. Avrupa Yakası bir komedi dizisidir. Ya da ben pek sevmesem de Yalan Dünya bir komedi dizisidir.

Altın Kelebek ödül töreni, Okan Bayülgen, güncel
Bir ödül töreni böyle berbat edildi

                          DİRİLİŞ ERTUĞRUL EKİBİNİN KONUŞTURULMAMASI
     Altın Kelebek ödül töreninde yaşanan skandallardan biriydi bu. Birde Diriliş Ertuğrul ekibinin konuşturulmaması muhabbeti var ki o ayrı bir konu. Birde Cengiz Semercioğlu’nun çıkıp, “Diriliş Ertuğrul ekibi fazla alınganlık gösterdi” demesi yok mu? Tam bir pişkinlik. Adamları iki dakika konuşturmuyorsun. Daha ne alınganlığı olacak? Kasıtlı yapıldı ya da o an bir karışıklık yaşandı bilmiyorum. Ama gerçek olan bir şey varsa oda ayıp edildiğidir. Okan Bayülgen ayrı bir rezaletti. Okan Bayülgen’in sunacağını duyduğumda, “Bu adamla tören iyi mi geçer kötü mü geçer bilmiyorum. Hadi bakalım hayırlısı” demiştim. Tam bir rezalete imza attı.
                                  OKAN BAYÜLGEN ÖDÜL TÖRENİYDİ SANKİ
     Diriliş Ertuğrul ekibinin yaşananlara tepki göstermesinden dolayı birde çıkıp alaya almaz mı onları. Herhalde töreni kendi programı sandı. Kendi programında ne halt yersen ye, ne söylersen söyle. Ama böyle bir törende sana sunuculuk verilmişse, onun ağırlığında davran. Sonra tutmuş programında yaptığı medya arkası gibi bir şeyi törende yapmaya kalktı. Çok çok saçma bir fikirdi. İnsanlar oraya ödül almaya gelmişler. İnsanların yüzlerine karşı onlarla alay geçti. Tören sanki Okan Bayülgen Kelebek ödül töreniydi. Programı sunan kız ise hiç hareket etmeden öylece durdu. Okan Bayülgen kızcağızı yalnız bıraktı. O tek başına ne yapacağını bilemedi. Şu tören işlerinin hakkından bir türlü gelemiyoruz ya. Yine gelemedik. 


13 Kasım 2016 Pazar

Ata Demirer'den yeni film...

     Ata Demirer bu aralar ne yapıyordur diye merak ediyordum. Gerçi İnstagramdan’dan paylaşımlarda bulunuyordu ama ben sanat açısından ne yaptığını merak ediyordum. boxofficeturkiye.com’da yeni filmiyle ilgi bir haber gördüm. Yeni filminin vizyon tarihi belli olmuş. “Ata Demirer yeni filme mi başlamış?” dedim kendi kendime. Yeni filminin adı: Olanlar Oldu. Film ismini pek anlamlı bulmadım. Yani sıradan bir isim gibi geldi bana. Bu arada film 20 Ocak 2017’de vizyonda olacakmış. Bir şey kalmamış şurda. 2 ay gibi bir süre var. Ha para verip gider miyim? Gitmem. Çünkü son filmi Niyazi Gül Dörtnala’da beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Hayal kırıklığı ile ilgili yazıma buradan bakabilirsin.

Ata Demirer, güncel, Olanlar Oldu, BKM
Ata Demirer üretmeye devam ediyor

                        TUVANA TÜRKAY EŞLİK EDECEK BAŞROLDE
     Ama olsun Ata Demirer’in yeni film haberini duymak beni heyecanlandırdı. Her zaman yaptığı filmler dört dörtlük olacak diye bir kanun yok. Elbette arada kötü işler de yapılabilir. Bu sefer filmin vizyon tarihi de doğru bir tarih. Niyazi Gül Dörtnala’yı nisan gibi garip bir ayda vizyona çıkartmıştı. Neyse ki bu hatasından bu filminde dönüyor. Asıl vizyona girmesi gereken tarihte ocakta vizyona sokuyor. Peki yanında kendisine eşlik edecek kadın oyuncu kim? Tuvana Türkay’ı göreceğiz bu sefer yanında. Tuvana Türkay ismini ilk Gani Müjde’nin filmi Bizans Oyunları’nda duymuştum. Filmde üstsüz bir sahnesi olması nedeniyle çok bahsedilmişti. Yani oyunculuğu nedeniyle değil. İşte şimdi oyunculuğundan bahsedilecek bir filmde yer alacak. Bakalım oyunculuğu nasılmış, göreceğiz.
                                AYNI YÖNETMEN VE AYNI YAPIMCI
     Diğer oyuncu kadrosundan da bahsetmek isterim. Eyvah Eyvah serisinde dedesi rolünü oynayan Salih Kalyon bu filmde de kendine yer bulmuş. Sonra Renan Bilek, Ülkü Duru, Toprak Sergen ve Ülkü Duru var. Filmin yapımcısı her zamanki gibi BKM. Her iyi filmin altından bu BKM çıkıyor. Tebrik ediyorum. Yaptıkları işin hakkını veriyorlar. Sinemayı besliyorlar. Yönetmen koltuğunda ise tanıdık bir isim var. Eyvah Eyvah serisinde de o vardı. Niyazi Gül Dörtnala’da da, Berlin Kaplan’ında da. Hakan Algül. Devamlı film çekenlere bakıyorum da genelde hepsi aynı yönetmenle çalışıyorlar. Mesela Şahan Gökbakar. Ocak ayını heyecanla bekliyorum. Bakalım ortaya nasıl bir çıkmış?
     


6 Kasım 2016 Pazar

Huzursuz Bacak kitabını okudum...

     Mustafa Kutlu diye bir yazar duymuş muydunuz? Şahsen ben ilk defa duydum. Arkadaşım Nagehan’ın sayesinde. Bana iki kitabını getirmiş okumam için. Çalışmaya başladığımdan beri doğru dürüst kitap okuyamamıştım. Hafta sonu hemen bana verdiği kitaplardan Huzursuz Bacak’ı okumaya başladım. Kitabın ismi bana acayip geldi. “Huzursuz Bacak ile ne anlatmak istemiştir?” diye sordum kendime. Huzursuz Bacak ifadesini duyuşum ilk değil gerçi. Haberlerde böyle bir hastalık olduğunu duymuştum. Geçen hafta başladığım kitabı bu hafta bitirdim. Kitabın çok sayfalı olmasından değil. Okuma fırsatını ancak hafta sonları bulduğum için ancak bu hafta sonu bitirebildim. Kitap 163 sayfa. Bir günde de çok rahatlıkla bitirilebilir. 

HİKAYE DEĞİL, UZUN HİKAYE       
     Ama ben bir günde bitirmeyi tercih etmedim. Hemen bir günde her şey yaşanıp bitsin istemiyorum. O yüzden arkası yarın yapıyorum. Merak etmek istiyorum yarın ne olacak diye. Tadını da çıkarıyorum diyebilirim. Kısaca konuya değinirsek eğer. Dışarda okumuş etmiş Ömer Faruk’un memlekete döndüğünde yaşadıkları. Ömer Faruk şu andaki bizler gibi eski günleri, sevginin ve saygının makbul olduğu günlerin özlemindedir. Fakat geldiği memleketinde bunlar artık pek revaçta değildir. Bu kitapta yazar, Ömer Faruk ile doğu ile batı arasında kalmış Türkiye’yi irdeliyor diyebiliriz. Huzursuz Bacak aslında bir hikaye. Siz 163 sayfa dediğime bakmayın. Mustafa Kutlu, arkadaşımın dediğine göre hep hikaye yazar ama uzun hikaye olanından.
BİR YANILGININ SONU
     Kitapta mesela yazar Mustafa Kutlu hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmamış. Sonra arka kapağında biraz olsun hikayeden alıntı yapılmamış. Ya da kitapta ne anlatıldığına dair ufak bir yazı da yok. Anlatım şeklini çok beğendim. Bazen gülümsetiyor bazen de birkaç damla gözyaşına sebebiyet verebiliyor. Kitabın ilk 100 sayfasını okuduktan sonra Nagehan’a, “Çok sevdim. İnternetten baktım. 15’in üzerinde de kitabı varmış” dedim. “O zaman sana Mustafa Kutlu külliyatını getireyim” dedi. Benim için süper bir teklifti. Hiç itiraz etmedim tabi. Ben bugüne kadar okunabilecek tüm yazarları tanıdığımı düşünüyordum. Ama Mustafa Kutlu’dan sonra yanıldığımı gördüm. Şimdi de, “Daha bilmediğim ve sevebileceğim kaç yazar vardır acaba?” diye soruyorum kendime. 


2 Kasım 2016 Çarşamba

ÜTOPYA'DAN MİMLİYORUZ...

     Hikaye Kalpli Kadın beni günler öncesinden mimlemişti. Ama ben mimine ancak cevap verebiliyorum. Beni davet ettiği mim yazısına buradan bir göz atabilirsiniz isterseniz. Bu mimin ana konusu mucize. Sorulan üç soru da mucize ile ilgili. O zaman mim sorularını cevaplamaya başlayalım. Bakalım ne cevaplar vereceğim.
          1)    Mucizelere inanır mısınız? Neden?
Bu hangi açıdan baktığınıza göre değişir. Bir an düşünüyorum o kadar çok mucize var ki. Bir anda geliyor düşündüğümde dünyada mucize namına hiçbir şey görmüyorum. Mucize olarak neler görüyorum dünyada? Verdiğim cevaplar çok klasik olacak biliyorum. Aslına bakarsanız ben, bu yazıyı okuyan, dünyadaki her insan bir mucizedir. Dünya desen başlı başına bir mucize. Düşünebiliyor musunuz? Kapkaranlık bir ortamdayız. Buna uzay diyoruz. Bunda da dokuz tane gezegen var. Bunlardan birinde adına dünya dediğimiz topun içinde bizler yaşıyoruz. Ve uzay dediğim bu ortam uçsuz bucaksız bir karanlıktan oluşuyor. İşte dibine kadar mucize.


2) Şu an bir mucize olsa, ne istersiniz?
     Geçmişe gitmek isterdim. Mesela Osmanlı’nın en güçlü olduğu dönemlere. O zamanlar halkın yaşayışı, gelenekleri-göreneklerini gözlerimle görmek ve yaşamak isterdim. Ben ortaokul ve lise döneminde de Osmanlı tarihi derslerini çok severdim. O derslerde ne kadar sosyal hayattan bahsediliyordu şimdi hatırlamıyorum. Belki de devamlı anlatılan savaşları Osmanlı’nın kazanması da hoşuma gitmiş olabilir. Okul sonrasında Osmanlı tarihi ile ilgili okuduğum kitaplarda ve izlediğim tarihi programlarda, Osmanlı’nın sosyal hayatına dair bende hayranlık uyandıracak yeni yeni şeyler öğrendim. İşte tüm bunlardan dolayı Osmanlı’nın sosyal yaşantısına tanık olmak isterdim.
     3) Bu kişi/ olay / yer benim mucizem dediğiniz bir yer var mı?
Ne öyle bir kişi, ne öyle bir olay ne de öyle bir yerim var. Bu soru benim için cevapsız bir soru. İnsanın hayatında bir mucize olmaması sizce bir eksiklik midir? İnsanın hayatına mucize dokunmamışsa o hayat sıradan bir hayat mıdır? Bir insan hayatında bir mucize yaşamamışsa aslında o hiç yaşamamıştır mı demektir? Mucize deyince aklıma bu sorular takıldı.