yaşamdan yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşamdan yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yaşamdan Yazılar #4...

AREFE GÜNÜNDEN YAZILAN BİR YAZI…

     Ramazan ayının son günü bugün ve aynı zamanda arefe günü. Aslında arefe günü Kurban Bayramından bir önceki güne denirmiş. Ama zamanla, Ramazan Bayramından bir önceki güne de arefe denir hale gelmiş.

HEM AREFE, HEM DE İŞÇİ BAYRAMI…

     Bugün aynı zamanda 1 Mayıs işçi bayramı. Ben de bir işçiyim. Emeğimle geçimimi sağlıyorum. Fakat emeğimin tam olarak karşılığını aldığımı düşünmüyorum. Tüm işçilerin bayramı kutlu olsun.

YEMEK YA DA ÇAY İÇİN BİRİNİ UYANDIRMA…

     Eğer biri uyuyorsa onu uyandırmamalı. Mesela biz de yemek ya da çay için kimsenin uyandırılmasını istemem. Yemeği her zaman yer ya da çayı her zaman içer. Ama o güzel uykuyu her zaman uyuyamaz.

    

Yaşamdan Yazılar #3

       *Bitter çikolatanın faydasını düşünerek yedim dün akşam.

     *5-6 ay sonrası veya 1 yıl sonrası için bir hedefiniz var mı? Ben kendime bir hedef koydum. Bir yıl sonrası için.

     *Hemen bayram gelse de film ve kitap keyfi yapsam.

     *Bu aralar sadece notlardan oluşan yazılar yazmak istiyorum.

     *Her gün, milletle dalga geçen bir açıklamaya denk gelebilirsiniz.

     *Yıllardır Twitter’da yazan kişiler var. Onlara saygı duyuyorum. Nasıl biz blogdan vazgeçmiyorsak, onlar da Twitter’dan vazgeçmiyor.

     *İşinizi görmek için sadece bir usta bulmanız yeterli değil. Aynı zamanda iş yapacak bir usta bulmanız da önemli.

     *Masumlar Apartmanı izleniyor mu hala ya?

     *Engin Akyürek ve Tolga Sarıtaş, Yolun Açık Olsun adlı bir filmde beraber oynamışlar. 23 Mayıs’ta, Netflix’te gösterime girecekmiş.

 

Yaşamdan Yazılar #2

      *Mars’ta deprem olmuş ve 94 dakika sürmüş. 94 dakika ne demek. Dünyada olsa çıldırırdık herhalde.

     *Bazen yanımda sakız çiğneyenlere dayanamıyorum.

     *Ramazan pidesine elveda demek için son 4 günümüz. Sağ olana her gün geliyor.

     *Kardeşim ıslak mendil almış. Bildiğin sabun gibi kokuyor. “Lütfen bir daha bundan alma” dedim.

     *İçten içe hepimiz fenomen olmayı istiyor muyuz sizce?

     *Fenomen deyince, Enes Batur kaç aydır kanalına video atmıyormuş.

     *Elon Musk, Twitter’ı aldığına pişman olur mu?

     *Sakaryaspor futbolcuları şampiyon olunca kulüp başkanından son model İphone istemişler. Son model İphone alacak kadar para kazanmıyorlar mı bu futbolcular?

     *Gün geçmiyor ki, A Haber, sosyal medyanın gündeminde kendine yer bulmasın.

    

Yaşamdan Yazılar #1

     *Haluk Tatar’ı, siyasi içerikli video dışında bir videoda görünce sevindim. “İşte bu ya. Siyasi içerikli videolarından sıkılmıştım iyice” dedim.

     *YouTube kanallarındaki kavga videolarından sıkıldım artık. İzlenmek için böyle yaptıklarını düşününce, “Yiyin birbirinizi” demek geliyor içimden.

     *Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’nin bu haftaki konuğu şarkıcı İrem Derici. Her hafta ünlü bir konuğun gelmesi, bir gelenek halini aldı programda.

     *Bu ülkede önüne gelene profesörlük mi dağıtılıyor? Televizyonda kimi görsem profesör yazıyor.

     *Kanal D, Çok Güzel Hareketler’i, Star’a kaptırdığı için pişman mıdır acaba?

     *Hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyen soru: “Bu ülke nasıl düzelir?”

     *Redkit çizgi filmini izledim. En son kim bilir kaç yıl önce izlemiştim.

    

Beni benden daha iyi anlatan blog yazısı Duo Diyet'ten...


     Beni benden daha iyi anlatan bir blog yazısı. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Gerçekten öyle. Duo Diyet’in benim bloğumu tanıttığı yazısından bahsediyorum. Çok fazla, önüne gelen her bloğu tanıtmaz kendisi. O yüzden tanıttığı bloglar arasında yer almaktan mutluluk duyuyorum. Radarımdaki blog diye bir kategori yapmış. Orada takip ettiği blogları ayrıntılı bir şekilde tanıtıyor. 

Duo Diyet- Yaşamdan Yazılar

     Bugün benim hakkımda yazdıklarını tekrar okudum. O kadar mutlu oldum ki. O kadar güzel şeyler yazmış ki. İnsan arada sırada böyle güzel şeyler okumak istiyor kendisi hakkında. Ben kendimi anlatmaya çalışsam bu kadar güzel anlatamazdım. Bu yazı o kadar iyi anlatmış ki beni. Bloğumla ilk defa tanışanlar, bloğumdan önce bu yazıyı okumalılar bence. O kadar iddialıyım. Duo’ya tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ve öve öve bitiremediğim bu yazıyı okumanız için şuraya bırakıyorum.

Güne bloglardan konuşarak başlamak güzeldi...


     Bloğum olduğundan arkadaşım Tuğba’nın haberi yokmuş. Sabah diğerleriyle konuşurken haberi oldu. “Şimdi gözlüklerin daha entel gelmeye başladı bana Cem” dedi. Güzel ve tatlı bir blog sohbeti yaptık. “Sitene nasıl giriyoruz?” dedi. “Google’a, Yaşamdan Yazılar yaz, hemen çıkar” dedim. Hemen telefonu çıkardı. Siteye girdi.

blog açmak

     Reklamlardan bahsettim. “Hemen tıklayalım” dedi. Blogdaki reklamlardan birine tıkladı. 37 kuruşcuk kazandırdı bana sağolsun. “Ben her fırsatta reklamlarına tıklarım” dedi. Günde bir IP’den sadece üç defa reklamlara tıklayabileceğini söyledim. Kendisi de bir blog açmak istediğini söyledi. Aklına baya yattı gibi. “Eve gidince incelemem lazım” dedi. Açacak mı açmayacak mı yarın öğreneceğim. Güne benim bloğumdan ve bloglardan bahsederek başlamak güzeldi.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/g3O5ZtRk2E4

Bir gün geride sadece bloğum kalacak...

     Bir gün gelecek ve bu yazıların sahibi artık yeni yazılar yazamayacak. Bir gün gelecek, sevdiği yazarların kitabını okuyamayacak. Devamlı takip ettiği köşe yazarlarını okuyamayacak. Blog arkadaşlarının yeni yazılarını okuyamayacak. Edebiyat dünyasına dair ne varsa hepsini geride bırakacak. Ve arkasından, “Yaşamdan Yazılar” bloğu kalacak. Blogda yazıları okuyanlar, artık bu dünyada olmayan bir adamın satırlarını okuyacaklar. Bazılarını çok etkileyecek bu durum. Ben okusaydım hayatta olmayan birinin yazılarını, kendimi bi garip hissederdim. Yani sonuçta ölüm diye bir şey var. Bu modern hayat dediğimiz yaşam tarzı, ölümü bizden fersah fersah uzak gösteriyor. Okunan selaları duyduğumuzda, “Biri daha ölmüş” diyerek geçiyoruz. Sanki o sela bir gün bizim için okunmayacakmış gibi.





MİM: GÖZÜMÜ KORKUTAN KİTAPLAR...

Yine bir mim yine Ece Evren. Kendisi beni mimlemiş. Buradan kendisine sevgilerimi gönderiyorum. Onun mim yazısına da buradan bakabilirsiniz.  Mimimizin adı: Gözümü korkutan kitaplar. 10 tane soru var bu mimde. O yüzden zaman kaybetmeden sorulara geçelim isterseniz.
     1)    Okuyamadığın bir kitap?
Platon’un Devlet kitabını okuyamamıştım. Hem de iki kere denememe rağmen. Birkaç kitap daha vardı ama şu anda onlar gelmiyor aklıma.
     2)    Zaman olmadığı için okuyamadığın bir kitap?
Şu aralar vaktim olmadığı için okuyamadığım bir kitap olmadı.
     3)    Bir serinin devamı olduğu için okuyamadığın bir kitap?
Öyle bir kitabı, serinin devamı diye okumamazlık yapmadım. Aslına bakarsanız çok da öyle seri şeklinde kitaplar okumadım. Yıllar önce ortalığı Metal Fırtına diye bir kitap kasıp kavuruyordu. İşte o kitabın ikincisi elime geçmişti. Kütüphaneden mı almıştım yoksa bir arkadaştan mı hatırlamıyorum. Serinin bu ikinci kitabını okumuş ve beğenmiştim. Ama sonra fırsat olmadı ilkini ve sonraki bölümlerini okumaya. Gerçi ilk kitaptan sonra da diğer kitapların fazlaca ses getirmediğini anımsıyorum.
     4)    Yeni çıkan fakat okuyamadığın bir kitap?
Elif Şafak’ın Havva’nın Üç Kızı kitabını daha okuyamadım. Bakıyorum da. Elif Şafak’ın Aşk kitabından sonraki hiçbir kitabı beklenen etkiyi yapamadı. Bu kitap da aynı şekilde. Açıkçası böyle olması, bu kitabı okuma iştahımı da kapatıyor.
     5)    Okuduğun kitabı beğenmediğin için, o yazardan okuyamadığın bir kitap?
Kemal Tahir’in Devlet Ana kitabını tamamlayamamış, yarıda bırakmıştım. Bu kitaptan sonra hiç Kemal Tahir kitabı okumadım.
     6)    Havanda olmadığın için okuyamadığın bir kitap?
Okuduktan sonra çok sevdiğim kitapları bile, okurken havamda olmadığım zamanlar oldu. O anlarda, o gün kitabı okumaz bir sonraki gün devam ederdim. Buna örnek olarak Cehennem kitabını verebilirim.
     7)    Çok büyük olduğu için okuyamadığın bir kitap?
Aslında büyük ve çok sayfalı kitaplar daha çok hoşuma gider. Çünkü bu tür kitapları yazmak kolay değildir. Bilgi lazımdır, birikim lazımdır. Bunlar olacak ki böyle hacimli bir eseri ortaya koyabilesin. O yüzden bunları düşünüp çok sayfalı kitapların insana daha fazla şeyler katacağını düşünüyorum.


mim, kitap okumak, Cem Kazan, Yaşamdan Yazılar

   8)    Kapağını beğendiğin için aldığın ama kötü yorumlar okuduğun için okuyamadığın bir kitap?
Kapağını beğendiğim için bir kitap almam. Benim için ilk başta yazarı ve konusu önemlidir. Kitap kapağı bunlardan sonra gelir.
     9)    Okumaktan en çok çekindiğin kitap?
Okumaktan çekinmek değil de heyecan duyduğum kitaplar olabilir. Kitapları okutan da duyulan bu heyecan değil midir zaten.
     10)    Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitap?
Hali hazırda şu an elimde olan bir kitap yok. Ama listem çok uzun. Karamazov Kardeşler, Kürk Mantolu Madonna… Böyle liste uzayıp gidiyor.
Gelelim kimleri mimlediğim olayına. Bu sefer fazla kişiyi mimleyeceğim.


Foto kaynak: https://www.flickr.com/photos/43249527@N05/5635864124/sizes/l

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com


SatırArasıMim #1

     Bugün, “Ne yazsam, ne yazsam?” diye düşünürken bir mim haberi geldi. Yağmur Yağar’dan. Yağmur Yağar’ın beni mimlediği blog yazısı için buraya, hala mim nedir bilmeyen arkadaşlarımızda buraya tıklayabilirler.  Sonra baktım. İlk başta bu mimi başlatan Emre Bektaş’da beni mimlemiş. Teşekkürler kardeşim diyerek ona da burdan selam çakıyorum :) Bu arada Emre’nin bizi mimlediği yazısına da buradan bakabilirsiniz. Yağmur Yağar yine enteresan ve güzel bir mim yazısı kaleme almış. Bende kendi tarzımla bu mimi cevaplamaya çalışacağım. İlk soru gelsin o zaman.

mim, kişisel blog, yazmaya nasıl başladım


    1)    Nasıl blog yazmaya başladınız   Blog yazmaya başlama hikayemi daha önce birkaç kez yazmıştım. Ama bu mim sayesinde yine yazayım. Benim yazmaya başlama hikayem öyle Yağmur Yağar’ın ki gibi enteresan değil :) Çocukluktan beri kitaba, yazmaya karşı hep ilgim vardı. Ben de köşe yazarları gibi yazmaya heves ederdim. Sonra kendim bir defter tutmaya başladım. Günlük değil ha. Güncel olayları yorumladığım bir defterdi. Benim bu bloglarla, Blogger’la hiçbir bilgim yoktu. O zamanlar bilgisayarım da yok tabi evde. Aslına bakarsan internetle de pek alakam olduğu söylenemezdi. Son bu akıllı telefonların çıkmasından sonra internet hayatıma girdi. Facebook, Twitter ve köşe yazılarını okumak için. Sonra günlerden bir gün. Arkadaşım Yaşar Arslaner’in çalıştığı ofise ziyarete gittim. Onunla oturmuş ordan burdan muhabbet edip, internetten bir şeyler izliyorduk. Konu nasıl geldiyse yazmaya geldi. Oda bana bloggerdan bahsetti. Tabi bende heyecanla atıldım konuya. Hemen orda bana Blogger’dan bir hesap açtık. Özellikle belirtiyorum Blogger diye. Çünkü hiç Wordpress kullanmadım. İşte o gün bugündür bu sitede yazılarımı yazıyorum.

     2)    Bloğunda daha önce yazamadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu?
Teknoloji olurdu. Az çok bu teknoloji işlerine ilgi duyuyorum. Yeni çıkan telefonlar, bilgisayarların arızalarının giderilmesinin yolları vs. Bunun dışında bir tarz aklıma gelmiyor. Çünkü zaten bir kişisel blog olarak ne istersem yazıyorum.
     3)    Bloglarda en çok okumayı sevdiğin konular nelerdir?
Ben genelde konu ayırmam. Ne bulursam okumaya çalışırım. Tabi doğal olarak makyaj ve moda blogları dışında :)     
    4)    Hayatta en çok yapmak istediğin üç şey nedir?
Dur bakayım. Düşünüyorum. Hemen blogla ilgili aklıma bir şey geldi. Blogdan para kazanmak. Ama öyle böyle değil milyon dolarlar falan :) Şaka şaka. Kendimi geçindirecek kadar kazansam yeter. Ha milyon dolarlar kazanırsam almaz mıyım, bırakır mıyım? Tabi ki bırakmam. Alın terimle kazanmışım sonuçta :) Aklıma başka bir şey gelmiyor. Tam bir rezillik. Kendime hemen, ölmeden önce yapılacak 100 şey kitabı almalıyım :) Şuna bak başka bir şey gelmiyor aklıma. Ha tamam geldi. Ölmeden önce şu uzaylı olayı gerçek mi değil mi onu öğrenmek isterdim. Birde bi filmimiz Oscar alsın be kardeşim :) Neyse sonunda üç şeyi tamamladım.
                                                            MİMLENEN
Blog dünyasında daha o kadar çevre yapamadık. Zaten Emre benim mimleyeceklerimi mimlemiş. Ama durun bir kişi var. Simur’un Kalemi. Burdan kendisini mimliyorum :) Herkese sevgiler ve saygılar.
NOT: GÖRSELİ YAZIDA PAYLAŞALIM LÜTFEN :)

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
    




MİM: KİMDİR BU YAŞAMDAN YAZILAR ?

     Serhat Ocak kardeşim, “Kim bu Cem?” diyerek mimlemiş beni. Sağolsun. Hemen, “Kim bu Cem?” diyenlere kendimi tanıtmaya başlayayım. 1987 yılında Düzce’de doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Düzce’de tamamladım. “Nasıl yani? Üniversiteyi farklı bir ilde okumadın mı?” diyenler olabilir. Onlar için diyorum ki, “Okumak isterdim. Ama olmadı”. Nedenine gelince. Yanlış lise seçimi. İnsan, ortaokuldan mezun olup liseyi seçeceği zaman, bir karmaşıklaşıyor. Her kafaden bir ses çıkıyor, “Onu seç, yok bunu seç” diye. E yönlendiren de olmayınca. Kendin bilgisizce seçim yapıyorsun. Aklımca meslek lisesine girip, çabuk meslek edinip, hayat dediğimiz bu yolculuğa atılmak istedim. O yüzden elektrik bölümünü seçtim.
                                                     DÜZENLİ BİR OKUR DEĞİLİM
     Gün geldi. Lise bitti. Anladım ki. Üniversite okumam gerekiyormuş. Katsayı falan, istediğim bölüme giremedim. Açıktan  4 yıllık, Kamu Yönetimi okuyup bitirdim. Okurken de 3 yıl çağrı merkezinde, müşteri temsilcisi olarak, “İyi günler ben Cem. Size nasıl yardımcı olabilirim?” dedim. Askerlik nedeniyle ayrıldım. Askerliğimi Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde, kısa dönem olarak tamamladım. En son KPSS’ye girdim. Sonuçları beklemeye başladım. Nelerden hoşlandığım konusuna gelirsek de. En başta, elbette ki yazmak ve okumak. Düzenli bir okuyucu olduğumu söyleyemem. Ama okuyorum. Yazmaksa, şu anda bu yazıyı okuduğunuz bloğumda yazıyorum. Bu bloğumda sadece edebiyat işliyorum. Bu blog işine ilk başladığım zamanlarda, bloglarla ilgili çok yazı okumuştum.
yaşamdan yazılar
Bir kaç gün önce çekilmiş fotoğrafım

                                                   UZAY VE UZAYLI İLGİ ALANIMDIR
     Hala da okuyorum ya gerçi. İyi bir blog olmak için, sadece bir tema üzerine yoğunlaşılması öğüdü veriliyordu devamlı. Ben de edebiyatı seçtim tema olarak. Yazarların hayatlarına da meraklı olduğumdan, genelde onların hayatları ve yazın dünyaları hakkında, bu bloğumda yazıyorum. Haber izlemeyi severim. Akşam haberlerini kaçırmamaya çalışırım. Haber kanallarından da haberleri takip ederim ayrıca. Tartışma programlarını severim. Ama sıkı bir takipçi olduğum söylenemez. Denk geldiğimde izlerim. Eğer arkadaş ortamındaysak, beraber maç izlemekten ve yorum yapmaktan büyük bir haz alırım. Genelde güler yüzlü bir insanımdır. Kolay kolay sinirlenmem. Sinirlenmem de saman alevi gibidir. Yanar geçer yani. Uzaya ve uzaylılara merakım vardır. Haktan Akdoğan’ın katıldığı programlara bakarım.
                                                           CEM YILMAZ’CIYIMDIR
     Haber sitelerini takip ederim. Çok sesliliğe inanırım. Bu nedenle iktidar yanlısı, karşıtı, ortada olanı kim olursa olsun herkes ne yazmış, ne söylemiş dinlerim. Önyargı sevmem. Hayatımda da önyargılı olmamaya çalışırım. İnsanları dış görünüşüne göre değerlendirmenin yanlış olduğuna inanırım. Bir insanla ancak konuştuktan, bir şeyler paylaştıktan sonra notunu veririm. Dirayetli, sabırlı, inatçı ve hayatta başarılı olmuş insanları severim. Onları dinler. Kendi hayatıma dair paylar çıkarmaya çalışırım. Biyografi okumayı seviyorum bu nedenle. Mizahı severim. Cem Yılmaz gösterilerini tek geçerim. Kemal Sunal filmlerinde anlatılan Türkiye’nin hala değişmediğine inanırım. Bu yönden tekrar tekrar Kemal Sunal filmlerini izlerim. Kemal Sunal ile Recep İvedik’in aynı kefeye konmasına acayip tav olurum. Bir ara sevgilim vardı. Şimdi boştayım. Kendimi yazmaya verdim J Bu kadar yeterli herhalde. Ne diyorsunuz bu kısa biyografim hakkında.


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com