Powered By Blogger

31 Mayıs 2020 Pazar

Klasik müzik dinlemeyi özlemişim...


     Daha önce bilgisayardan İnstagram kullanmıştım. Ama hiç bilgisayar üzerinden hikayelere bakmamıştım. Şu an ilk defa bilgisayar üzerinden İnstagram hikayelerine bakıyorum. Tam sayfa hikayeler biraz garibime gitti tabi.

     Whatsapp gruplarında en son hep ben kalıyorum. Bu korona günlerinde devamlı Whatsapp grupları kuruluyor. Günlük tabi. İşimiz bitince millet sanki aslandan kaçar gibi hemen ayrılıyorlar gruplardan. Bakıyorum ki herkes gitmiş ve sadece ben kalmışım.

     Bilim Kurulu üyelerinden bir tanesi, “Koronavirüs ile geçinmeye alışacağız. Virüs var diye de yıllarca evde oturamayız” demiş. Her zaman, bu açıklamayı yapan Bilim Kurulu üyesi doktor da dahil olmak üzere hepsi devamlı temkinli olmayı öğütlerdi. Şimdi bu açıklama bana çok marjinal gibi geldi.

     Kişisel gelişimcilerin söyledikleri şeylerden biri de, bir müzik aletini çalabilmek. Bundan yıllar önce bir gitar almıştım. Lise arkadaşım Suat bana çalmasını öğretiyordu. Sonra askere gitti. Öylece kaldı. Bir daha da elime almadım. Şu an imkanım olsa hangisini çalmak isterdim? Bu sefer tercihim gitar olmazdı. Belki piyano belki de keman.

     Blog arkadaşlarımdan birine, “Beni ilk tanımaya başladığın zamanlarda sende nasıl bir izlenim bırakmıştım?” diye sordum. Beklemediğim bir cevap aldım. Dışarıdan, kimseyle işi olmayan, sadece blog yazısını yazıp giden biri olarak görünüyormuşum. Aslında hiç de öyle bir yanım yoktur. Enteresan geldi bana.

     Kim Milyoner Olmak İster’de sesli soru, klasik müzik üzerineydi. Dinleyince klasik müziği özlediğimi fark ettim. Ve şu anda bu yazıyı yazarken klasik müzik dinliyorum. Galiba sonunda biraz biraz klasik müziği sevmeye başlamışım.

     Kuruluş Osman’ın fragmanında Diriliş Ertuğrul’un müziğini kullanmışlar. Seviyorum bu müziği. Tüylerimi diken diken ediyor. Birde şunu merak ettim fragmanı izlerken: Şimdi Kuruluş Osman çekiliyor. İyi de izleniyor. Böyle giderse tüm Osmanlı dönemi çekilecek mi? Osmanlı’nın başarısız olduğu dönemler ne olacak peki? Onlar atlanacak sadece başarılı olunan dönem mi diziye alınacak?

     Klasik müzik ile ilgili aklıma bir şey daha geldi. Nedense klasik müzik ile zeka arasında bir ilişki kuruluyor. Çocuklarınızı klasik müzik ile büyütürseniz zeki olurlar deniyor. Peki bunun bilimsel bir kanıtı var mı? Hangi özelliği klasik müziği öne çıkarıyor?

     Elon Musk, çocuğunun adını matematik denklemi gibi bir şey koymuş. Çocuğunun isminde x falan var. Yani bunu sadece ve sadece farklılık olarak koyuyorsa bence hiç anlamı yok. “Ya ne olacaktı? Farklılık olsun diye koyuyor zaten” diyen varsa söylemek istediğimi daha da açayım. Demek istediğim, “Ben, Elon Musk’ım. Ben farklıyım. Çocuğumda farklı olmalı. Bu farklılığa zarar gelmesin. Bu farklılığımı ortaya koymak zorundayım” gibi bir mecburiyet hissi ile koyduysa bu ismi bence çok anlamsız bir harekete imza atmış demektir.

     Olmak istediğin insan mı yoksa olduğun kişi mi? Galiba hayat bu ikisi arasındaki gidip gelmelerden ibaret.

     Koronalı günlerde halay nasıl çekilecek? Halay çekenler arasında sopalar oluyor. Herkes o sopaları tutup halay çekiyor. Ne saçma. Öyle çekeceksen hiç halay çekme daha iyi. Neyse ki düğün salonlarında halay çekilmeyecekmiş. Erik dalı gevrektir eşliğinde, yine sosyal mesafeye uyup göbek atacaksın. Nereden tutsan saçma ve neresinden tutsan elinde kalıyor. Ama ne yapacaksın mecburiyetler işte. Her şey sağlımızın için.

     23:39 geçiyor saat. Bir daha yazıyı bu saate bırakmamam lazım. Bu saatlerde uyku basmaya başlıyor. Yazacak konu bulmakta zorlanıyorum. Yarın akşam daha erken saatlerde bilgisayarın başına oturacağım. Bakalım o zaman da yazımı yazarken bu kadar zorlanacak mıyım?


30 Mayıs 2020 Cumartesi

Sakızlı yazı mı olur?


     Sabuha şarkısı vardır bilir misiniz? Benim arada ağzıma takılan şarkılardan biridir. Benim böyle şarkılarım vardır. Ara ara devamlı söylediğim. Galiba bunu Ogün Sanlısoy da söylemişti. Bazen sinirlerim çok yıpranıyor. Müşteriler sinirlerimi çok zorluyor. Çağrı merkezinde çalışmanın dezavantajlarından biri de bu işte.

     Bende şöyle enteresan bir durum var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum. Mesela bir şey oluyor, “Bunu not alayım blogda yazarım” diyorum. Sonra yazıyı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda o not aldığım şeyi yazmak istemiyorum. Sanki gazı kaçmış bir içecek gibi oluyor. Yazarken hemen o an aklıma gelecek ve yazacağım. Bir yere not alıp sonradan o not aldığımı şeyi yazmak nedense çekici gelmiyor bana.

     Birkaç gündür uzun yazılar yazmaya başladım. Yazdığım üç yazının da yazım şekilleri farklı? “Nasıl yani farklı?” dediğinizi duyar gibiyim. Hemen anlatayım: İlk yazımda hiç paragraf vermeden yazdım. İkinci yazımda 100 kelimede bir paragraf vererek başladım. Şimdi bu yazımda ise 50 kelime de bir paragraf yapıyorum.

     Şimdi siz bu yazıyı okuyan okuyucular olarak hangisinden memnun kaldınız? Hangisinin daha okuması kolay? Hangisi okurken gözlerinizi zorlamıyor? Bu konuda görüşünüzü almak istedim. Dizi izlemek bana zaman kaybı gibi geliyor. Film izleyeceksin film. İki saatte olup bitecek her şey. Bir dizinin bir sezonunu bitirmek için ise saatler lazım.

     Çok fazla dizi izleyen biri değilim. Şahsiyet dizisinin bir bölümü 50 dakika ile 60 dakika arasında değişiyordu. Stranger Things dizisinin ilk sezonunda bir bölümü yine 50 dakikalarda geziyordu. İzlediğim bu iki diziyi göz önünde bulundurarak yaptım, film ile dizi izleme arasındaki saat farklarını, bilginize. Yemeği çok kaçırınca millet maden suyu içer bense sakız çiğnerim.

     Hiç maden suyu içme alışkanlığım olmadı. Daha önceleri sakız da çiğnemezdim yemeği kaçırınca. Normal olarak çiğnerdim o ayrı. Ama son zamanlarda bir sakız çiğneme modası başladı kendimde. Farkında olmadan. “Yemeği çok kaçırınca sakız çiğniyormuş. Yahu bu yazılacak şey mi be adam?” diyenleriniz olabilir belki. Ama her zaman çok ciddi yazılamıyor ki.

    Ya da çok ciddi yazılacak ciddi konu bulamıyor insan. Amaç yazmaksa eğer bir şekilde yazılmalı. Bugün sakız yazarım belki yarın daha da dişe dokunur şeyler, kim bilir. Bir tane kadın, jüri üyesi olduğu yarışmanın çok konuşulması ve gündem olması için bilerek açık kıyafet giydiğini söylemiş. Bazı kadınlar kullanıyorlar bu yönlerini işlerine geldiğinde kabul edelim.

     Biz insanoğlu olarak kendi içimizde adaleti sağlamaya muktedir değiliz. Yani bunu başaramıyoruz. Başaramayacağız da. O yüzden insanın olduğu yerde adaletsizlik vardır. O kadar çok adaletsizlik oluyor ki. İnsan iyi şeyleri bile göremiyor. Görse bile o kadar etkisi olmuyor ya da.

     İnsanoğlu olarak dünyadan el ayak çekince dünya iyileşme emareleri gösterdi. Doğa kendini yenilemeye başladı. Şimdi bunu nasıl değerlendirelim, neresinden tutalım? İnsanoğlu olarak zarardan başka bir şey değiliz be. İnsanoğlu olarak kendimize çok yüklendim farkındayım. Ama gerçekler be kardeşim. İnsanın suratına bir tokat gibi çarpıyor ve çok can acıtıyor.

     Hani Hababam Sınıfı’nda Mahmut Hoca diyor ya, “Saatinde kalkılacak, zamanında kahvaltı yapılacak, derslere zamanında girilecek” diye. İşte ben öyle biri olmak istiyorum hep. Her şey zamanında olsun. Kurallara sıkı sıkıya özen gösterilmesini isterim. Mesela 16:10’da molaya çıkacağım işyerinde. 9 geçe çıkmam. İlla 10 geçe olacak. böyle bir takıntı benimkisi de. Çok hırpalıyor bu durum beni. Kendinize iyi bakın millet, görüşürüz.

29 Mayıs 2020 Cuma

Aklımdaki her şeyi yazdım...


     Saat 23:34 oldu. Yatma saati geliyor. Ama ben hala hiçbir şey yazamadım. Bembeyaz bir ekran duruyor karşımda. Bu bembeyaz ekranı kelimelerle doldurmam lazım. Ramazan ayı bittikten sonra abur cubur yememe kararı almıştım. Ama her zamanki gibi aldığım bu karara da uymadım. Yine abur cuburcu oldum. Yatmak istemiyorum aslında. Çünkü yarın iş var. Uyursam hemen sabah olacak ve yine iş başlayacak. Acaba bu kişisel gelişim zımbırtılarından çok mu etkileniyorum? Sevdiğin işi yapmak olayı falan işte. Neyse bu konuyu burada kapatayım. Daha fazla yazmak istemiyorum bu konu hakkında. Ben sadece müzik dinleyemiyorum. Ne demek istiyorum yani? Yani ben oturup sadece müzik dinleyemem. Müzik dinlerken illa bir şeyler yapacağım.

     Tıpkı şu an gibi. Hem bilgisayardan yazı yazıyorum hem de müzik dinliyorum. Televizyon izlerken de sadece televizyon izlemekle kalmıyorum. Bir yandan da elimde telefon orayı burayı geziyorum. Sadece bir işle uğraşamamaya ne deniyor acaba? Sizde böyle bir durum var mı? Boş durmak da iyi bir şey değil. İnternette vakit geçir, blog oku, blogda yazını yaz, Youtube videolarına bak. Hepsi bitiyor. Yapacak bir şey kalmıyor. Ve insan patlamaya başlıyor sıkıntıdan. Hani boş durana şeytan iş bulur diye bir söz var ya. Gerçekten öyle oluyor. İnsan psikolojik olarak bunalıyor.

     Google, Blogger’da bir güncellemeye gidiyor. Nedense Google’ın, Blogger üzerinde yaptığı hiçbir değişiklik biz kullanıcılarını memnun etmiyor. Ya, doğru dürüst bir şey yapmayacaksınız hiç dokunmayın kardeşim. Google’ın, Blogger’a karşı olan özensizliğini anlayamıyorum bir türlü. Bir yerde okumuştum. Bir tane Blogger kullanıcısı buna benzer bir şey demişti. O zamanda anlamıştım hissiyatını. Ama şu anda o hissiyatı derinden hissediyorum. Çoğu kişi bir sahil kasabasına yerleşmek ister emekliliğinde. Ya da köyüne yerleşmek ister. Bunu dile de getirir. Acaba bu sadece dilimizde mi? Yani bunu gerçekleştirmek imkanı olsa bunu söyleyen kişiler arkalarına bakmadan şehirden köye ya da o sahil kasabasına göçebilirler mi? Artık bu devirde sadece konuşuyoruz. Ama icraat yok. Bununla yüzleşelim mi?

     Gerçekten bu insanlık niye paylaşamıyor bu koskoca dünyayı? Bu dünyadaki zenginlikler herkese yeter. Ne yapıyoruz, nasıl başarıyoruz da kimileri açlıktan ölüyor? Kimileri sefalet içinde yaşıyor. İşte bu sorunun cevabı, bu dünyanın ne kadar kötü bir yer olduğunu gösteriyor insana. Soğuma geliyor insana bu dünyadan, insanlardan. Farkında mısınız? Gerçek hayatta bir kişi yaptığında rahatsız olacağımız bir şeyi televizyon ekranında gördüğümüzde gülüyoruz. Gülmemiz o şeye onay vermek anlamına gelmiyor mu? Eğer bir şey gerçek hayatta yapıldığında kötü bir şeyse, onun mizahı yapılırken de kötü değil midir? Bunları izlediğimde bende şöyle bir düşünce uyanıyor: İşte bunu yap ve gemini yüzdür.

     Şimdi bununla ilgili somut bir örnek veremedim, aklıma gelmedi. Bu dediğimi unutmayın. Çok Güzel Hareketler Bunlar’a bakarken ya da Güldür Güldür Show’a bakarken bu gözle değerlendirin birde. Belki o örneği siz bulursunuz ve burada yorumlara yazarsınız. Yazımın sonunu da şöyle yapmak istiyorum: Yazıya başlarken bu yazdığım konulardan hiçbirini yazmak istemiyordum. Ama baktım ki yazacak bir şey yok, bulamadım. Mecbur aklıma ne geldiyse onu yazmaya başladım. Bir şeylere bir yerden başlamak lazım. Yazmak için kendimi biraz zorlamak. Bakalım zorlayınca neler çıkartacağım ortaya? Belki de hiçbir şey çıkmayacak ortaya. Bunu deneyip görmek istiyorum. O yüzden zorluyorum kendimi. Bakalım bu uzun yazı yazma isteği ne zamana kadar devam edecek?


28 Mayıs 2020 Perşembe

Karman karışık bir yazı...


Bazen saçmalamak gerek. Öylesine yazmak. Amaçsızsa. Aklıma ne geldiyse. Saat 00:24 geçiyor. Hala yatmadım. Sözde 00:00 olmadan yatakta olacaktım. 1 Haziran’da sokağa çıkma yasağı kalkacak mı, karar verilecek. Şu anda 20 yaş altılar ve 65 yaş üstüler sokağa çıkamıyor. Bugünkü vaka sayısı yine 1000’i geçmiş. Sokağa çıkma yasakları devam eder. Bu yaz ayını evde geçireceğiz bu gidişle. Yazılarımı sosyal medyada, orada burada paylaşmak istemiyorum artık. Blogda yazdığımla kalırım. Okuyan okur, okumayan okumaz. Bir boş vermişlik halim var. Baya uzunca bir yazı yazmak istiyorum. Şöyle saçmalamanın dibine vurmak. Bu akşam biri blogda yazmış. “Bu kadar gündür evdeyiz. Şimdi bir anda hadi sokağa çıkın denirse ben nasıl adapte olurum?” diye. Her şeyi unutup bir anda sarmaş dolaş olabilir miyiz? Kafeleri ağzına kadar tıka basa doldurabilir miyiz? İlk başlarda çok acayip bir his yaşayacağımız açık. Ama sonra yola devam ederiz. Bu günlerde hatıralarda kalacak. Kaç gündür bir topluluk içine çıkmıyorum. Bir an her şeyin normale döndüğünü düşündüm. İş yerine gidiyorum. Bilmem kaç kişinin içine. Bir çekinme duygusu geldi. Size de öyle oldu mu? Yoksa bende mi bir sorun var. Okunmayacak yazılar serisi mi yapsam? Bu kadar uzun yazıları baştan sona okuyacak olan yoktur herhalde. Belki bu kadar uzun yazmak istememin sebebi, kısacık yazılar yazdığım için kendime isyandır. Yeter artık kısa kısa yazdığın, patladım. Artık uzun yaz diyordur yüreğim bana. Bir çılgınlık yapıp bu yazıyı 1000 kelimeye tamamlamak istiyorum. Ama o kadar yazacak ne bulabilirim bilmiyorum. Eğer bir kişi, yazıyı buraya kadar okuduysa, “Ne saçmalamış lan bu” diyecek. Doğru diyecek. Ama içimden böyle geliyor. Amerika’da siyahiler yine ayakta. Bir tane polis memuru bir tane siyahiyi bacağıyla boynuna bastırarak, nefes almasını engelledi ve öldürdü. Ölen adam da nefes alamıyorum demişken. Bu olaydan sonra Amerika karıştı. Kardeşim bu ırkçılık muhabbeti bitmez, bitmeyecekte. Amerika’da Başkan siyahi biri oldu, yine değişen bir şey yok. İnsanoğlu böyledir işte. İçindeki nefreti atmaz. Ya bizim Türkiye’de. Bir tane atı vurarak öldürmüşler. Atın ayakları havaya kalkmış, cansız bedenini gördüğümde çok üzüldüm, yıkıldım. Bu hayvanların bizden çektikleri nedir kardeşim. Bu insanoğlunun yatacak yeri yok. Cüneyt Özdemir bu akşam Youtube kanalında Acun’u konuk etti. Ama beklediğim kadar izlenme oranına ulaşmadı. Demek ki millet boş muhabbeti için izlemiyor Acun’u. Eğer Survivor adasından, yarışmacılarla bir arada bir yayın yaparsa o zaman izlenme oranları patlıyor. Bu yazı okunmayacak diyerek kendime ait çok çok özel şeyleri rahatlıkla yazsam acaba okuyan olur mu merak ettim. Bu yazıyı okumak için sayfayı açan kişi, bir anda neye uğradığını şaşıracak. “Kapat kapat bu yazı okunmaz” diyecek. Şahsen ben öyle derdim. İşte buna güvenip en mahrem bilgilerimi yazsam okunur mu? İlginç bir deney olurdu. Ama tabi böyle bir riski göze alamam. İnat edip okuyan falan olur sonra. Her gün böyle uzun uzun yazsam buna bilgisayarım dayanır mı? Gerçi benim ruh halim de belli olmuyor. Bugün karar alıyorum kısa yazacağım diye şimdi ise uzun yazmak istiyorum. Galiba ben belli bir kalıba giremiyorum. Bana sınırlar olmayacak. Etrafım açık alan olacak. Böyle mera gibi. Ben kafama göre takılacağım. Kendimi her gün şu kadar yazacağım diye şartlamamam lazım. Neyse sıkıldım artık. Bin kelime olmadan yazıma beş yüz kelime nokta koyuyorum.

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Ahmet Hakan'ın programında korona konuşulurken zeybek oynamaya başlayan profesör...


     Cüneyt Özdemir’in Youtube kanalında gördüm. Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında neler yaşanmış öyle. 

     Amerika’dan bağlanan, gözlüklü Türk bir profesör var. Habertürk’teki yayını olay olmuştu. O olay sayesinde tanımıştık o profesörü. 

     İşte o profesör konuklardan biri olan Rus televizyoncuya zeybeğin nasıl bir oyun olduğunu gösteriyor. Zeybek oynadığı dakikalarda ekrandaki başlık ise koronaya aşının ne zaman bulunacağı. 

     Ahmet Hakan tebessüm ederek izliyor durumu. İşte o kadın, Rus televizyoncu Cüneyt Özdemir’in yayınına bağlandı. 

     “Ben korona hakkında konuşmak için programa katılmıştım. Ama konu ne anda dansa ve zeybeğe geldi anlayamadım” dedi. Kadın bunları söylerken gülmekten gözlerinden yaş geliyordu. 

     Cüneyt Özdemir de bu yazdıklarımı anlatırken gülmekten öldü. O an için moralim nedense bozuktu. O program sayesinde baya güldüm ve kendime geldim.

26 Mayıs 2020 Salı

Filmleri öylesine izleyip geçtim hep...


     İzlediğim filmlerin ne yönetmenine baktım ne de oyuncuların isimlerine. Öylesine izledim. Kişisel Gelişimci Haluk Tatar, YouTube kanalında, “İzlediğiniz filmlerin yönetmeni kim, kimler oynuyor, hangi türe giriyor, bunun dışında başka hangi filmleri var yönetmenin gibi bilgileri öğrenin. Sadece izlemekle kalmayın” diyordu. Ben tam da öyle yaptım Haluk Hocam. İzleyip geçtim. Ama bundan sonrası için hepsine dikkat edeceğim.

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Artık daha da kısa yazıyorum blog yazılarımı...


     100 kelime yazarken bana çok kısa yazıyorsun diyorlardı. Şimdi 50 kelime ve altı yazdığımı görseler, “Kardeşim sen hiç yazmıyorsun ki” derlerdi herhalde. Her gün yazmaya çalışınca mı böyle oldu bilmiyorum. Artık 100 kelime bile yazmak istemiyorum. Ne anlatmak istiyorsam lafı fazla uzatmadan hemen yazıp çıkmak istiyorum.

24 Mayıs 2020 Pazar

"Ekmekçi geldi ekmekçi"


     İnsan yaşadıkça şu hayatta her şeyi görüyor. Mesela bugün, “Ekmekçi geldi, ekmekçi geldi” diye anons duyduk. Koronavirüs nedeniyle 81 ilde sokağa çıkma yasağı var. Bu nedenle ekmekçiler arabayla mahalle mahalle dolaşıyor. “Patates geldi, soğan geldi” anonsuna alışıktık. “Overlokçu geldi hanımmm” anonsuna alıştık. Ama, “Ekmekçi geldi ekmekçi” anonsu unutulmazlar arasına girdi.

Bloğumda bX-23uar8 hatası alıyorum. Bu hatadan nasıl kurtulabilirim?


     Blogda yazı panelinde yazımı yazıyorum. Sonra etiketleme kısmına geliyorum. Mesela etiketim blog olsun. Bloğun b’sini yazdıktan sonra tam l harfini yazarken karşıma bX-23uar8 hatası geliyor. Hatayı kapatıp etiketlemeyi öyle yapıyorum. Ama her etiketlemede karşıma çıkıyor. Bu sinirimi bozuyor. İnternetten arama yaptım bir şey bulamadım. Bu hatayı nasıl ortadan kaldıracağımı bilen var mı?

Dizi önerisi: İyi Aile Robotu...


     Bu sabah kanallarda izleyecek bir şey ararken, İyi Aile Robotu dizisine denk geldim. Zamanında izlediğimiz bir diziydi. Çok tanıdık oyuncular var. Mesela Özge Özder var. Hani şu Mucize Doktor dizisinde Kıvılcım karakterini oynayan. Bir komedi dizisi. Büyük kanalların birinde yayınlansaydı daha çok ses getirebilecek bir diziydi. Bayram bayram içinizi ısıtacak, güleceğiniz bir dizi.

Ramazan Bayramımız mübarek olsun -2020...


     Ramazan Bayramımız mübarek olsun. Şükürler olsun yine bir bayrama eriştik. Ramazan ayını geride bıraktık. Son gün Ramazan’ı uğurlarken hüzünlendik. Şimdi de bayram zamanı. İçimiz kıpır kıpır. Keşke virüs olmasaydı da bayramın sevincini sokaklarda doyasıya yaşasaydık. Düzce’de güzel bir hava var. Güneş yüzünü göstermiş. Ama sokağa çıkma yasağı var. O yüzden evdeyiz. Umarım Kurban Bayramında rahat rahat dolaşırız.

Sanki virüsten önceki hayat hiç yaşanmamış gibi...


     Sanki ezelinden beri virüs varmış gibi. Hiç çıkmadan, hep evlerde yaşıyormuşuz gibi. Sokağa çıkmak, otobüslere sıkış tepiş binmek, oturulacak masası kalmayan kafelerde oturmak. Bunlar sanki hep hayalmiş gibi. Tekrar normal hayata dönmek sanki hiç gerçekleşmeyecekmiş gibi. Sanki bu virüs daha çokça hayatımızda olacakmış gibi. İşte böyle hep sankili şeyler hissediyorum.

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Karanlıkta oturmak meditasyon gibi geliyor insana...


     Işıklar kapalı iken oturmak iyi geliyor insana. Ortam sessiz ve ışıklar kapalı. Bilimsel olarak bir açıklaması var mı bilmiyorum. Hemen yattığım zaman uyuyamam ben. O gün yaşadıklarımı düşünürüm. İşte bu düşünmenin ışıklar kapalıyken ve sessiz bir ortamda olması meditasyon gibi geliyor insana. Ya yatarken ya da yatmadan önce geçin odanıza. Kapatın ışığınızı ve uzanın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

"Senin İnstagram hesabın nasıl olmaz ya?"


     İnstagram dahil hiçbir sosyal medya hesabı kullanmayan arkadaşlarımı gördükçe, “Nasıl İnstagram hesabın olmaz ki senin?” diye sorasım geliyor. İnstagram kullanmayan bir kişinin olacağını düşünemiyorum bu devirde. 

     Sanki çok matah bir şeymiş gibi. Sonra düşününce imreniyorum onlara. İnstagram’da gezerek boşa harcayacakları vakitlerini kendilerine ayırıyorlar diye.

Ramazan ayının son gününden bir blog yazısı...


     Ramazanın son gününden bir blog yazısı ile sizlerleyim. Ramazan’ın bitmesine saatler kaldı. Bir başka deyişle son iftara da saatler kaldı diyebiliriz. Saat 15:09 geçiyor. İftar saat 20:21’de. 

     Bu sene karantina nedeniyle evde geçen bir Ramazan oldu. Akşam 17:00’den sonra açlık zorladı beni. Eğer işte olsaydım sanki tutamazmışım gibi hissettim. Öyle ya da böyle bir Ramazan’ın daha sonuna geldik. Gelecek sene virüssüz bir Ramazan ayına erişebilmek umuduyla.

Bir çılgınlık yapıp yine bir kitabı daha yarıda bırakmak üzereyim...


     Bak yine bir kitabı yarıda bırakacağım. Beni burama kadar getirdiler yine. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabını okuyorum. Kitap ilk başlarda çok güzel gitti. Sonra yine bozmaya başladı. 

     Karakter anlatıyor. Ama rüya mı görüyor yoksa gerçek yaşadığını mı anlatıyor belli değil. Sonra bir saçmalığın peşinde otobüs otobüs dolaşıyorlar. Ne aradıkları da belli değil. 60 sayfaya geldim ama çok sıkıldım. Yine bir çılgınlık yapıp yarıda bırakacağım kitabı herhalde.

Hitler haklı mı?

     Bugün İnstagram’da gezerken Hitler’in bir sözüne denk geldim. “Niye peşimden onca kişinin geldiğini sorgulamıyorsunuz. Onlar görmek istedikleri şeyi destekliyorlardı” gibisinden bir sözdü. “Hakikaten” dedim. Bunca destekleyen insanı cahillikle mi açıklayacağız? Peki Hitler’in sözüne siz ne dersiniz? Bana çok mantıklı geldi. Bunu tartışalım istedim.

Yine dereyi görmeden paçalarımı sıvadım...


     Dereyi görmeden paçalarımı sıvamışlığım çoktur. Bu nedenle çokça hayal kırıklığına uğramışımdır. Kırılgan yapıya sahip biri olduğum için bu hayal kırıklıkları normal birini etkilediğinden daha çok etkilemiştir beni. 

     Ve hala da hayal kırıklığına uğramaktayım. Daha dün ne hayaller kurmuştum. “İşte bu ya. Bu kadar” demiştim. Ama her zaman ki gibi yine erken konuştum. Yine dereyi görmeden paçalarımı sıvadım. Sıvadığımla da kaldım.

22 Mayıs 2020 Cuma

Anıl Piyancı'yı ben daha yeni keşfettim...

     Anıl Piyancı’yı ben daha yeni keşfettim. En son Ben Fero ile bir şarkı yaptılar. Ben beğenmedim. Bu ismi duyduğum için başka şarkılarını dinlemek istedim. Dinlediğim şarkılarından Bugün Biraz içtim ve Contra ile yine düet yaptığı Tavşan şarkısını beğendim.

Karantina başladığından beri yapmadıklarım...


     Karantina başladığından beri gidip gazete almadım. Her gün gazete alan birisi değilim. Genelde hafta sonları alırdım. Ve yine karantina başladığından beri kütüphaneye gidip kitap almadım. Kitaplar arasında gezmek ve ilgimi çekecek bir kitabı aramak çok sevdiğim şeylerden biri olsa bile.

İnstagram hesabımda temizlik yaptım...


     Akşamları İnstagram canlı yayından geçilmiyor. O canlı yayınlar nedeniyle arkadaşlarımın yaptıkları hikayeleri göremiyorum. O yüzden İnstagram hesabımda temizlik yaptım. Meğer ne çok gereksiz hesap takip ediyormuşum. 

     Doğru dürüst hikayesine denk gelmediğim arkadaşlarımın hikayelerini görmeye başladım şimdi bu gereksiz takip ettiğim hesapları silmemle beraber. Bir öneri olarak sunabilirim size: İnstagram’da temizlik yapın.

Sahurdan sonra yazılan bir blog yazısı...


     Bu yazıyı sahurdan sonra kaleme alıyorum. Saatlerimiz 05:00 gösteriyor. Evde herkes yatıyor. Ben ayaktayım. Mis gibi bir sessizlik var. Bu sessizliği sadece dışardaki kuşların ötüşleri bozuyor. 

     Aslında böyle başlayan bir hikaye yazılabilirmiş. Ama ben devamını getiremem. Evdeki sessizlikten faydalanıp bir hikaye yazmak için bilgisayarının başına oturmuştu gibisinden bir şeyler mesela.

Bu koskoca evrende sadece bizim olmamız çok çılgınca bir şey değil mi?


     Uzayda sadece canlı olarak bizim yaşamamız çılgınca bir şey değil mi? Uzayda bilmem kaç tane galaksi ve o galaksilerde de bilmem kaç tane gezegen var. Uçsuz bucaksız bir evren. Ve bu evrenin daha göremediğimiz yerleri var. Ve bu koskoca evrende yalnızız. Sizce de çok çılgınca bir durum değil mi bu?

Bazen her şeyi not almak istiyorum...


     Bazen öyle anlarım oluyor ki her şeyi not etmek istiyorum. Böyle anlarımda bir günümde neler yaptıysam kısa kısa onları not ediyorum. Yaptıklarımı ve herhangi bir konu hakkındaki düşüncelerimi. Ama kısacık şekilde. Bir cümlecik en fazla iki olur ama üç olmaz.

21 Mayıs 2020 Perşembe

Karakter tahmini yapmayı seviyorum...


     İnsanları karakter olarak incelemeyi seviyorum. Bazen tahminlerim doğru çıkıyor bazen ise yanından geçmiyor. Ama ben her şeye rağmen ilk tanıştığım insanların karakterleriyle ilgili fikir yürütmeyi seviyorum.

Deep ile Duo'yu birbirine karıştıracağım diye ödüm kopuyor...


     Yorum yaparken Deep ile Duo’yu birbirine karıştıracağım diye ödüm patlıyor. Her zaman yorum yaparken bir daha kontrol ediyorum hangisine yorum yapıyorum diye. 

     Deep’e Duo, Duo’ya da Deep diye hitap ettiğimi düşününce tam bir rezalet diyorum. Gerçi onlar toleranslı blog arkadaşlarım. İstemeden böyle bir hata yapsam beni mazur görürler diye düşünüyorum.

20 Mayıs 2020 Çarşamba

TRT ve Arda Turan...


     Önce TRT Haber’de 19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı diye bir görsel kullanıldı. Bu görselin ardından Twitter’da yer yerinden oynadı. 

     Twitter’a girdiğimde TRT birinci sıradaydı. “TRT’nin birinci sırada olması ne alaka?” demiştim. Cevabımı aldım. 

     Sonra Arda Turan bir paylaşım yaptı. Paylaşımında, 19 Mayıs Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladığını  söyledi. 

     Bu paylaşımdan sonra Twitter bir daha yıkıldı. Ne espriler, ne espriler. Uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyorum. Çok beğendiklerimi Twitter’da retwett yaptım zaten. 

     Bir tanesinin paylaşımıydı beni en çok güldüren. Mehmet Erdem adlı kullanıcı paylaşmış. “Memleket tımarhaneye dönmüş. TRT, 19 Mayıs’ı Cumhuriyet Bayramı ilan etti. Arda Turan ise 19 Mayıs’ı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilan etti” yazmış.

19 Mayıs 2020 Salı

Bayramda sokağa çıkma yasağı sizce doğru karar mı?


     Bayramda sokağa çıkma yasağı sizce doğru karar mı? Kararı ilk duyduğumda, “Yine mi yasak” diye tepki vermiştim. 

     Sonradan annem ve babam, “Millet bayramlaşacaktı. Sarılıp, öpüşecekti. Doğru karar verdiler” demelerini üzerine düşündüm. 

     İlk olarak tepki versem de bence de doğru karardı. Çünkü bizim milletin ne yapacağı belli olmaz. “Bayramlaşmayın” dersin, yine de dinlemeyebilirler. 

     Bu da bir çuval incirin berbat olması anlamına gelir. Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

     Bayramda sokağa çıkma yasağı haberini ilk duyduğunuzda tepkiniz ne oldu? Sizce de doğru bir karar mı?

Ne blogda yazı yazmak istedim ne de YouTube'da video izemek...


     Serenay Sarıkaya’nın şampuan reklamı var. Böyle fısıltıyla konuştuğu. Fısıltıyla konuşması nedense sinirime dokunuyor.

     Nihat Hatipoğlu anladığım kadarıyla programında gelen telefonlardaki sorulardan rahatsız. Sanki devamlı telefonla soru sorulmasına gönlü yok gibi. 

     Sorulan sorular ruhani ortamı bozuyor resmen. Hocanın yapısına ters o sorular. Biz hocayı tatlı tatlı anlatımıyla sevdik. Anlatımı azalttırıp telefonla bolca soru aldırıyorlar hocaya. Bilmiyorum ki niye böyle oldu?

     Nihat Hoca yazacağım zaman hocadaki h büyük harf olarak mı yazılmalı? Aklıma takıldı. Bu gibi durumlarda aklıma devamlı takılır zaten. H, büyük yazılmalıymış.

     Bugün bir ara ne yapacağımı bilemedim. Blogda yazı yazmak istemedim. Film izlemek istemedim. YouTube’da video izlemek istemedim. Hiçbir şey yapmak istemeyerek kaldım öyle.

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz acil olarak ameliyata alındı...


     Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz acil olarak yeniden ameliyata alınmış. Daha üç gün önce taburcu olmuştu. Mide kanaması nedeniyle tekrar alındı. Ameliyat devam ediyor.

17 Mayıs 2020 reyting sonuçları...


17 Mayıs 2020 reyting sonuçları açıklandı. Hemen reyting listesine bakalım isterseniz. Öncelikle TOTAL grubu ile başlayalım.

TOTAL REYTİNG LİSTESİ
1-TV8’in gündem olan yarışması Survivor

2-Fatih Portakal olmasa da yine de reyting listesinde yer alan Gülbin Tosun ile Fox Ana Haber Hafta Sonu

3-Show Ana Haberden beklenmeyen bir atak olmuş.

4-Yine Survivor bu sefer Survivor Esktra adı altında ve yine TV8

5-Çok Güzel Hareketler 2 ile Kanal D yer alıyor.

AB REYTİNG LİSTESİ
1-Yine Survivor ve yine TV8

2-Gülbin Tosun AB grubunda da 2.sırayı kimseye bırakmamış.

3-Kibar Feyzo ile Show Tv iyi bir yer elde etmiş. Kemal Sunal olmasa ne yapacaktınız kim bilir.

4-Yine Survivor ve yine esktra olanından TV8

5-Çok Güzel Hareketler 2 ile yine kanal D.

17 mayıs 2020 reyting listesi bu şekildeydi. Reyting listesin yazarken biraz yorum da kattım. Beğendiyseniz bundan sonra böyle yazabilirim listeyi.



Hepsi grubu barıştı mı? - 2020


     Hepsi grubu barıştı mı? Yeni yeni meşhur olmaya başladıkları zamanlarda Beyaz Show’a çıkmışlardı. Beyaz onlara bu soruyu yöneltmişti. 

     “Gruplar bir şekilde dağılıyorlar. Gün gelip siz de dağılır mısınız?" gibi bir soruydu. Cevaplarını tam hatırlamıyorum şimdi. Ama bu sorunun sorulduğu o zamanlar ne kendileri ne de herkes bu grubun ayrılacağını düşünemezdi. 

     Gün geldi gruptan, grubun sarışını Gülçin Ergül ayrıldı. Sonra da bir daha eski performanslarına ulaşamadılar. 

     O günden beri Gülçin Ergül ile grubun diğer üyelerinin arası bozuktu. Ta ki birkaç gün öncesine kadar. 

     Gülçin Ergül ile Eren Bakıcı, İnstagram’da birbirlerini takibe almışlar. Bakalım grubun diğer üyeleri ile de arasını düzeltebilecek mi Gülçin? 

     Hepsi grubu barıştı mı? Sadece Gülçin ile Eren barıştı. Diğerlerini zaman gösterecek diyebiliriz.

17 Mayıs 2020 Pazar

Cüneyt Özdemir kiminle evli?


     Cüneyt Özdemir kiminle evli? Cüneyt Özdemir’in evli olduğunu biliyordum. Ama bugüne kadar kiminle evli olduğunu hiç merak etmemiştim.

     Ta ki bugün bir haber sitesinde okuduğum habere kadar. Haberde hangi ünlülerin birbiriyle akraba oldukları yazıyordu.

     İşte bunlardan Cüneyt Özdemir ile ilgili olanı dikkatimi çekti. Cüneyt Özdemir kiminle evli sorusuna cevap vermiyordu. Ama kimin damadı olduğunu yazıyordu.

     Gülşen Bubikoğlu’nun damadıymış meğer. O zaman Gülşen Bubikoğlu’nun kızıyla evli olması gerekirdi. Hemen araştırma yaptım.

     Zeynep İnanoğlu ile evliymiş. Zeynep İnanoğlu’nun babası ise Türker İnanoğlu.

     Daha birkaç gün önce Gülşen Bubikoğlu’nun torunu ile çok iyi vakit geçirdiğini yazmıştım. Meğer o çocuk, Cüneyt Özdemir’in çocuğuymuş.

Koronavirüsten Amerika'da ölenlerin sayısı 88 bin olmuş...


     ABD’de koronadan ölenlerin sayısı tam 88 bin olmuş. İlk başlarda Amerika’da pek vaka çıkmıyordu. İtalya alıp yürümüştü. Sonra Amerika bir açıldı, pir açıldı. Pandeminin merkezi Amerika oldu.

     Ntv’yi izlerken kapı kollarını silmemiz gerektiğini gördük koronadan korunmak için. Siz her gün kapılarınızın kollarını siliyor musunuz? Babam hemen kalkıp eline ıslak mendili alıp tüm kapıların kollarını sildi haberi gördükten sonra.

     Kim derdi ki maske yapanlar gün gelip paraya para demeyecek. Şu anda en değerli şeyler maske ve sabun. Birde böyle plastik maskeler çıktı. Onların altı açık. Gerçekten onlar koruyabiliyorlar mı?

     Bill Gates için koronayı o üretti diyorlar. Bundan yıllar önce virüs için tatbikat yapması da insanın aklında soru işareti oluşturuyor.

Çok film izlemek ya da hiç film izlememek, işte bütün mesele bu...


     Bundan yıllar önce gözlük kullanmaya başladığımda sevinmiştim. Ama şimdilerde gözlük bana fazlalık geliyor.

     Bazen oturup sabahtan akşama film izlemek istiyorum. Bazense film izlemek bana çok çekilmez bir şeymiş gibi geliyor. Dengesiz bir ruh halim var galiba.

     Nihat Hatipoğlu telefonla bir soru aldı mı, tamam artık. Orası bir Esra Erol stüdyosu oluyor. Yok aldatmalar, yok ailelerin miras davaları, yok şu, yok bu. Yani program rayından çıkıyor. Şu programa telefonla soru alma Nihat Hocam.

     Bayram reklamları televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Hayırlısıyla Ramazan Bayramına da ereriz inşallah.

     Yıldız bloğunda Ziya Osman Saba’nın, Geçen Zaman şiirine yer vermiş. Cahit Sıtkı Tarancı şiirleri gibi bir şiir. O yüzden çok etkiledi beni.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 niye ısrarla seyircisiz çekiliyor?


     Edebiyat dergilerindeki o birkaç sayfalık hikayeleri okumaya doyamıyorum. İşte öyle hikayeler yazmak isterdim.

     Soğuk espri yapabilmek bile çok önemli. “Ne var soğuk espri yapmakta?” demeyin. Çünkü o soğuk espriyi bile yapamadığınızda çok kötü bir durumda kalıyorsunuz.

     Yeşil Yol filmini hep bölük pörçük izlemişimdir. Oturup baştan sona izlemedim hiç. Yüreğim kaldırmaz diye de izleyemiyorum.

      Niye ısrarla Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’yi seyircisiz çekiyorlar? Bu inat niye? Nasıl ki futbolun seyircisiz tadı çıkmıyorsa o skeçlerinde seyircisiz tadı çıkmıyor.

     YouTube kanalı açmak o kadar kolay geliyor ki insanlara. YouTube kanalı açmakta hiçbir zorluk yok tabi. Önemli olan kanala içerik yükleyebilmek. İşte orada cortluyorlar, “Youtube kanalı açmak da ne var ki ya” diyenler.
    
    

Hüsnü Komiser korona oldu...


     Belediye anons yapıyor. Adam her kelime sonunda es veriyor. Belediye diyor, duruyor. Sonra başkanlığından diyor, duruyor. İçimden, “Hadi be adam biraz hızlı konuş” diyorum.

     Arka Sokaklar’ın bu akşamki bölümü tam korona özel olmuş. Korona ile ilgili ne yaşandıysa hepsi dizideydi. Kaçak saç kesen berbere bile baskın yapıldı. Büyük bomba sona saklanmıştı. Hüsnü Komiser koronaya yakalandı.

     Beyaz Show’un eski bölümlerinden hazırladıkları kolajları yayınlıyorlar. Nedense ben izlemek istemiyorum.

     İçinde silah olan oyunları sevmiyorum. Ben daha çok futbol. Onun da o kadar bağımlısı değilim. Bazen çok üzerine abanıyorum. Bir hafta durmadan aralıksız oynuyorum. Sonra sıkılıp belki aylarca yüzüne bakmıyorum.

14 Mayıs 2020 Perşembe

Bu dünyada adaletin olacağına dair inancım kalmadı...


     Son birkaç gündür benim yaşadığım yer olan Düzce’de koronavirüs vaka sayısı artmış. Böyle giderse, içinde Düzce’nin de bulunduğu 9 ilde sokağa çıkma yasağı olabilirmiş. Zaten bugün itibariyle de anonslar yapıldı. Maskesiz gezene 3 bin küsur ceza kesilecek.

     Ece Üner bir tane YouTube kanalına konuk olmuş. Armağan Çağlayan’ın kanalıymış galiba. O röportajda dünyada adaleti sağlayamayacağımızı ama buna ses çıkarabileceğimizi söylemiş. Ben de bu dünyada adaletin sağlanmasından umudumu kestim artık.

     “Beni de alsanıza aranıza?” repliğini hatırlayanlarınız vardır. Avrupa Yakası’ndaki Burhan Altıntop’un unutulmaz repliği. Peki gerçekten bu hisse kapıldınız mı? Benim zaman zaman kapıldığım zamanlar oldu. İşte o anlarda Burhan Altıntop’u gerçekten anladım.

El öpülmeyen bir Ramazan Bayramı olacak galiba...


     Ramazan ayının artık son 10 günü. Nasip olursa bayramı göreceğiz. El öpmeden geçilecek ilk bayram olacak galiba bu Ramazan Bayramı.

     Akşam 17:00’den sonra açlık vuruyor.

     Birkaç gündür açıklanan koronavirüs tablolarında ölü sayısı artmaya başladı. 40’lı rakamlara düşmüştü. Şimdi tekrar 50’lili rakamlara çıktı.

     Basketbol ve voleybolda ligler bu haliyle tescil edildi. Yani şampiyon ve küme düşme yok. Hala futbolu oynatmada niye ısrar ediyorlar anlamıyorum.

     Oruçluyken kardeşim bana reklamları izlemeyi yasakladı. Çünkü ne görürsem reklamlarda, “Onu alalım, bunu alalım” diyorum.

     Televizyonda ve sosyal medyada siyasi tartışmalardan uzak kaldım. Kafam rahat.

     Kanal D, Hekimoğlu’nun tekrarlarını yayınlıyor aynı gün ve saatinde. Salı günleri ve saat 20:00’de. Sanki ilk defa izlermiş gibi izlerken zevk alıyorum.

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Gülşen Bubikoğlu tekrar ekranlara dönecek mi?


     Gülşen Bubikoğlu tekrar ekranlara dönecek mi? Bu merak edilen soruyu bir hayranı sosyal medya hesabından sormuş. Verdiği cevap ise yeniden onu izlemek isteyenleri hayal kırıklığına uğratmış. 

     Yaptığı açıklamada, vaktini kızı Zeynep’ten olan torunu Mavi ile geçirdiğini söylemiş. Torunu için, “Hayata bağlıyor” diyerek onu ne kadar çok sevdiğini anlatıyor. 

     Ekranlara dönme konusunda ise yanıtı olumsuz. Tahmin edileceği gibi kendisine dizi teklifleri geliyormuş. Ama kendisi artık o defteri kapadığını, “Bazı şeyler geçmişte kaldı” diyerek ifade ediyor. 

     Gülşen Bubikoğlu bir zamanlar Affet Bizi Hocam dizisinde bir öğretmeni canlandırıyordu. O dizi baya ses getirmişti. O dizideki öğrencilerinden biri de bugünün Mesut Komiseri yani Şevket Çoruh’tu.

Kedim Osman uykusunda korktu...


     Kedim Osman koltukta uzanmış uyuyordu. Birden uyandı ve miyavlamaya başladı. Ama normal bir miyavlama değil acı acı  bir miyavlama. Hem de üç kere. Hemen gittim yanına. 

     “Oğlum korkma. Oyy sen rüyanda mı korktun? Korkma oğlum korkma” dedim. Sonra sakinledi ve uykusuna kaldığı yerden devam etti.

12 Mayıs 2020 Salı

Korona maskelerini virüsten çok önce kullanıyordum...


     Düşündüm de. Benim hiç maskeli çekilmiş bir fotoğrafım yok. Hiç İnstagram’da bir hikaye yapayım demedim. Ama bir şey diyeyim mi? ben bu maskeleri kullanmaya daha önceden antremanlıydım. Çünkü  kömür kovalarını doldururken çok kül olurdu. O yüzden bu maskelerden almıştık. Soba için kömür kovası doldururken takardık ağzımız burnumuz kül olmasın diye.

Seda Akgül sokağa çıkma yasakları ile ilgili ne dedi?


     Seda Akgül sokağa çıkma yasağı ile ilgili ne dedi? En çok arananlar listesinde kendisine yer bulmuş. Bende merak ettim ve Google’dan araştırdım. 

     Sosyal medya hesabından 3 ya da 4 günlük yapılan bu sokağa çıkma yasakları ile ilgili bir paylaşımda bulunmuş. 

     Paylaşımında, “Beden ve ruhu ayıramazsınız. Artık şunu mu dedirteceksiniz; ‘Ya korona alsım canımı daha iyi’ Ben bunu demek üzereyim. Ben koronadan ölmeyi tercih ediyorum, tamam mı kardeşim?” dedi. 

     Aslında ben böyle bir patlamayı bekliyordum. İnsanlar devamlı evde. Psikolojilerinin bozulmaları çok normal. Sokağa çıkma yasakları da sonuçta bizim sağlığımız için alınan kararlar. 

     Peki siz Seda Akgül’ün yaptığı bu paylaşımı doğru buluyor musunuz?

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Aşk 101 dizisi için savcılık ne karar verdi?


     Aşk 101 dizisi daha yayınlanmadan yer yerinden oynamıştı. Dizideki Osman karakterinin eş cinsel olduğu ve kötü örnek olduğu yönünde iddialar vardı. Bu iddialar mahkemeye taşındı. Ve savcılık kararını verdi. “Kişilerin hür iradeleri var, soruşturmaya gerek yok” denildi. Böylece bu konuya da son nokta konulmuş oldu.

Hülya Avşar, "Meltem Cumbul'u çok kıskanmıştım"


     Hülya Avşar bir dönem Yavuz Turgul ile film yapmak istediğini bunu da kendisine ilettiğini söyledi. Daha sonra bir film için Yavuz Turgul kendisine döndüğünde ise yaz tatilinde olduğu için bu teklifi kabul etmediğini, kendisi yerine Gönül Yarası filminde Meltem Cumbul‘un oynadığını ve kendisini çok kıskandığını söyledi.

British Museum eserlerini sanal olarak gezebileceksiniz...


     Dünyaca ünlü British Museum eserlerini dijital ortama aktardı. Koronavirüs nedeniyle müzeler internetten gezilebilir hale geldi. Bu müzelere son eklenen ise British Museum oldu. 4,5 milyon sanat eseri şu an itibariyle gezilebiliyor. 

     Sanmayın ki bu sayı müzedeki tüm eserleri kapsıyor. Bu rakam sadece müzedeki parçaların yarısından fazlasına tekabül ediyor. Görebileceğiniz en önemli eserler arasında Suttun Hoo miğferi, Reşid Taşı ve Parthenon heykelleri var.  

İbrahim Erkal, vefatının üçüncü yılında anılıyor...


     İbrahim Erkal vefatının üçüncü yılında anılıyor. 1996 yılında çıkardığı “Gönlünüze Talibim” albümünde yer alan “Unutmayacağım” ve “Canısı” şarkıları çok ses getirdi. Ve hatta Kral TV Video Müzik Ödülleri’nde “Canısı” şarkısıyla “En İyi Şarkı Sözü” ve “En İyi Arabesk- Fantezi Erkek Sanatçı” ödüllerini aldı. 

     1997 ve 1998 yıllarında “Canısı” ve “Sırılsıklam” dizilerinde oynadı. 2003’de Filiz Akgün ile evlenen Erkal’ın bu evlilikten üç çocuğu oldu. 2017 yılında beyin kanaması nedeniyle yattığı yoğun bakımdan çıkamadı ve 11 Mayıs’ta hayatını kaybetti.

Google, yazar Tomris Uyar'ı Doodle yaptı...


     Google, yazar Tomris Uyar’ı 79. Doğum günü nedeniyle Doodle yaptı. Doodle’da daktiloda yazı yazarken gözüküyor. Ve sırtında da bir kedicik var. Yazdığı satırlardan havaya uçuşanlar arasında Google'un harfleri de gözüküyor. Cemal Süreya ve Ülkü Tamer ile Papirüs dergisini kurmuşlardır. 

     İlk evliliğini Ülkü Tamer ile yapmış fakat kızlarının sütten boğulması nedeniyle bu evlilik son bulmuştur. Turgut Uyar ile evlenmiştir ve oğulları Hayri Turgut Uyar, İTÜ’de öğretim görevlisidir. 2003 yılında kanser nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Survivor Makbule koronavirüse mi yakalandı?


     Survivor Makbule, koronavirüse yakalandı. 2020 Survivor’da yarışan ama yarışmaya erken veda eden Makbule Karabudak, koronavirüse yakalandı. Mesleği ebelik olan Makbule, sosyal medya hesabından kendisine gelen geçmiş olsun mesajlarına teşekkür etti. Acun Ilıcalı’nın bu haberi yarışmacılarla paylaşacağı iddia edildi.

Buket Aydın'ın yerine kanal D ana haberi kim sunacak?


     Buket Aydın, kanal D’deki haber sunuculuğundan istifa ettiğini açıklamıştı. İstifasının ardından yerine kimin geçeceği merak ediliyordu. Artık kanal D ana haberi Deniz Bayramoğlu sunacak. Deniz Bayramoğlu son dönemde Cnn Türk’te başarı, kişisel gelişim, beyin vs. gibi konuları içeren ilgi çekici programlar yapıyordu. Ayrıca kendisi Show tv ana haberi sunan Ece Üner’in eşidir.

10 Mayıs 2020 Pazar

Çarkıfelek'in yeni sunucusu kim oldu?


     Çarkıfelek’in yeni sunucusu kim oldu? Çarkıfelek’i en son Emre Karayel sunuyordu. Akşam saatlerinde Çarkıfelek’in yeni bölümlerinin çekileceğinin fakat yeni sunucu ile yola devam edileceği açıklandı. Yeni sunucu ise yakından tanıdığımız bir isim oldu. Onur Büyüktopçu. Kiralık Aşk dizisi ile üne kavuşan daha sonraları Yemekteyiz programı sunan Büyüktopçu artık Çarkıfelek’i sunacak.

Ayşe Arman, oğlunu kaybeden Ebru Şallı ile röportaj yaptı...


     Ayşe Arman, geçtiğimiz günlerde 9 yaşındaki oğlunu kaybeden Ebru Şallı ile röportaj yapmış. Tam 22 gün önce oğlunu kaybetmiş. Ve bugün Anneler günü. Acısının üstüne tuz basmış gibi olmuştur bugün. Açıklamalarından, “Hayatta hep güçlü durmaya çalıştım, küçüklükten beri güçlü bir yapım var. Ama bu, başka bir şeymiş. Hiçbir acıya benzemiyormuş. Bitiyorsun” demesi beni çok etkiledi.

Klasik Blogger'a geri döndüm...


     Blogger’ın yeni yazı paneli adamı hasta eder. Seçtiğim etiketler yazıda çıkmaz. İki paragraf arasında bir boşluk bırakırım ama yayınlandığı zaman iki paragraf bitişik çıkar. 

     Dün akşam da yazıyı yayınlamaya çalıştığım zaman güncelleme başarısız diye bir uyarı aldım. Sen misin beni deli eden diyerek döndüm klasik Blogger’a. Bir daha yeni Blogger’a geçmeyi düşünmüyorum.

Türk Telekom'un, değerli hissettirir ifadesi...

     Türk Telekom, reklamlarında değerli hissettirir diye bir ifade kullanıyor. Bence çok sıradan ve bilindik bir ifade. Koskoca Türk Telekom bunun yerine güzel bir ifade bulamamış mı? Bunu ne zamandır yazmak istiyordum ancak fırsat bulabildim. Daha sıcak ve insanı içine alacak bir ifade bulabilirlerdi. Değerli hissettirir ne abi.

9 Mayıs 2020 Cumartesi

Koronanın yeni başladığı zamanlar, yıl 2020...

     Yıl 2020. Koronanın yeni başladığı zamanlar. Yıllar yıllar sonra bu cümleyi duymamız çok muhtemel. Bugünleri yaşayan bizler bundan yıllar sonra ya birbirimize anlatacağız ya da bizden küçüklere. Nasıl ki 1999 depremlerini yaşayan büyüklerimiz deprem muhabbeti açıldığında anlatıyorlarsa o günlerde yaşadıklarını bizde onlar gibi anlatacağız işte.


8 Mayıs 2020 Cuma

Maske 1 lira...

     Bakanlık açıklama yapmış. Maskenin tanesi 1 lira olacak diye. Bence olması gereken fiyat buydu. Eczanelerden millete maske dağıtma işini bir türlü yapamadılar. Bu kod gönderme işini nasıl yapamadılar anlamak mümkün değil. Alt tarafı bir sms. 

     Zararın neresinden dönülse kardır. Millete maske verememektense millet uygun fiyatla alır maskesini. Böylelikle umarım çözülür bu mesele de.


Resimsiz bir blog yazısı...

Blogda yazı yazdığımız bölüm yenilendikten sonraki tüm yazılarımın görselleri gözükmüyor. Bu beni çok sinirlendirdi. Kendi kendime, “Sakin ol şampiyon” dedim. Ne yanlış gidiyor anlamadım. Bende bu durumu protesto eden bir yazı kaleme almak istedim. Bakalım görsel olmadan yazdığım bir yazı blogda nasıl görünecek? Eğer hoşuma giderse bundan sonra yazılarımı görselsiz yazabilirim.


Bence en iyi Örümcek Adam, Tobey Maguire'dir...

Tobey Maguire Örümcek Adam
foto kaynak: kizlarsoruyor.com

Bence Örümcek Adam’ı en iyi oynayan Tobey Maguire’dir. Ve yine onun oynadığı üçleme serisi en iyi seridir. Ondan sonra çekilen Örümcek Adam filmleri hep faso fisodur. Bir tanesini izledim mesela. İzledim dediysem de baştan sonra değil. Belki 10 dakika ya da 15 dakika. Ama bana o kadar kötü geldi ki. Düşük bütçeli bir film gibi geldi bana. İşte o zaman anladım en iyi seri Tobey Maguire ile çekilen bölümlerdi.


Bu adam Niyazi Gül Dörtnala'yı nasıl yapmış ya?

Niyazi Gül Dörtnala
foto kaynak: milliyet.com.tr

Az önce diğer odaya bizimkilerin yanına gittim. Galiba Star’dı, Niyazi Gül Dörtnala’yı izliyorlardı. Annem sonra, “Başka bir şey açın” dedi. “Yahu, Eyvah Eyvah gibi bir filmi yapan bir adam bu filmi nasıl yapmış ya?” dedim. Aslında o karakter harika bir karakterdir. Zamanında skeç programında sevdiğim bölümlerinden biriydi. Bu karaktere çok çok daha iyi bir film beklerdim.


7 Mayıs 2020 Perşembe

Gülse Birsel'den yeni dizi bekliyorum...

     

Gülse Birsel
foto kaynak: cnnturk.com

     Jet Sosyete sonunda bitti. Başladığından beri bir türlü sevemedim. Ara ara güzel espriler oluyordu. Ama genel olarak bana uymayan bir yapısı vardı. Ben hala Gülse Birsel’den Avrupa Yakası gibi bir şey bekliyorum. Biliyorum o dizi gibi olmaz bir daha. Ama en azından ona yakın olsa yine yeter. 

     Artık Jet Sosyete bittiğine göre Gülse Birsel’in yeni dizisini beklemeye koyulabilirim. Tabi bu beklemem 1 ya da 2 yılı bulabilir. Umarım yapacağı yeni diziyi beğenirim ve beklediğime değer.


6 Mayıs 2020 Çarşamba

Edebiyat dergisi okuma zevki başka...

Edebiyat dergisi okumak
Foto kaynak: babil.com

     Kanal D’de Bana Masal Anlatma filmi vardı. Ailecek onu izledik. Ailece izlenebilecek bir film yapmak önemli.

     2020 Şubat ayında aldığım Tuhaf dergisinden bir bölüm okudum. Aşk üzerine. Gerçekten edebiyat dergisindeki yazıları okumanın ayrı bir zevki var. “Ben edebiyat dergisi yazısıyım” diye bağırıyor adeta.

     Edebiyat dergileri ile ilgili son bir not daha. Baştan sona sadece hikayelerle dolu olsalar diyorum bazen.