Virginia Woolf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Virginia Woolf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Virginia Woolf'tan yazar olmak isteyenlere...

     Günlük tutmak. Yazma heyecanını ilk tattığımız sayfalar. Kimilerimiz için artık bir nostalji. Kimimiz için ise, hala vazgeçilmeyen bir tutku. Şimdi yazacaklarım, hala bu tutkudan vazgeçmeyenleri sevindirecek gibi. Virginia Woolf’un, günlük tutmak ile ilgili söylediklerini okudum. Zamanında o da, yazma dersleri vermiş. Bu okuduğum yazı, o derslerden birinde, kursiyerlerle diyaloglarını ele alan bir yazı. Sınıfta Virginia Woolf, herkesten günlük tutmasını ister. Peki neden günlük tutulmasını istiyordu kursiyerlerden? Çünkü hayatın içinde, bizi yazmadan uzaklaştıracak olan, o kadar çok meşgale var ki. Bu meşgalelerden, nasıl sıyrılıp da, yazının başına oturacağız? Nasıl kendimize ait, bir yazma saatimiz olacak? İşte bu nedenle, yani hayatın içinde, kendimize yazma zamanı ayırmak için günlük tutulmasını istiyor.
                                        GÜNLÜK TUTUN, AMA ÖYLE SIRADAN DEĞİL
     Sınıftaki kadınlardan biri, bizim her zaman sorduğumuz, değişmez sorumuzu, biraz da çekinerek soruyor Virginia Woolf’a. “Peki ne yazacağız?”. Bu hepimizin üzerine, kabus gibi çöken bir soru değil midir? Neyse ki soruyu soran, sadece bunu sormakla kalmıyor. “Her günkü, duygusal olarak yaşadıklarımızı mı yazacağız? Yoksa sabahtan akşama, ne yaptıysak bir bir onları mı not edeceğiz?” diyerek, soruyu daha da derinleştiriyor. Burdaki önemli bir noktayı belirtiyor Virginia Woolf. “Bu defteri, sıradan bir günlük gibi düşünmeyin. Sanki bir yazarsınız da, günlük tutuyormuşsunuz. Bu tarzda düşünün ve ona göre bu günlüğü tutun” diyor. Bir günlüğü yazar gibi tutmak. Ne harika bir yöntem değil mi?
Virginia Woolf

                                                        “İŞİNİZ YAZMAK OLSUN”
     Kendi günlük tutmasından örnek veriyor Woolf. Sınırları aşmak dediğimiz işi, günlüğü ile yaptığını söylüyor. Ve ayrıca bu tuttuğu günlüğü, bir antreman sahası gibi görüyor. Nasıl ki takımlar antrenmanda değişik taktikleri denerler. O da farklı yazı stillerini deniyormuş. Bu çok iyi bir yöntem gerçekten. Yine sınıftan biri soruyor bu sözleri üzerine. “Sınırları aşmak diyorsunuz da. Onu nasıl yapacağız?”. Yazmanın verdiği o müthiş duyguyla ağzından, “Yazın. Hep yazın” diyordu. Yazmak, yazmak, yazmak. Virginia Woolf, şaşırtıcı şeyler söylemeye devam ediyordu. “Gerekirse saçmalayın. Hem de bir-iki sayfa da değil. Sayfalarca. O sayfalarda her şey olun. Aptal ol. Yetmedi, duygusal ol. Taklit edin. Ama her daim içinizden gelenleri yazıya dökün.
                                                  YETER Kİ YAZ DA, NASIL İSTERSEN YAZ
     Orası sizin sınırsız alanınız olsun. Hiçbir şey tanımayın. Noktalama işaretlerini unut gitsin. Roman şöyle olur, yok hikaye böyle olur geç. Yıkın, dağıtın. Aklınızdaki tüm kelimeleri kullanın. Şiir istiyorsan şiir yaz. Yok roman istiyorsan roman yaz. Nasıl istersen yaz. Tüm duyguları böylelikle yaşa. Bu şekilde yazmayı öğreneceksin” diyor. Ben Virginia woolf’un söylediklerinden etkilendim ve faydasını olacağını düşünüyorum. Sizler neler diyorsunuz günlük tutma ile ilgili? Virginia Woolf’a katılıyor musunuz?

Foto kaynak:Pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Virginia Woolf'un gündelik hayatı nasıldı?

     Büyük yazarları, yakınlarından dinlemeyi seviyorum. Bu nedenle elimden geldiğince bu sütunlara, büyük yazarların yakınlarının, onlar hakkında söylediklerini alıyorum. Biz okurlar olarak, sevdiğimiz yazarları daha da yakından tanımak istiyoruz. Sadece yazar kişiliğiyle değil. “Normal hayatında nasıldı? Nasıl davranırdı?” bunları belki yazarlığından daha çok merak ediyoruz zaman zaman. Şimdi bir koca, eşini anlatacak. Sözü Virginia Woolf’un eşi Leonard Woolf’a vereceğiz. Günlük hayatlarını öğrenerek, insan ilişkilerinde nasıl bir yol takip etmişler bunu öğrenebiliriz. Kafamızda belli bir oluşmuş yargı vardır. “Yazarlar hayatı yazdıkları için insanlarla çabuk kaynaşan tiplerdir. Her ortama girmişlerdir” gibi. Bu düşüncemiz bakalım ne kadar doğru, yazarların hayatlarında ne kadar yer bulmuş?
Virginia Woolf

                                                             EŞİ ANLATIYOR
     Leonard Woolf’a kulak verelim bakalım. “Virginia, yakından tanıdığım ve tanımlarken dahi sözcüğünü kullanmadan edemeyeceğim tek kişidir. Onun bazı zihinsel özellikleri, sıradan insanlardan, hatta kendinin sıradan zihinsel işleyişinden değişikti. Virginia yemek yemek, gezmek, şundan bundan söz etmek, alışveriş yapmak, okumak gibi gündelik işlerden büyük tat alırdı. Her tür insan hoşlanır ve en basitiyle bile tanışır tanışmaz derin bir dostluk kurardı. Gerçekte yabancılar karşısında tuhaf bir çekingenliğe sahipti. Günlük yaşantısında ve başkalarıyla ilişkilerinde Virginia da başkaları gibi konuşur, düşünür, davranırdı ama sanki kırılmaz bir fanusla çevriliydi. Bu da- sıradan- insanların gözünde onun tuhaf görünmesine neden olurdu.” Eşinin anlattıklarını göz önüne aldığımızda neler düşünebiliriz?
                                     KAFAMIZDAKİ YAZAR TİPİNE UYUYOR MU?
     Günlük işlerini yaparken büyük bir zevk alırmış baksanıza. Bizim ise gündelik işlerimizin çoğunda suratımız bir karış. Böylelikle hayatın içinde oluyordu her an. Ne kadar hayatın içinde olursan, yazarken o kadar zorlanmazsın herhalde. Özellikle diyalogları yazarken bunların büyük bir yararı oluyordur. Kimin, hangi konuda, ne cevap vereceğini bilmek açısından. Bunların dışında en başta eşi, “Dahi” diye nitelendirmiş Virginia Woolf’u. Bu yazarlarda karşılaştığımız bir durum. Gerçi bu dahilik durumları yazarlara da yarardan çok zarar getirmiş. Her şeyin bir bedeli var gibi bir durum bu. Büyük bir yazar olmanın, ölümsüzleşmenin de bi bedeli oluyor. İsteriz ki olmasın tabi. Her insanla kolayca muhabbete girer ve hemen dostluk kurarmış. Bu anlattılanlar kafamızdaki yazar kişisiyle eşleşiyor. Peki siz ne dersiniz? Yazar böyle mi olmalıdır?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com