Yavuz Bahadıroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yavuz Bahadıroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tarihimizin Gizli Odaları kitabı yorumum...

KİTABIN ADI        : TARİHİN GİZLİ ODALARI
KİTABIN YAZARI: YAVUZ BAHADIROĞLU
YAYIN                      : HAYAT YAYINCILIK
SAYFA SAYISI      : 337
BASIM YILI           : İSTANBUL-2012

     Daha önce de belirttiğim gibi, Yavuz Bahadıroğlu’nun ilk olarak, Osmanlı’nın Doğuşu: Merhaba Söğüt kitabını okumuştum. Tarihimizin Gizli Odaları kitabı, okuduğum ikinci kitabı oldu. Bu bir araştırma kitabı. Tarih konusu, ilgi duyduğum alanlardan biri. Ama her tarih kitabı da okunmuyor ki. Bazıları, bildiğiniz okullardaki tarih kitabı gibi yazıyorlar. Onların okuma açısından bir zevki olur mu? Onlar, bilgi amaçlı. Yavuz Bahadıroğlu’nun, bir önceki kitabını okuyup memnun kaldığım için bu kitabı aldım. Her zaman söylemişimdir. Anlatımda akıcılık, sadelik, anlaşılabilirlik çok önemli. Yavuz Bahadıroğlu, bize bunları veriyor.
Yavuz Bahadıroğlu

     Kitabı iki bölüme ayırabiliriz. Birinci bölüm: Yakın tarihimiz. İkinci bölüm: Osmanlı tarihimiz. Yakın tarihimizde, okuduğum bir çok şeyi biliyordum. Daha önce başka kaynaklardan da okumuştum. Ama ilk defa okuyacaklar için, şaşırtıcı ve sarsıcı olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Yakın tarihte neler anlatılıyor, birkaç örnek vereyim.

·        Çerkez Ethem hain miydi?
·        Yakın tarihimizde din-devlet ilişkileri nasıldı?
·        İlk Türkçe ezan

     İkinci bölüm ise; Osmanlı tarihimiz. Kitapta, bu bölüme daha fazla sayfa ayrıldığını söyleyebiliriz. Osmanlı hakkında, daha önce duymadığım şeyleri okuduğumu söylemeliyim. Osmanlı’da yapılan her işin, nasılda bir ince düşüncenin eseri olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bir de, çok net bir şekilde şunu görebiliyorsunuz ki: Osmanlı ile Avrupa, yer değiştirmiş. Osmanlı zamanında, bugün hasret kaldığımız tüm özelliklerimizi zirvede yaşıyormuşuz. İnsan haklarından, bilime kadar. O zamanlarda Avrupa, bizim bugünkü şikayet etmemiz gibi, şikayet ediyormuş kendi yaşantısından. Şimdi ise, tam tersi olmuş işte. İnsan, Osmanlı’yı okuyunca, zamanında nasıl böyle güzel bir millet olduğuna şaşırası geliyor. Ne güzel ahlakımız varmış. Bir de şimdiye bakın. Nereden nereye gelmişiz. Kitap, bunu sorgulatıyor size. Zaten Yavuz Bahadıroğlu’da sorguluyor bunu. Osmanlı Devleti ile ilgili olarak, ne anlatılmış, birkaç madde ile ondan da bahsetmek isterim sizlere.

·        Osmanlı Devleti diktatörlük müydü?
·        Şaşırtıcı bir özgürlük belgesi: Amanname
·        Mahkemeden kovulan padişah: Yıldırım Bayezid
·        Hayatı boyunca sadece iki kez yıkanan kraliçe
·        Padişahlar ne yer, ne içerdi?
·        Fatih öldü mü, öldürüldü mü?

FOTO KAYNAK: Pixabay.com

BLOG LİNKİ:yasamdanyazilar.blogspot.com

Kütüphaneden Kafka'nın Dava'sını aldım...

     Kafka
 Dün, kardeşim ile kütüphaneye gittik. Hava günlük, güneşlikken bir anda bozdu. Rüzgar esmeye başlamıştı biz yola çıkarken. Her ihtimale karşı kardeşim, şemsiyeyi aldı yanımıza. Akşam 16:30 sularıydı, kütüphaneye gittiğimizde. Doğal olarak o saatte kimse yoktu. Rahat rahat kitaplara bakabilecektik. Dışarıda da rüzgar iyice şiddetlendiğinden, olabilecek en hızlı şekilde yürüdük. Ve kendimizi kütüphanenin kapısından içeriye attık. İçerisi sessiz, sakindi. Kardeşim Elif Şafak’ın Aşk romanını sordu kütüphaneciye. Oturduğu yerden kalktı geldi. Bir o raf, bir bu raf. Dolaşıp durdu. Ama yok yok. Kitabı bulamadı. Kardeşim de o sırada, başka kitaplara bakıyordu. “Bulamadıysanız ben bu kitabı alabilirim” dedi, elindeki Türkan kitabını göstererek.
                                                  İLK TERCİHİM: DAVA KİTABI OLDU
     Zaten adam, “Aldıklarını yerine koymuyorlar” diye homurdanıyordu. Dışından söylemedi ama. İçinden, “Canıma minnet” demiştir, kardeşimin teklifine. Ben ne kitaplar aldım. Bana gelelim. İlk gözüme çarpan, yabancı romanlardı. Mesela Goriot Baba. Ama ben Türk kitapları almayı istiyordum. Bir tane Türk, bir tane de yabancı, daha doğrusu. İlerledim diğer raflara doğru. Baktım, Kafka kitapları var. Hemen Dönüşüm’ü taradı gözlerim. Yokmuş. Baktım, Dava kitabı var. Hemen çektim çıkardım onu, kitaplıktan. Kafka her zaman okunmaya değer. Hem de yeni basım. Mis gibi kitap yani. Dava kitabını okuduktan sonra, bir değerlendirme yazısı yazmayı düşünüyorum. Kafka ve Dava kitabı üzerine, edebiyat sitelerinde değerlendirmeler okumuştum. Bu değerlendirmeler doğrultusunda, okumak istediğim kitaplar arasındaki yerini almıştı.

                                OKUDUĞUM İKİNCİ YAVUZ BAHADIROĞLU OLACAK
     Yabancı bir kitap aldığıma göre, bir de Türk kitabı almalıydım. Rafda, kitaplara göz gezdirirken, birden Yavuz Bahadıroğlu ismi gözüme çarptı. Daha önce kendisinin Osmanlı’nın Doğuşu: Merhaba Söğüt kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabının adı: Tarihimizin Gizli Odaları idi. Sevdiğim yazarlardan, bu tip araştırma kitaplarını okumak da hoşuma gider. Bu nedenle, Tarihimizin Gizli Odaları kitabını almakta, tereddüd etmedim. Çünkü benim için, Yavuz Bahadıroğlu ismi yeterliydi. İnsan, her zaman roman da okuyamıyor ki. Sıkılıyor. O yüzden, bu tip araştırma kitapları ile nefes alıyor insan. Yavuz Bahadıroğlu, iyi bir romancı. Araştırmacı kimliği için değerlendirmemi de, Tarihimizin Gizli Odaları kitabını okuduktan sonra, yine bir blog yazısıyla sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Sizler aldığım kitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz? Devamlı kütüphaneden kitap alır mısınız?
Yavuz Bahadıroğlu



Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com







Osmanlı'nın doğuşu:Merhaba Söğüt

        Osmanlı tarihini çok sevenler için bir kitap önerim olacak. Merhaba Söğüt. Yazarı Yavuz Bahadıroğlu. Kitabı yeni bitirdim. Bu kitap Yavuz Bahadıroğlu’nun okuduğum ilk kitabıydı ayrıca. Kütüphanede kitap bakarken denk geldi. Bu kadar ismini duymuşken okumamak olmaz diye düşündüm. Kitabın adına baktım. Merhaba Söğüt. Tam istediğim gibi Osmanlı ile ilgiliydi. ”Beğenmesem bile. Hiç olmazsa Osmanlı’nın kuruluş dönemine dair bilgi edinirim” diye düşündüm. İyi ki de öyle düşünmüşüm. Bu kitabı okumamış olsaydım. Gerçekten üzülürdüm. Bir Osmanlı tarihi seveni olarak.

        Kitap, Kayı Han boyu beyi Gündüz Alp ile başlıyor. Ve oğlu Ertuğrul Gazi ile bitiyor. Ta ki, Söğüt ve Domaniç çevresine yerleşene kadar olan dönemi anlatıyor. Adından da anlaşılacağı gibi. Tarih romanı yazmak kolay değildir. Normal romana göre daha bir maharet ister. Yazar yazacağı tarihi çok iyi bilmeli. Özümsemeli. 

         Anlattığı tarihteki devletin gelenek ve göreneklerini iyi bilmeli. Romanında bunları aşağılayacak bir tavır takınmamalı. Modern bir tarih romanı yazmak isteyenler duvara toslarlar. Ve sadece yazdıklarıyla kalırlar. Ve o kitap hiçbir değer ifade etmez. Bu nedenlerle çok dikkat edilmeli. Ama Merhaba Söğüt öyle bir kitap ki. Yıllar geçse de eskimeyecek bir yapısı var. O zamanı o kadar iyi yansıtmış ki. Osmanlı tarihini seven bir kişi kitabı okuduğunda bunun hemen farkına varacaktır.

Osmanlı'nın Doğuşu: Merhaba Söğüt

         Kitapta ilk dikkatimi çeken şeylerden biri. Daha o zaman. Osmanlı bir beylikken başlamış bu fitne işleri. Anlaşılıyor ki bu tip insanlar tarihin hiçbir yerinde eksik olmuyorlar. Menfaatleri için yapmayacakları şey kalmıyor. Ve nedense bu fitneler her zaman işe yarıyor. Ve bu fitne nedeniyle dört kardeşin arası açılıyor. 

          Bu dört kardeşten en baskın olanı Ertuğrul Bey. Olaya el koyuyor. Ve kardeşi Dündar ile anlaşıyorlar. Dündar, Ertuğrul’un bey olmasına karşı çıkmıyor. Destekliyor. Diğer kardeşler Sungur Tekin ve Gündoğdu ise tekrar geldikleri yere Ahlat’a dönüyorlar. Böylece beylik bölünmüş oluyor.

          Ama buna rağmen Ertuğrul Gazi durmuyor, ileri devam ediyor. Çünkü onun bir ideali var. Bu idealinden güç buluyor. O devlet olmayı istiyor. Hem de öyle bir devlet ki. İstanbul’u fethederek peygamberimizin müjdelediği komutanı çıkaracak devlet olmak. Kim bilir. Belki ötelerde, İstanbul fethedildiği zaman haber edilmiştir kendisine.

         Kitapta en etkileyici sahnelerden biri. Gündüz Alp’ten sonra beyliğe kimin seçileceğine karar verilecek olan meşveret toplantısı. Ve orada yaşananlar. Diyorum ya. ”Bahadıroğlu çok iyi anlatmış” diye. TRT 1’de yeni bir dizi başlayacak. Ertuğrul Gazi’nin hayatını anlatacak olan. O dizide ”Muhakkak bu kitaptan yararlanılmalı” diye düşünüyorum.

         Kitabın bu kadar iyi bir eser olarak ortaya çıkmasındaki etkenlerden biri de. Osmanlı için dinin nasıl algılandığını çok iyi analiz etmiş olmasıdır. Tabi bunun yanında yazarlık hüneri de var. Analiz başarılı olabilir. Fakat yazıyla ifade edilememiş olabilirdi. Ama Bahadıroğlu uyumu çok iyi bir şekilde yakalamış. O dönemi merak eden herkes için bir başucu eseri niteliğinde.


NOT: Okuyucularım! Yazılarım hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Bu kitabı okumuş olabilirsiniz. Okumamış da olsanız yine de söyleyecekleriniz olabilir. Buyrun fikirlerimizi paylaşalım.

Ayrıca hakikat.cem@gmail ulaşabilirsiniz.

Foto kaynak:Pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com