Attila İlhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Attila İlhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ölümle, şiiriyle yüzleşmiş bir şair...

     Attila İlhan deyince aklınıza ne geliyor? Benim, Ben Sana Mecburum şiiri geliyor. Bir de devamlı milli olmayı, olmamızı savunan görüşleri. Ben bu görüşlerini seviyorum. Bana göre de, her şey de milli bir yapımız olmalı. Miili edebiyatımız. Milli cep telefonumuz. Milli otomobilimiz. Yazar dediğin, şair dediğin böyle olmalı. Ben, hem yazar, hem şair ifadesini kullanıyorum. Çünkü kendisinde ikisi de var. Romanı da var. Zaten şairliğiyle biliniyor. Zamanında Fransa’da yaşamış. Orada Avrupa kültürünü iyice etüt etmiş. Fransa’ya da Nazım Hikmet için gider. Nazım için bir komite kurulmuştur. Ona katılmaya. Bu vesileyle de, Avrupa’yı yakından tanır işte. Kendimizi Avrupa’lıdan aşağı görmemizi kendisi şöyle anlatır.
kitap

                                              KENDİMİZİ KÜÇÜK GÖRME HASTALIĞI
     “Lisede Sofokles okuduk, Klasik Türk Musikisi’ne sövmeyi, Divan şiirini hor görmeyi… Sanki Sinan Leonardo’dan önemsiz, Mevlana Dante’den küçüktü, Itri ise Bach’ın eline su dökemezdi. Aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk…” Ne güzel ifade etmiş değil mi? Soruyorum size. Değişen ne var? Hala kafalarımız aynı değil mi? Gün gelip bu sözü geçersiz kılarsak, o zaman millet olarak ilerlemiş, yol kat etmiş sayacağız kendimizi. Yazı üzerine söylediği bir şey de, çok dikkatimi çekti benim. Onu da sizlerle paylaşmak isterim. Daha iyi yazar olmanın yollarından biri de denebilir aslında bunun için. Yazarken de tasarrufu savunan bir yapısı var.
                                                       ÖLÜMÜYLE YÜZLEŞMESİ
     “O ne demek?” derseniz. Bir örnekle anlatıyor kendisi bunu. Diyelim ki bir adam var. Bu adam yalnız, bu adam tek başına. Bunu nasıl anlatırsınız? “Adam şöyle yalnız, adam böyle yalnız” diyerek lafı uzattıkça uzatır mısınız? Evet, uzatırız. Genelde hepimiz böyle yaparız. İşte, “Böyle uzatmayın” diyor. “Kesik bir kol gibi yalnızlık deyip geçin” diyor. Sizce de vurucu bir tanımlama değil mi bu? Son olarak da, An Gelir şiirinden bahsetmek isterim sizlere. Bu şiirinde sanatıyla, yani şiiriyle ölümle yüzleşir, kendi ölümüyle. “Görünmez bir mezarlıktır zaman/ şairler dolaşır saf saf/ tenhalarında şiir söyleyerek/ kim duysa/korkudan ölür/ -tahrip gücü yüksek- / saatli bir bombadır patlar/ an gelir attila ilhan ölür”

Foto kaynak:pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

      

Yeni kitaba başlamanın yaşattığı duygular...

      Dün size bir kitap bitirdiğim zamanki hislerimi paylaşmıştım.Bugün de yeni bir kitaba başlayacağım zamanki hislerimi paylaşmak istiyorum.Yeni bir kitaba başlayacağım zaman içim kıpır kıpır olur.Artık yeni bir hikayeye atılacağım için.Yeni bir olayla karşılaşacağım için.Bunu düşünmek bile beni heyecanlandırır.Zaten insana her yenilik heyecan vermez mi?Onun gibi işte.Yeni bir kitap,yeni bir hikaye demektir.

      Yeni kitapla beraber beni heyecanlandıran bir başka unsur da farklı yazı stiliyle karşılacak olmamdır.Biliyoruz ki her yazarın kendine özgü,kendine has bir yazım tarzı vardır.İşte yeni bir yazım tarzıyla tanışacak olmam da bu yüzden heyecanlandırır beni.Sonuçta bende yazı yazıyorum.Ne kadar farklı yazı stilleriyle karşılaşırsam o kadar yazımda gelişir,şekillenir.Daha iyi yazmak için bir adım daha atmış olurum.
      Dün yeni bir kitaba başladım.Ve anlattığım bu duyguları yeniden yaşadım.Attila İlhan’ın bir kitabı.Yıldız,Hilal ve Kalpak ismi.Attila İlhan’ın şiirlerini daha önce okumuşluğum vardı ama köşe yazılarını ilk defa okuyorum.Bu kitap sayesinde Attila İlhan’ın yazım dili ile tanışmış oldum.Eminim bu da yazıma bir şeyler katacaktır.Daha ilk sayfalardan Attila İlhan’ın farklı bir dile sahip olduğu hemen anlaşılıyor diyebilirim.
       Okuyucuya not:Yeni bir kitap demek bende bu tür duygular uyandırıyor.Ya sizde?

Foto kaynak: http://www.sitebuilderreport.com/stock-up#q=&page=4


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com