İlker Ayrık, Ben Bilmem Eşim Bilir'i sunmak için yaratılmış...

     İlker Ayrık, Fox TV’de, Kazanan Restoran adında bir programa başlamış. Biraz izledim. Hayır, benlik değil. Bu adam Ben Bilmem Eşim Bilir dışında bir programı sunmaya programlanmamış.

*İnsanlar gibi kedilerin de farklı karakterleri var.

*Birkaç gün önce sakız istiyordum. Kardeşim almış. Bu sefer de çiğnemek istemiyorum.

ARMAĞAN’DAN, YEDİ NUMARA’YI DİNLEYİN…

     Tuba Erdem, GZT’nin YouTube kanalına röportaj vermiş ve Yedi Numara’dan bahsetmiş. Daha sonra izlenecekler listesine eklendi. Benim gibi Yedi Numara hayranlarına duyurulur.

GERÇEKTEN BIKTIK MI BETON BİNALARDAN?

     Beton binalardan bıktık ama harıl harıl boş bulduğumuz yerlere betonları dikmeye devam ediyoruz yine. Beton binalardan gerçekten bıkıp bıkmadığımıza emin değilim.

İLHAN İREM’İN O ÇOK KONUŞULAN YAZISI…

     İlhan İrem hayatın kaybetti. Hayatını kaybetmesinden çok yıllar önce FETÖ hakkında yazdığı yazı çok konuşuldu. Tehlikeyi o zamanlardan görmüş.

10 YILLIK BİR CEZA BEKLEMİYORUM…

     Fenerbahçe taraftarının Dinamo Kiev maçındaki Putin tezahüratı nedeniyle UEFA soruşturma başlatmış. 10 yıl Avrupa kupalarından men edilebilirmiş Fenerbahçe. Böyle bir şey beklemiyorum. Çok ağır olur bu.

AĞZINA KADAR DOLU…

     YouTube daha sonra izle bölümüm o kadar dolu ki. Ağzına kadar neredeyse. Videoları ekliyorum ekliyorum izlerim diye. Sadece eklediğimle kalıyorum.

ATEİSLERE ZOR SORU…

     Bir önceki yazımda Ruhi Çenet’ten bahsettim. Sonra YouTube’da takıldım. Bir baktım önüme Ruhi Çenet videosu çıktı. Hadi ateistler bunu da açıklasın.

 

 

Kişisel gelişim loading...

*Kişisel gelişim yolculuğumda daha kendimi tamamladım. Daha yükleniyorum.

*Kişisel gelişim diye bir yolculuk içinde miyim onu da bilmiyorum ya.

*Burnu büyük ve kendini beğenmiş insanlardan nefret ediyorum.

*Bazen haberlerde kavga, dövüş ve cinayet haberlerini yasaklamak istiyorum.

*Hafta sonu, sabah kahvaltısının yanında sıcacık simit çok iyi gider değil mi?

*Youtuberler video çekecek konu bulamadıklarında kafayı yiyorlar mıdır? Çekilmeyen bir içerik kalmadı çünkü. Saçma konular bulup video çekiyorlar mecburen.

*İnstagram, TikTok’laşmaktan kurtarmak istiyormuş kendini. Ne yapacaksın da kurtaracaksın kendini? Hadi yap da görelim. “Adamlar söylediler ve yaptılar. Helal olsun” diyelim.

*Her şeyi küçümseyen insanlardan da nefret ediyorum. Arkadaş beğenmiyorsan okuma, izleme ve yorum yapma.

*İki gündür felaket sıcak. Oturduğum yerde terliyorum.

*Artık bu ülkeden bir şey olmaz derken geleceğe umutla bakıp, güzel şeyler söyleyen insanları duydukça insan moral buluyor.

*Kaç gündür İnstagram’da hikaye paylaşmıyorum. İçimden gelmiyor.

*Kedilerin dünyaya geliş amacı ne ola ki?

*Ruhi Çenet nerelerde acaba? Hiç yeni video da paylaşmıyor. Ya da ben denk gelmiyorum.

*Son yapılan anketlerde AKP %35’lerde gözüküyor.

*Ankapark’a harcanan paralar ve dinazorlar konuşuluyor. Bu dinazorlar milletin ocağına incir ağacı dikti.

*Gecenin ilerleyen saatlerinde insanın midesinin kazınması. Nedense insanın iştahı da açılıyor o saatlerde.

*Siyasi tartışma programları insanı sinir hastası yapar.

*Pilav ve cacık çok iyi gidiyor be.

 

Gün geçmiyor ki Blogger'da bir sorun çıkmasın...

     Blog Dedektifi, Blogger’ın iletişim forumlarında sorun olduğunu tespit etmiş. Test amaçlı olarak benim bloğum da olmak üzere birkaç bloğa, iletişim forumlarımız üzerinden yazmış. Ama bana gelen giden bir şey olmadı tabi. Bundan bahsedene kadar ve blogda yazana kadar böyle bir sorunun varlığından bile haberim yoktu. Gün geçmesin ki Blogger’da bir sorun ile daha karşılaşmayalım tarzı bir durum oldu bu. Biz kullanıcıların çok canını sıkıyor bu sorunlar.

Durmadan yeni içerik üreten Armağan Çağlayan...

     Armağan Çağlayan’ın, 1968 adında bir YouTube kanalı var. Takip ediyorum kanalını. Ne zaman YouTube’u açsam yeni bir yayınını görüyorum. Yemeden içmeden program çekiyor sanki. Bir de birkaç tane formatı var. O formatlara ayrı ayrı programlar çekiyor. Yeni içeriklerine yetişemiyorum artık. İmrenmiyor değil insan. İşte böyle devamlı içerik üretenleri gördükçe bloğumu olabildiğince aktif tutmaya çalışıyorum.

Önder Özen ve Metin Tekin, Vole'ye geçmiş...

     Metin Tekin ve Önder Özen, Vole’ye geçmişler. NTV’den neden ayrıldılar bilmiyorum. Aslında NTV’de güzel bir hava yakalamışlardı. Murat Kosova ne kadar sözlerini kesse de. Bu sene için NTV ne yapacak merak ediyorum bir yandan da. Vole’de de bu ikiliyi ayırmamışlar birbirlerinden. Her Salı, saat 19:00’da, Vole Teknik yayında olacakmış. Bir de sunucu olsaymış daha iyi olurmuş aslında. Murat Kosova gibi devamlı sözlerini kesmeyen ama. İki kişi programı sununca, aynı anda yorumculuk dışında sunuculuğu da yapmaya çalışıyorlar. Bu da bence iyi olmuyor.

Bir buçuk ayda bitirdiğim kitap...

     İnsanlar İçinde Bir İnsan kitabını sonunda bitirdim. Tam 720 sayfalık kitabı, bir buçuk ayda anca bitirebildim. Tamamı hikayelerden oluşan bir kitap. Sait Faik Hikaye Armağanını kazanan hikayeler yer alıyor kitapta. Hikayeye doydum diyebilirim. Yalçın Tosun’un, “Onat’ın Odası” hikayesi çarptı beni resmen. Bunun gibi beni çarpan birkaç tane daha hikayenin olduğunu söyleyebilirim. Hele sonu acı biten hikayeler. Yüreğimi dağlayanlar. Hayatta yolumu bulamadım daha ben. O yüzden hayatına yön vermek isteyen karakterlerin hikayeleri daha çok çekiyor beni.

KONUŞMASINA BAKARAK, “İYİ YÖNETİYOR” DERİM…

     Ekrem İmamoğlu, Fatih Altaylı’nın konuğuydu. Belediye başkanlığı nasıldır bilemem. Ama konuşmasını biliyor. Kendisini dinlettiriyor. Konuşmasına bakarak sadece, “Bu adam İstanbul’u çok iyi yönetiyor” derim. Öyle bir enerji veriyor. Tabi İstanbul’u nasıl yönettiğini 2024 seçimlerinde göreceğiz.

SİMİT İÇİN ANKARA YOLLARINA DÜŞMEK…

     Bizimkiler çarşıdan gelirken simit almışlar. Çayın yanında iyi gitti. Simit olunca yemek yemiyorum. Bir çay, bir simit yetiyor. Ankara simidi meşhurdu galiba. Yanlış mı söyledim yoksa? Bir gün yolum Ankara’ya düşerse yemek istiyorum. Belki de öyle bir zaman gelir ve sadece o simidi yemek için bile Ankara yollarına düşebilirim.

GÜZEL İKİLEMLERE ÖRNEK…

     Kız kardeşim arkadaşının düğününe gidecek. “Ne giyinsem, hangi ayakkabıyı giysem, hangi takıyı taksam?” düşüncesi sarmış durumda kendisini. Güzel ikilemler bunlar. Ben de çok ikilemde kalırım. Sadece elbise konusunda değil her şeyde. Elbise konusunda da kardeşime sorarım, “Sence olmuş mu?” diye.

     

Ayna karşısında fotoğraf çekmeyen bir ben kaldım herhalde...

*Ayna karşısında fotoğraf çekmedim hiç.

*Dik oturmaya bir türlü alışamadım.

*Patavatsız olmayı göze alarak dobra konuşmayı istiyorum bazen.

*Sarılmanın iyileştirici etkisi varmış. Güzel şeylerin hep bizlere yararı var işte.

*Saçma hareketlerle oynayanları seviyorum. Yeter ki samimi olsun. Dikkat çekmek için saçma salak hareketler yapmasın. Gerçi öyleleri hemen belli ediyor kendini.

*Ne yapıp edip Kılıçdaroğlu’nu aday yapacaklar ya.

*En son katıldığı programa göre Cübbeli Ahmet ne yaşlanmış be.

*Dolmayı ısıtırlarken biraz yakmış bizimkiler. Yanık severim ben de. İyi gitti.

*Meyve suyu almış bizimkiler. Eskisi gibi sevecen bakamıyorum onlara. Meyve suyu değil bardak bardak şeker içiyoruz çünkü.

*Hala kendimin kabullenemediğim yanlarım var.

*Beni çok korumacı yetiştirmişler. Hayata karşı pek dirençli olduğum söylenemez.

*O kadar çok dizi var ki izlenecek. O dizileri izleyeceğiz diye saatlerimizi vererek hayatımızın en değerli vakitlerini boşa harcamıyor muyuz sizce de? Dizi elbette izlenir ama dengeyi kaybetmeden, suyunu çıkarmadan.

*Yıllardır hiçbir şeyin değişmediği bir ülkede yaşıyoruz.

*İrem Derici’nin, Çok Güzel Hareketler’de oynadığı skeci tekrar izledim de. Güzel oynamış aslında.

*Çok Güzel Hareketler’de, altyapı dağılmasaydı keşke. Onlar beraberken daha güzel skeçler yazıyorlar ve oynuyorlardı.

*Biri, “Halsizim” dese yanındakilerden biri muhakkak, “Sende D vitamini eksikliği var” demek ki der. Her şeyi D vitamini eksikliğine bağlar olduk.

*Televizyonda mı, sosyal medya da mı bir yerde gördüm. Biri, sakızı o kadar iştahla çiğniyordu ki. O an evde sakız olsaydı ben de hemen çiğnemeye başlardım. O kadar yani.

Sabahları simit ve poğaça almak...

*Sabahları poğaça ve simit almak. İnsana yaşama sevinci veren bir aktivite.

*Melike Şahin’in, “Nasır” şarkısı çok güzel. İlk defa dinledim ve çok beğendim.

*YouTube zırt pırt reklam koymaya başladı video aralarına. İnsanın video izleme zevkinin içine ediyor.

*Çok Güzel Hareketler’in ilk kuşağı dağılmasaydı ve hala devam ediyor olsalardı nasıl olurlardı acaba?

*Daha tam yanamadan yaz bitti. Ağustos geldi işte.

*İlaç firmaları ne para kırıyorlar be.

*Bir arkadaşım kedi kumu işine girmek istediğini söyledi. Çok para varmış bu işte. Tam Türk kafası işte.

*Hikaye adı altında saçma şeyler okudum.

*En son ne zaman çay gibi bir çay içtiğimi hatırlamıyorum.

*Yanımda horlayan birinden şikayet edip de uyuyamama gibi bir durumum olmadı hiç.

*Bu arada çok yorgun olduğum zamanlar horluyormuşum. Alın size ifşa işte.

*İlaçsız bir dünya hayal ediyorum bazen. İlaçların bizi daha da hasta ettiğini düşünüyorum.

*Bugün diğer günlere göre az su içtim.

*Bu ülkenin insanını aptal yerine koyan açıklamalar yapmak moda oldu.

*Yaşamakla ilgili, dünyayla ilgili her şey söylenmiş gibi. Yeni söylenecek bir şey kalmamış gibi sanki.

*Bazen eskilere gidiyorum. Eskilerin beynimde bazen bu kadar canlı olmasına hayret ediyorum.

*Geçen hafta sonu gazete alacaktım unuttum yine bak.

*Hayvanların dili olsa ne konuşurlardı acaba?

*Disney Plus reklamları güzel, beğeniyorum.

*Cem Yılmaz, Joker’i oynasa nasıl olurdu?

Beyhan Budak bu abone sayısını çoktan hak etmişti...

     Uzun zaman sonra Beyhan Budak videosu izledim. Fark ettim de abone sayısı 2 milyonu geçmiş. Buna hiç şaşırmadım. Çünkü Beyhan Budak işini çok iyi yapıyor. Daha da artacaktır abone sayısı. Her şeyden önce insana olan yaklaşımı çok güzel. Yapmacık değil. O samimiyetini anladığım an, hemen kanalına abone olmuştum zaten. Uzun zaman sonra izlememe gelince. İnsan aynı konuda videolar izleye izleye doluyor. Ara vermek istiyor bir süre o tarz videolara. Beyhan Budak videolarına ara verme nedenim bundandı.

EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR İÇİN DÜZENLEME YAPILACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM…

     Emeklilikte yaşa takılanlar için tarih verildiğine dair haberler görüyorum. Ama ben bunları inandırıcı bulmuyorum. Seçim bile olsa iktidar bu sorumluluğun altına girmez. EYT düzenlemesi hiç yapmayacağı anlamını taşımaz bu dediğim. Ama o da sınırlı bir düzenleme olur bence, tüm EYT’lileri kapsamaz.

TRABZON’U KAYBETMİŞİZ…

     Trabzon Uzungöl’de çekilen videolarda Arapça tabelalardan geçilmiyor ortalık. Haluk Tatar o videoyu izlerken Trabzon’u kaybetmişiz dedi. Gerçekten de öyle. Çok acı bir durum. Halbuki Trabzonlular milliyetçilik damarı ile bilinirler. Onlar nasıl izin vermişler böyle bir duruma anlamadım. Devletin bu konuda bir önlem alması lazım. Biz onlara değil, onlar bize uyacak.

İLGİ ÇEKİCİ BAŞLIKLARA BİR ÖRNEK…

     Bir tane YouTube videosunun başlığında şöyle bir ifadeye denk geldim: “Para nasıl yavrular?” Böyle kelime oyunlarını severim. Bak benim bile dikkatimi nasıl çekti hemen. Zaman zaman ben de blog yazılarımın başlığı için enteresan başlıklar düşünmüşümdür. Ama istediğim tarzda başlıklar bulamayınca pes etmişimdir.

Beren ve Kıvanç aynı dizide...

     Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ yıllar sonra aynı dizide oynayacakmış. Tekrar efsane bir dizi doğar mı bu ikilinin buluşmasından? Zor. Çünkü her gün efsane diziler başlamıyor sonuçta değil mi? Bu arada Aşk-ı Memnu, her sene olduğu gibi bu sene de kanal D’de yayınlanıyor. Ve her akşam yayınlanan yaz dizilerinden daha fazla reyting alıyormuş.  

HIZLI DEĞİL, YAVAŞ OKU… 

     Okuduğum bir yazıda, yavaş yavaş ve sindire sindire okumanın öneminden bahsediliyordu. Ben de bu aralar hızlı hızlı okumaya çalışıyordum tersine. Bu yazıyı okuduktan sonra artık yavaş okumaya karar verdim.

KÜRESEL ACİLLİK BİR DURUM MU VAR Kİ?

     Dünya Sağlık Örgütü, maymun çiçeği için, küresel acil durum ilan etmiş. Ama korona gibi bir durum yok ki. Vaka sayıları mı patlamış? Hadi bizimkiler gizledi diyelim. Avrupa ve Amerika’da, maymun çiçeği vakaları patlamış mı? Ben öyle bir haber duymadım. Neden böyle bir karar alma gereksinimi duydular? Artık her şeyin altında bir bit yeniği arar oldum.

O FOTOĞRAF GERÇEKTEN DE ATATÜRK’E Mİ AİT?

     Atatürk’ün 5 yaşındayken çekildiği söylenen bir fotoğraf dolaşıyor sosyal medyada. Ben buna inanmadım tabi. Herhangi bir çocuğun fotoğrafını da Atatürk’ün çocukluk fotoğrafı diye yutturabilirler. Resmi kurumlardan bu fotoğraf hakkında bir açıklama yapılmadan bu fotoğrafa güvenmem ben. Her şeyi sorgulayacaksın içinde bulunduğumuz çağda. Hemen kanmamalı böyle şeylere.

Etekli Brad Pitt...

      Brad Pitt, filminin galasına etekle katılmış. Adama etek bile yakışmış.

     Bu ünlüler de farklı olmak için ne yapacaklarını bilemiyorlar. İşin bir yönü bu.

     Bir de şöyle bir durum varmış: “Küresel ısınmadan dolayı öyle sıcaklar olacak ki, erkekler bile etek giymek zorunda kalacak” deniyor.

     Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Hatta buna örnek olarak Arapların entari giymesi gösteriliyor. Şu fani dünyada daha neler göreceğiz bakalım.

DOĞAYA KAÇMA İSTEĞİ…

     Bazı insanlarda hayattan kaçıp ormana yerleşme isteği vardır. Hep dalga geçilir bununla. Boş muhabbet gözüyle bakılır.

     Ama işin iç yüzü öyle değildir. Yaşadığımız bu çağ insanı yiyip bitiriyor. Sorumluluklar bir noktadan sonra çekilmez bir hal alıyor ve insan kaçmak istiyor.

     Böyle bir film vardır. Çocuk ormana kaçar normal hayattan ve orada ölür. Dünya var olduğu müddetçe doğaya kaçma isteği hep olacak.

KENDİNİ BÜYÜK GÖREN İNSANLARI SEVMEDİM HİÇ…

     Ozan Güven’den o kadar soğudum ki. Bi büyüklenmeler, kendini üstün görmeler falan. Hayatım boyunca böyle insanları sevememişimdir.

HALA İZLENİYORSA KANALLAR NE YAPSIN?

     Yüksel Aytuğ yazısında her hafta yayınlanan Türk komedi filmlerinden bahsetmiş. Bahsettiği kanal Show TV tabi.

     Her hafta Şabanoğlu Şaban, Süt Kardeşler ve Hababam Sınıfı’nı muhakkak yayınlar.

     “Artık her karesini ezberledik” diyor. Evet, doğru ezberledik. Ama hala reytinglerde ilk 5’te ve ilk 10’de kendisine yer buluyorsa bu filmler kanallar da yayınlar tabi.

Yazı yazmak da bir nimet bizler için...

*Sorunlarla yüzleşmek için yazmayı öneriyorlar ya. Bu açıdan bakıldığında, yazmak biz insanlar için bir nimet. Aslına bakarsanız dünyadaki her şey biz insanlar için bir nimet.

*Her yerden korona haberleri geliyor. Bizim komşular korona olmuş. Vakalar yine artıyor. Herkes dikkatli olsun arkadaşlar.

*Dün akşam kardeşim, arkadaşlarıyla beraber kafeye oturmaya gitmişler. Çaya 11 lira vermişler. Kardeşimle geçen hafta beraber gitmiştik aynı kafeye. 10 lira vermiştik. Her hafta, her şeye zam geliyor artık.

*İki gündür kitap okuyamıyorum. “Gece kitap okuyayım bari” dedim. Kitabı okurken uyukladım. Kitap mı beni okudu yoksa ben mi kitabı okudum anlamadım.

*Bizimkiler taze fasulye yapmışlar. Bayadır böyle leziz bir taze fasulye yememiştim.

*Bazen kedilerin miyavladıklarında sorunlarının ne olduğunu anlayamamak çok can sıkıcı. En çok da bu gibi durumlarda söylerim, “Keşke dilleri olsa da konuşsalar, dertlerini söyleyebilirseler rahat rahat” diye.

*Bazen baştan savma iş yapıyorum. Sonradan da çok pişman oluyorum.

*Kardeşim böğürtlen toplamış. Daha bu sene böğürtlen toplamak nasip olmadı bana.

*Papatya ekmeğini çok severim. Hele bir de tazeyse ve güzel yapılmışsa. Yenmeye doyum olmuyor.

*Bu sefer Erdoğan, Putin’i bekletmiş. Bilinçli mi yaptı bilmiyorum. Ama böylece daha önce bekletilmenin rövanşını almış oldu.

*Trakya’da ayçiçeği tarlalarını, “Çayır tırtılı” basmış. İlaçlama falan yapılacakmış. Eğer önlenemezse yağ krizi yine kapımızda demektir. “Bunu da Bill Gates yaptı” diyenler varmış. Bu işte de onun parmağı var mı bilemem. Ama şu var ki, her taşın altından bu adam çıkıyor.

Netflix'in yaptığı iş hiç kolay değil...

     Netflix, 970 bin abone daha kaybettiğini açıklamış. Haberde detay yok. Ne olmuş, neden kaybetmiş, bunlar yazmıyordu. Ama şunu düşündüm: Netflix’in yaptığı iş çok zor aslında. Devamlı yeni içerik üreteceksin. Bu ürettiğin içerikler de çöp olmayacak, kaliteli olacak. Hepsi kaliteli olmasa bile, yaptığın birkaç içerik ses getirecek, platformu alıp yürütecek. Mesela, Squid Game gibi.

CÜBBELİ AHMET HOCA BU SEFER GÜLDÜRMEDİ…

     Yıllar sonra Cübbeli Ahmet Hoca, Teke Tek’e çıktı dün akşam. Bu sabah baktığımda program YouTube trendlerde 4’üncü sıradaydı. Programın izlediğim kısımlarında hiç gülmece falan yoktu, eski programlardaki gibi. Çok önemli konulara değindi. Bazı aşırı dini grupların ülkemizi karıştırmak istediklerin falan bahsetti. Birileri bahsettiği konular hakkında bir şey yapmalı, önlem almalı muhakkak.

BİZİM OYUNCULARIMIZ AVRUPA VE AMERİKA’DA YAPAMIYOR…

     Dizilerde oynayan kadın oyuncularımızdan biri Avrupa’ya açılmak istediğini söylemiş. Bizim oyuncularımız açılamıyorlar maalesef. Dizilerimiz açılıyor bak. Hem de baya ses getiriyor. Ama bir oyuncumuz gidip Avrupa veya Amerika’da çok önemli yerlere gelemiyor. Genlerimizde bu yok gibi. Biz ülkemizden dışarıda bir şeyler yapamıyoruz. Oraların kültürüne ayak uyduramıyoruz.

ELON MUSK YİNE ACAYİP BİR ŞEYLE GÜNDEMDE…

     Gün geçmesin ki Elon Musk kardeşimizden ilginç haberler gelmesin. Bu sefer de zihnini, bulut sistemine yüklediğini söylemiş. Bunu Webtekno haberleştirmiş. Haberin başlığında da “Şifresini unutmasa bari” demişler. Seviyorum Webtekno’nun böyle başlıklarını. Eğlenceli oluyor. Kim bilir daha ne enteresanlıkları vardır Elon kardeşimizin de açıklamıyordur.

Haluk Tatar, YouTube kanalı için eleman aradığını açıkladı...

*Haluk Tatar, YouTube kanalı için eleman arıyor. İngilizce, Rusça, Fransızca, kısacası yabancı dil bilen. Röportaj yapabilen, belgesel çekebilen, herhangi bir konuda, mesela tarih gibi üst düzey bilgisi olan insanlar arıyor. Tam zamanlı ve uzaktan çalışma olacak şekilde. İlgilenenlere duyurulur. Daha detaylı bilgi için videoyu izlemenizi öneririm.

*KYK borçlarının faizleri silindi. Öğrenciler sadece ana parayı ödeyecekler. İktidar yanlıları bunun üzerine Twitter’da, “Teşekkürler Erdoğan” tagı açarken, muhalefet yanlıları ise, “Teşekkürler Kılıçdaroğlu” tagı açtılar.

*Kahve içmekten zevk almamak ama yine de içmek. Sizin aranızda böyle olan var mı?

*Eğer evde bir kediniz varsa sinekliğinizi berbat edebilir. Evinize kedi almadan önce böyle durumlara hazırlıklı olmalısınız.

*Çocukları severim ama şımarık olarak yetiştirilmeyenleri. Çocuk şımarık olmaz, ailesi çocuğu şımarık yapar. O nedenle bu tip ailelere bakış açım olumsuz.

*Bu kulaklar din adına neler duydu. Önünüze gelen yazıyı okumayın ve videoyu izlemeyin dinle ilgili.

*Görüntülü konuşma, normal konuşmanın yerini çabucak alabilir mi gibisinden bir düşüncem vardı. Şimdi dizilerde bile konuşmalar görüntülü yapılıyor. O kadar çabuk alışıyoruz ki.

*Dolar 17,58 şu anda. Siz bu yazıyı okurken kim bilir kaç olacak? Gerçi artık dolar artışları da haber olmayacak artık. Kanıksayacağız dolar artışlarını.

*Otobüs kullanma oyunu indirmiştim telefona. Şimdi de tır kullanma oyunu indirdim. Araba kullanmıyorum ve ehliyetim de yok. Ama oyunda olsa kullanmayı seviyorum.

 

 

Karar ver, sonucu gör, pişman olacaksan öyle ol...

      Hayatımda almam gereken büyük kararlar var. Ama hala karar veremedim.

     Bununla ilgili Haluk Tatar, YouTube kanalındaki videosunda, “Bir karar alacaksınız mesela.

     Hiç karar vermeden bırakmayın. Bir karar seçin ve uygulayın.

     Pişman olacaksanız öyle pişman olun. Öteki türlü karar verdiğin için iyi mi olacak kötü olacak bilmiyorsun.

     Bari kararı al ve uygula. İyi mi, kötü mü oluyor gör. Pişman olacaksan öyle ol” diyordu.

     İçimi tam olarak rahatlattığını söyleyemem. Ama sonuçta bir şey yani. Bi harekete geçme var.

EVDE KALMAK MI, TATİLE ÇIKMAK MI?

     Yıllık iznimde evde takıldım ve tatile falan gitmedim. Aslında tatile gitme gibi bir adetim de yoktur.

     İş yerinden başka bir arkadaşım ise yıllık izninde Karadeniz turu yapıyor. Gittiği her yerden de İnstagram’da hikaye paylaşıyor.

     Hikayeleri görünce düşündüm, “Yıllık iznimde evde kalarak yanlış mı yaptım? Bir yerlere gitmem gerekiyor muydu?” diye.

     Geçen sene yıllık iznimde günü birlik İstanbul’a gitmiştik kardeşimle mesela.

     Tur ile birlikte. Gezdik mi gezdik. Ama ben zevk almamıştım. Şimdi böyle bir durumum da var. Gezmek ama zevk almamak.

     Aklıma takılıyor, düşünüyorum işte. Tek amacım var: Hayatı en iyi şekilde yaşamak. O yüzden bu sorular dönüp duruyor beynimde.

GÜL MASALI DİZİSİ, İYİ YOLDA…

     Atv’de yayınlanan, “Gül Masalı” dizisinin reytingleri güzel gidiyor. Dün akşam yeni bölümü vardı. Galiba bu dizi yeni sezona kendini atacak gibi.

MasterChef'te zehirli aslan balığı...

*MasterChef’te bir yarışmacı aslan balığı yapmış. Aga nereden aklına geldi bu zehirli balığı yapmak. Ama helal olsun, balığı yapmış ve jüriden de eveti almış.

*Whatsapp grupta arkadaşlarla kedi maması fiyatlarından yakındık.

*Dün akşam mahallemizde yapılan düğüne bakmaya gittik kardeşimle. 10 dakika durduk, durmadık. Sivrisinekler çok fena ısırdılar. Bir de ısırdıkları yerler tatlı tatlı kaşınıyor.

*Herkes çok başarılı ve herkes çok zengin olacak diye bir şey yok. Dün akşam izlediğim bir YouTube videosunda denk geldim bu söze. “Çekim yasasına falan kanıp kendinizi kandırmayın” diyordu videoda.

*TRT 1 bu yıl, romantik dizilere kapılarını sonuna kadar açmış gözüküyor. Dün akşam, “Seni Kalbime Sakladım” dizisini izledim ilk defa. Bana hitap etmedi.

*Atv’deki, avukatlar dizisi, İçimizdeki Ateş’in yayınlanan son bölümü reytinglerde berbatmış. Sanırım finale doğru ilk kulaç atan dizi bu olacak.

*Bazen olmadık yerlerde, olmadık yanlışlar yapıyorum.

*Yazım dünyamda hala bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorum. Hala tam olarak ne yazmam gerektiği konusunda tatmin olmuş değilim.

*Baturay Özdemir, siyasi espri nasıl yapılır, gösteriyor. Bu çocukta ışık var. Stand-up gösterisine bir bakın isterseniz.

*Ev genci diye bir kavram var. İş bulamamış ve iş aramaktan vazgeçmiş, hep evde takılan. Bir tane köşe yazısında bu gençler için, “Her şeyi önlerine bekliyorlar” eleştirisini okudum. Siz bu eleştiri hakkında ne düşünüyorsunuz?

*Muhalefet hala seçmene güven vermiyor.

James Webb'den sonra Hubble teleskobu kullanılmayacak mı artık?

     James Webb teleskobu çalışmaya başladıktan sonra Hubble teleskobuna ne olacak? Çoğu kişi Hubble teleskobunun artık devre dışı kalacağını düşünmüş. Ben de öyle düşünmüştüm. Ama öyle bir durum yokmuş. Hubble teleskobu yine çalışmaya devam edecekmiş.

SİNEK PEŞİNDE KOŞAN KEDİ…

     Her kedinin kendine özel bir karakteri var. Mesela bazı kediler sinek peşinde koşuyorlar. Daha önce hiç sinek peşinde koşan kedi görmemiştim mesela. Bazı kediler ise, burnunun ucuna gelip konsa bir sinek, o bile umurlarında olmayacakmış gibi sineklere karşı.

MASTERCHEF’E FAZLA OLAN YARIŞMACI…

     MasterChef’e, Bekir diye bir yarışmacı katıldı. Yemekten sonra yarışmacı hakkında ilginç bir yorum yaptı jüri üyeleri. Mehmet Şef, “Sen olmuşsun zaten. Buradan en öğreneceksin ki?” dedi. Şimdi bu yoruma üzülür müsünüz, sevinir misiniz?

     “İyi o zaman, ben gideyim” derdim herhalde ben. Çocuk, “Sizden de öğreneceğimiz şeyler vardır” dedi. Somer Şef, “Tüm bildiklerini unutman ve sıfırdan öğretmemiz lazım” dedi. Çocuk da, “Tamam” dedi. Bakalım bu çocuk yarışmada nerelere gelecek?

HEYECAN YAPINCA ÖNÜNDEKİ ŞEYİ GÖREMEMEK…

     Whatsapp’ta arkadaşımla mesajlaşırken, cevap olarak bir çıkartma göndermek istedim. Konuştuğumuz konu için tam uyuyordu o çıkartma. Ama bir türlü bulamadım. Sonra baktım, gözümün önündeymiş, görememişim.

     Hemen heyecan yaptım ya. Esprinin büyüsü bozulmasın diye hemen cevap vermek istediğimde böyle oluyor. Gözümün önündeki şeyi göremiyorum. Siz de böyle bir durum oluyor mu?

Modern çağ insanı her şeyden azar azar bilmeli mi?

*Birden fazla şeye ilgi duyan insanlara hayranım. Aslında modern çağ insanı da böyle olmalı değil mi? Her şeyden azar azar da olsa bilgisi olmasını istiyor bu çağ, insandan.

*Bir dizide denk geldiğim bir söz. Adam telefon açıyor, “Ne var lan kaçak kat?” diyor. Bu tip acayibime giden, enteresan konuşmaları da paylaşmak istiyorum. Sadece ben de kalmasın.

*Böyle bir söze berberde denk gelmiştim. Berberle, tıraş ettiği adam konuşuyor. Hangisi söyledi hatırlamıyorum. “Kravat etmişler çocuğu” dedi.

*Annem çok gezenler için, “Gezgiç” diyor. İnternetten baktım. Doğru kullanıyormuş. Annemden duydum bu kelimeyi ben. Kulağa hoş gelen bir tınısı var.

*James Webb teleskobu ile uzayın ne gizemlerini çözeceğiz acaba? İlk patlama hakkında net bilgiler öğrenmemizi bekliyorum. Bu beni çok heyecanlandırıyor.

*Bundan yıllar önce bir yazı yazmıştım. Bir gün herkes gözlüklü olacak diye. Ama bu lazerle göz çizdirme yöntemiyle gözlük zorunluluğu ortadan kalktı. İstisnaları vardır muhakkak tabi.

*Çocukluğumuzda yaz ayları neredeyse her gün düğün olurdu köyde. Ne günlerdi be.

*Ben hala telefondan yorum yapamıyorum bloglara. Yorum yaptığımda, anonim olarak çıkıyor ismim. Bilgisayardan yorum yapmaya devamke.

*Kedilerin uykudan uyanıp etraflarına bakması çok güzel. Uykulu uykulu bakışları pozitif enerji veriyor insana.

*Büyük kanallardan birisi ana haberlerden sonra, Rüştü Asyalı’nın oynadığı Keloğlan filmini yayınlasa reytinglerde ne yapar acaba? Bakalım hangi televizyon yöneticisi buna cesaret edecek?

 

Zamanında herkesin yolu blogdan geçmiş...

*Emre Durmuş da bir zamanlar blog yazarıymış. Sonradan YouTube’a geçmiş. Burak Güngör mesela. O da, benim ilk blog yazmaya başladığım zamanlarda blog yazıyordu. Hatta birbirimizin bloglarına yorum yapmışlığımız bile vardır. Sonradan o da kendini YouTube’a attı. Şimdilerde başarılı bir YouTuber. Diyeceğim, bir zamanlar herkesin yolu blogdan geçmiş.

*Yine İstanbul’da sel ve yine Ekrem İmamoğlu tatilde. Kaç gündür herkesin konuştuğu konu bu. İstanbul’a geldikten sonra açıklamalarda bulunmuş kendisi. Ama bir kere benim gözümden düştü. Tatilde olabilirsin. Atlar uçağa gelirsin, ne var bunda. Bir değil, iki değil, hep tatilde.

*Bebar Bilim’in, YouTube kanalında karanlık madde hakkında video izledim. Uzay, gerçekten bilinmezlerle dolu. Resmen ağzım açık izliyorum.  

*Bazı kediler, küçük çocuklar gibi oyun oynamak istiyor. Onlarla oynamak çok keyifli oluyor. Bu dünyaya oyun oynamaya mı geldiniz mübarekler.

*Apartmanda yaşamak, soğuk bir şey. Kimsenin kimseden haberi yok. Alt ve üst katlardan sesler gelir. Rahatsız edici bir yaşam.

*Buradan bir şey itiraf etmek istiyorum: Hala yeni kimlik almadım. Hala eski kimlik var ben de. “Bugün/yarın değiştiririz” derken kaldı öyle.

*Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’nin, ilk bölümlerinden skeçler izliyorum. “Bu kadar kötü ve bu kadar gülünmeyen skeçlere rağmen iyi devam etmiş program” diyorum.

*Ahmet Ümit’in son çıkan iki kitabını hala okuyamadım. Kitaplarını çok severim aslında. Ama bir türlü kısmet olmadı.

Twitter, Türkiye değil demek ama...

*Twitter, Türkiye değildir doğru. Ama ülkenin gündemini de Twitter belirliyor. Bu da bir gerçek. Tartışma programlarında bunun üzerinde çokça durulur. “Muhalefet, Twitter’ı çok ciddiye alıyor” falan denir hatta. Türkiye’nin önümüzdeki seçimlerde kimi seçeceğine dair sağlıklı sonuçlar alamayabiliriz. Ama gündemi oranın belirlediğini söyleyebiliriz. Mesela KYK borçları. Çok dile getirildi. Gündem oldu. Bunun sonucunda da iktidarın gündemine geldi.

*Çok basit bir şeye bile hayır dediğimde kendimi çok iyi hissediyorum. Şimdi olay, büyük şeylere hayır diyebilmekte.

*Bir arkadaşım ailecek, ablasını ziyarete gittiler. Yeğenleriyle güzel vakit geçirmiş. “Büyük ailede vakit güzel geçer. Peki ya olumsuz yanı?” diye sordum. “İnsan yalnız kalamıyor” dedi. Yalnız kalmak da bir ihtiyaç tabi.

*Öğretmen arkadaşım bir üst kademe için sınavlara hazırlanıyor. “Kafam eskisi gibi almıyor” diyor. Yaşı 37. Halbuki bir zamanlar kafamıza ne kadar kolay girerdi bilgiler.

*Gittiğin kafenin bahçesinde otururken en kötü şey: Havanın rüzgarlı olması. Masaya koyulan peçetenin uçma denemelerinde bulunması. Senin peçeteyi tutmaya çalışman. Üzerine bardak ya da tabak koyman falan. Peçete ile cebelleşmen yani.

*Finansal özgürlük ifadesini çok severim. Çünkü ben de finansal özgür biri olmak isterim. Bu şekildeki kişileri imrenerek izlerim.

*Twitter’da doların 22’ye ya da 25’lere çıkacağı söyleniyor. Tabi bunlar sadece söylenti. Ne kadar gerçekçi öngörüler olduğunu ilerleyen günlerde göreceğiz.

*Somer Şef neden cübbe benzeri kıyafetleri tercih ediyor acaba?

 

 

Zindan Adası filmiyle psikoloji okumaya karar veren genç...

      Kim Milyoner Olmak İster’e genç bir yarışmacı katıldı. Çocuk, psikoloji okumaya Zindan Adası filmini izlediğinde karar vermiş.

     Kendini tanıtmaya başladığında, “Bir film sayesinde psikoloji okumaya karar verdim” dedi.

     “Hadi sorsana hangi filmmiş diye Kenan?” dedim. O da bunu düşünür düşünmez hemen sordu.

     Zindan Adası filmini ben de yakın zamanda izledim. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle. İyi ki de izlemişim.

     Ne harika bir filmdi. Eğer hala izlemeyen varsa hemen izlemeli bence.

     Leonardo DiCaprio’nun harika filmlerinden biri.

     Çocuk, filmin o kadar etkisinde kalmış ki, “Deli hastanesinde çalışmak istiyorum” diyor. Bu filmin insanı gerçekten böylesine derinden etkileyen bir yapısı var. Filmi izlemiş olanlar bana hak verecektir.

     Bu arada bahsettiğim bu yarışmacı stüdyoya girdiğinde Kenan İmirzalıoğlu’nun koltuğuna oturmaya çalıştı yanlışlıkla.

     Kenan İmirzalıoğlu uyarınca yarışmacı koltuğuna geçti. “Koltuğunuzda gözüm yok Kenan Bey” dedi koltuğuna oturduğunda da.

EMRE DURMUŞ, İNTERNETTEN PARA KAZANMAYI ANLATTI…

     Emre Durmuş, YouTube kanalında ekonomik krizde internetten para kazanmanın yollarını anlatmış.

     “Ekonomik özgürlük gibisi yok” diyor. Zamanında o kadar bu işlere sarmış ki, “Şimdi bir şey olup YouTube kapansa, girdiğim bu işlerden geçinmeye devam ederim” diyor.

     Kendisi devamlı yurt dışında gezdiği için de dolar olarak para kazanma peşine düşmüş hep.

     Maalesef paramız her gün değer kaybederken mantıklı olanı da bu.

     Blog için de değindi. “Adsense’den para kazanamazsınız. Satış ortaklığından para kazanabilirsiniz” diyor.

Bizi, liyakat kurtaracak...

*Anayasaya, liyakat diye bir madde konulmalı. Yurdun dört bir yanına, liyakat yazılmalı. Bizi, liyakat kurtaracak.

*Johnny Depp, İstanbul’da konser verecekmiş. Sinemacı değil mi bu adam, ne konseri?

*Fahrettin Koca’nın siyasi atışma yapacak bir yapısı yok. Bence o konulara hiç girmese daha iyi.

*Eğer o gün hikaye okuduysan, bir tane bile olsa okuduğum hikaye sayısı, “Hiç olmazsa bugünü okumadan geçmedik” diyorum.

*Kafede para verip içtiğimiz çay, daha mı tatlı oluyor? Bizimkiler çayı yarı bırakınca öyle diyor çünkü.

*TRT’nin yabancı kanalları açılmıştı. Dünyaya yayın yapan mesela. İngilizce olarak yayın yapan kanaldan bahsediyorum. İzlenme oranları ne ki? İstenen hedeflere ulaşıldı mı acaba?

*Eskiden Whatsapp durumlarına bakmazdım hiç. Ama bu aralar bakar oldum. Bu arada bir itiraf: İnanır mısınız bilmem ama. Bugüne kadar Whatsapp durumlarda hiçbir şey paylaşmadım. Yani durum yapmadım.

*Apple Store, bana Duolingo’yu öneriyor. Başka diller öğrenmem için. Bırak başka dilleri, önce İngilizceyi öğreneyim yeter.

*İzlediğim spor hareketlerini gösteren bir videoda şöyle bir cümleye denk geldim, “Squat, cennetten çıkma bir egzersizdir” diye. Benim, “Bu nasıl bir egzersiz la” deyip küçümsediğim egzersiz meğer ne de çok faydalıymış.

*Zülfü Livaneli’nin son kitabı, “Kaplanın Sırtında” çıkmış. Kitapta, 2.Abdulhamit dönemini anlatıyor Livaneli. Tabi hemen çok satanlara girmiş. Aranızda kitabı okuyanlarınız var mı? Nasıl, beğendiniz mi? Yorumlara alalım kitabı okuyanları.

 

Köşe yazarları gibi yazmak için onların yazılarını yazdım defterlere...

*Eskiden çok sevdiğim köşe yazarlarının yazılarını deftere yazardım. Onlar gibi yazabilmek için. Bir yerlerde güzel yazabilmek için böyle bir öneri okumuştum. Ama çok da devam ettiremedim bunu.

*Sıfır şekerli bir hayat lazım bana.

*Halk TV’de sabahları 8-11 saatler arasında Neden-Sonuç programı var. Seda Selek sunuyor. Mehmet Tezkan ve Ozan Gündoğdu yorum yapıyor. Bu programı beğeniyorum.

*Korona için hatırlatma aşıları randevuları alabiliyormuşuz. Bu gidişle kışın yine kapanmalarla karşılaşabiliriz.

*Eğer ki kusur ararsak, benim oy vereceğim parti yok.

*Oray Eğin, “Köşe yazısının anlamı kalmadı. Artık sosyal medya var” demiş. Ben bile uzun köşe yazılarını okuyamıyorum. Kısa olsun istiyorum. Belki de gün gelecek köşe yazısı tamamen ortadan kalkacak. Sadece bir tivitlik yazılar olacak.

*Böyle madde madde yazmamın nedeni de bu olabilir. Kısa yazıları okumayı sevmemden dolayı.

*Hıncal Uluç, entübe edilmiş. Belki de bu dünyadaki son günleri artık.

*Çok şeyler yazmak isteyip, yazamamak.

*Çok inandığı şeylere, bir gün gelip de artık inanmazsa, ne yapmalı insan? Yerle bir olmalı mı? Hazmetmeli mi yoksa?

*Alvin ve Sincaplar filmini bir türlü sevemedim.

*Martısıyla komik videolar çeken çocuk, Tepkikolik’e konuk olmuş.

*Fenomen olunmaz, fenomen doğulur. Şimdilik görüşüm budur.

*Tekrar Behzat Ç. çekilecekmiş. Bu kaçıncı abi?

*Bir aralar diş macunu aptallaştırıyor insanları gibi bir şeyler dönüyordu ortalıklarda. Ne oldu o?

 

Canan Karatay'dan, "Deli danalar gibi koşmayın" çıkışı...

*Zamanında radyocu olmak isterdim. Radyolara başvurmuşluğum da vardır. Ama olmadı. Böyle konuşurken Whatsapp gruptan bir arkadaş, “Benim radyoda tanıdığım var. İstersen konuşabilirim. Ama bir şey kazanamazsın doğru dürüst. Hobi olarak yaparsın” dedi. Ben de tamam dedim. Hiç olmazsa deneyimlemiş olurum. İçimde ukde olarak kalmamış olur.

*Bazı doktorlar kolesterolü hastalık olarak kabul ediyorlar. Bazıları ise kabul etmiyor. Niye böyle bir anlaşmazlık var ki?

*Canan Karatay yine bu akşam haberlerdeydi. “Yaz ayı geldi. Deli danalar gibi koşayım” demeyin diyor. Yaz ayında birden koşmaya yönelmek sakıncalıymış. Ama günde 20 dakika yürümeyi öneriyor bak. Hareket etmemizi söylüyor.

*Cüneyt Arkın konuk oyuncu olarak Cennet Mahallesi’nde oynamış. Şimdi denk geldim YouTube’da.

*Komşunun çocuğu geldi bugün. Kapının önündeki kedileri sevmeye. Kedi severken miyavlıyor, o da, “Et mi istiyorsun sen?” diyor :)

*Artık her yağmur yağdığında şu soru geliyor aklıma: “Bu sefer nerede sel olacak?”

*Çocuk yetiştirirken öğretilmesi gereken şeylerden biri de, laf taşımamak olmalı. “Bir arkadaşınla bir şeyler konuştunuz mesela. Bu aranızda kalsın evladım. Başkalarına bu konuştuklarınızı anlatmamalısın” denmeli.

*Twitter’da seçim anketlerine denk geliyorum. Bu anketlerle ilgili bir arkadaşım, “Sence bu anketler ne kadar güvenilir?” dedi. “Anketlere baktığımda, uçuk kaçık farklar yok aralarında. Hepsinin oranları birbirine yakın” dedim ben de. Ama şunu da unutmamak lazım: Anket şirketleri de yanılabilir.

 

Hikaye okumayı da roman okumak kadar seviyorum artık...

*Eskiden olsa, “Roman mı, hikaye mi?” sorusuna hemen, “Roman” derdim. Ama şimdi öyle diyemiyorum. Çünkü okumaktan hemen sıkıldığım için hikayeye yöneldim bu aralar. Hikaye hoşuma da gitti. Artık hikayeyi de roman kadar sevdiğimi söyleyebilirim.

*Show TV’de, Süt Kardeşlerim’i izledik. Reklam arasında da tv8’de, Fenerbahçe- Hull City maçını izledik.

*İstanbul’da yine bir sel ve yine Ekrem İmamoğlu tatilde. Buraya yazıyorum: Ekrem İmamoğlu bırak Cumhurbaşkanı seçilmeyi, bir daha belediye başkanı bile seçilemez.

*Okeye dördüncü olarak çağrılmadım hiçbir zaman. Oyunlarla fazla ilgim yoktu. Hala da yok. Geç öğrendim okeyi. İlk öğrenmeye başladığım zamanlar farkında olmadan okey taşını yanımdaki adama veriyordum. Bugün Whatsapp grubundan, “Okeye dördüncü arıyoruz. Müsait olan gelsin” yazınca arkadaş, bu sorunun muhatabı olarak görmedim kendimi :)

*Hikmet Anıl Öztekin, YouTube kanalında, 18 süper film önerisi yapmış. Filmlerin konsepti olarak da tatilde iyi gidecek filmler olarak belirlemiş. Videoyu izler izlemez o filmlerden birini hemen izledim. “Benden Bu Kadar” isimli filmdi izlediğim. Önerilen filmlerin geneli hoşuma gitti. Fırsat buldukça izleyeceğim hepsini.

*Büyük gazeteler bir zamanlar 500 bin falan satarlardı. Şimdilerde bu rakam 150 binlere kadar düşmüş. Daha kaçlara düşecek bu sayılar bakalım.

*Şekerpare adında bir Türk filmi var ya. İşte onu sevemedim. Gerçi bugüne kadar başından sonuna kadar oturup izlemişliğim de yok. İzlediğim sahneler sarmayınca beni, tamamını izleme gereksinimi duymadım.

Gülmek isteyenlere önerdiğim sosyal medya platformu...

     Mizahı seviyorsanız muhakkak Twitter’i takip etmelisiniz.

FİLMİ BİTİRSEM Mİ?

     Büyük Budapeşte Oteli filmini yarım bıraktığım yerden izlemeye devam etsem mi acaba?

ŞARJ KABLOSU TAKILI OLMADAN ASLA…

     Bilgisayarla yarım saat bir şey yapıyorum hemen şarjı bitiyor. Neredeyse şarj kablosu takılı olmadan kullanamayacağım bilgisayarı.

MOTİVASYONUM YOK…

     Her gün film izleme motivasyonu bulamıyorum kendimde.

FINDIK YEVMİYESİ 250 LİRAYMIŞ…

     Whatsapp grupta arkadaşlarla konuştuk. Düzce’de fındık yevmiyesi 170 liraymış. Bizimkilere sordum. Bizim burada yani Çilimli’de 250 liraymış. Şu anki ekonomik duruma göre rakamlar normal. Ama bizim burada niye bu kadar yüksek anlamadım.

NİYE SADECE KANAL D YAYINLIYOR?

     Gırgıriye film serisi var. Türk filmi. Sadece kanal D yayınlıyor. Yayın hakları sadece kanal D’de midir nedir?

MEMNUNİYETSİZ BİRİ MİYİM?

     Genelde aldığımız kavunlar tatsız çıkardı. Bu sefer ki ise çok tatlı çıktı. Böyle deyince bizimkiler de, “Hiçbir şeyden de memnun olmuyorsun” dediler.

YAZMA HEVESİ BIRAKMAYAN GOOGLE ALGORİTMASI…

     Blog arkadaşlarımdan biriyle konuştum. Google’ın son güncellemesinden sonra okunma oranları düşmüş. “Motivasyon bırakmadı ben de bu düşüşler. Yazmaya ara verdim” dedi.

NE OLDU SANA ELON?

     Elon Musk ismini ilk duyduğum zamanlar hemen aklıma Mars gelirdi. Şimdi ise magazinsel bir sürü olay. Her zaman göz önünde olmak bozdu mu seni Elon? Ara, konuşalım.

YEMEĞE ÇOK VAKİT HARCAMIYOR MUYUZ?

     Bazen yemek için çok vakit harcadığımızı düşünüyorum. Sabah kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği, arada atıştırmalar. Ağzımız boş durmuyor.

 

 

Güldür Güldür Show olmasaydı Show TV ne yapacaktı acaba?

*Güldür Güldür Show olmasaymış Show TV ne yapacakmış bilmiyorum. Dün akşam da vardı, bu akşam da var. Muhtemelen bayramın her günü de olabilir. Ben izleyici olarak memnunum tabi. Diğer kanallarda bir şey yoksa hemen dönüyorum Show TV’ye.

*Güldür Güldür demişken. Şimdiye kadar kaç oyuncu girip çıkmıştır kim bilir.

*Kurban bayramının birinci günü bugün. Herkese iyi bayramlar.

*90’larda yapılan danslar ne güzelmiş yahu.

*Ben niye bu kadar çekingenim? Çocukluğuma indim ama nedenini bulamadım :)

*Sadece hobilerimizi yapıp para kazanabilsek keşke.

*Para pul oldu derler ya. İşte şimdilerde bunu canlı canlı yaşıyoruz.

*Annem sütlaç yapmış. Çok tatlı olmuş.

*Batan ekonomiyi turizm kurtarmaz.

*Elon Musk, Twitter’ı almaktan vazgeçmiş. Yapma bunu Musk. Hani çok şeyler yapacaktın Twitter’da.

*Okan Buruk’lu Galatasaray ilk maçtan yenilgiyle ayrıldı.

*10 yılda bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Asıl buna bir çözüm bulunmalı. Tekrarlayan krizlerimiz var bizim.

*İş yerinden arkadaşlar arasında evde kedi bakan kişi sayısı hiç de az değilmiş.

*Hiç konuşmadan, yazışarak anlaşsak nasıl olurdu acaba?

*Bir Zamanlar Anadolu filminde bir sahnede, “Kuzu eti kokar derler. Ama en iyi et, kuzu etidir” deniyor. Ben de kokan diyen gruba dahilim ve yemem.

*Amir Khan’ın, “Her Çocuk Özeldir” filmini ilk fırsatta izlemek istiyorum.

*Acun Ilıcalı sadece futbol takımı almakla kalmayacakmış gibi görünüyor. Şimdi de NBA’den bir takım almak istediğini söylemiş.

Türkçe dublajı olmayan film...

     Peekay filmini sonunda izledim. Bugüne kadar Türkçe dublajlı halini bulamadığım için izlememiştim. Gerçi yine bulamadım. Alt yazılı izlemek mecburiyetinde kaldım. İlk bir saat boyunca acayip sıkıldım. Ama sonra çok beğendim. Sıkıldığıma değdi. Amir Khan filmi sevenlere önerimdir.

KENDİ YAPMIŞ SİLAHI…

     Eski Japonya başbakanı silahlı saldırı sonucunda öldü. Japonya’da silah sahibi olmak çok zormuş. Bir sürü test falan varmış. Katil ise eski askermiş. Silahı kendisi yapmış.

ÖNÜNE GELENE SİLAH VERİLMEMELİ…

     Japonya’daki gibi olmalı biz de de. Önüne gelen silah ruhsatı alamamalı. Bir sürü teste tabi tutulmalı. Hatta hiç verilmemeli. Sadece güvenlik güçlerinde olmalı. Kafası bozulan katil oluyor sonra.

NİTELİK ÖNEMLİ, NİCELİK DEĞİL…

     Önemli olan, her ile bir üniversite açmak değilmiş. Önemli olan üniversitenin eğitim kalitesiymiş. Biz Türkler olarak sayılara çok takılıyoruz. Nicelik sevdamız var bizim. Ama önemli olan nitelik. Bunu beynimize kazımalıyız.

İNSAN HİKAYELERİNİ SEVEN KENAN İMİRZALIOĞLU…

     Kenan İmirzalıoğlu, insan hikayelerini seviyor. Yeni insanlar tanımayı seviyor. Dün akşam, Kim Milyoner Olmak İster’i izlerken düşündüm bunu. Kendisinin bu yapısı, programı daha da bir izlenir hale getiriyor.

KİTAP OKUMANIN EN ÜST SEVİYESİ BU OLSA GEREK…

     Yine, Kim Milyoner Olmak İster’den bir not. Yarışmacı telefon joker hakkını kullanmak istedi. Aranılmasını istediği jokeri için, “Çok kitap okur. Neredeyse okumadığı kitap yoktur diyebilirim” dedi. Ben de böyle bir okur olmak isterdim.

Anlatmalı insan...

*İnsan hem kendisinin sorunları ile ilgili hem de ülkenin sorunları ile ilgili, güvendiği bir arkadaşı ile konuşmalı. İçini dökmeli. Yoksa konuşmayınca sıkıntı yapıyor insana.

*Yok mekiği şöyle çekmelisiniz. Yok böyle mekik çekmezseniz fıtık olursunuz. Oranızı sakatlarsınız falan. Alt tarafı bir mekik çekeceğiz kardeşim ya. Ne teferruatı varmış.

*İktidarın oyunun hala %30’larda olmasının nedenini, muhalefetin hala halka yeteri kadar güven vermemesinden dolayı olduğunu söyleyenler var. Katılıyorum.

*Güneş kremi kanser mi yapıyor diye bir haber gördüm. Doğal olmayan, pakete giren her şey, bizler için tehlikeli. Ben buna inanıyorum. Bunu Canan Karatay’dan duymuştum. O günden beri de fikrim değişmedi.

*MasterChef programına katılan bir kadın yarışmacı telefon kullanmadığını söylemiş. Ben inanmıyorum buna. Dikkat çekmek için bunu söyledi. İstediği de oldu. Millet onu konuşuyor.

*Kediler mama yerken bazıları durduk yere birbirlerine vuruyormuş. Babam denk gelmiş. “Canları sıkılıyor. Oyun istiyorlardır” dedim.

*Bazı şeyleri alışkanlık haline getirdim. Ama şimdi bu alışkanlıklardan da sıkılmaya başladım.

*İnsanlar kendilerine verilen ikinci şansları ne de kolay harcıyorlar. Ben bu gibi durumlarda, “Huylu huyundan vazgeçer mi?” diyorum. Ama yine de üzülüyorum.

*Bu akşam Turkcell çağrı merkezini aradım. Turkcell’den son çıkan faturayla ilgili bir sorum vardı. Artık Bimcell’e geçtim. Bilmeyenler için söyleyeyim. Şansıma işini bilen bir müşteri temsilcisi denk geldi. Ses tonu, “Ben bu işi biliyorum. Sorununu çözeceğim” der gibiydi. Çözdü de.

 

Duyunca şaşırdığım aşk haberi...

*Murat Boz ile Tuba Büyüküstün aşk mı yaşıyorlarmış. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

*Eskiden ışıksız uyuyamazdım, şimdi ise ışıkta uyuyamıyorum.

*Hafta içi ve öğlen 14:00’de, Atv, Nadide Hayat filmini yayınladı. Yayınlayacak bir şey bulamadı demek ki. Yoksa bu filmi gece koyardı.

*Yeni başlayan dizilerden Atv’deki, İçimizdeki Ateş ve Gül Zamanı dizileri hoşuma gitti.

*Geniş Aile’deki Ulvi, İçimizdeki Ateş dizisinde karşıma çıktı. Hayırsız bir babayı canlandırıyor. Komedi dizisi kalmadı ki. Adam mecbur dramda oynuyor.

*Korona tam ölmemiş. Yine çektirecek bize anlaşılan.

*Çalışma Bakanı Vedat Bilgin de, “Herkesin kapısının önünde arabası var” korosuna katılmış. Ondan beklemezdim.

*Galiba mekiği yanlış çekiyormuşum ben.

*Kaç gündür Elon Musk haber olmuyor. Neden acaba?

*Nevşin Mengü, “Bu gidişle Küba’daki gibi eski arabaları tamir ettirip ettirip kullanacağız” dedi.

*Cüneyt Özdemir bu aralar çok cıvıdı yine. Nevşin, hem kısacık video yapıyor hem de haber olarak ne varsa hepsini aktarıyor.

*Sevgilinize veya eşinize en son ne zaman şiir yazdınız veya hiç şiir yazdınız mı daha önce?

*Saat başına son 10 dakika kala haber ve futbol kanallarında bir şey bulabilene aşk olsun. Sadece reklam var.

*Dışarı çıkınca insan sıcaktan terliyor ama evin içi hala serin oluyor.

*Oytun Erbaş, yine bir açıklama yapmış ve ortalığı karıştırmış.

*Atv’nin öğle haberlerini seviyorum. Moral düzelten haberler oluyor. Ya da ben güzel haberlere denk gelmiş de olabilirim.