*Bana günlük tarzı yazılar olsun da kimin yazdığı önemli
değil. Sıradan bir insan bile olabilir. İlla ünlü biri olması gerekmez.
Gündelik yaşamı okumayı severim.
*Yarın eylül ayının ilk günü. Sizce artık sıcaklar düşmeye
başlar mı?
*Her ayın başında o aydan güzellikler isteniyor. Eylül bize
serinlik ver diyelim o zaman biz de.
*Hafta sonu siyah pirinç festivali olacak bizim burada.
Herkese bedava dağıtılacakmış. Kardeşim, “Alır yaparız. Hem şeker hastaları da
yiyebiliyormuş” dedi babama. “Çin malıdır boşverin” diyor babam da.
*Ercan Kesal’ın, Peri Gazozu kitabını okumaya başladım.
*Dışarıda kar yağarken, sıcacık odada, kar yağışını izlerken
blog yazısı yazmayı özledim.
*Dik oturmaya alıştıramadım kendimi bir türlü.
*Tatil bitmiş ve Selçuk Tepeli, Fox TV ana haberlerini
sunmaya başlamış yine. Bu adamdan ilk başlarda hiç hoşlanmamıştım. Ama
şimdilerde yorumlarını beğeniyorum.
*Dün akşam Fox TV’de, Kusursuz Kiracı adında yeni bir dizi
başladı. Saçmaydı. Kardeşim, “Böyle diziler uyarlama olabiliyor” dedi. “Olabilir”
dedim. Sıradan bir gazetecilik hikayesi olsaydı yeterdi yahu. İlla uçuk kaçık
şeyler arıyorlar.
*Bir söz okudum. Suç ve Ceza kitabında geçiyormuş, “İnsan denen
canavar, yavaş yavaş her şeye alışır” diye. O kadar doğru ki bu söz.
*Bloglardaki etkinlikler sayesinde öğreniyoruz ki, ne çok
blog varmış. Ben de sanıyorum ki topu topu 40-50 blog vardır devamlı yazan. Ama
hiç de öyle değilmiş. Bu çok sevindirici.
*30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle yapılan çok güzel
reklamlar vardı. İnsanı bir anda duyguya sokan.
*Bakın, hayatta büyük konuşmamak lazım. Tükürdüğünüzü
yalamak zorunda kalırsınız sonra.
*Taha Akkurt, kahvaltı yaparken Avrupa Yakası’nı izliyormuş.
Biz de kardeşimle Güldür Güldür Show ya da Çok Güzel Hareketler’i izliyoruz.
Peki siz neler izliyorsunuz?
*Bu aralar 23:00 deyince uykum geliyor. Mesela dün akşam
uykudan ne kitap okuyabildim, ne de blogda yazı yazabildim.
*Elektrik ve doğalgaza zam gelmiş yine. Zamsız bir hayat
hayal edemiyoruz artık.
*Hala diziler başlamadı ya. Her akşam televizyonda ne
izlesek diye kanal kanal dolaşıyoruz.
*Annem, “Fesatın bağında ot bitmez” der. Çok severim bu
sözü.
*İyisiyle/kötüsüyle koca bir yazı geride bıraktık. Artık sonbahardayız.
Tam şiir yazma dönemi. Blogda yazı yazmayı söylemiyorum tabi. O her zaman
hayatımızda var.
*Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın, kiraladığı
evin sahibi Afganmış. “Akrabalarım gelecek” diyerek evi boşaltmasını istemiş.
Ne hallere düştük arkadaş ya.
*Kütüphaneden 3 kitap alma hakkı var diye biliyordum ben.
Meğer 5 kitap alınabiliyormuş.
*Bu aralar karpuzu çok seviyorum nedense.
*Gittiğim hiçbir yerde telefonumu masanın üstüne koymam.
Kesin unuturum çünkü. O yüzden telefonla işim bittikten sonra hemen cebime
koyarım.
*Telefonda büyük ekran hevesim vardı. Aldım. Şimdi de küçük
ekran istiyorum. Daha kullanışlı ve pratik oluyormuş küçük ekran.
*Ceyda Düvenci, NTV’de yeni bir sohbet programına başlamış.
Ne zaman açsam, Ceyda Düvenci’nin kendini övmesine denk geliyorum. Bu durum
kendisine karşı antipati oluşturuyor ben de.
*YouTube trendlerde 2,3 ve 4’üncü sıralarda arka arkaya Müge
Anlı’nın programları var. Bu ne abi. Resmen dağıtmış ortalığı. Yine çok
esrarengiz bir cinayet var herhalde.
*Mutfaktan güzel kokular gelir ya. Karnın da acıkmıştır. Ne
güzel bir andır o. Sonra yavaş yavaş sofra kurulur. Tabak, çatal, kaşık
sesleri. İşte huzurlu anlardan biridir bu.
*Eğer bir kızartmanın içinde domates, biber ve soğan varsa
genelde o kızartma çok güzel oluyor.