Montaigne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Montaigne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Montaigne ve ben...

     Montaigne, her zaman yanından kitabı eksik etmezmiş. Ama bazı zamanlarda ise kitaplarının kapağını aylarca açmazmış. Buradan açıklıyorum: Ben, Montaigne’nin kafadanım. Bazen kitap okumaya çullanırım, bazense hayatım boyunca bir sayfa kitap okumamış gibi biri olurum, elimi kitaba sürmem.

ÜLKE ÇAPINDA REKLAM YAPTILAR YA…

     Fox’ta bahsettiğim maskeli yarışma vardı ya hani. Kostümlerinin acayipliği ayağına ülke çapında reklamı oldu. Bakalım program bu kadar reklamdan sonra reytinglerde de alıp yürüyecek mi?

BEKLENTİLERİMİZ VE HAYATIMIZ…

     Beklentilerimiz ve yaşadığımız hayatımız. Bunların arasındaki makas büyükse mutsuzluk ortaya çıkıyor. Ama burada önemli olan: Beklentilerimiz gerçekçi mi? Ben de kendime bu soruyu soruyorum arkadaşlar.

ÜLKE GÜNDEMİ DIŞINDA YAZMAK…

     Deep, yazılarının birinde, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz koşulları yazı konusu yapmak istemediğini, daha farklı konulardan bahsetmek istediğini yazmış.

     Ağaç Ev Sohbetleri bölümü için yazmış bunu.

     O an ben de şunu düşündüm: “Ülke gündeminden farklı konularda yazabilir miyim? Ben böyle bir şeye kalkışsam nereye kadar yazabilirim?” diye sordum kendime.

     Ama net bir cevap alamadım kendimden.

YABANCI FİLM ÇOK, BANA UYAN YOK…

     Geçtiğimiz Cuma yılbaşı akşamıydı ya. Bu hafta tüm kanallar dizilerinin yeni bölümlerini yayınlamıyorlar.

     Bu akşam büyük kanalların çoğunluğunda yabancı filmler vardı. Ama bana hitap eden bir yabancı film yoktu.

KONUŞUYOR AMA BOŞ KONUŞUYORMUŞ…

     YouTube’da takip ettiğim bazı kanallar var. Kişisel gelişim üzerine konuşuyorlar. Ama boş konuşuyorlar gibi geliyor bana.

     Bugün onlardan birini dinlerken, “Ya ben bu adamı dinliyorum ama bu adam ne anlatıyor?” dedim. Hiçbir şey anlatmıyormuş.

Denemeler kitabı sanki bir blog gibi...

     Montaigne’nin Denemeler kitabını yeniden okuyorum bugünlerde. İkinci kere. Fark ettim ki. Aslında Denemeler kitabı bildiğin blog. Biz blog dünyasında ne yazıyorsak, onu yazmış. Sanki kitap değil de bloglardan yazılar okuyormuşum gibi hissettim. Abartıyor muyum sizce?

Montaigne Denemeler
foto kaynak: unsplash.com

BİR DİZİ DAHA FİNAL YAPAR…

     Bu akşam TRT 1’deki, Benim Adım Melek dizisinin final bölümü var. Annem nedeniyle biz de izler olduk diziyi. İki sezon oldu herhalde. Daha ilk bölümünü hatırlıyorum. Dün gibi. Her ÇarşDamba diziyi görmeye alışmıştım. Karşısına oturup saatlerce izlemesem de nedense hüzünlendim bitiyor diye.

BİTSİN ŞU MUHABBET ARTIK…

     Twitter’da yine denk geldim. “Röportaj yapılan kişi gözaltına alındı” diye. Artık bu tip haberleri görmekten sıkıldım. Eğer insanlar hakaret etmiyorsa, küfür etmiyorsa, sadece nefretini kusuyorsa onları almayın gözaltına.

Montaigne'nin Denemeler'ini yarıda bıraktım...

     Montaigne’nin Denemeler’ini bitiremedim. “Niye?” derseniz. Sıkıldım. Bir de düşünün. İki-üç sayfalık yazılar. İnsana sıkılmazsın gibi geliyor. Ama o iki-üç sayfacıkta bile, sıkmayı başardı beni yazılar. Her zaman söylediğim şeydir. Ben bir kitaptan sıkıldıysam, hemen onu bir kenara atmam. Birkaç kere daha okumayı denerim. Baktım yine olmuyor. Bu sefer bırakırım. İşte Montaigne’nin Denemeler’i de, böyle bir kitaptı benim için. Başka bir çevirisini okumadım. Elime geçerse başka bir çevirisini de okurum. Bu çevirilerden de çok dert yanılıyor. Okuyoruzdur hepimiz. Baştan savma, işin ehli olmayanlara veriliyormuş bu çeviriler. Sonucunda da doğru dürüst çevirilemiyorlar işte. İşin ehli olmayanlara da niye veriliyor? Maliyeti az da ondan.
montaigne denemeler

                                      YÜZÜNCÜ SAYFAYA KADAR OKUDUM
     Her şeydeki yozlaşma, doğal olarak edebiyat dünyasına da yansıdı. Ortaya kalitesiz işler koyarak, daha fazla para kazanma, orada da hayalleri süslüyor. Yani az emek, çok para. Kısa yoldan köşeyi dönme. Hayattaki ilkemiz bu oldu. Gerçi buna ilke demek de, ne kadar doğru. Hayatta bir emek ortaya koymayanın, ilkesi olur mu? Yüzüncü sayfasına kadar okudum Denemeler’i. Ancak oraya kadar tahammül edebildim. Ya gerçi, her klasik eseri seveceğiz diye bir kural da yok. Birkaç gün önceki mim yazımda da yazdım. “Yüzyıllık Yalnızlık kitabını beğenmedim” diye. Bu durumun sadece bana has olduğunu zannederdim. İnternette, 1984 kitabını anlatan bir videoda da, anlatan adam, 1984’ü beğenmediğini söyledi.
                                                   KLASİK AMA BANA DEĞİL  
     Bizim ülkede böyle şeyler hoş karşılanmayabilir. “Vay efendim sen Denemeler’i nasıl beğenmezsin? Ya da sen kimsin ki 1984’ü beğenmiyorsun?” şeklinde söylemler karşılayabilir bizi. Böyle eleştiriler gelirse hiç şaşırmam. Burası Türkiye. Bizde önyargılar almış yürümüş. Beklenenin dışında bir şeyler söylediğiniz zaman hemen, “Sivrilik yapma. Düzeni bozma” deniyor. Olaya bakış açımız bu. O yüzden bu tür eleştiriler şaşırtmaz beni. Sizleri de şaşırtacağını zannetmiyorum ya. Edebiyat dünyasında bile mahalle baskısı kapınızı çalabilir yani. Mesela ölüm hakkında yazmış Montaigne. Ben bir şey anlamadım. Belki ölüme farklı bakış açılarımızdan dolayı olabilir. Buna doğu-batı farkı diyebiliriz herhalde. Sonuç olarak Montaigne’nin Denemeler’i, yarıda bıraktığım klasikler arasına girdi. Sizin Denemeler hakkındaki görüşleriniz nelerdir peki? Bana katılıyor musunuz?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com