Powered By Blogger

30 Mart 2021 Salı

Cumartesi günleri için yeniden sokağa çıkma yasağı...

     Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Artık cumartesi günleri de yasak. Türkiye haritası neredeyse kırmızıya bürünmesinin ardından bu karar alındı. Ben daha bir cumartesi olsun dışarıya çıkamadan yasak geldi. İşe bak. Zaten birkaç haftaya Ramazan başlıyor. Ramazan’da da cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkma yasağı var. Toplu iftar ve sahurlar zaten yasak. Doğal olarak. Lokantalar açık olacakmış ama sadece gel al hizmeti vereceklermiş. Yeni bir döneme giriyoruz. Hadi hayırlısı.

Cumartesi yasakları
foto kaynak: unsplash.com


OYUNU SİLDİM…

     Daha önceki yazımda Kafa Topu oyununu indirdiği ve oynamaya başladığımı söylemiştim. Bugün yine sildim. Çünkü oyun bağımlılık yapıyor ve telefonun ömrünü kısaltıyor gibime geliyor. Zaten gün boyu internet açık. Bir de oyundan telefona zarar gelmesin.

KİTAPLARINI BİR TÜRLÜ BEĞENEMEDİM…

     Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Mürebbiye kitabını okumaya başladım. Bu kitabı da beni sarmadı. Daha önce bir kitabını daha okumaya başlamış, onu da yarıda bırakmıştım. Bir türlü yıldızım barışmadı kitaplarıyla. Bir şeyler eksik veya fazla, kitaplarında. Galiba başka bir kitaba geçeceğim.

BONUS YAZI: Dan Brown’un Cehennem kitabı ve İstanbul…

RAMAZAN’DA YASAKLAR DELİNİR Mİ?

     Yasaklar açıklandıktan sonra haber kanallarında, açıklanan yeni yasaklar üzerine konuşuluyordu. Habertürk’teki bir kadın doktorumuz, Ramazan ayında iftar ve sahur için kimselere gitmememiz gerektiğini söyledi. Ama bir yandan da bu tür ziyaretlerin, yasakların delinerek nasıl yapılacağına dair örnekler de vermiş oldu. Aynı apartmanda iftara veya sahura gitmeler. İftara gidip, sahuru da yapıp sabah 05:00’ten sonra eve dönmeler, verdiği örneklerdi. Peki bizim millet bunları yapar mı? Yapar.

BONUS YAZI: “Hocam bende korona var, oruç tutabilir miyim?”

KAHVALTI ZAMANI TELEVİZYONDA NE VAR DERSEN?

     Sabahları Tv8’de Türk filmleri oluyor. Sabah 8-9 arası kahvaltı zamanımızdır. O sırada televizyonu zaplarken denk geldik. Her zaman iyi filmler olmayabiliyor. Ama mesela iki tane romantik komediye denk gelmiştik. Ve izlemediğimiz filmlerdi. Bırakın izlemeyi, ilk defa haberimizin olduğu filmler. O saat için güzel bir alternatif oluyor. Bilginize.

SON GÜNLERİN POPÜLER KELİMELERİ…

     Kim derdi ki gün gelecek ve Lebaleb kelimesi ülkenin gündemine oturacak. Ya da pudra şekeri. Sosyal medyada her yerde bu iki kelime var.

28 Mart 2021 Pazar

"Neden kitap okumalıyız?" sorusuna farklı bir cevap...

     Yapılan araştırmalar kitap okumanın alzheimer riskini azalttığını göstermiş. Bundan sonra, “Kitap okumanın ne yararı var ki?” diyenlere, “Alzheimer olmamanı sağlıyor” cevabını gönül rahatlığıyla verebiliriz. Klasik cevapların dışında bir cevap olduğunu düşünüyorum.

BONUS YAZI: Blog yazılarını kitaplaştırmak…

kitap okumanın yararı
foto kaynak: unsplash.com


YENİ KİTAP…

     Orhan Pamuk’un, Ben Bir Ağacım kitabını okumaya başladım. Bazı kitaplarından bölüm bölüm almış ve yeni bir kitap yapmış.

YENİDEN OYNUYORUM…

     Kafa Topu oyununu yeniden indirip oynamaya başladım. Uzun zaman olmuştu oynamayalı. Bazı zamanlar nedense aşırı oyun oynama isteği duyuyorum.

ÇOCUKLAR CAMİDEN SOĞUMASIN…

     Kanal 7’de de Berat Kandili nedeniyle Kuran dinliyorduk. Camide küçük bir çocuk, insanların arasında koşup duruyordu. “Çocukluk” dedik. Kimse de çocuğa bir şey demedi gördüğümüz kadarıyla. Olması gereken bu. Çocukları camiden soğutmayalım. Bırakalım oynasınlar.

BONUS YAZI: Hayattan notlar 13…

KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN…

     Bu arada Berat Kandilimiz mübarek olsun. Bu kandilde seneye çıkıp çıkmayacağımız yazılırmış. Yani öleceklerin listesi bu kandilde belli olurmuş. Bu nedenle, “Acaba o listede ben de var mıyım?” diye tedirgin olmadım desen yalan olur.

AKLA TAKILAN DİNİ SORULARA CEVAPLAR…

     YouTuber Başak Kablan, kanalına Akademisyen ve İlahiyatçı Emre Dorman’ı konuk etmiş. Başak Kablan, herkesin aklına takılan soruları, tam da aklımıza geldiği şekilde dobra dobra sormuş. Emre Dorman da çok açıklayıcı bir şekilde yanıt verdi. Bence bir göz atın derim.

HELAL OLSUN MİLLİ TAKIM…

     A Milli futbol takımımız, Avrupa Şampiyonası elemelerinde deplasmanda Norveç’i 3-0 yendi. Birkaç gün önce de Hollanda’yı 4-2 yenmiştik. Nazar değmesin millilere. 41 kere maşallah.

OBRUK AFETİ…

     YouTuber Ruhi Çenet, Konya’daki obruklarla ilgili bir video yapmış. Devasa obruklar var. Ve Konya bir doğal afetin eşiğinde. Ama kimsenin umrunda değil. Böyle giderse Konya’nın tamamı obruklarla kaplı bir hale gelebilir. Belki de haritadan bile silinebilir.

MUHABİRLERİN, POLİSLİK YAPMASI…

     Muhabir vatandaşın birine, “Maskeniz takılı değil” dedi. Kadın da, “Sana ne” dedi. Aldın mı cevabı muhabir efendi. Muhabirler böyle yapıyorlar ya, bir gün dayak da yiyecekler. Kardeşim sen polis misin, zabıta mısın, nesin? Hangi hakla sorguluyorsun insanları? Sen haberini yap, bekçilik yapma.    

    

26 Mart 2021 Cuma

Yazar olmak için bunu yapar mıydınız?

     Yazarlık için neleri göze alabilirsin? Yazma hevesin ne kadar? Mesela yazar olmak uğruna, senin yerine eşinin çalışmasını ve evi onun geçindirmesini göze alabilir misin? Stephen King bunu göze almış işte. Kendisi, daha ünlü bir yazar değilken ve evde romanlarını yazarken, eşi çalışmış ve evi geçindirmiş. O kadına da gerçekten helal olsun. Başarılı olup olmayacağı belli olmayan bir şeyde eşinin yanında durmuş.

BONUS YAZI: Hikaye yazabilirim zannetmiştim…

yazma hevesi
foto kaynak: unsplash.com


PANDEMİ EVLİSİ…

     Çok Güzel Hareketler’e katılan bir çift, “Biz pandemi evlisiyiz” dedi. Eser’in bu tanımlama çok hoşuna gitti. Ben de beğendim bu tanımlamayı. Yıllar sonra bile kendilerini öyle adlandıracaklar. “Biz pandemi evlisiyiz. O salgın döneminde evlenmiştik” diye.

BONUS YAZI: “Fazla masken var mı komşu?” dönemi…

SORUMLULUKLAR ÇOK AĞIR GELİYOR BİZLERE…

     Yine aynı çift evliliklerinden bahsettiler. Daha evlendikleri 5 ay olmasına rağmen şikayetçiydiler. İki taraf da evliliğin getirdiği sorumluluktan hoşnutsuzdu. Adam, taksici olduğunu ve elinde avucunda bir şey kalmadığını, devamlı eve, faturalara çalıştığını söyledi. Kadın, sevgiliyken  sadece saç/makyaj yapıp buluşmaya gittiğini, şimdi ise evin tüm sorumluluğunun üzerinde olduğunu söyledi. Bu çağın insanı olarak en çok kaçtığımız şeylerden biri de sorumluluk galiba. Bu arada kadın, “Sevgili olarak devam etseymişiz de olurmuş” dedi. Nasıl bir daraldılarsa her ikisi de. Biraz olsun içlerini döküp, rahatlamışlardır umarım.

SEVİLMEYİ BEKLEME…

     İnce işler adlı YouTube kanalında utangaçlığı yenmenin yolları anlatıldı. Orada ki önerilerden biri de: “Herkes tarafından sevilmeyi bekleme. Böyle bir şey olmaz. Herkes tarafından sevilemezsin. Sen içinden geleni yap. Yanında kalanlar senindir” deniyordu. Kendi kişiliğinden yeme diyordu işin özeti.

UYGUN ZAMANI BEKLEME…

     Bir başka öneri ise: Beklemeydi. Çıkma teklif etmek için en uygun zamanı bekleme. Biriyle ilişkin kötüyse onu düzeltmek için uygun zamanı bekleme. En uygun zaman şu andır. Git ve konuş.

2022’DE Mİ ELDEN GİDİYOR?

     Bill Gates yine koronavirüs bitişi için tarih vermiş. 2022’nin sonunda tamamen biteceğini söylemiş. 2021’i kurtarabilir miyiz derken 2022’de elimizden çıkmak üzere. Maskesiz ve mesafesiz, o rüya gibi günlere dönüşümüz hala bir muamma.

24 Mart 2021 Çarşamba

İnstagram rejimi: Sadece bir hikaye...

     Son zamanlarda yine İnstagram hikayelerine çok abandığımı fark ettim. Ve o nedenle bir süre kendime engel olmaya çalışıyorum. Mesela bugün sadece bir hikaye paylaştım. O paylaşımım da yine Orhan Pamuk’la ilgiliydi. Yeni kitabı, Veba Geceleri’ni paylaşıp, “Hiç okuyan oldu mu?” diye sordum. Bir Allah’ın kulu bile, “Okudum” demedi. Kitabın tutmadığına mı yoralım şimdi bunu.

İnstagram hikayesi
foto kaynak: unsplash.com

BU ZAMANA KADAR İYİ GELDİ…

     Hekimoğlu, final yapacakmış. Ama hemen değil, mayısta. İlk başlarda bölümleri çok iyiydi. Ama sonradan eskisi gibi zevk almamaya başladım. Total reyting bölümünde ilk 10’a girmeden, sadece AB’de ilk 10’da yer alarak bugünlere iyi geldi.

BONUS YAZI: Herkes bir gün İnstagram’da serumlu fotoğrafını paylaşacak mı?

AİLE ROMANI ÖNERİSİ…

     İyi bir aile romanı okumak isteyenlere, Orhan Pamuk’un, Cevdet Bey ve Oğulları kitabı önerimdir. Lise yıllarımda okumuştum. Ve size bir sır daha vereyim: Orhan Pamuk’un tek sevdiğim kitabı oldu bu kitap. Her zaman söylemişimdir: Aile üzerine filmleri ve kitapları sevmişimdir hep.

BONUS YAZI: Hayatımı yazsam roman olur mu?

KAR BURAYA GELİRSE EĞER…

     İnstagram’da kar yağışlarını paylaşanlar var. Bizde ise şu saatlerde yağmur var. Belki birkaç gün sonra ben de size bir kar hikayesi paylaşabilirim.

57 NOLU YOLCU…

     Hekimoğlu’nun bu akşam ki bölümü uçakta geçiyordu. Bu bölümü izlerken aklıma uçakta geçen filmler geldi. Mesela, 57 Nolu Yolcu diye bir film vardı. Uçağı teröristler kaçırıyordu ve uçaktaki adam da uçağı kurtarıyordu falan. İyi filmmiş ki, aklımda kalmış. Nedense böyle uçakta, arabada, trende geçen filmler daha güzel oluyor. Mesela bir otomobilde geçen bir film vardı. Otomobilin frenleri tutmuyordu. İçindekiler ölmeden otomobili durdurmaya çalışıyorlardı. Efsane filmlerden biriydi oda.

MARAŞLI’NIN SENARYOSU ALARMI MI VERİYOR?

     Maraşlı, ilk başlarda çok iyiydi. Ama bölümler ilerledikçe diziden kopmaya başladım ben. Sanki senaryo bir yerde tıkanacak gibi. Senaryoyla ilgili bu endişemi dizinin ilk başladığı dönemlerde de yazmıştım. Bir de son bölümde İlhan ve eşi Dilşad, Ozan’ı gömdüler. Günümüzün katillerine bakıyorsun. Onlar da öldürüp gömüyorlar. Ve daha bir çoğu da ortaya çıkmamış durumda. Bir an düşündüm de: Kim bilir kaç kişi öldürülüp gömülmüştür de haberimiz yoktur.

23 Mart 2021 Salı

Aslında çok saçma bir düşünce...

     Sevdiğim ve beğendiğim bir şey olunca, herkesin bundan haberi olsun istiyorum. Mesela YouTube kanalında bir hikaye anlatmış birisi. Ve bu benim çok hoşuma gitmiş. “Bunu paylaşmam lazım” diyorum ve tanıdıklarıma İnstagram ve Whatsapp üzerinden gönderiyorum. Onların geri dönüşlerini bekliyorum sonra heyecanla. Eğer beğendilerse seviniyorum. Beğenmedilerse, üzülüyorum. Aslında çok saçma bir şey değil mi? Sen beğendin diye, arkadaşların da beğenecek diye bir şey yok ki. Bu şey gibi oldu: Elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevme zorunluluğu yok ki. Böyle bir söz var mıydı? Yoksa şu an ben uydurmuş olabilirim.


Saçma bir huy
foto kaynak: unsplash.com


KİM BİLİR KIYAMET NE KADAR DEHŞETLİ OLUR…

   Az önce şiddetli bir rüzgar vardı. Ve bunu, dolu yağışı tamamlıyordu. Tam akşam karanlığının bastığı bir anda oldu. Sanki kıyamet koparcasına. Şimdi bu şekilde hissettiriyorsa bir de gerçek kıyameti düşünsenize. Kim bilir o ne kadar şiddetli ve aklı kaçırtacak şekilde olur. Bir de şuna dikkat çekmek isterim: Hem kıyametten korkuyoruz hem de ne zaman kopacağını merak ediyoruz. Bu durum şuna benziyor: Hani filmlerde kadın, hem çok korkar hem de odanın kapısını yine de açmaya çalışır ya. Bana bunu anımsattı.

BONUS YAZI: Pazar günleri ben…

İNSANA SAYGIYI ÖĞRENEMEDİK…

     Kardeşim, otobüste sesli bir şekilde video izleyen birine tavrını açıkça belli etmiş. Örgü videosu izliyormuş. “İstekte bulunabiliyor muyuz?” demiş kardeşim. “Anlamadım” demiş kadın, kız kardeşime. “Videonun sesi açıkta” demiş. Kadın telefonu çantaya koymuş yine de. Çıkartıp kulakları, kulağına takıp dinlemeye devam etmemiş yani. Otobüste bir türlü şu video izleme adabını öğrenemedik gitti. Ben bu zamana kadar hiç kimseyle ağız dalaşına girmedim bunun için. Ama şuna da eminim ki: Bunun için tartışmanın sonu, sizi ölüme bile götürebilir. Bir apartmanda ceviz kırma sesinden çıkan tartışma bile ölüme gittiyse, varın gerisini siz düşünün.

SON OLARAK…

     Yazılarıma daha önceki yazılarımı ekliyorum. Bonus yazı olarak. Sizce bu yaptığım güzel hareket mi? Sizce yararı var mı? Sizi okumaya teşvik ediyor mu?

BONUS YAZI: Bu ülkede herkes biraz senaristtir…

    

    

    

21 Mart 2021 Pazar

İstanbul Sözleşmesi yerine Ankara Sözleşmesi...

     Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Aynı gece bir başka kararname ile  Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevinden alındı. Yerine Şahap Kavcıoğlu getirildi. Bundan sonra merak edilen ise: Pazartesi günü piyasaların bu atamaya nasıl bir tepki vereceği? Ve ayrıca faiz indirimine gidilecekse bu nasıl olacak? Bir anda şok bir indirim mi olacak yoksa azar azar mı indirilecek? Bunun dışında Naci Ağbal ile ilgili de bir iddia ortaya atılmış. Naci Ağbal’ın Maliye Bakanlığına getirileceğine dair. Baş döndürücü bir trafik gerçekten.


İstanbul Sözleşmesi
foto kaynak: unsplash.com


ANKARA SÖZLEŞMESİ HAZIRLANIYOR…

     Gelelim İstanbul Sözleşmesi’ne. Bazı hukukçular bu anlaşmadan ancak meclis kararıyla çıkılabileceğini ve hala anlaşmanın devam ettiğini söylüyorlar. Olay meclise gelirse değişen bir şey olur mu? Olmaz. Çünkü çoğunluk Cumhur İttifakı’nda olduğu için yine anlaşmadan çıkılması yönünde bir karar alınacaktı. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya’dan bir açıklama gelmiş bu arada. İstanbul Sözleşmesi yerine Ankara Sözleşmesi’ni hazırladıklarını duyurmuş. Geceden şu saate kadar yaşananlar böyle. Bu süreci özetleyen ve değerlendiren yayınıyla Cüneyt Özdemir’i izleyebilirsiniz. Bir saatlik bir canlı yayındı zaten. Ama kafanızda bir şeylerin oturması için izlemenizi tavsiye ederim.

YOUTUBE GEZİ KANALI ÖNERİM: EMRE DURMUŞ…

     Emre Durmuş kanala yeniden video atmaya başladı. Daha dün, bayadır neden ortalıklarda olmadığını anlatan bir video attı YouTube kanalına. O videoda belirttiği gibi 6 bölümlük İzlanda gezisinin ilk bölümünü bugün kanalında yayınladı. Ben uzun süredir takip ediyorum kendisini. Videolarını seviyorum. İzlanda videosunun da ilk bölümü yine çok iyiydi. Eğer siz de gezi videoları izlemeyi seviyorsanız, gönül rahatlığıyla önerebilirim size.

BONUS YAZI: “Günü birlik Van’a kahvaltı etmeye gidip gelelim mi?

İYİ Kİ CLUBHOUSE VAR…

     İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra Clubhouse’a bir göz attım. Tahmin ettiğim gibi bir çok odada sözleşmeyle ilgili konuşuluyordu. Herkes içindekileri döküyordu. İşte bu açıdan bu uygulamanın çok iyi olduğunu düşündüm. Hatta bunu şöyle örneklendirebilirim: Konuşmasını dinlediğim kadın, “O kadar doluyum ki bu konuda, kusura bakmayın. Sözü daha da uzatmak istemem. Diğer arkadaşlar da konuşacaktır” dedi. İnsanlar orada içindekileri dile getirip rahatlıyorlar, deşarj oluyorlar. İlk zamanlar, “Bu uygulama neye yarayacak?” diyordum. Meğer böyle şeylere yarayacakmış.

BONUS YAZI: Clubhouse gibi yeni fikirler lazım bize…

20 Mart 2021 Cumartesi

Kalıcı olarak bizi eve kapatmak istemelerinin nedeni ne?

     Bu virüsü dünyayı yönetenler bizleri eve kapatmak için kullanacaklar. Bu çok gündeme getirilen bir iddia. Yalnız burada şuna dikkatinizi çekerim: Bu eve kapatma pandemi dönemi için değil. Pandemi bittikten sonrası için bu ev kapatma muhabbeti. Türkiye’deki bazı büyük firmalar kalıcı olarak evden çalışmaya geçeceklerini açıkladılar. Peki bizi eve kapatmakla ne amaçlıyorlar? İş yeri maliyetlerini düşürmeyi mi? internetten alış verişi, kalıcı hale getirmeyi mi? En son, nihai amaç ne burada? Sizin bu konuda kulağınıza gelen bir şeyler var mı?

BONUS YAZI: 2021 de gözden çıkaralım mı?


koronavirüs
foto kaynak: unsplash.com

10 MİLYON İZLENMEYE SEVİNEN ALEYNA?    

     Aleyna Tilki, yeni çıkardığı İngilizce teklisi Retrograde, 10 milyona ulaştı diye teşekkür mesajı yayınlamış İnstagram’da. O paylaşımı görünce, “Hey gidi Aleyna. 100 milyon barajlarını çok kolay aşmıştı diğer şarkılarında. Şimdi bu şarkısında 10 milyona ulaştım diye seviniyor. Ben böyle bir paylaşım yapmaya utanırım be. Hatta böyle bir fiyaskodan sonra kaçacak yer arardım” dedim. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok. Ben, kendisini sevenlerdenim. Şimdi bu paylaşımını görünce üzüldüm açıkçası.

BONUS YAZI: Yazdığın blog yazın orijinal mi?

BU CEZALAR GÜN GELİR AFFEDİLİR Mİ?

     Çorum’da bir kişiye tam altıncı kez maske takmama cezası kesilmiş. Peki adamın umurunda mı? Değil. “Yine unutmuşum hacı abi” diyerek umursamazlık seviyesini dile getirmiş. Peki bunca ceza kesiliyor. Bunlar ödeniyor mu? Bunların ödeneceğinden şüphelerim var. Yine devlet bir af çıkarıp, taksitlendirmeye gider. Borçlar yapılandırılır. Peşin ödeme rakamı düşürülür. Ya da borçların hepsi affedilebilir.

BİDEN, RAJONU BAŞTAN KESTİ...

     ABD Başkanı Biden, siyaset arenasına çok hızlı girdi. Rusya Devlet Başkanı Putin’e, “Katil” demiş. Başkanlık döneminde sert bir dış politika izleyeceği belli oldu Biden’ın. Böyle sert bir tepki gösterince aklıma hemen şu geldi: Amerika, yine demokrasi getiriyoruz bahanesiyle bir yerlere girmeye kalkmasın. Fırtınalarla dolu bir dört yıla hazırlıklı olalım.

BURASI TÜRKİYE BE KARDEŞİM…

     Bay J, ödül töreninde Kerem Bürsin için, “Kerem Beyin çalışma şartları zor. Geçtiğimiz yıl, her bölüm için 120 bin TL alarak çalışmaya devam etti” demiş. Bu sözler Kerem ve salondakilerde soğuk duş etkisi yapmış. Bazıları da diyor ki, “Bunun daha ağırlarını Amerika’da yapıyorlar” Güzel kardeşim orası Amerika ama. Burası böyle şeyleri kaldırmaz. Bu mizaha da sert mizah diyorlarmış bu arada.

    

19 Mart 2021 Cuma

Çanakkale şehitlerine layık mıyız?

     “Çanakkale şehitlerine layık mıyız?” diye düşündüm bugün. Sadece 18 Mart’a özel düşünmüyorum bunu aslında. Yıl içinde, herhangi bir vesileyle Çanakkale türküsüne denk geldiğim zamanlarda da düşünürüm bunu . Ve içimden, “Yok, sizlere layık olamadık” derim. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Çanakkale zaferi
foto kaynak: unsplash.com
SAYGIDAN…

     Ben askerliğimi Çanakkale’de yaptım. Türkiye’nin kalbinin attığı yerde. Askerlik yerimin Çanakkale olduğunu öğrendiğimde de çok sevinmiştim. Çünkü orası unutulmayacak bir zaferin yazıldığı yerdi. Askerliğin sonuna doğru şehitlikleri gezdik. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Çünkü şehitlere olan saygım, bu ülkedeki herkes gibi çok büyüktü de ondan.

BONUS YAZI: Millet ile Mehmetçiği karşı karşıya geldi…

BİR KİTAP ÖNERİSİ…

     Çanakkale savaşı hakkında okuduğum bir kitabı da önermek isterim burada: Uzun Beyaz Bulut Gelibolu. Buket Uzuner’in kitabı. Kadere bakın ki bu kitabı yerinde, yani Çanakkale’de, askerliğimi yaparken okumuştum. Ya askerliği Gelibolu’da yapmama ne demeli.

BU NASIL BİR İMANDIR?

     “Şehitlik bize de nasip olur mu?” Dün gece izlediğimiz TRT 1’deki Seddülbahir 32 saat dizisinde böyle diyordu bir tane vatan evladı. Bu nasıl sevgidir? Bu nasıl bir iman aşkıdır? Bu nasıl insan hayatına anlam katmaktır.

BONUS YAZI: Bu güzel milleti, vatanı anlatan şarkılar…

NE GÜZEL SÖYLEMİŞTİ…

     Benim lise zamanları. Yine bir 18 Mart haftası. Bizi spor salonuna toplamışlardı. Bir kız arkadaşımız da Çanakkale türküsünü seslendirmişti. O kadar güzel söylemişti ki. O kadar duygulu söylemişti ki. Söylerken içinde yaşıyordu. Çünkü başka türlü o kadar güzel söyleyemezdi.

    

18 Mart 2021 Perşembe

Yılların biriktirdiği defterler...

     Bir tane YouTuber, bugüne kadar kullandığı defterleri anlatmış videosunda. 10-15 tane defteri vardı. Hepsini teker teker anlatıyordu. Ne zaman almış, kim hediye etmiş, içinde neler yazmış vs. video çok uzundu. 42 dakikaydı galiba. Defterler hakkında da çok detay verince sıkıldım ve kapattım. Eğer defterlerin içeriğinden kısa kısa bahsedip geçseymiş, tadından yenmez bir video olacakmış.

defterlere notlar almak
foto kaynak: unsplash.com

SOSYAL MEDYANIN ATASI OLARAK BLOG…

     Mesela bir defterde izlediği diziler hakkında yorumlarını yazmış. “Tıpkı bir bloğa yazarmış gibi yazmışım” dedi. Sosyal medyanın atası blog. Bu bahsettiğim YouTuber kız arkadaşımız da blog dünyasından geçmiş. Kendi bloğu olmuş, kız arkadaşlarıyla ortak blogları olmuş.

BENİM DEFTERLERİM NELER?

     O videoyu izlerken ben de kendi defterlerimi düşündüm. Benim günlük olarak tuttuğum defterlerim var. Okuduğum kitapları yazdığım bir not defterim var. Ama ona bayadır not almıyordum. Bir ara kaybetmiştim onu. Şimdi yeniden buldum. Yeni bitirdiğim bir kitabı da yine not ettim. Başka defterim yok.

BONUS YAZI: Kompozisyon dersi edebiyat parçalamak mı demek?

     Ama o videoda defterleri görünce öyle üst üste, “Keşke her şeyi not etseydim öyle. Ayrı ayrı defterlerim olsaydı” dedim. İzlediğim filmler için bir defter. Beğendiğim sözler için bir defter vb. defterler üzerine daha yazarım da sizi sıkmayayım şimdi.

GEL DE, “KEŞKE WORDPRESS’LE DEVAM ETSEYDİM” DEME…

     YouTube’da, seoya uygun makale yazımı hakkında bir video izledim. Adam baştan aşağıya bir seoya uygun nasıl yazılırı anlattı. Kendisi WordPress kullanıyordu. Yazı panelini açtı. Başlıkları nasıl attığını, kaç kelime yazdığını, anahtar kelimeleri nasıl kullandığını teker teker hepsini anlattı. Bunları yaparken kendisine bir eklenti yardım ediyordu. Yoast seo eklentisi. Bu eklenti WorPress’e özel. Bu eklenti sana en baştan kaç kelime yazman gerektiğini söylüyor.

BONUS YAZI: Google, Blogger’ı neden önemsemiyor?

     Kurduğun cümlelerin anlam bakımından eksikliği var mı, kontrol ediyor. Uzun cümle kurduğunda ve noktalama işaretlerine dikkat etmediğinde seni uyarıyor. Yazı yazarken, akıl hocan gibi resmen. Bizim, Blogger’da niye böyle eklentiler yok ki? İşte bunları görünce, “Keşke zamanında WordPress üzerinden mi devam etseydim?” diye düşünmedim değil.

16 Mart 2021 Salı

Cumartesi günleri sokaklara çıkmaya devam...

     “Yasaklarla ilgili açıklama yapıldı mı?” dedim babama.  Kanal D’nin haberlerini izliyormuş o sırada, “Kanal D’de bir şey denmedi” dedi. “Baba onlar yayınlamaz. Sen Ntv’yi aç” dedim. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonuna gelmişti biz açtığımızda. Yasaklar aynı şekilde devam edecekmiş. Ve süreci gözlemlemeye devam edeceklerini söyledi. Neyse ki cumartesi günü dışarı çıkma imkanı var şimdilik. Hafta içi çalışıyorum çünkü.

sokağa çıkma yasağı
foto kaynak: unsplash.com


YÜRÜYÜŞÜ BENZİYOR GİBİ…

     Maraşlı’yı izledik Atv’de. İzlediğim birkaç diziden biri. Bizimkiler, Maraşlı’nın yürüyüşü hakkında birkaç şey söylediler. Sağ kol devamlı sabit, sol kol ise hareketli şekilde yürüyordu Maraşlı o sahnede. Bu yürüyüş tarzının aynı Putin’e benzediğini söylediler. O sahne özelinde hakikaten de benziyordu. Aslında ben de daha önce yürüyüşünü birine benzetmiştim ama kim olduğunu çıkaramamıştım bak. Demek ki Putin’miş o benzettiğim kişi.

BONUS YAZI: Benim için kişisel blog ne demek?

ÖLECEKLER YAKINLARINI MI GÖRÜRLER?

     Mahur vurulmuştu ve kan kaybediyordu. Tam o sırada ölmüş annesini gördü yanında. Ölümüne az kalan insanların genelde sevdiklerini gördükleri söylenir. Ben yaşamadım ama bu olayları yaşamış olanlardan dinledim. Bir de ölüme yakın insanlar üşüme hissederler. Mahur da, “Anne üşüyorum. Yoksa ben ölecek miyim?” dedi. Beynimize kodlanmış demek ki. Üşümek eşittir ölüm gibi olmuş.

SIKICI GELDİ BİRAZ…

     Maraşlı bittikten sonra kanal D’de Pek Yakında filmini gördüm televizyonu zaplarken. Anlattığı hikaye güzel ama biraz sıkıcı gibi sanki. İnsan hemen filme giremiyor gibi. Ya da filmde bir şey yok. Benim ruh halimden kaynaklanıyor. Daha önce izledim aslında. Yine denk gelince izlemek istedim. Beş on dakika izleyip kapattım sonra. Cem Yılmaz gerçekten bir sinema sevdalısı filmde oynadığı karakter Zafer gibi. Pek Yakında tarzı daha güzel işler yapacaktır gelecekte.

BONUS YAZI: Bazen hayatı çözdüğümü sanıyorum…

AŞILAMADAN ŞİMDİLİK KALDIRILAN AŞI…

     AstraZeneca aşıları patlamış. Yan etki yaptığı ortaya çıkmış. Ve bazı ülkeler patır patır bu aşımının kullanımını durdurmuşlar. Yetişkinlerde kanın pıhtılaşmasına neden oluyormuşn. Bu nedenle aşıyı durdurma kararı alınmış. Ama Dünya Sağlık Örgütü böyle bir şey olmadığını açıklamış. Tekrar bu aşıya dönülecek mi? Yoksa tamamen aşılamadan çıkarılacak mı belli değil. Beklemedeyiz.

 

14 Mart 2021 Pazar

Dolma kalem ihtiyacından niş bloğa uzanan bir yazı...

     Bir tane blogger anlatıyor. Dolma kalem almak istemiş. Ve internette dolma kalem üzerine araştırma yapmış. Ama önüne çıkan yazılar, hep İngilizce kaynakların Türkçe çevirileriymiş.

DOLMA KALEM BLOĞU…

     Sonra bir bloğa rastlamış. Bu blogda sadece dolma kalem üzerine yazıyorlarmış ekip olarak. Dolma kalemleri alıyorlar, kullanıyorlar ve daha sonra da tecrübelerini yazıyorlarmış. Bu şekilde yazıları çeşitlenmiş. En iyi dolma kalem markasından tutunda, kalem dünyasıyla ilgili her şeyi yazıyorlarmış.

niş blog yazmak
foto kaynak: unsplash.com


DOLMA KALEMDEN ANLIYORSUNUZ…

     Bizim blogger arkadaşımızın kaldığı kent olan Kocaeli’de istediği dolma kalemi bulamamış. İstanbul’a gittiği bir dönemde bir kırtasiyeye istediği dolma kalem markasını söylemiş. Adam şaşırmış, “Dolma kalemden anlıyorsunuz galiba” demiş. Çünkü istediği dolma kalem, en kaliteli olan dolma kalemlerdenmiş.

BONUS YAZI: Yılmaz Erdoğan yazmaya nasıl başlamış?

DOLMA KALEMLER ÜZERİENE YAZMAYA BAŞLAMIŞ…

     Yani bu dünyadan haberi olmayanların ilk etapta isteyebilecekleri bir marka değilmiş. Bizim blogger arkadaşımız sevinmiş bu duruma. Çünkü hayatında daha ilk defa dolma kalem alacakmış. Ve daha bu aşamada dolma kalemlerden çok iyi anlayan biri olarak görünmek çok hoşuna gitmiş. O günden sonra kendi bloğunda da dolma kalemler ile ilgili yazılar yazmaya başlamış.

BU BLOGGER: HASAN TANDOĞAN…

     Kendisi bir bilgisayar öğretmeni. Ve aynı zamanda da bir blog sevdalısı. Esli bloggerlardan. Hasan Tandoğan. Eğer Google’a Hasan Tandoğan blog yazıp aratırsanız karşınıza çıkacaktır.

     Peki kendisinden nasıl haberim oldu? Bir başka blogcu Evren Soyuçok ile YouTube üzerinden yaptıkları, blog okuryazarlığı nasıl arttırılır başlıklı sohbetlerinden. Yine YouTube üzerinden bu yayına ulaşabilirsiniz.

NİŞ BLOĞUN ÖNEMİ…

     Hani niş blog neden önemli deniyor ya. İşte bu yüzden. Niş blog sayesinde başkalarına yardımcı olma fırsatınız daha çok. Ve aynı zamanda reklamlardan gelir etme şansınız da artıyor böylece.

BONUS YAZI: Niş blog olsam hangi konularda yazabilirim?

DENEYİMLERİNİZİ BLOĞUNUZDA YAZIN…

     Dolma kalem üzerine blog sayesinde Hasan, en kaliteli kalemi aldı ve dolma kalem dünyasına giriş yaptı. Öteki türlü, eğer o blogla karşılaşmamış olsaydı, deneme yanılma yöntemiyle kendi kendine öğrenmek durumunda kalacaktı. İşte deneyimler bu kadar önemli. Eğer siz de bir şey deneyimlediyseniz bunu muhakkak blogda yazın. Yazın ki, sizin gibi sorun yaşayan ve çözüm arayan insanlara faydanız olsun.

ÖRNEK BİR DENEYİM YAZIM: A101’den telefon alınır mı?

     Hem o yazının okunma oranları normal yazılarınızdan çok daha fazla olacaktır hem de insanlara faydalı olmanın mutluluğunu yaşayacaksınız.

11 Mart 2021 Perşembe

İyi yazabilmiş miyim tedirginliği...

     “Bir yazar adayı şu şekilde mi yazmalı yoksa bu şekilde mi yazmalı?” sorusunu bir türlü cevaplayamadım. Kısa yazıyorum, “Böyle yazı mı olur?” diyorum. Biraz uzun yazsam, “Uzun yazı okunacak bir devir değil bu devir” diyorum. Şu yazma konusunda içim bir türlü rahat etmiyor.

BONUS YAZI: Okunması gereken kişisel blog yazıları...


yazar gibi yazmak
foto kaynak: unsplash.com


ÇOK MERAKSIZIM ÇOK…

     Google, yine birini Doodle yapmış. Bir tane adam. Tanımam etmem. Ama hiç merak edip de Doodle’ın üstüne tıklamadım. Peki niye bu kadar meraksızım. Üstüne tıklasam, hemen kim olduğunu öğreneceğim. Bu kadar meraksız olmak bir problem mi?

HERKES İLLA YAZMALI MI?

     Bazıları hakaret yazıyor, bazıları küfür ediyor. Gerçekten herkesin yazması gerekli mi? İlla duygularını ifade etmesi gerekli mi? Sosyal medyanın bize büyük bir özgürlük alanı sağladığını düşünmekle hata mı ediyoruz?

İŞİ BIRAKMAK MI ÇÖZÜM?

     Bir tane İnstagram paylaşımında okumuştum, “İşi bıraktım. Göz altı morluklarım düzeldi. Kendime geldim. Meğer sorun çalışmammış” diye. Acaba ben de çalışmayı bıraksam böyle kendime gelir miyim? Yoksa bu paylaşım koca bir yalan mı?

BONUS YAZI: Sevdiği işte çalışanlar da mutsuz olurlar mı?

MUTANT HAYATLARIMIZ…

     Mutant kelimesini hep filmlerde duyardık. Ama gün gelecek, ta evimizin içine kadar girebileceğini nereden bilebilirdik ki? Şimdi haberlerde mutant virüsün nerelerde gözüktüğüne dair bilgiler var hep.

YOKSULLUK ÇOK ZOR ÇOK…

     Bu ara, Şeker Portakalı’nı yeniden okumaya başladım. Ahh Zeze ahh. Yoksulluk ne zor be. Hele anne ve baba olarak çocuklarının istediği şeyleri alamamak. Kahreder insanı. Ben okurken bile o kadar canım sıkılıyor ki. Gerçek hayatta bunları yaşayan anne ve babaları düşünemiyorum bile.

HALA ÖYLE Mİ?

     Her zaman aile yapımızla övünür dururuz. “Biz Avrupa gibi değiliz. Biz de aileye çok önem verilir. Yaşlılara saygı gösterilir” falan gibisinden konuşuruz. Belki eskiden öyleydi. Şimdi de öyle mi peki? Biraz gerçekçi olma zamanı gelmedi mi?

ÖNERDİĞİ KİTAPLARI DA SEVECEĞİM DİYE BİR KURAL YOK Kİ…

     Sevdiğim bir yazarın kitap önerilerini görüyorum mesela. Ama önerdiği kitaplardan okuyup, beğenmediklerim olduğunu görünce, hayal kırıklığına uğruyorum. Yazarı seviyorum diye illa onun önerdiği her şeyi de sevecekmişim gibi bir durum oluyor. Önerdiği her şeyin, okuduğum kitapları gibi çok güzel olmasını bekliyorum.

    

 

10 Mart 2021 Çarşamba

"Hayır"ım küçük olabilir ama öz güvenim büyük oluyor...

     Hayır deyince güçleniyorum sanki. Hayır deyince cesaretleniyorum sanki. Bu hayırları büyük büyük şeylere verilen hayırlar olarak düşünmeyin sakın. Küçücük hayırlar bile çok motive ediyor insanı. Mesela çayı azaltmakla ilgili bir karar aldım. “Çay içecek misin?” sorusuna hayır dediğimde de kendimde bir mutluluk hissediyorum. “Evet, hayır dedim. İrademe hakim oldum” diyorum.

BONUS YAZI: Kendimize hayır diyebiliyor muyuz?


hayır demek
foto kaynak: unsplash.com


SOSYAL MEDYA HAKARETLERİNE, HINCAL ULUÇ TAKTİĞİ…

     Bir tane YouTuber, kendisi hakkında Ekşi Sözlük’te yazılmış olan hakaret içerikli yorumlardan bahsediyordu. Ve bazıları hakkında da dava açacağını söylüyordu. Bu gibi durumlarda aklıma her zaman Hıncal Uluç gelir. “Benim hiçbir sosyal medya hesabım yok. Ve orada yazılanlar zerre umurumda değil. Ben yazılarımı onlara göre değil, kendi istediğime göre yazarım” der. Bunu yapmak ne kadar mümkün bilmiyorum ama Hıncal Uluç’un bu düşünüş tarzına hayranım.

TABLO SATIŞLARINI BİLE PİS İŞLERE KARIŞTIRMIŞLAR…

     Tablolar bilmem kaç milyon dolarlara satılıyor ya. İşte bunları alanların bazıları sanatı çok sevdikleri için almıyorlarmış o tabloları. Kara para aklamak için bir paravan olarak kullanıyorlarmış bunu. Şu dünyada hiçbir şey göründüğü gibi değil. Az biraz deşince olayların arkasından neler çıkıyor bunun gibi.

OKUL ARKADAŞIYMIŞLAR…

     Rasim Öztekin, dün hayatını kaybetmişti. Yarın da cenazesi var. Fatih Altaylı’nın yazısında okudum. Meğerse okuldan arkadaşmışlar. Hem de aynı sınıftalarmış. “İyin insanların da, kimselerin sırtına basmadan bir yerlere geleceğinin örneğidir Rasim” demiş Fatih Altaylı.

SEYİRCİYE GEÇEN AĞLAMA…

     Hekimoğlu’nda, Zeynep karakterinin ağlama sahneleri çok gerçekçi. Hatta şunu söyleyebilirim: Gerçek hayattaki ağlamasını izliyoruz biz dizide. Eminim gerçek hayatında da dizideki gibi ağlıyordur. Bazılarının ağlaması hiç gerçekçi olmuyor. Bunu izlerken anlıyorsunuz. Zorlama bir ağlama olduğu hissine kapılıyorsunuz. Ama Zeynep karakterini oynayan Damla Colbay’da asla böyle bir şey hissetmiyorsunuz.

PEKİ ŞİMDİ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

     Pandemide bir yılı geride bıraktık. İlk başladığı zamanlar üzerine çok konuşuldu. Çok komplo teorileri dile getirildi. Olayın sıcaklığına verebiliriz bunları. Peki ya şimdi? Bir yılın ardından düşüncelerimiz netleşmiş midir? Sizce komplo teorilerine hak vermeli miyiz? Sizce bu işin içinde bir oyun dönüyor mu? Yoksa, “Alakası yok” mu diyorsunuz?

BONUS YAZI: Koronavirüsten korunmak için elimi, yüzüme götürmeme mücadelem…

7 Mart 2021 Pazar

Pandemi, kelle paçaya yaradı...

     Haberleri izlerken kelle paça ile ilgili bir haber çıktı. Annem ve babam da, “Şu pandemi döneminde ne meşhur oldu şu kelle paça” dedi.  En çok tüketilen çorbalar arasındaymış kelle paça. Ben hiç denemedim bugüne kadar inanır mısınız? Denemeyi de düşünmüyorum. Benim için çorba, ezo gelin ve mercimektir. Bir de kemik suyuna çorba çok meşhur oldu. Bazı çorbalara tadını veren kemik suyuymuş.


pandemi dönemi kelle paça
foto kaynak: unsplash.com


KELLE PAÇA DEYİNCE…

     Hatta bir, paket çorba firmasının reklamını gördüm. Kemik suyuna çorbalar diye seri yapmış. Kelle paça ve kemik suyuna çorba deyince kim geldi aklınıza bu arada. Buldunuz mu? Evet, o. Canan Karatay. Bu çorba isimlerini duyunca kafamda hemen o beliriyor.

BONUS YAZI: Elmanın kurtlu olanı makbulmüş meğer…

 UZUN SAÇ HEVESİM NASIL SON BULDU? 

     İnsanın saçlarını kestirdiğinde duyduğu o hafiflik hissi ne güzel. O yüzden ben kısa saçı her zaman daha çok sevmişimdir. Bir ara saçlarımı büyütme hevesim olmuştu. Bundan yıllar yıllar önceydi. O zamanlar Bilecik’teydik. İşte tam o sıra ben de panik atak baş gösterdi. Ve saç uzatma da yalan oldu. Şimdi saçları uzun erkekleri görünce, “Abi bunlarla nasıl baş ediyorlar? Hiç mi bunaltmıyor onları?” diye sormadan geçemiyorum.

İLLA KAHVE MAKİNESİ Mİ ALAYIM?

     Bir çay kaşığı kahve, iki çay kaşığı da kahve beyazlatıcısı koyuyorum bardağa. Ve sonra da sıcak su ekliyorum. Yine de biraz acımsı oluyor kahvem. Beyazlatıcıyı çok koysam da olmuyor. İstediğim kahve tadını alamıyorum. Benim için kahve demek, mocha demek. Bu tarz kahve bana göre değil demek ki. İlla eve kahve makinesi mi alayım yani? Pakette mocha aldım. Ama yerini tutmuyor gerçeğinin. Bunun dışında bir niyetim daha var. Kahve dükkanına gidip, ne kadar farklı kahve çeşidi varsa denemek. Tam da Düzce’ye Starbucks açılmışken güzel fikir olmaz mı?

BONUS YAZI: Kahve ile olan imtihanım…

ÇOK KİTAP OKUMAKTAN, KAHVE MAKİNESİ ALMAYA…

     Kahve makinesi demişken. Takip ettiğim YouTuberlardan biri, kendini çok kitap okumaya kaptırınca kahve makinesi almış evine. Ona göre kitap okurken kahvesiz olmazmış. Hep aynı kahveyi içmek de olmuyor tabi. Farklı kahve çeşitlerini denemeye başlamış. “Şunu deneyim, bunu deneyim” derken, en sonunda bir kahve makinesi almış evine. İyi bir kahve içmek için, kahve makinesi şart galiba.

               

    

6 Mart 2021 Cumartesi

İlk yasaksız cumartesi, son cumartesi olabilir...

     Bugün ki milletin sokağa akınından sonra kanal D, “Bu son cumartesi olmasın” diye başlık atmış. Bence harika bir başlık olmuş. Durum gerçekten de onu gösteriyor. Eğer vaka sayıları, sokağa hurra çıkışlara paralel gelirse önümüzdeki cumartesi sokaklar yine bize hayal olabilir.

BONUS YAZI: Korona maskelerini virüsten çok önce de kullanıyordum

korona kısıtlamaları
foto kaynak: unsplash.com


GÜZEL BİR UYKU İÇİN YAPMAMAN GEREKEN ŞEYLERİ YAPIYORMUŞUM…      

     Uyku üzerine binlerce yazı yazılıyor, videolar çekiliyor. Ve bundan sonra da yazılar/videolar devam edecek. Hala bunca yazıya ve videoya konu olmasının nedeni: Ya bu yöntemler gerçekten işe yaramıyor ya da millet okuyup geçiyor benim gibi. Neden okuyup geçiyorum peki?

     Bugün izlediğim bir YouTube videosu üzerinden örnek vereyim. Videoda diyor ki, en verimli uyku 23:00 ile 02:00 arası olan uykuymuş. Ben o saatte asla yatamam. Yatağa girince yarım saat de oraya buraya dönme de. Oldu mu sana yatağa girmen gereken saat 22:30. Şimdi gel de bunu uygula.

     Videoda önemli bir şey daha söyledi konuşmacı. Bir uyku düzeni tutturduysak bunu Pazar günü bozmamalıymışız. Şöyle ki: Diyelim her sabah 08:00’de kalkıyorsun. Pazar günü diye, “10:00 kadar yatarım ben aga” demeyip yine aynı saatte kalkmamız gerekiyormuş. Bunu da yapıyorum ben. Pazar günleri 10:00’dan aşağı kalkmam. Şimdilik bunları düşüneceğim. Uygulama belki sonra. Kendimi hazır hissettiğimde.

BONUS YAZI: Uyumak için koyun saymayı denemedim hiç

BÖYLE KORONA TESTİ OLUR MU?

     Çin, anüsten yani popodan korona testinden vazgeçmiyormuş. Oradan yapılan testlerin sonuçları daha kesinmiş. Çünkü virüs orada yoğun miktarda bulunuyormuş. Bizim ülkede olacak, kan çıkar kan. Zaten millet yan baktın diye birbirini silahlarla tarıyor. Öyle bir şeyi düşünemiyorum bile.

ŞARKI SÖYLEREK KORONA TESTİ…

     Çeşit çeşit koronavirüs testleri ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de Holandalı bir mucitten gelmiş. Peter van Wees denen mucit, çığlık attırarak insanların pozitif ve negatif olduklarını tespit eden bir mekanizma yapmış. Telefon kulübesi gibi bir yere girip, çığlık atıyorsun ya da şarkı söylüyorsun. Ağızdan çıkan parçacıklardan da testin yapılıyor bu kadar. Siz hangi şarkıyı söylerdiniz peki?

YORUM YAPMAM DA OKUMAM DA…

     Bunca zamandır YouTube videoları izliyorum. Ama birine olsun yorum yapmışlığım yoktur. Bununla da kalmayıp ayrıca yapılan yorumları da okuma zahmeti göstermem. Hepsi bilinen, sıradan yorumlar. Bana değer katacak bir şey olduğuna inanmıyorum o yorumlarda.

5 Mart 2021 Cuma

Medium'da yazı okumak için 5 dolar verir miyim?

     Medium’da bazı yazıları okumak için üye olmanız gerekiyormuş artık. Hem de 5 dolarmış üyelik. Ben ölsem vermem bu parayı. Yine de büyük konuşmayayım da. Bu hayatta insanın başına her iş geliyor çünkü. Ben de parasız olanlarını okurum. Gerçi Medium’da eskisi kadar vakit geçirmiyorum artık. Fazla kelime olsun diye yazıları uzatıyorlar da uzatıyorlar.

BONUS YAZI: Blogger yerine Medium’da mı yazsam?


Blog Medium
foto kaynak: unsplash.com


DÜNYANIN EN SOĞUK YERİ…

     Ruhi Çenet ve kardeşi Sümeyra Çenet, dünyanın en soğuk yerine gitmişler. Gittikleri yer, Rusya’ya bağlı özerk bir yer olan Yakutistan’ın başkenti Yakutsk. Her ikisinin kanallarındaki videoları da izledim. Çok ilgimi çekti. Enteresan bir yer gerçekten. -71 derece rekor soğuk olmuş. Bu kadar soğuğa rağmen yine de 300 bin insan yaşıyormuş. Hayret ettim.

     Ruhi, biraz daha dışarda kalsaydı kulağı donacaktı. Sümeyra’nın ise neredeyse parmakları gidiyordu. Çoğu kişinin de ilgisini çekmiş video zaten. 9 milyondan fazla kişi izlemiş Ruhi’nin videosunu. Bu tip videoları çok iyi çekiyor gerçekten Ruhi. Videolara koydukları müzik de çok güzel olmuş. Gizem katmış. Sanki dünyadan bir yer değil de uzayda bir yeri izliyormuşum hissine kapıldım.

BONUS YAZI: Ruhi Çenet’in YouTuber olma yolunda yaşadığı zorluklar…

KAFELERİN AÇILMASI SEVİNCİ…

     Bir tane köşe yazarını okudum. Kafelerin açıldığı ve kendisinin kafeye gittiği günü yazmış. Kıyafetlerini giymiş, saçını taramış, makyajını yapmış ve kafenin yolunu tutmuş. İçinde bir heyecan ile gitmiş. Sanki bayram sabahları gibi. Bir çocuk heyecanıyla. Ama gerçekten öyle. Ben daha gitmedim ama bende bile bir sevinç oldu.

YASAK BÖYLE OLUR İŞTE…

     Bu Pazar günü Aksaray’da, bakkal ve manavalar da kapalı olacakmış. Yani kimse ekmek almayı bahane edip dışarıya çıkamayacak. Çok yüksek riskli illerden biri olan Aksaray’da böyle bir çözüm bulmuşlar. Yani kimse o gün başını kapıdan dışarı çıkaramayacak. Herkes evde olacak. Bööyle olacak kısıtlama dediğin. Yoksa millet bilmem ekmeği, yok şunu yok bunu bahane edip çıkıyor dışarı. Bakalım o günden sonra tepkiler nasıl olacak?

SERBEST BIRAKMAYIN ARTIK…

     Adli kontrol şartıyla serbest. Millet ne yaparsa yapsın sonuç hep bu. Yani, yapanın yanına yaptığı kar kalıyor demek. Neredeyse adam öldürse bile adli kontrol şartıyla serbest bırakacaklar. Bu nasıl serbestliktir? Yapmayın, etmeyin ne olur. Önünüze geleni salmayın.

 

3 Mart 2021 Çarşamba

Vaka sayısı umrumuz da mı?

     Vaka sayısı yine on bin rakamının üzerine çıkmış. Bir şey söyleyeyim mi size: İnanın, kimsenin umurunda değil. Kafeler ve restoranlar yeniden açılmanın sevinci içinde. Biz müşteriler ise çay, kahve içip, sohbet etme peşindeyiz. “Açın, açın. Bir daha da kapatmayın” psikolojisi hakim çoğumuza.


vaka sayısı
foto kaynak: unsplash.com


BEN BENZETEMEDİM…

     Amazon, mobil uygulamasındaki logosunu değiştirmiş. Yeni logoyu Hitler’e benzetenler olmuş. İlk gördüğümde de, daha sonra dikkatli bir şekilde baktığımda da, hiç de Hitler’e benzetemedim.

AZ TWİTTER, RAHAT KAFA…

     Twitter’ı eskisi kadar kadar faal kullanmıyorum. Oradaki nefret dilinden uzağım yani. Kafam o kadar rahatladı ki. Bizimkiler haberleri izlemese, belki açıp haber bile izlemeyeceğim. O aşamaya geldim artık. Sosyal medyanın bizi zehirlediğine dair söylenenlere hak veresim geliyor böyle oldukça.

BONUS YAZI: Blog yazmak, Twitter kullanmak gibi…

SIKI TAKİP ETTİĞİNİZ BLOGLAR…

     “Acaba bugün ne yazmış?” diye merak ettiğiniz blog veya bloglar var mı? Ama kendinize gerçekçi olun. Kaç blog var böyle hayatınızda? “O bloğu okumadan geçmem” dediğiniz. Takip ettiğiniz bloglar sorulduğunda, ilk aklınıza gelen. İlla yoruma yazmanız gerekmiyor. Kendi kendinize cevap verseniz de yeter.

BONUS YAZI: Hayata dair yazılar yazan kişisel blogları daha çok seviyorum…

TAMAMEN SİLMEK Mİ?

     Bazıları sosyal medya uygulamalarını tamamen telefonlarından kaldırıyorlarmış. Ben bu zamana kadar böyle bir çılgınlık yapmadım. Ya siz? Sosyal medyayı az kullanmaya çalışıyorum. Benim için daha az kullanmak, şöyle bir girip bakmak. Hani, “Bir arkadaşa bakıp, çıkacaktım” gibisinden. Yoksa birden bıçak gibi kesemiyorum. Kaldırıp atamıyorum uygulamaları.

KISA KISA…

     Şu yazıda kaç taneye konuya değindim. Aslında zorlasam birkaç tanesiyle yazıyı bitirebilirdim. Ama bu akşam kısa kısa yazmak geldi içimden.

AMATÖRCE YAZMANIN RAHATLIĞI…

     Bloğun güzel yanlarından biri de kafana göre yazman. Bir an, çok okunan bir yazar olduğumu düşündüm de. Her şeye dikkat etmen lazım. Mesela herhangi bir marka ya da ürün hakkında bir espri yapsan, hemen yanlış yerlere çekilebilir. O firmanın reklamını yaptığınız söylenebilir falan.

MÜKEMMELİYETÇİ MİYİM?

     Bazen an geliyor, yazıya nasıl giriş yapacağımı bilemiyorum. Bazen de yazıyı nerede sonlandırmam gerektiği konusunda şüpheye düşüyorum. Daha sonra da, “Senden yazar da olmaz. Daha yazıyı nerede bitireceğini bilemiyorsun” diyorum. Kendi kendimi ezikleyip duruyorum. Galiba bende mükemmeliyetçilik var.