Powered By Blogger

26 Nisan 2015 Pazar

Umutsuzluk rüzgarı...

     Bugün 26 Nisan. Hala sobalar yanıyor. Bazen kış ayindaymisiz gibi soğuk oluyor.
     En ilginci ise; Dün Kars'a, Bolu'ya hatta bizim buraya (Düzce) kar yağdı. Sag olsun bizim arkadaslar hemen Face'de paylasiyorlar.
      Fox haberde duydum. Türkiye iklim degistiriyormus. Tropik iklime geciyormusuz. Yani yilin yarısı yaz, yarisi kış olacakmis. Yani dört mevsim yalan oluyor.
      Millet dört gözle sicaklarin baslamasini bekliyor. Ama bu yağan kar, "Bu kis gitmeyecek herhalde" yakinmalarina neden oldu.
      Hatta bu kis bitmez hestegi, twitter Türkiye listesine girdi. O kadar yani. Herkeste bir umutsuzluk rüzgarı hakim.
     Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com
     


19 Nisan 2015 Pazar

Silahlara Veda kitabini okuyacaklara ve okumuslara...

       Silahlara Veda savaş romani mi, aşk romani mi ben anlamadim.
       Kitabi iki bölüme ayirabiliriz. Birincisi; savaş dönemi. Ikincisi; aşk dönemi.
       Savaş dönemi yarım kalmış. Ama aşk donemi tamamlanıyor romanin sonunda.
       Kitap savaş dönemi ile başlıyor. Sonra Subay Tenente hayatinin aşkı Catherine ile tanışıyor. Ve aşk donemi başlıyor. Sonra tekrar savaş donemine geçiyoruz. Ondan sonra da aşk dönemi alıp yürüyor. Ve kitap aşk dönemi ile bitiyor.
       Ilk bastaki savaş döneminden pek etkilendigimi soyleyemem.
       Tenente ile Catherine hemen tanisip nasıl aşık oldular bende soru işareti. Bu soru isaretinin sebebi ilk görüşte aşka inanmamam da olabilir.
       Savaş doneminin ikinci bölümünde, Subay Tenente ve askerlerinin dusmanlardan kaçışı, akıcı ve heyecan vericiydi.
       Son bölümde, yani aşk bölümünde, sevgililerin savaştan kacislari da heyecan doluydu.
       Kitabin adinin Silahlara Veda olmasina bakmayın. Kitap sanki bir aşk romaniymis gibi bitiyor. Acı dolu bir sonu var. Bazı Türk filmlerindeki gibi.
       Kitapta dikkatimi çeken başka bir konu da. Her firsat buldukları anda içki icmeleri. Ben bu durumu, bizdeki çay icmeye benzettim.
       Okuduğum bu kitap, Ernest Hemingway'in okuduğum ilk kitabiydi. "Artık bende bir Hemingway'ci oldum" diyemem. Kitaba notum (tabi benim kriterlerime gore) 5 üzerinden 3.
       "Bu kitap, Hemingway'in diğer kitaplarini okumam için bende büyük bir istah kabartti" desem yalan olur. Ama tabi ki, yine de okuyacağım o ayrı. Ama bana yaşattığı duygulari da paylasmam lazimdi.
       Ilk baslarda çok sıkıldım. Hatta bir ara kitabi birakmayi bile düşündüm. Öyle anlarda, "Oglum bu kitap klasik olmuş bir kitap. Tamam sıkıldın. Biraz daha sabret. Elbet bir yerinden yakalayacak seni" dedim kendime.
       Bunca laftan sonra işin özüne gelirsek. Bu kitabi, aşk romani sevenler rahatlikla okuyabilirler. Ama ilk başlarda sıkılmayi göze alacaklar.
       Bu kitabi sevecek olan bir diğer grup da, kaçış hikayelerini seve2nler olacaklardir.

Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com


9 Nisan 2015 Perşembe

Siradanlasan adam öldürmek...

     Öldürmek, çok basite indirgendi. Her akşam dizilerde birileri ölüyor. Ve her akşam biz de bu oldurmeleri izliyoruz. Ne oluyor peki? Öldürmek siradanlasiyor.
      Bu işte Kurtlar Vadisi'nin payı büyük. Şimdiye kadar on binler öldürüldü o dizide.
      Ortaya yeni bir insan profili çıkıyor. Farkında mısınız? Öldürerek yaşayan insan. Durmadan insan öldüren, ama hiç bir şey olmamış gibi hayatlarina devam eden insanlar.
      Dizilerde öldürme isi bu kadar legallesmisken. Gerçek hayatta önüne gelenin birbirini oldurmesi cok mu acayip.
   

Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com