hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gazete ve park...

Gazeteyi kolumun altına koyup büfeden dışarı çıktım. Kolunun altında gazeteyle fotoğrafları çekilmiş yazarlar geldi aklıma. Karşıdan onlar gibi görünüyor olmak hoşuma gitti. İnsanlar bir yerlere gidiyorlardı. Kimi yaşlılar parkta oturmuş dinleniyor, kimi gençler kocaman kulaklıkları kulaklarında önümden geçiyorlardı. 

Park biraz olsun büyüktü. Boş bulduğum bir yere oturdum. Her zaman boş olan oturma yerleri tercihimdir. Aldığım gazeteyi açtım. Ama gazeteyi böyle okumaya çalışmak zor oluyordu. Kolum yoruldu. En iyisi evde rahat rahat okumaktı. 

Saate baktım. Otobüse 10 dakika vardı. Yavaş yavaş, sağa sola baka baka gidersem on dakikaya kadar otobüs durağında olurum diye düşündüm. Gerçekten de öyle oldu. Durağa geleli birkaç dakika olmuşken otobüs geldi ve bindim. Artık eve gidiyordum.

Hayat hikayedir...


     Bu akşam İnstagram’da dolaşırken denk geldim bu söze. Güzel sözler ve bilgiler paylaşan, 1soru.1cevap hesabında. Sözün sahibi: Martin Heidegger. Kendisini tanımıyordum. Hemen Google’dan araştırdım kim diye. Alman filozofmuş. Hayat hikayedir. Bu ne güzel bir sözdür ya. Bu sözü okuduktan sonra, “Tamam. Artık hayata bu açıdan bakmam lazım” dedim. Siz hiç hayatınızı bir hikaye olarak gördünüz mü? Ciddi ciddi bir hikaye gibi yaşadınız mı hayatınızı?

hayat hikayedir

      Hayatın gerçekliğinden sıyrılıp bir hikaye kitabındaki kahramanın yerine koyamam kendimi. Aslında o kadar çok isterdim ki böyle düşünebilmeyi. Ama biliyorum kendimi. Birkaç saat böyle davranır sonra pes ederim. Aldığım bu tip benzer kararların hep sonu hüsran oldu çünkü. Belki hayatımı bir hikaye olarak göremeyeceğim. Ama bir anlık da olsa öyle yaşadığımı hayal edip mutlu oldum.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/art-blur-bright-candlelight-289756/

Hikayeci misin yoksa romancı mı?

     Yazarların roman nedir ya da hikaye nedir sorularına verdikleri cevaplar daha anlaşılır değil mi? Sözlükteki tanımlamalar bana soğuk geliyor. Hemen bir örnek vermek isterim. Okuduğum bir yazıda roman ve hikaye şöyle tanımlanıyordu: “Hikaye, bir evin bir kapısından girip, diğer kapısından çıkmak gibidir. Roman ise eve girip, evdeki tüm eşyaları inceleyip, öyle evden çıkmak demektir”. Yani roman ayrıntı demektir. Burada çok güzel bir şekilde ifade edilmiş. Roman, tasvir etme sanatının zirve noktasıdır. İki karakter, bir odada konuşacaklar diyelim. Yazar başlar odayı anlatmaya. Bize tam olarak ambiyansı aktarmalı ki. Yapılacak olan diyalog bir anlam üzerine inşa edilsin. Odanın büyüklüğü, eşyalar, resimler vs.
hikaye ile romanın karşılaştırılması

                                                              HOPP HİKAYE BİTMİŞ
     Hikaye ise tam tersidir. İşin özünü bir çırpıda verme peşindedir okuyucuya. Aslında benim hikayeyi daha çok sevmem lazım ama romanı daha çok seviyorum. Çünkü benim sabırsız bir kişiliğim var. Hemen her şey olup bitsin isterim. Bu yüzden ilk bakışta hikaye yanlısı bir tutum sergilemem beklenir. Ama ben romancıyım. Kitapta hemen her şey olup bitsin istemiyorum. Tam hikayeye ısınıyorum. Bakıyorum hikaye bitmiş. Bu ciddi derecede moralimi bozuyor. Daha karakterleri tam kafamda oturtamamışım. Hopp hikaye bitmiş. O yüzden bana gelecekseniz romanlarla gelin. Hikayeyi dışladığım yok. “Bir daha yüzüne bakmam” gibi takıntılı bir bakış açım da yok.  Ama tercihim romandır.
                                                               BEN ROMANCIYIM
     Romancı olduğum için kütüphanede kitaplara göz gezdirirken karşıma hikaye çıkarsa durmam, devam ederim. Ha, bir kere bir hikaye kitabı gördüm. Durdum bak. Bir işim vardı. Bir saat sonraydı. O bir saati doldurmak için tercihimi hikayeden yana kullanmıştım. Kitap Murathan Mungan’ındı. İşte böyle bir durumda okumuştum en son hikayeyi. Bu yazıyla beraber kim hikayeci, kim romancı ortaya çıksın istedim. Ben gerekçelerimi ortaya koydum. “Romancıyım” diyerek de safımı belirledim. Peki siz necisiniz? Hikayeci mi? Romancı mı? Neden sizin için hikaye ya da niçin roman? Kendi içimizde tartışalım bunu. Tıpkı bir etkinlik gibi. Hatta ve hatta bir mim gibi. İsteyen bunu bir mim kabul etsin. Şimdiden yorumlarınızı ve yazılarınızı merak ediyorum.

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Hikaye sarmadı ben de romancı oldum...

     Cin Ali serisinden çok bahsedilir, çok anlatılır. Ama ben çocukluğumda okuduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Cin Ali her zaman bana sempatik gelmiştir. Nasıl gelmesin ki. Çöpten bir adam. Ya da başka bir ifadeyle çizgi adam. Bazen de kafalarında şapkaları olurdu renk renk. Daha bir enteresan olurlardı o zaman. Hele bir de çocukken daha da ilgi çekiyor böyle şeyler. Gerçi yaşım kaç oldu, hala da ilgimi çekerler benim. Büyüklerin çizgi filmi de animasyon filmler galiba. Buz Devri, Shrek gibi. Ama ben bu tür filmlerin kitaplarını okumayı sevmiyorum. Mesela Harry Potter filmlerini severim. Ama kitaplarını okumayı sevmem. Bu tür kitaplar hoşuma gitmez benim.

                                                                 NEDEN ROMAN?
      Ben daha çok gerçek hayattan hikayeleri okumayı seviyorum. Toplumsal hikayeler falan. Ya da şöyle gürül gürül aşk romanları. Ya ben aslına bakarsanız hikayeleri de çok sevmiyorum. Ben roman seviyorum roman. Hemen öyle okuyup bitsin istemiyorum. Tam bir kahramana alışıyorsun falan küt, hikaye bitiyor. Ben işte o duyguyu hiç sevmiyorum. Benim tarzım roman. Ben bir kitabı en az üç dört gün okumam lazım. Kitapla duygusal bir bağ kurmalıyım. Kitaptaki baş kahramanla bir şeyler yaşamalıyım. Onun güldüğüne, ağladığına tanık olmalıyım. Ya da yazarın izin verdiği kadar onu tanımalıyım. Kimi yazar kahramanını okura karşı da ketum tanıtabilir. Ona da razıyım.
                                           ROMAN KAHRAMANI HAYATTA İZ BIRAKIR
      Ama hikayede böyle olmuyor. Bir günde üç dört hikaye okuduğumu düşünün. Bir günde hayatıma en az dört kişi giriyor. Ve bu kişiler hayatımda bir iz de bırakmıyor. Ama romanda öyle mi? Mesela şu anda okuduğum kitap Elveda Güzel Vatanım’dan, Şehsuvar Sami ve Ester hep aklımda kalacak. Pera Palas oteline gittiğimde aklıma hemen Şehsuvar Sami gelecek. Çünkü o kadar gerçekçi. O kadar hayatın içinden. Bana çok dokundu. Mesela Selanik’e gittiğimde burası Şehsuvar Sami’nin doğduğu topraklar diyeceğim. Okuma hayatımın başında hikaye kitapları okudum. Çok beğendiklerim, elbette olmuştur. Hikaye hatıralarımı araladığımda, çok beğendiğim hikayeler olduğunu anımsayabiliyorum. Ama romanın yeri ayrı benim için. Ben kütüphaneye gittiğimde her zaman romanlara yöneldim. Hikaye kitaplarını okuduğum halde üstelik.

Foto kaynak:pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com