Sadece yazarlık
yaparak, ülkemizde geçinilmediği bir gerçek. Şu an için, her kitabı çok
satanlara giren ve isim yapmış yazarlar dışında, hala geçinememek gerçeği
aşikar. Türk edebiyatına damga vurmuş çoğu yazar, sadece yazarak
geçinememişler. Daha önceki yazılarımdan birinde, Orhan Kemal’in bu konuda nasıl
sıkıntılar çektiğine değinmiştim. Bu yazımda, hikayeciliğimizin önemli
isimlerinden, Sait Faik Abasıyanık’a kulak vereceğiz. Yazarlığa ne kadar önem
verildiğini, ya da daha doğrusu, önem verilmediğini göreceğiz beraberce. Sırası
geldikçe bu zorlukları yaşamış, ve bizimle paylaşmış yazarlarımızın
anlattıklarını, sizlerle paylaşacağım. Gerçekten o zamanlar yazarlık yapmak,
büyük bir cesaret gerektiriyormuş. Yeme, içme, yakacak gibi hayati ihtiyaçlarınızı
karşılayacak bir gelir elde edemiyormuşsunuz çünkü.
YAZARLIK, YOK HÜKMÜNDE
Yeterli para
kazanamamayla ilgili anıya geçmeden önce, başka küçük bir anektod aktarmak
istiyorum size. Bakın, yazarlık o zaman meslek olarak görülüyormuş mu? Yine
Sait Faik’in başından geçen bir olayı dinliyeceğiz. “Bir yerde lazım oldu da
mesleğimi sordular. Doğrusu epey çekinerek ama gururla ‘Yazıcı’ dedim. Mesleğimi
bir kağıdın meslek hanesine kaydedeceklerdi. Benden yazıcılığımı ispat edecek
bir vesika istediler. ‘Efendim, birkaç hikaye kitabım var’ diyecek oldum… O
resmi kağıtta meslek haneme ‘YOK’ yazdılar.” Ne acı değil mi? Ama şu zamanımıza
bakarsak da sevindirici. Artık yazarlık bir meslek olarak kabul ediliyor. Yazarlık
nerden nereye gelmiş, bu anı bize çok iyi gösteriyor.
BİR YAZARA SÖYLENECEK EN SON ŞEY
Özdemir Asaf
anlatıyor: “Hürriyet gazetesine öyküler yazıyor, röportajlar yapıyordu. (Daha
önce 7 Gün’de yazmışlığı vardı. ‘Medar-ı Maişet Motoru’ ilkin Sedat Simavi’nin
7 Gün’ünde yayımlanmıştı) biriken birkaç yazının paralarını almaya gitmiş. Bakmış
ki öykülerine beşer lira biçmişler, röportajlarına onar lira. Hışımla Sedat
Simavi Bey’e çıkmış, durumu anlatmış: ‘Galiba muhasebede bir yanlışlık oldu
efendim,’ demiş. ‘Hikayelerime on lira, röportajlarıma beş lira çıkartılacakken
ters hesap yapılmış’ demiş. Sedat Bey’in cevabını hayretler içinde anlattı: ‘Sait
Bey,’ demiş Sedat Simavi. ‘Yanlışlık değil. Hikaye yazmanız için bir külfete
bir masrafa gereksinmeniz yok. Bir kağıt bir kalem kafi. Ama röportaj yapmak
için, bir yerlere gidiyorsunuz, ne bileyim, vapura, trene falan biniyorsunuz. Yol
parası veriyorsunuz, icabında bir kahveye falan oturup çay-kahve içiyor, masraf
ediyorsunuz.’ Sait aklına o güne kadar hiç gelmemiş olan bu düşünce biçimine
şaşırmış kalmıştı. Öykülerine bu karşılaştırma ağrına gitmişti. Sanıyorum bundan
sonra o işe devam etmedi.”
Böyle bir
karşılaştırma nasıl ağrına gitmesin ki. “Senin yaptığın iş mi?” demiş resmen. O
kadar kolaysa, “Otur sen yaz bakalım” demek lazımmış. Ama böyle büyük yazarlar
öyle ağız dalaşına girmezler. Naif insanlar ne de olsa. Hemen kırılırlar. Peki siz
ne dersiniz bu duruma?
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com