Charles Bukowski etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Charles Bukowski etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Charles Bukowski'yi sarsan kitap...

Charles Bukowski

     Charles Bukowski, ortaya haklı eleştiriler koyuyor. Bir eleştiri de, yazarlara getirmiş. Kütüphanede kitap okumaya çalışırken çıkmış bu eleştiri ortaya. Kütüphanedeki kitaplara baktıkça, kitapları okudukça bakmış ki. Kitaplarda, hiç de dışarda yaşanılan hayat anlatılmıyor. Böyle böyle, kitapları alıp yerine koya koya, bu kitaplar bini bulmuş. Kitaplar sadece güzel cümle kurulumlarından ibaretti. Ama içi boştu. Hiçbir şey anlatmıyordu. Charles Bukowski, kumar ve tutkuyu aramış kitaplarda. Onları da ancak, bilmem kaç yıl öncesinin Rus yazarlarında bulmuş. Ama günümüz yazarları verememiş bu duyguları. Charles Bukowski, daha sonra dini kitaplığa yönelmiş. Aradığını bulamamış. Felsefeye yönelmiş. Sonraki durağı, tıp kitapları olmuş. En son yine başladığı yere, romanların olduğu bölüme gelmiş. Ordan seçmece yapmaya devam etmiş. Ama bir kitap, en sonunda çarpmış onu. Kütüphanede okumuş. Yetmemiş, üye olduğu için kitabı ödünç alıp, evinde de okumuş. Kitap John Fante’nin, Toza Sor kitabıymış. Sonraları, diğer kitaplarını da okumuş. Ve hatta, onunla tanışma fırsatını da bulmuş. Size göre çağımız yazarları, Charles Bukowski’nin dediği gibi, duyguları tam olarak yansıtamıyorlar mı?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Charles Bukowski: "İnsanlar niye hiç istemedikleri işlerine dört elle sarılıyorlar?"

     Şu hayatta sevdiği mesleği yapabilene ne mutlu. Niye bunca insan sabahları işe asık suratlarla gidiyorlar? Niye onları ayakları geri geri sürüklüyor? Hep bu işini sevmeme. Bu sadece sana bana özel bir durum değil. Yazarlar da bu durumu yaşamış. Mesela Charles Bukowski. O da yazar oluncaya kadar bi dünya canının istemediği işte çalışıp durmuş. Hayatı berbat geçmiş tabi. Ama neyse ki sonra her şeyi bir kenara bırakıp yazarlığa yönelmiş. Bizim ülkemizde bu durum göz ardı ediliyor. Parası çok olan mesleğe yönlendiriyoruz gençleri. Ve onlara yazık ediyoruz. Az kazansın ama mutlu olsun olmalı düsturumuz. Yazarlık içinde söylenen bir söz var. Bir makalede okumuştum. “Yazar olan aç kalmayı göze alsın” diye.
Charles Bukowski

                                                      “CANIMI YAKAN ASIL ŞEY…”
     Belki eskilerde bu durum böyleydi ama şimdilerde daha iyi. Neyse lafı fazla uzattım. Gelelim Charles Bukowski’ye. O neler anlatmış? “Canımı yakan asıl şey ise insanların sırf diğer türlüsü daha kötü olabilir diye korktukları için aslında hiç istemedikleri işlerine dört elle sarılıp, onun için mücadele ederlerken insanlıklarının silinip gittiğini görmek. İnsanlar korku dolu, itaatkar bedenlerden ibaretler. Gözlerinin feri sönüyor. Sesleri çirkinleşiyor. Ve bedenleri. Saçları. Tırnakları. Ayakkabıları. Her şey. Gençken insanların tüm o baskıya hayatlarını masıl feda ettiklerine inanamazdım. Şimdi yaşlı bir adamım ve hala inanamıyorum. Bunu neden yapıyorlar ki? Seks için mi? Televizyon mu?
                                     SİZ İSTEMEDİĞİNİZ İŞTE NİYE ÇALIŞIYORSUNUZ?
     Araba taksitleri mi? Ya da çocukları için? Onların yaptıklarını birebir tekrarlayacak olan çocukları için mi?” ilk paragraf aslında tam da bizi anlatmıyor mu? Bizim için güven çok önemli. “Öyle böyle bu işte tutunup gidiyorum. Ya bu işi bırakıp başladığım diğer işte başarılı olamazsam?” korkusu adım attırmıyor bize. Belli bir yaşa gelmiş, bakmak zorunda olduğu bir ailesi, çoluk çocuğu olanları anlıyorum. Ama ya olmayanlar? Onlar belki bu yazıyı okuduklarında bir sarsılırlar. “Ben ne yapıyorum?” derler. Bukowski ne diyor farkettiniz mi? “İnsanlıkları silinip gidiyor” diyor. Bu doğru değil mi? Evden çok işte vakit geçiriyoruz. Devamlı negatif bir şekilde çalışıyoruz. Bu hayatımıza nasıl yansır? Peki siz ne diyorsunuz bu konuda?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com