Kişisel blog yazıları #48 bölüme hoş geldiniz. Bugün zaman zaman sinirlerime hakim olamadığım bir gündü. Çağrı merkezinde çalışıyorsanız sinirlerinize hakim olmanız gerekir normalde. Ama biz de insanız değil mi? Robot değiliz. Tabi sinirimi müşterilere yansıtmadım. Kendi içimde yaşadım. Akşam kanal D’de, Kemal Sunal’ın Kılıbık adlı filmi vardı. Ailecek izledik. Bu filmler asla eskimez. O zaman ki sorunlar hala devam ediyor çünkü. O bittikten sonra Show TV’ye geçtik. Yeni başlayan Rüya Gibi adlı dizinin ikinci bölümü vardı. Annem, “Bu dizi çok karışık. Kimin ne yaptığı belli değil. Bu dizi tutmaz” dedi. Anneme katılıyorum. Konsantre olmakta zorlanıyor insan. Finansal özgür olmakla ilgili bir video izledim YouTube’da. Bir de adam, bunu kimse söylemiyor diye başlık atmış. Özellikle açtım, izledim. Ne söyleyecek diye. Hiçbir şey. Koskoca hiçbir şey. Ben seni takip eder miyim peki bu videodan sonra? Bir daha videona denk gelirsem izler miyim? Küçük hesaplar peşinde koşmayın be mübarek insanlar. O Ses Türkiye’nin yılbaşı programı jürileri belli olmuş. Hadise, Murat Boz, Acun Ilıcalı ve Gupse Özay. Acun, jürilikten gram anlamıyor. Biri bunu ona söylemeli. Kız arkadaşın annesi hastalanmış. “Geçmiş olsun, neyi var?” dedim. Vertigo varmış. Bir de kalp çıkmış. Şimdi de kardiyolojiye gideceklermiş. Bizim ailede de herkes kalpten sorunlu. Aşılardan sonra patladı bunlar hep ya. Grip gibi bir şey olacak. Herkesin kalpten sorunu olacak. Tabi arkadaşıma bundan bahsetmedim. Daha da morali bozulmasın diye. Salı akşamından da bu kadar. Çarşamba günü görüşmek üzere. O zamana kadar ya bunu kişisel blog yazıları #30: Mandalina kokusundan nerelere ya da bunu kişisel blog yazıları #40: Bir skeç, bir dizi ve bitmeyen bir kitap okuyabilirsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder