Fatih
Portakal’da Youtube kanalı açmış. Bence gereksiz. Zaten hafta içi her akşam ne
istiyorsan söylüyorsan haberlerde. Ama yok, haber dışında hayata yönelik bir
şeyler paylaşacaksa bilemem. Bizim millette bir şey tuttuğu zaman herkes hurra
ona yöneliyor. Yani anlayacağınız işin suyu çıkıyor. Neyse biz konumuza
dönersek. Youtube kanalı açmış ama sonradan kapatmak durumunda kalmış. Çünkü Fox
tv izin vermemiş. Bunu da yine sosyal medya hesabından duyurmuş.“Kural, kuraldır” deyip kapatmış kanalı. Ama
Youtube sevdasının bitmediğini de yazmış. “İleride bir gün” demiş.
Cem
Yılmaz, TRT Arşivi ile ilgili bir paylaşım yapmış. İnstagram hesabından yaptığı
paylaşımda, Gülünüz Güldürünüz programından Altan Erbulak’ın fotoğrafını
koymuş. Ve TRT’ye teşekkür etmiş. Cem Yılmaz’ın bu huyunu çok seviyorum. Sadece
gösterilerinde espriler yapıp çekilmiyor kenara. Daha önce bu ülkede komedi
adına neler yapılmış, bu ülke hangi aşamalardan geçmiş onu da takip ediyor.
Bence
de bir işte en üst seviyeye gelmenin yolu: Kendinden önce o işle ilgili neler
yapılmış hepsini araştırıp öğrenmektir. Öğreneceksin ki üstüne senden de bir
şeyler katabilesin. Bu konulardaki bilgisini herhangi bir röportajında çok
rahatlıkla fark edebiliyorsunuz. Konuşulan konu hakkında hemen geçmiş
dönemlerden örnekler veriyor. Yani işin özü: Cem Yılmaz kolay olunmuyor.
Cem Yılmaz gerçekten Şahan'ı kıskanıyor mu? yazımı okumak için buradan okuyabilirsin.
Cübbeli
Ahmet Hoca kendisinden beklenmedik bir karar aldı. Daha önceleri hiçbir programa
kendisinden başka bir konukla çıkmamıştı. Yani karşılıklı tartışma olayına
girmemişti. İşte bu kuralını bozuyor. Gazeteci İsmail Saymaz ile bu cumartesi
akşamı yani 24 Ağustos’ta saat 20:00’de Haber Global kanalında karşı karşıya
gelecek. Cübbeli’nin Ahmet Hoca’nın, İsmail Saymaz ile tartışmasını merakla
bekliyorum.
Çok
Güzel Hareketler Bunlar 2’nin yeni sezonu 8 Eylül 2019 Pazar günü başlıyor. Yine
Pazar günü. Yine saat 20:00’de. Ve yine kanal D’de. Bu akşam en güzel
skeçlerini izledik internetten. Televizyonda bir şey olmayınca iyi gidiyor. Özlemişiz.
Yeni başlayacak sezonda da başarılı bir grafik sergileyebilecekler mi? Büyük merak
ediyorum.
video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=wq2bwEfLLCo
Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 ile ilgili diğer yazılarımı buradan okuyabilirsin.
Matrix’in
4’üncü bölümü geliyormuş. Bu habere hiç sevinmedim. Çünkü bu üçlemelerin
peşinden gelen dördüncüler hayal kırıklığı yaratıyor. Bir efsane olmuş. Ve klasikler
arasında yerini almış. Bunca yıldan sonra tekrar devam filmi çekmenin ne anlamı
var? Devam filmi demişken. Bu devam filmi olmayabilirmiş.
Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=3Gk9gh6oaQg
Bambaşka bir senaryo
ile karşılaşabiliriz yani. Bence bu daha da kötü. Elbette ki başarılı olma
ihtimali var. Ama ben yine de devam filmi çekilmemesi gerektiğini düşünüyorum. “İlk
üç bölüm harikaydı. Dördüncü bölüm ile Matrix efsanesini mahvetmişler” denmesin
sonra.
Film üçlemeleri konusuna daha önce, "Animasyon filmleri" başlıklı yazımda değinmiştim. İstersen o yazımı buradan okuyabilirsin.
Kötü
iş günlerinden birini daha geride bıraktım. Çağrı merkezlerinde çalışanlar
bilirler. Bazı zamanlar çok tahammülsüz olursunuz. İşte bu tahammülsüzlük çağrı
merkezindeki gününüzün zor geçeceğinin habercisidir.
Akşam kanal D’de İlk Yenilmez: Kaptan Amerika
vardı. Sıska çocuğun birden süper kahramana dönüşmesi güzeldi. Sonra
gösterilerde boy gösterip durdu. Oralarda sıktı. Filmin sonunda 70 yıl uyuması
bombaydı. Diğer filmlerini izlemek için bu filmde gerekli motivasyonu bulduğumu
söyleyemem.
Uykuya
direniyorum, evet. Sabahları zor kalkıyorum, evet. Akşam 22:00’da yatsam
uyurum, evet. Ama 22:00’da yatarsam bana günden bir şey kalmayacak ki. 00:52
geçiyor bu satırları yazarken. Uykumu alamama ama yine de erken yatmama, benim
hayatımın gerçeği.
Yaşadıklarım kategorisindeki diğer yazılarımı buradan okuyabilirsin.
Benim içim
kişisel blog: Hayatında yaşadığın günlük olayları ve yaşadığın duyguları
yazdığın blogtur. Yaşadığın hayal kırıklığını veya çok mutlu olduğun bir günü
blog sayfalarına yazmandır. Mesela benim bloğum kişisel bir blog değildir. Bende
çok isterdim gün gün neler yaşadıklarımı yazayım. Ama kendimi anlatmayı pek
sevmiyorum. Bunun dışında da kendimi iyi
anlatabildiğimi de düşünmüyorum.
Bloglarla ilgili yazdığım diğer yazılarımı buradan okuyabilirsin.
İstanbul’da
yaşamak istenmesinin nedeni sadece taşı toprağı altın diye midir? Yoksa iş
bulma olanağının daha fazla olması nedeniyle mi? Elbette bunlar çok geçerli
sebepler. Ama bunların dışında bir sebep daha var. Oda istediğin gibi yaşamak. Kimsenin
seni tanımaması. Yaptığın her hareketinde özgür olmak. Yoksa diğer türlü
biliyorsunuz. Giydiğiniz elbiseden, yaptığınız hareketlere kadar hepsi
değerlendirme altındadır. Boğarlar insanı.
Reynmen
ilk defa konser vermiş dün. Konser vereceği haberini ilk okuduğumda, “Yanlış
yapıyor” dedim. Kendisini eleştirenlerin gazına geldi ve bu kararı aldı. Senin alanın
konser değil. Senin alanın Youtube kardeşim. Konser yeri, seni eleştirenlerin
yeri.
Onlar nasıl Youtube dünyasından bi haberlerse, sende konser vermekten bi
habersin. Ki, konserden sonra sende açıklamışsın, “Hiç sandığım gibi değilmiş”
diye. Bundan sonra milletin gazına gelip hareket etme. Sen bu zamana kadar
kendi aklınla buralara geldin. Yine aynı şekilde devam et. Senin yerin Youtube.
Reynmen hakkında diğer yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.
Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=oV9BHqvE-U4
17 Ağustos gibi bir depreme hazır olmadığımızı düşünüyorum. Mesela yaşadığınız
yerde deprem olduğunda nerede toplanacağınızı biliyor musunuz? Bizim köyde top
sahaları vardı. Top sahası dediysem yeşillik alan. Devamlı orada top
oynadığımız için top sahası diyoruz. Artık oralar yok. Hepsinin üzerine evler
kuruldu. Anılarımız da gitmiş oldu. O büyük depremde tüm köylü oralarda
toplanmıştık. Şimdi deprem olduğunda nerede toplanılacak orasını bile yok. Bizde
hazırlık falan olmaz. Kim uğraşacak hazırlıkla. Bize ters bu gibi durumlar. Deprem
olur. Ölen ölür, kalan kalır. Öyle yola devam edilir.
Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=GdIfZr0VNmM
Bu
akşam kanal D’de yine Mandıra Filozofu filmi vardı. Sağ olsun kanal D,
neredeyse ayda bir yayınlıyor. Serinin ikinci filmi pek sevilmedi galiba. Bir defa
denk geldim yayınlanırken. Hiç izlemedim. Televizyonda izlenecek doğru dürüst
bir şey de yoktu. Bizde tekrar ve tekrar onu izledik. Kendini işe güce vermiş
ve paranın her şeyi çözebileceğini sanan iş adamının duyduklarıyla adeta
beyninden vurulmuşa dönmesi her seferinde derinden etkiliyor beni.
Hayalimdeki yaşam
filmdeki. Bir röportajında dinlemiştim. Filmde Mustafa Ali’yi oynayan Müfit Can
Saçıntı’dan. Herkesin mutluluğu filmdeki gibi anlamasından şikayetçi. Ama biz
millet olarak böyleyiz. Bize göre mutluluk; Her şeyi satıp savıp bir köye
yerleşmek. Çiftçilik ya da hayvancılık yapıp geçinmek.
İzlediklerim kategorisindeki diğer yazılarım için burayatıklayabilirsiniz.
Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=TQGnIjsybSs
Ekrem
İmamoğlu, Taksim’e el atıyor. Bu haber çıkasıya kadar Taksim diye bir meydanın
varlığını bile unutmuştuk. Zamanında ne tartışmalar çıkmıştı orası için. Şimdi de
çıkar mı? Daha hükümet tarafından bu konuyla ilgili bir değerlendirme gelmedi.
4 aylık bir süre verilecekmiş. Proje sunumları için. En son bu projeler
İstanbul’lunun onayına sunulacakmış. Projeler, halkın onayına sunulması falan. Bunlar
kulağa hoş gelen şeyler. Eğer ortaya çok güzel bir şey çıkarsa. Yıllarca konuşulur.
Tabi bu da İmamoğlu’na gelecek için artı yazar.
Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=y1AqyGRDhCE