Powered By Blogger

29 Haziran 2017 Perşembe

Blogda yorum yapma, art niyetlisin çünkü...

     Blogda yorum yapma konusunda söyleyeceklerim var. Daha bu akşama kadar, bu şekilde bir yazı yazacağımdan benim bile haberim yoktu. Bir blog arkadaşımın yazısını okumak için sitesine tıkladım. Baktım aşağıda bir tane yorum yapılmış. Ve yorumun kim tarafından yapıldığı bölümde adsız yazıyor. “Bakalım bu adsız kişi yine ne yumurtlamış?” dedim. Niye böyle dedim.
     Çünkü dikkat ettim. Benim herhangi bir yazıma da adsız olarak yorum yapanlar, genelde o yazıyı yazanı, yerin dibine batıracak yorumlar yapıyorlar. Bu yorumları yapanların amacı: Sadece ve sadece yazıyı yazana laf sokmak. Hiçbir şekilde amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Yorumu yapan birde sözde doktormuş. Doktora bak sen doktora.

blogda yorum yapma, güncel

     Blogda yorum yapma konusunda doktor olmak yetmiyor be kardeşim. Madem doktorum diye caka satıyorsun, kimliğini niye gizliyorsun? Niye adsız bir şekilde yorum yapıyorsun? Çünkü amacın hayırlı bir şey değil. Korkaksın. İsim ile yorum yaparsan başıma bela alırım diye mi korkuyorsun. Bu tür insanlara prim vermeyeceksin arkadaş. Egolarını tatmin etmelerine yardımcı olmayacaksın.
     Biliyorsun, yorum art niyetli bir yorum. Denetlenmeyi bekleyen kısmında gördün mü bu yorumu. Hemen sileceksin. Kendileri tarafından değil, egoları tarafından yazdırılan o yorumları, silinen yorumlar cehennemine göndereceksin. Tıpkı Amerikan filmlerindeki gibi, “Canın cehenneme” diyeceksin. Bu tip insanlar, insan gibi muamele edilmeyi hak etmiyor çünkü.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/blog-icon-information-internet-262508/


25 Haziran 2017 Pazar

Bayram kazaları neden oluyor?

     Bayram kazaları haberlerini daha bayram başlamadan haberlerde çok gördük. Yanlış anlaşılmasın, yapılan kazalar haber yapılmadı. Kazalara karşı emniyet güçlerinin aldığı tedbirler haber yapıldı. Tam 32 kör noktada tedbir alınmış. 20 km de bir polisler ve jandarmalar olacakmış. Tabi tedbirlerin elbette ki bir faydası olacak. Ama önemli olan şoför koltuğuna oturanların emniyetli bir şekilde araba kullanmaları. Bunca habere rağmen, hala bu kazalar yaşanabilir mi? Yaşanabilir. Daha önceki bayramlardaki istatistikler, bu kadar yapılan uyarının dikkate alınmadığını gösteriyor. Dün serviste işe gidiyorum. Tabi trafik, bayram trafiği. Ağır ağır gidiyoruz. Normalde basıp gittiğimiz yerlerden. Otomobilleri bir göreceksiniz. Hemen bizim önümüze geçme fırsatı kolluyorlar. Hemen direksiyonu önümüze kırmaya çalışıyorlar.

bayram kazaları, güncel

ÖLÜMÜNE TATİLE KAÇIŞ NİYE?
     Bayram kazaları bu gördüklerimden sonra azalacak diye umut edemiyorum. Herkeste bir acelecilik var. Hemen tatil yapacakları yere bir an önce ulaşma isteği. Nedir bu kaçışın sebebi? Kaçış mı? Evet, kaçış. Çünkü bu durum başka bir şekilde izah edilemez. Sanki düşünceleri şu: “Zaten iki-üç güncük bir tatilim var. Bir saniyesini bile yolda geçirmek istemiyorum. O yüzden ne kadar erken gidebilirsem o kadar kar. Tatil sonunu hiç düşünmek istemiyorum. Sonra yine iş. Yine çalışma” gibi. Sanki cehennemden kaçıyorlar. Öyle tehlikeli hareketler yapıyorlar ki. Kaza olmaması içten bile değil. Yol zaten iki şerit. Hemen yanımızda ufacık bir alan kalmış. Oraya giriyor hızlı bir şekilde.
YANINDA TAŞIDIĞIN CANLARI DÜŞÜNMEMEK
     Servis şoförümüz de bu konunun üzerine birkaç bir şey söyledi. “Hadi diyelim kendini düşünmüyorsun. Ya yanındaki çoluk çocuğun. Onları da mı düşünmüyorsun be adam. Kaç can taşıyorsun” dedi. “Zaten öyle düşünseler, öyle bir hassasiyetleri olsa, böyle pervasızca araba kullanırlar mı? Öyle bir düşünceleri olsa zaten bu kadar kaza olmaz” dedim bende. “Gitsen gitsen kaç dakika erken gideceksin? Hadi diyelim 10 dakika erken gittin. 10 dakika için canını tehlikeye atmaya değer mi?” dedi bizim servis şoförü, tekrar konuya dahil olarak. Bu ülke öyle bir ülke ki. Kırmızı ışık yansa da, sen yine de etrafını kolaçan edip geçmelisin karşıya. Çünkü bu ülkede kırmızı ışığı takmayıp, basıp gidenler var. Tüm bunlara rağmen dilerim bayram kazaları bu bayramda da canımızı yakmaz.


22 Haziran 2017 Perşembe

Yaz için öneriler... Bir mim yazısı.

     Yaz için öneriler. Bu, en son davet edildiğim mim yazısı. Bu mime beni, Yine Bir Gün Biz Böyle bloğu sahibi, Özlem Kutlu davet etti. Sağ olsun, var olsun. Kendi mim yazısında alışveriş önerilerinde bulunmuş. Tabi o konuda bir yazı olmayacak. Çünkü iyi değilim o konuda. Ben bu konuda, Meczup kardeşimden kopya çekeceğim. Kendisi film ve dizi önerileri vermiş. Ben kitap önerisi verip, olayı daha da şenlendirme çabasında olacağım.
yaz için öneriler, Yine Bir Gün Biz Böyle blog, mim
LONTANO / JEAN-CHRİSTOPHE GRANGE
     Yaz ayı için harika bir kitap önerisi olduğu düşüncesindeyim. Katil, polis, cinayet vs. Bu kelimelerin bir araya gelmesinden oluşan bir romanı okumaktan zevk alan kitleye sesleniyorum. Bu kitabı kaçırma, kaçırttırma. Başta sen olmak üzere çevren çok şey kaybedersiniz. Kitap uzun, 600 küsür sayfa falan. Doya doya okuyun işte.
ENES BATUR VE ORKUN IŞITMAK İZLEYİN
     Yaz için öneriler listemize devam ediyoruz. Bilmeyenleriniz, “Bunlar kim ola ki?” diyebilir. Bu ikisi youtuberlar. İnternet aleminde çok meşhurlar. İkisinin de kendilerine ait kanalları var. Hatırı sayılır da takipçileri. İkisinin yaptığı ortak bir video var. Bim ve A101’in yiyeceklerini kıyaslıyorlar. Eğlenceli bir video olmuş. “Bunu izleyin” derim.


GÜLDÜR GÜLDÜR SHOW İZLEYİN
     Tabi her skeçleri komik olmuyor. Ama bazı skeçleri var ki, efsaneler. Bu efsane olan skeçlerden biri de, plaza dili skeçi. Çağrı merkezinde eğitim sürecindeyken bize bu skeçi izletmişlerdi. Müşterilere, teknik terim kullanmayalım diye. Eğitim grubundakilerle izlerken çok gülmüştük, çok eğlenmiştik. Çağlar Çorumlu bu skeçte, harika bir oyunculuk performansı sergiliyor.


KİŞİSEL GELİŞİM KİTABI OKUYUN
     Bugüne kadar okuyup da en çok beğendiğim kişisel gelişim kitabı, Cengiz Erşahin’in, Gerçek Sır kitabıydı. Okurken kendime güvenim geliyordu. “Evet, ben de yapabilirim” diyordum. Yani dedirtiriyordu bana. Hala okurum. Öyle baştan sona değil. Açarım herhangi bir sayfayı okurum. Çünkü, illaki baştan okumanız gereken bir kitap değil. Açtığınız herhangi bir sayfadan da alacağınız şeyler var.
Dilerim güzel bir mim yazısı olmuştur. Okurken ve videoları izlerken de keyif almışsınızdır. Benden yaz için öneriler bu şekilde.

Video kaynakları: www.youtube.com












17 Haziran 2017 Cumartesi

İphone 8 almak ya da almamak...

     İphone 8 hakkında ne anlatacağım? Sandığınız gibi bir teknoloji yazısı olmayacak bu yazı. O zaman ne anlatacağım? Hemen konuya geçeyim. Dün işten çıkmışım. Keyifler gıcır. Biliyorsunuz ki biz millet olarak, iş çıkışlarında mus mutlu oluruz. Bir arkadaşım turnikeden geçerken, elindeki kutuyu tutmamı rica etti benden. Neyse turnikeden geçtik. Kutuyu tekrar geri verirken, nerdeyse elindeki telefonu düşürecekti. “Aman dikkat et. Daha taksiti bitmemiştir o telefonun” dedim. Babası hediye olarak almış. “Kaç bu?” dedim. “İphone 6S” dedi. “İphone 7” alsaydın” dedim. “Cem ben İphone 10’nu bekliyorum. Onu alacağım” dedi. “Daha 8’i yeni çıkacak, ne 10’u?” dedim. “Benim hedefim 10’u almak Cem” dedi 😊  
İphone 8, İphone ile Samsung arasındaki rekabet, güncel
İPHONE 20’Yİ GÖRÜR MÜYÜZ?
     İphone 8 çıkmadan, 10’u hedeflemek. Birde bizim ülkede kimse hayal kurmuyor derler. Al sana hayal işte. İşin şakası bir yana. İphone ile Samsung arasındaki bu yarış nereye kadar gidecek? Biri 7’yi çıkarıyor, pat öteki de 7’yi piyasaya sürüyor. Şaka olsun diye arkadaşım iphone 10 dedi ama, bu gidişle birkaç yıla kalmaz 10’unu da görürüz. Artık bundan 5-6 yıl sonra 15’i mi göreceğiz, 20’mi yi nedir? İlerleyen zamanlarda şöyle bir konuşmaya şahit olabiliriz. “Bende iphone 15 var sende?” “Bende mi? Bende de Samsung 15 var”. 15-20 gibi modeller, şimdilik kaba gibi duruyor. İphone 20 ne demek abi? 😊
DUYAN DA DEVLET SIRRI SANIR
     Reklamlarda Samsung 8’i gördüm. Ekranı baya bir geniş. Hoşuma gitti açıkçası. İphone’u görme fırsatım daha olmadı. Devlet sırrı gibi saklıyorlar. Öyle bir gizem yaratıyorlar ki. Bilmem ilk görüntüleri sızdı gibi başlıklar görüyorum. Bu ne abi? Nasıl sızıyor? Bir ajan falan, Apple’ın binasına girip, son modelin fotoğrafını mı çekiyor? Sonra dünyaya servis mi ediyor? 😊 Abi bu ne çılgınlığı böyle? Filmlerdeki gibi bir sahne anlattım değil mi? Onların haberi olmayacak da, sen telefonun fotoğrafını çekeceksin de, internete koyacaksın. Buram buram reklam kokusu alıyorum millet. Olaya gizem katmak, onların da işine geliyor. Millet daha da bir gaza geliyor. İphone 8 çıktığında, millet yine çılgınlar gibi kuyruğa girecek işte. 


12 Haziran 2017 Pazartesi

Sevgili günlük #1...

     Sevgili günlük, ramazan ayı güzel geçiyor. Birde şu uykusuzluk olmasaydı. Akşam yorgun argın işten geliyorum. İftardan sonra üzerime bir ağırlık çöküyor. Yorgunlukla o ağırlık bir birleşince. Kendimi yatağımda, başımı yastığımın üzerinde buluyorum. Sonra gece 01:30’da yeniden kalk. 10 dakika yataktan çıkmak için, kendimle savaşıyorum. Yataktan kalkıp sofraya oturduktan sonra da, uyku sersemliğim bir müddet daha devam ediyor. Sonra sonra uykum açılıyor. 03:20 gibi ezan okunuyor. Sonra bir daha yat, uyumaya çalış. Sabah 07:30’da bir daha kalk. Kalkıyorum ama. Gel de bana sor birde. Hala ilkokula giden çocuklar gibi, “Tatil gelsin, saatlerce uyuyacağım” diyorum. Yorgana sıkı sıkı sarılmış, uyuyan, bizimkileri görünce, “Keşke bende böyle yatabilsem” diyorum.
sevgili günlük, ramazan ayı, uyku, yaşadıklarım
GECE VARDİYASINDA RAMAZAN
     Sevgili günlük… Ramazan ayının ilk haftası, gece vardiyasına denk geldi. Bunun benim için daha iyi olacağını düşünmüştüm ilk başta. Ama işler hiç de düşündüğüm gibi olmadı. İşten gece 00:30 ile 01:00 arasında geliyorum. “Hiç uyumadan sahuru yapar, öyle yatarım” diyordum. Birkaç gece de denedim bunu. Ama perişan oldum. Gece uykusu kadar tatlı bir şey yok. Hani derler ya, “Gündüz ne kadar uyursan uyu, gece uykusunun yerini tutmaz” diye. Öyleymiş. Gece uykusunu transit geçip, sahurdan sonra 04:00’de yatınca, olanlar oldu. Uykumu alamadım, doğru dürüst dinlenemedim. Uykusunu alamamış bir insan kadar çekilmez birisi yoktur. Kendi çekilmezliğimden biliyorum.
BLOG YAZISIZ KALMAMALI
     Sonraki günlerde işten geldikten sonra, en azından 1 saat uyumaya çalıştım. Hiç uyumamaktan iyiydi. O bir saatlik uykunun ardından sahura kalkmak ise, tam bir ölümdü. Öyle böyle ramazan ayını yarıladık, hatta son 10 gününe de girmiş olabiliriz. Bu sene ramazan, hızlı geçiyor benim için. Ne ara bu kadar günü ardımızda bıraktık. Zaten normalde de zaman su gibi akıp geçiyor ya. Ne olduğunu anlayamadan günler bir çırpıda geçip gidiyor. Bu zaman sıkışıklığı arasında hiç bloğa bakamadım. Anca şimdi yazabiliyorum. Bu yazı için bile fedakarlık yapıyorum. Şu anda kafayı yastığa koyar koymaz uyuyabilecek bir durumdayım. Ama bloğumu daha fazla yazısız bırakamazdım. Bir daha ki görüşmemize kadar, kendine iyi bak sevgili günlük.

3 Haziran 2017 Cumartesi

Stres çarkı fırtınası...

     Stres çarkı denen, yüzyılın icadından örnek almamız gerekiyor abi. Yaşadığımız yüzyılda neyin tutacağı, bu milletin neyi seveceği belli olmuyor. Adamın aklına nerden gelmiş böyle bir şey yapmak. Böyle bir şeyi, bir Türk yapmamıştır abi. Çünkü bir Türk, bunu yapmaya kalksa, herkes tarafından engellenir. Arkadaşına söylese, “Kanka ben böyle bir şey yapacağım. Ne dersin?” diye. “Ya oğlum bir git işine ya. Boş işler bunlar” der. Ama o boş işten adam, milyonlar kazanıyor. Daha önceki yıllarda da bu stres üzerine ürünler yapılmış. Stres bileziği varmış bir zamanlar. Belki hatırlayanlar vardır. Hatta gazeteden kuponla mı ne dağıtılmış. O zaman da çok tutmuş, çok ses getirmiş.
stres çarkı, güncel
STRESİ DAHA DA ARTTIRAN ÇARK
     Stres çarkı ne ara piyasaya sürüldü? Ne ara bu kadar popüler oldu? İlk Twitter’da, tivitlerde çok görmeye başladım. Sonra birkaç tane arkadaşda. Baktım, sevdiğim abilerimden birinin elinde. Çeviriyor çarkı. “Abi nasıl, stresini azaltıyor mu?” dedim. “Yok, daha da stresimi arttırdı” dedi 😜 Geçen hafta kontör yüklemek için bir telefoncuya girdim. Telefon sayısı kadar, çark satıyor adam. 10 lira, 20 lira hatta 30 liraya kadar var. Aga ona 30 lira verilir mi ya? Telefoncuyu geç, koca koca satış sitelerinde bile, çeşit çeşit çarklar satılıyor. Onlarda bu çarka dahil olmuşlar 😀 Ama bu kadar popüler olmasına rağmen, çevremde anca iki kişide gördüm.
EV YAPIMI ÇARK YAPIN
     Anlaşılan benim çevrem, bu çarka gelmemiş 😀 Ama şunu söyleyebilirim: Adamlar ilgi çekici yapmışlar. Telefoncuda rengarenk çarklar vardı. Çarkdan çok, ufolara benziyorlardı. 😀 Üç daire var. Üçü de ışıklı. Değişik renkte ışıklar yanıyor. Tıpkı ufolar gibi. Yani bir albenisi var. Adamlar standart bir çark yapıp bırakmamışlar. Bir ürün de, ambalaj da önemlidir. Abi, pazarlamayı da iyi yapıyorlar. Zaten böyle bir çark yapmayı akıl eden adamın, sadece bunu üretmekle kalacağını düşünmek, akılsızca olurdu. Adamlar paraya para demiyorlar yani 😀 Ha, bu arada. O kadar para vermek istemeyenler için, ev yapımı çark nasıl yapılır şeklinde bir dünya video var. Onları izlemenizi öneririm. Stres çarkı gibi icatları, bir Türk evladı yapsın artık 😀