tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Murat Bardakçı'yı sever misiniz?

Murat Bardakçı


     Murat Bardakçı bayadır televizyonlarda yoktu. Geçen çarşamba gecesi işten geldim. Kanalları gezerken Trt 1’de Pelin Çift’in programını gördüm. Baktım konuğu Murat Bardakçı. Program 02:30-03:00’e kadar sürdü. Programın genelinden zevk aldım. Birde şunu fark ettim. Murat Bardakçı tarihteki bazı ihtilaflı konularda beklediğim tarzda açıklamalar yapmadı. Duymak istediklerimi söylemedi. Modumda bir düşme oldu. Pelin Çift’te de bunu fark ettim. 

     Mesela Lozan’da gizli madde muhabbeti gibi. Söylenenlere o kadar inanmışız ki. Güvendiğimiz birinden bunları duyamadığımızda, hatta bunlar yalan yanlış şeyler olduğunu duyduğumuzda hüsrana uğruyoruz. “Tarih belgedir. Gizli madde olduğunu iddaa eden belgesini ortaya koysun” dedi. Bence de doğru dedi. Ben bu Murat Bardakçı’yı seviyorum abi. Tarihi bazılarına yaranmak için kullanmıyor. Neyse onu söylüyor. Kendisine inanıyor ve güveniyorum.


Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/grayscale-photography-of-pedestal-balustrade-161875/

İlber Ortaylı neden çok seviliyor?

İlber Ortaylı

     İlber Ortaylı, görüşlerine değer verdiğim bir tarihçidir. Çoğu tarihçiyi, tarihçi olarak görmüyorum zaten. Çünkü onlar yanlı tarih anlatıyorlar. Ben böyle insanları sevmiyorum abi. Eğer biri, birilerine yaranmak için tarih anlatıyorsa, ben o tarihçiyi dikkate almam. Televizyonda görsem kapatırım hemen. Neyse onu söyle, onu anlat. Tıpkı İlber Hoca gibi. Pat pat söylüyor. “O zamanlar böyle böyle hatalar yapmışız” diyor. Ya da “Hiç öyle anlatıldığı gibi değildir. Millet olarak hiçbir milletin yapmayacağı şeyi yaptık” diyor. Yani ortama göre konuşmuyor. Mesela Fatih Sultan Mehmet hakkında söyledikleri. “Asıl Müslüman onun gibi olmalı” demişti. Gerçek neyse onu söylüyor. Tarihe aşık olmuş biri. İşi neyi gerektiriyorsa onu yapıyor, onu söylüyor. O yüzden de İlber Ortaylı çok seviliyor.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/ancient-art-buddha-buddhism-355188/

Osmanlı sosyal hayatı...(2)

         Kaldığımız yerden Osmanlı sosyal hayatını anlatmaya devam ediyoruz. Osmanlı döneminde evler nasıldı? Bu konuda da size bilgi vermek isterim. Ahşap evler Osmanlı’nın geneline yayılmıştı. Evlerin bahçelerinin olması göze çarpan bir ayrıntıdır. Kiralar, kiracıları maddi yönden zorlamayacak şekilde azdır. Zaten fazla kiracı da yoktur. Genelde herkesin evi vardır.

        Osmanlı evlerinde fazla eşya göze çarpmaz. Ayrıca bu eşyalar da lüksten uzaktır. Haremlik ve selamlık gibi bölümler ancak büyük evlerde ve konaklarda söz konusudur. Osmanlı evlerinin bir başka özelliği de çok temiz olmalarıdır. Eve ayakkabı ile girme gibi bir durum söz konusu değildir.

        O dönemki aile kurumu ile ilgili olarak da birkaç şey söylemek isterim. Zina gibi ahlaka aykırı ilişkiler ailelerde görülmez. Akrabalık ilişkileri o kadar üst seviyededir ki. Hayatta kimsesi kalmamış, anne ve babası ölmüş çocuklar akrabalarının yanında hayata yeniden tutunmaya çalışırlar. Akrabaları bu gibi çocuklara kucak açar. Ahlaki değerlerin bu kadar yüksek olduğu bir toplumda yetimhane gibi kurumlara da ihtiyaç kalmıyordu.


Osmanlı'da sosyal hayat
foto kaynak: unsplash.com

        Osmanlı’da şehir hayatı nasıldı? Şimdi birazda bundan bahsedelim. Şehirler değişik dinden insanların ortaklaşa yaşadıkları yerlerdi. Bir yanda Müslümanlar, bir yanda Hristiyanlar, bir yanda da Yahudiler. Kozmopolit bir yapı ortaya çıkıyordu. Şimdi nasıl bir şehir ilçelerden oluşuyorsa o zaman da mahallelerden oluşuyordu. Kadı ve Naipler şehirleri yöneten idarecilerdi. İmam ve mahalle kethüdası ise mahalleleri yönetiyorlardı.

        Akşamları halkın nasıl vakit geçirdiği incelendiğinde. Cami, kahvehane ve esnaf odaları toplandıkları mekanlar olarak ortaya çıkıyordu. Meddah ve Karagöz sayesinde bu yerlerde vakit hoşça geçiriliyordu. Kadınlar ise ev toplantıları yaparak sosyalleşiyorlardı. Nişan, düğün ve sünnet gibi sosyalleşmenin önünü açan etkinlikler üzerlerine titizlenerek yapılır.

        Cuma günü resmi tatil. Şehirlerde dini ibadetler herhangi bir sorun olmadan yerine getiriliyor. Cumartesi günleri havralara giden Yahudiler sokaklarda görünür. Pazar günü ise Hristiyanların. Onlarda kilisenin yolunu tutarlar. İsteyen istediği şekilde ibadetini yapar. Buram buram özgürlük kokan bu imparatorluk yüzyıllar boyunca yaşamayı boşuna hak etmediğini gösteriyor. Sabah okunan ezan günün başladığının habercisi. Akşam ezanına kadar herkes işinde gücünde. Akşam namazı ile beraber bir günde sona ermiş oluyor. Dinlenme günü sadece Cuma günü değildi. Bayramlar, panayırlar ve şenlikler de dinlenmek için bir fırsat olarak görülürdü.

        Genelde halkın sadelikten yana olduğu görülüyor. Bu her şeye yansımış. Örneğin yemek için çokça paralar harcanmıyor. Düşük bir bütçe kafi geliyor. Gösterişten kaçınmanın bir göstergesi olsa gerek çeşit çeşit yemek yapılmıyor.

        Genelde tercih edilen yemekler pirinç, sebze ve et. Boza, pekmez ve bal suyu da yemeklerine eşlik eden içecekleri. Yemekler sini dediğimiz büyük tepsilerde, tabak yerine ise kalaylı taslar kullanılarak, yerde yenir.

Osmanlı sosyal hayatı...(1)

       Osmanlı’da sosyal hayat nasıldır merak eder dururdum. Ben de araştırdım, Öğrendim. Bu bilgileri sizinle de paylaşmak istiyorum. Osmanlı sosyal hayatının şekillenmesinde iki öğe var. Bunlar sizin de tahmin edebileceğiniz gibi din ve gelenekler. Bana göre Osmanlı’yı Osmanlı yapan dindir. Bunu sosyal hayatı incelediğinizde görebiliyorsunuz. Yani sana ya da bana göre durumunu ortadan kaldırıyor.

       O zamanlar mahalleler nasılmış ilk onu merak ettim ve inceledim. O zamanlar muhtar diye bir şey yok. Bildiğimiz anlamda muhtar Osmanlı’ya 2.Mahmut ile gelmiş. Muhtar yerine o zamanlar din büyükleri bakıyormuş. Mahalle ve köylerde camiler merkez kabul edilirmiş. Ve evler kıbleye göre yapılırmış.

       Tabi o zamanlar Osmanlı’nın mahallelerinde ve köylerinde komşuluk ilişkileri, insan ilişkileri çok üst düzeydi. Yapılanlara baktığımızda bugün için hayal gibi görülüyor. Nasıl mı? Mahallede kavgalı olanlar varsa onları barıştırmak için mahalleli uğraşıp dururmuş. Düşünsenize etrafınızda devamlı böyle pozitif insanlar var. Bir de şimdiyi düşünsenize kim kime dum duma.



Osmanlı sosyal hayatı
foto kaynak: unsplash.com


       Osmanlı’da vakıf çok önemli bir konumda. O kadar ki mahalle ve köylerde bile vakıflar var. Onlara da Avarız Vakıfları deniyor. Bu vakıfların kuruluşunda zenginler devreye giriyormuş. Bu vakıf nerede kurulacaksa mahalle ya da köy oranın zenginleri öncülük edip vakıfı kurarlarmış. Bu olayı şimdi düşünebiliyor musunuz? Nerede apartmanlarda kapı komşuları birbirini bile tanımıyor. Peki ne yapıyor bu vakıflar derseniz.

        Bu vakıflar cenazelerini kaldıramayan fakir fukaraya yardım ediyor ki cenazeleri kaldırılsın. Cami, mescit ve okulların kırık dökükleri varsa onları yapmak. Veya ihtiyaç varsa tabi yenilerini açmak. İlginç bir ayrıntı daha var. Mahallenin imamının, müezzininin ve öğretmeninin parası şimdiki gibi bakanlık tarafından verilmiyor. Onların maaşlarını da kendi bünyelerinde veriyorlar. Yani Avarız Vakıfları sayesinde. Bu demek oluyor ki. Her mahalle kendi yağıyla kavruluyormuş.

        Bu vakıfların yaptıkları bir ey daha var. Onu da söylemeden geçmeyelim. O zamanlar su işleri diye bir bölüm yok. Su işleri de bu vakıflara düşüyor yine. O da su yolu dediğimiz yeni yollar açmak.