Kişisel blog yazıları serisine cuma gününün iş yoğunluğu ile başlıyorum.
Bazen
fırsat bulup su bile içemiyor insan. Yani her iş, dışardan göründüğü gibi kolay
değil. Bazıları, biz çağrı merkezinde çalışanlar için, “Devlet memuru
gibisiniz. Otuyorsunuz” diyorlar. İşte o iş, öyle değil.
Neyse,
öyle böyle iş bitti. Bir cuma gününün ve bir haftanın da böylece sonuna geldik.
2026
için bir dünya video var YouTube’da. “2026’ya şöyle girin, böyle girin” falan
diye. Belki bu videoların çoğu boş ama seviyorum bu tarz videoları. Ne olursa
olsun, yeni yıl, yeni başlangıçlar demek.
Tarih
Obası, YouTube kanalından Ceren, “Hiçbir şey okuyamıyorsanız sözlük okuyun. Her
gün bir madde” diyor. Bu sözlük okuma önerisini daha önce de duymuştum. Daha
iyi yazmak için öneriliyordu. Bunun üzerine bir sözlük aldım. Birkaç defa da
elime alıp, okudum. Ama sonra alışkanlık haline getiremedim, kaldı öyle.
Şimdi
önümde iki seçenek var. Birincisi: Yarın, haftanın yorgunluğunu atmak için gün
boyu yatabilirim, dinlenebilirim. Ya da arkadaşla buluşup bir şeyler
içebilirim. Yarın sabah bir olsun, öyle karar vereceğim artık. O an ki ruh halim
bana ne diyecek bakalım?
Saat
23.46 olduğuna göre, yavaş yavaş yazıyı sonlandırma zamanı gelmiş demektir.
Kişisel
blog yazıları serisi ile yarın akşam da burada olur muyuz? Oluruz gibi. Sen ne
dersin?
*Önceki yazı: Kişisel blog yazıları #64: Yazacak bir şey yoktu, yazdım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder