foto kaynak: unsplash.com |
Niye kelime hazinem genişlemiyor benim?
Blogda daha güzel yazılar yazmam için kat etmem gereken daha çok yol var...
foto kaynak: https://unsplash.com/photos/o032ZyI93GY |
foto kaynak: https://unsplash.com/photos/WY_J0_9sVFg |
Beyine egzersiz yaptırmanın yolu: Okumak...
Okuma ve yazma iştahım arttı...
BELLİ BİR KONUDA YAZMIYORUM
Benim belli bi temam yok yazarken. Yazacağım şeyi o anki ruh halim belirliyor. Bazen siyaset, bazen bir dizi, bir film bazen de sadece kendime ait bir şeyler yazıyorum. Ve bu durumdan büyük bir huzur duyuyorum. Çünkü kendimi ifade edebiliyorum. Hani içinde tutma, psikolojin bozulur gibi laflar ederler ya. Ben de içimde tutmuyorum işte. Yazıyorum. Bloğuma yazıyorum. Yetmiyor, diğer bloğuma yazıyorum. O da yetmiyor günlüğüme yazıyorum.
DEVAMLI YAZMAK TUTKUSU
Bir yazar söylemiş ama adı şimdi aklıma gelmiyor. "Yazın, devamlı yazın. Hatta duvarlara kömürle yazın". Bu sözü her okuduğumda durmadan yazmak istiyorum. Her an, her dakika yazmak. Olan her gelişmeyi not etmek. Küçük bir not defterim olsun istemişimdir hep. Özenmişimdir. Yanlarında hep not defterleri taşıyan yazarlara. O küçük not defterleri de beni yazmaya tahrik ederler. Gün gelir de geçimimi tamamen yazılarımla kazanırsam yaparım öyle bir şey.
Foto kaynak:www.pixabay.com
Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com
Suc ve Ceza yarida kaldi...
ise baslamadan once Suc ve Ceza romanina baslamistim. ilk baslarda cok bunaltti beni. Ama ortalara dogru belli bir standarta oturdu. Acikcasi ilerleyen sayfalarda ne olacak merak ediyorum. Ama okuyamiyorum. Sabah sekizde cikip, gece on bir bucukta evde olursam nasil okuyabilirim ki? Zaten yorgunluktan oluyorum. Birak kitap okumayi, kolumu kaldirmaya halim olmuyor.
BAYRAMDA OKUMAYA
DEVAM
Aslinda, ben bir kitabi okumaya basladigim zaman yarida birakmayi sevmem. Birakirsam tamamen okumayi birakirim. Ama Suc ve Ceza oyle olmadi. Yarida biraktim. Bilerek, isteyerek. Ama devam etmek niyetiyle. Bir turlu geri donemedim. Devamli calis, calis. Ama bayram tatiliyle beraber onumde bir f irsat dogdu. Arefe gununden itibaren kurban bayrami tatilim basliyor. Bu 7 gunluk tatil boyunca hedef im:Kitabi bitirmek olacak.
BELLi OKUMA SAATiM
OLACAK AMA
Amasi: is yerinde belli calisma saatim yok. Kimi zaman aksam 18:00'de cikiyoruz. Ama cogunlukla da mesaiye kalip gece 22:30'da cikiyoruz. Siz de takdir edersiniz ki, boyle belirsiz bir ortamda okumayi rayina oturtmak zor. Eger rayina oturtabilmis olsaydim, coktan Suc ve Ceza bitmis olurdu. "Bu kadar isin gucun arasinda niye kitap okumaya calisiyon ki. Sende bi alemsin" diyenler olabilir. Benim de cevabim su, boyle diyenlere: Okumak benim icin bir hobi. Okumak meditasyon gibi.
Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com
Akıcı bir yazı okunmaya doyulmaz...
Akıcı bir yazı, tadindan yenmez bir yazidir. Okumaya doyamam. Onun icin, bir yazida ilk dikkat ettigim şey, yazinin akici olmasidir. Yağ gibi akmasi lazim bir yazinin. Mesela; Hıncal Uluç ile Ayşe Özyılmazel'in yazilari öyledir. Okumaya baslar baslamaz, yazi alir götürür beni. Kendimi, her şeyi unutmus, sadece yaziya odaklanmis bulurum. Sizin de, böyle okumaya hayran oldugunuz yazarlar varsa paylasin. Böylesi yazarlari ben de çok tanimak isterim. Ne kadar böyle akici yazi yazan yazarlar okursak, o kadar iyi yazariz.
Akici olmayan bir yazı insani yazidan sogutur. O yüzden önüme gelen her yazari okumam. Okuma dunyamdaki dengemi bozacak diye. Kimse kusura bakmasin. Okuma konusunda yazarlara ön yargili yaklasirim. "Acaba yazim dili nasildir?" diye, her yeni tanistigim yazarda kuşku duyarim. Ilk bir kac cumlesinden itibaren beni yakalarsa ne ala. Yoksa aldigim gibi yerine koyarim o kitabi. Romancilardan da Ayşe Kulin'i örnek verebilirim. Romanlarinda öyle bir akici dil kullanir ki. Kapilir gidersiniz o ahenge.
Nefes Nefese romani, bu romanlarindan biridir Ayşe Kulin'in. Hatirliyorum da kelimeleri sanki yudum yudum su icermis gibi yutuyordum. Kitabi okurken, "Bu kitabi okumadan su fani dünyadan gocseydim yazik olurdu" bile dedim. Düşünün artik. Kelimelerin benim üzerimde nasil da hakimiyet kurduklarini. Kelimeler böyledir işte. Akici bir yazinin icinde bir araya gelen kelimeler, ruh dunyaniza girerler hemen. Ve üzerinden ne kadar yıllar gecse de unutamaz olursunuz, o kelimelerin size verdiği hazzı. Benim de tek amacim, burada anlattigim gibi akici yazilar yazan bir blogcu olmak. Şimdilik bu kadar. Bir dahaki yaziya kadar sağlıcakla kalin.
Foto kaynak : http://www.sitebuilderreport.com/stock-up#q=&page=2
Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com
Kitap okuyacağım da ne olacak???
Yillarca okullarda, orda burda, kitap okumamiz söylendi. Ama sadece soylendi. Biri cikip da, neden kitap okumamiz gerektigini soylemedi, anlatmadi. Bu cagda insanlara neyi, neden yapmaları gerekiyor izah etmeliyiz. Yoksa o adam, cani isterse kitap okuyor. "Bunlar entel, dantel işler" diyor. Adama kitap okuma bilinci asilamadigin zaman, adam da böyle konuşur tabi.
Kitap okumayi zaman kaybı olarak gören çok. "Okuyacağım da elime ne geçecek?" diyor. Iste, bu soruyu soran adama, cevabi daha ilk baştan verilmeliydi. Bu ülkede, kitap okuma diye dersler olmalı. O derste her zaman, neden kitap okumaliyiz anlatilmali. Ve topluca kitap okunmali. Kitap okutmak, öğretmenin insiyatifinden alinmali. Istisnasiz, her zaman okunmasi sağlanmalı. Birine ne ekerseniz, gelecekte onu bicersiniz.
"Eğitim şart" diye klasiklesmis bir lafimiz var. Ama doğru. Her şeyin başı eğitim. Bir planlama yaparsınız. On yil, yirmi yıl sonrasi icin. Okuyan bir nesil yetistirirsin. Bunlar atla deve değil. Ama planlama lazim işte. Bizim millet olarak eksik olduğumuz sey. Genç, korpe beyinlere sadece, "Oku" demek yetmez. Neden okumasi gerektiği de anlatilmali. Bakin, görün o zaman. Simdikinden daha fazla genç okuyacak.
Foto kaynak : http://www.sitebuilderreport.com/stock-up
Blog linki : yasamdanyazilar.blogspot.com.tr
Okumak serüvenimde yaşadıklarım...
Foto kaynak :www.sitebuilderreport.com/stock-up