“Yazar nasıl
olunur?” sorusuna isterseniz, bir yazar üzerinden cevap vermeye çalışalım. Bu yazar
Umberto Eco. Kütüphanesinde tam 50 bin kitap varmış. Düşünebiliyor musunuz? Bin
değil, on değil, otuz değil tam 50 bin. “Bilgisayarın başına oturdum. Birkaç bir
şey yazdım” demekle yazar olunmuyor. Bakın, yazarı görüyor musunuz? Kütüphanesinde
50 bin kitap var. Bu bilgiyi öğrendikten sonra yazarlığı bir daha oturup
konuşalım mı? Yani demek istediğim, arkada bir birikim var. Hem de büyÜk bir
birikim. İşte bu bilgi birikimi gün geliyor kitaba dönüşüyor. Dönüşmese şaşılır
zaten. İnsan bu kadar büyük bir bilgi birikimiyle, onlarca boş sayfaları
doldurur da doldurur.
“50 BİN KİTABI OKUDUN MU?” SORUSU
Umberto Eco bu 50
binlik kitaptan hepsini mi okudu, yoksa belli bir bölümünü okudu? Orası bilinmiyor.
“Bu kadar kitabı okudun mu?” diye soranlara da esprili cevaplar verirmiş. Bir keresinde,
“Bunlar daha haftaya okuyacağım kitaplar” demiş. Muzip bir adammış kendisi. Böyle
cevaplar vermeyi severmiş. Yine, “Bu kadar kitabı okudun mu?” sorusuna ve yine
muzipce bir cevap vermiş: “Bunları okusam elimde tutar mıyım?” demiş. Kendisi tam
bir Ortaçağ hayranıymış. Hristiyanlığı da çok iyi biliyor. Bu iki konudaki
bilgi birikimini birleştirmiş. Ve ortaya o çok meşhur, adını duyuran kitap, “Gülün
Adı” çıkmış. Evet, bir roman yazmış. Ama nasıl yazmış gördük mü? Romandaki konulara
o kadar hakim işte.
“NASIL YAZAR OLUNUR?” SORUSU
“Nasıl yazar
olunur?” sorusuna verdiği cevapta üstte anlattığım bu durumla ilgili. “Bir
konuya hakimsen, kelimeler kendinden gelir” demiş. İşte bize yazarlıkla ilgili
çok önemli bir bilgi. Yani hangi konuda yazmak istiyorsan, o konuda ne kadar
kitap varsa okuyacaksın, bileceksin. Konuya baştan sona hakim olacaksın. Evet,
gördüğümüz gibi yazarlık öyle kolay bir iş değil. Bir kitabını yazmak için 6
yıl araştırma yapmış Umberto Eco. Tabi başka bir yazarın stili farklıdır. Orası
ayrı. Bizde de bir atasözümüz yok mudur? “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır”
diye. Tüm yazarları inceleyeceksin. Ya onların çalışma stillerinden birini
tercih edeceksin ya da kendine özel bir çalışma stili oluşturacaksın. Beni etkileyen
50 bin kitaplık kütüphanesi ve yazacağın konuyla ilgili A’dan Z’ye her şeyi
bileceksin kuralı oldu. Sizler bu konuda neler söylersiniz?
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Kesinlikle bilgi birikimine ve donanımlı olma konusunda hem fikirim ve yazıyı destekliyorum ek olarak bence kelimelerle oynamak biraz da yetenek işi, hissetme işi bu sebeple çok kitap okumaya yaşı gereği fırsat bulamamış ama bir çok yazardan daha yazar çocuklar, gençler var.. yani sadece bilgi değil bu işe gönül vermek ve kabiliyette bir parçası olduğu düşüncesindeyim
YanıtlaSilŞöyle bir formül yapabiliriz belki: Yetenek+bilgi+gönül vermek. Bu güzel yorum için teşekkürler ve sevgiler.
Sil50 bin kitabın etrafımda olması bile benim ufkumu açar diye düşünüyorum. :) Bir şekilde elinden geçmiştir, her kelimesini okumuş olmasa bile. Aslında bu titizlik, disiplin ve yaptığı işe bağlılık sayesinde ona Umberto Eco deniyor, isimleriyle anılıyorlar. Onlar yazar olmaktan da öte farklı bir boyuta geçiyorlar. Yazar deyip geçince sığ kalıyor. İyi yazar olmak için kesinlikle iyi bir birikim, araştırma ve adanmışlık gerekiyor. O işe gönül vermeden gerçekten kaliteli denecek bir eser ortaya koymak zor geliyor bana. Güzel bir konu olmuş, çok da güzel yazmışsınız, kaleminize sağlık. :)
YanıtlaSil"50 bin kitabın etrafımda olması bile benim ufkumu açar diye düşünüyorum". Bu gerçekten iyi bi bakış olmuş :) Yazardan öte bence de farklı bir boyuttalar. Zaten onları farklı kılan da bu. Bu içi dopdolu yorum için teşekkürler.
Sil