Bilmiyorum sizin dikkatinizi çekti mi? Yazarlar,
babalarıyla pek anlaşamamışlar. Yıllar sonra da bunu, yazdıklarıyla dile
getirmişler. Bu sadece bizim yazarlara ait bir durum da değil. Yabancı yazarlarda
da böyle durumlara rastlıyoruz. O kadar ki, yazarlar ve babaları başlıklı bir
kitaba konu olacak kadar bilgi var elimizde. Bizim yazarlardan birinin,
babasıyla olan ilişkisini kendi cümleleriyle aktaracağım sizlere. Bu yazar,
Poyraz Karayel dizisiyle beraber, gençler tarafından daha çok tanınmaya ve
okunmaya başlanılan Oğuz Atay. Babasının ölümünden sonra ona uzunca bir mektup
kaleme almış. Ben sizin için seçtiğim bölümlerini paylaşacağım. “Bir yazar
babasını nasıl anlatır acaba?” diyerek, ilgiyle okudum mektubu.
BABASI ONA NASIL DAVRANIRMIŞ
Bu uzun
mektubunda Oğuz Atay babasını her yönüyle anlatmış. Kendisine olan
davranışlarını, babasının nasıl bir kişi olduğundan bahsetmiş. En önemlisi de
babasıyla kendisini karşılaştırmış. Farklılıklarını ve benzerliklerini ele
almış. Ben babasının ona karşı olan davranışlarını anlattığı bölümü paylaşmak
istiyorum sizlerle. “Aramızda hiçbir zaman, alışılmış baba-oğul ilişkisi
olmadı. Ne ben, bütün meraklı çocuklar gibi durmadan her şeyi sana sordum; ne
de sen oturup bazı şeyleri bana açıklamak gereğini duydun. Bu yüzden, bir çok
olayın nedenini zamanında öğrenemediğim için, dünyanın bir çok yönünü hiç
bilemedim. Bazı olayların nedenini de çok sonraları öğrenebildim. Mesela yemekten
kalkınca herkesten önce ellerini yıkamak isterdin; banyoda, “Ben sigara
içeceğim,” diyerek beni iterdin.
OKURKEN İÇİM BURKULDU
Ben de senin gibi
sigara içmeye başlayıncaya kadar, bu davranışın bana hep esrarlı göründü. Sonra
karşılıklı sigara içmeye başladık. Sonra günün birinde karşısında, ‘bacak bacak
üstüne atıp sigara içen’ oğlunu azarladın. Davranışlarında genellikle hep böyle
geç kalırdın. Karımdan ayrılıp sana sığındığım zaman da, “Geceleri eve geç
geliyorsun,” gibi, yıllarca önce söylenmiş olması gereken sözlerle beni
tedirgin ederdin. Oysa babacığım ben evlenmiştim, ayrılmıştım, çocuğum bile
vardı; yani bir bakıma senin durumundaydım. Sen de yıllarca önce bazı işlerini
bahane ederek büyük şehire gidip bizi günlerce yalnız bırakmaz mıydın? Ben de
işte öyle olmuştum babacığım: ‘İstediğim gibi yaşamak’ diyebileceğimiz bir işim
çıktığı için evden, kendi evimden ayrılmıştım.”
Benim okurken
zaman zaman içim acıdı. Bir insan, bir baba çocuğuna nasıl böyle davranabilir. Özellikle
çocuğunu banyoda ittiği anlar. Ya bir çocuk bu dünyada en çok anne ve babasına
güvenir. En güvendiğin kişi baban, seni böyle iter kakarsa, o çocuğun
psikolojisi ne olur sorarım size. Eminim bu konuda sizin de söyleyecekleriniz
vardır.
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Babalar malesef anneler kadar çocukları anlamaya sahiplenmeye veya duyarlı olmaya eğilimli değiller fiziksel bir bağlantı söz konusu olmadığı için ancak ümit verici durum şu ki artık anneler kadar babalar da bilinçlenmeye okumaya çocugu sorgulamaktan cok anlamaya başladılar.. Ama genel bir durum mu bu bence hayır hala azınlık ve daha cok katedecek yol var..
YanıtlaSilMaalesef! Dilerim o yollar en erken şekilde alınır. Böyle babaların hala olduğunu düşünmek bile rahatsız edici. Yorum icin tesekkürler sevgiler
SilTam tersi çok ilgili ve çok iyi bir babanın kızı ve bu satırları daha önce okumamış biri olarak elbette şaşırdım ve üzüldüm. Üstelik yazınızı okuyana dek yazarların babalarıyla aralarının iyi olmaması dikkatimi çekmemişti.. Daha çok okumak gerek.. daha çok anlamak.. Vesile oldunuz teşekkürler, sevgiler,
YanıtlaSilBöyle bir şeye vesile olduğum için mutluyum. Amacım biraz da bu. Yazarlara, kitaplarının dışında da bakmayı sağlamak. Bu güzel yorum için teşekkürler Sevgilerle
SilEn hassas konum budur Cem kardeşim.Ben babamı ve ruhlarımızda yarattığı fırtınaların izlerini taşıyan kardeşlerden kalan üç kişisinden biriyim.Erkek yazarların babalarıyla problemli olmaları tabii olarak daha mümkündür.Bu baba-oğul zıtlaşmasının çoğu yazarda olması, esin kaynağı olmasa da yazma ihtiyacı mı doğurdu acaba? diye de düşündürdü bana.Bence eğer yazan kadın ise ve babasıyla bir takım problemler yaşadıysa, ayrıca hayatındaki ilk erkeğin babası olduğu düşünülür ve onun sevgisine doyamamışsa, hayatı boyunca yaşadığı aşk ya da aşklarda sevgi, korunma ve güvenme beklentisinin yoğun olacağı, haliyle hatırı sayılır hüsranlar yaşayacağının habercisidir diyorum.Zira yaşadım tüm bunları.
YanıtlaSilYine temiz bir bilgi.Teşekkürlerim ve sevgilerimle.
Elbette ki, kadın yazarlardan da yaşayan var. Özelde Oğuz Atay'ı aldığım için bu yazılık böyle oldu. Gün gelir bir kadın yazarın babasına olan duygularını anlattığı bir yazıyı da kaleme alırız. Ayrıca da böyle bir yazıdan da çok memnuniyet duyarım. "Temiz bir bilgi" görüşünüz çok güzeldi. Böyle düşünmenize çok sevindim. Teşekkürlerimle, sevgiler.
SilEğer bir gün kendimi iyice geliştirip başarır ve hakikaten yazar denecek vasfa sahip olursam, yazdığım babam kesitli hayat hikayemi size sunmaktan mutluluk duyarım. Sevgiler.
SilBen de o yazınızı okumaktan mutluluk duyacağım sevgiler
SilBen de Can Yücel'in babasına olan özlemini biliyordum. Her kadın iyi bir anne olamadığı gibi her erkek de iyi bir baba olamayabilir. Yazarlar bunları yazdığı için bilgimiz oluyor, aynı durumda kimbilir ne çok evlat vardır.
YanıtlaSilAynı durumda olanları düşününce içim yandı açıkçası. Dilerim hiç bir çocuk böyle anlar yaşamasın. Yorum icin tesekkürler, sevgilerimle.
SilOğuz Atay benim için özel bir yazar olmustur. Kendisi ile hesaplaşmasını sıklıkla yapan yazarin bu yönünü hiç düşünmemiştim. Sanki yazarlarin çocuklari kitaplarıdir ve aileleri kalemleridir gibi gelirdi bana. Fakat kalemin cinsini düşünmek aklıma gelmezdi.Yazar adına üzüldüm sorularının temelinde demekki babası da yer alıyormus
YanıtlaSilOğuz Atay adına ben de üzüldüm. Okurken içim yandı. Yorum icin tesekkürler ve sevgiler
Sil