Edebiyatta bir tartışma
vardır ve halen devam eder. “Yazar nasıl olmalıdır? Neyi yazmalıdır?” Tıpkı, “Sanat,
sanat için mi yoksa toplum için mi?” tartışması gibi. Bu konular üzerinde
sanırım bir mutabakat sağlayamayacağız. O yüzden bunu bir kenara koyuyorum. Elias
Canetti yazar için ne demiş, onu paylaşmak istiyorum sizinle. Biz sonuçta
okuruz. Bu konularda kesin bir cevap verecek konumda değiliz. Cevap verecek
konumda olanlar ne diyor? Bu cevaplar düşüncelerimizin daha da olgunlaşmasını
ve kendimize sorular sormamıza yardımcı olabilir. Yazarların bu tip tartışılan
konularda görüşlerini okumak, hoşuma gider benim. Farklı düşünme biçimlerini
görürüm. Yazar olarak onlar, bu konulara nasıl bakıyorlar, bu merakımı gideririm.
“ YAZAR, ÇAĞININ
KÖPEĞİDİR”
Elias Canetti,
Körleşme kitabının yazarıdır. Ona göre bir yazar nasıl olmalıdır şimdi ona
bakalım. “Yazar kendi çağına tutukundur; onun malı ve kölesidir, onun en
değersiz uşağıdır. Bir zincirle sıkıca ve kopmamacasına ona bağlanmış, ona en
yakından hükümlüdür. Bağımlılığı öylesine büyük olmalıdır ki başka hiçbir yere
kök salmamalıdır. Hatta biraz gülünç gelmese şöyle derdim: ‘O, çağının
köpeğidir. Çağının zeminlerinde koşar, orada burada durur.’ Yazar, çağının
köpeğidir ama o çağa hizmet etmek için değil, onun gizlenen yönlerinin kokusunu
sürerek, burnunu en gizli köşelere sokarak bu çağın ipliğini pazara
çıkarabilmek için, köpeğin koku alma yeteneğini ödünç almıştır. Bu yetenek
yazarda bir çeşit içgüdüye dönüşür.
YAŞADIĞI ÇAĞIN İPLİĞİNİ PAZARA ÇIKARMAK
Bu içgüdü,
yazarın elinde değişim ve dönüşüm yeteneğine dönüşecektir.” İlk başta köpek
benzetmesi pek hoş kaçmamış. Ama daha sonraki satırlarda, bu köpek benzetmesi
ile ne anlatmak istediğini çok iyi ifade etmiş. “Bu çağın ipliğini pazara
çıkarabilmek için” sözünü çok beğendim. Roman ya da hikaye yazıldığı dönemi
yansıtmaz mı? Yazıldığı döneme ayna tutmaz mı? Elias Canetti bu durumu, “İpliğini
pazara çıkarmak” diyerek, albenisi zirvede bir şekilde ifade etmiş. İpliğini
pazara çıkarmak derken, sadece kötü şeyleri kastettiğini sanmıyorum. Dünya her
ne kadar, her an kötüye gitsede, yine de içinde güzellikler barındırmaktadır. Zaten
o güzellikler ve o güzellikleri yapan insanlar olmasa, bu dünya hiç yaşanmaz
bir hal alır.
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Sabırsızlıkla beklediğim Cem kardeşim ve yazısı geldi işte.Meraklandım açıkçası.Yine gelişmeye tamamen kendimi adadığım son zamanlarda, alanımda yararı olacak bir konu.*Yazar ne yazmalıdır?*ı ve diğer maddeyi ise, yazar olmanın şartları nelerdir gibi algılamak benim için yerinde olur diye düşündüm. Yazarların devre sadakatle sarılmaları, geniş gözlem yeteneğine sahip olmaları, insan ilişkilerini, toplumsal olayların birebir onlarda yarattığı etkileri, olumsuz dönüşleri velhasıl yazarın dünyanın gidişatı hakkında bilgi sahibi olup, yazdığı hikaye ya da romanlarda bunların izleri olması gerekir sanırım.Köpek, direkt bağlılık, sadakat, sezgi, sahiplenme ve itaat sembolüdür bence.Hayvanların insana en yakın eğitilebilir, yararlanılabilir cinsidir.Yazma aşkı olanda ise hayata, dünyaya ve insana karşı duyarsızlık affedilmez, bence de yazar çağının köpeği olmalıdır...Devrin zabıt katip ve katibeleridir onlar ilgi duydukları alanda ve bilgileri nispetince ki bu nispet tercih değil, ama gerekendir.Hata affetmez yazı. Anlar okumaya aşık olanlar. Sınava girer yazar okurlarının önünde.Teşekkürlerim ve sevgilerimle Cem kardeşim. Sağlıcakla...
YanıtlaSilKöpek benzetmesini siz de çok iyi açmış oldunuz bu güzel yorumunuzla. Yazar yaşadığı çağı ne kadar tanıyorsa, anlamışsa eserleri de sonsuz oluyor. Her yazarın dediğiniz gibi gereken, olmazsa olmaz bir özelliği olmalı bu durum. Derinlikli yorumunuz için teşekkürler, sevgiler.
Sil