Yazarların yazdığı
ama, hesapta olmayan kitaplar vardır. Cemal Süreya’nın, On Üç Günün Mektupları
kitabı da, hesapta olmayan kitaplar kısmına dahil işte. Eşi Zuhal Hanım’ın
tehlikeli ve ağır denebilecek bir ameliyatı vardır. Ameliyattan sonrası da
risklidir. Çünkü hayatına felçli olarak devam etme gibi bir olasılık da söz
konusudur. İşte böyle bir ortamda Zuhal Hanım ameliyata girer. Ameliyatından hastaneden
çıkıncaya kadar, eşine mektup yazar durur. Bu her gün böyle devam eder. Ta ki,
eşi hastaneden çıkıncaya kadar. On üç günün sonunda eşi hastaneden çıkmıştır. Ve
şükür ki, korkulan hiçbir şey başa gelmemiştir. Eşine yazdığı bu on üç gündeki
mektuplar, sonunda kitap olur.
GERÇEK ADI BAŞKADIR
Kitabın adını da,
eşi Zuhal Hanım koyar. Eşi de kendisi gibi bir şairdir. Normal mesleği
muhasebecilik olsa bile. İkisi de takma adlar kullanırlar. “Takma ad derken? Yani
Cemal Süreya da mı takma admış?” sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet,
aynen öyle. Gerçek adı Cemalettin Seber’dir. Eşi ise Elif Sorgun adını
kullanmaktadır. Kitap, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış. Tesadüfe bakın ki,
kitabın adı gibi, tam on üç baskıya ulaşmış. On üç gün boyunca mektuplar
yazdığı kadınla, tanışma hikayesini de öğrenmek ister misiniz? Bunun için ilk
tanıştıkları geceye gitmemiz gerekiyor. Tarihler 1967 yılıdır. Mevsimlerden ilkbahar.
Türk Edebiyatçılar Birliği Lokalinin açılış gecesi vesile olur tanışmalarına.
NASIL TANIŞTILAR?
Bundan sonrasını
isterseniz eşi Zuhal Hanım’dan dinleyelim: “Gece kalabalık ve neşeliydi. Bir ara
Cemal Süreya yanıma yaklaştı ve ‘Benimle evlenir misin?’ dedi. Yakınlaşmayı çok
iyi bilen biri olduğu için önceleri kaçtım ondan. Daha sonra rastlaşmalarımız,
duygusallığımız, nişan yüzüğünü kapalıçarşıda bir çayhanede takmışlığımız, altı
ay sonra yıldırım nikahıyla noktalandı. Nikah tanıklarımız: Muzaffer Buyrukçu
ile Tevfik Akdağ idi. Ercüment Uçarı da tek konuğumuzdu. Evimizin gecelerini
Ülkü Tamer, Gülsen Tuncer, Muzaffer Buyrukçu süslerdi.” O zamanlar dikkat
ederseniz yazarlar hep iç içeymiş. Bugün için böyle bir durum göremiyoruz. Belki
de zamanın ruhu bunu gerektiriyordur. Böyle başlayan ve evlilikle biten bir
tanışma hikayesi. Ardından bir ameliyat. Yazarın sevdiğine olan hislerini
mektuplara dökmesi ve ardından gelen bir kitap. Hayatla yazmak iç içe.
Foto kaynak:pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Merhaba Cem bey, sanırım aboneniz, yani sıkı bir takipçiniz oldum.Bundan gurur duyarım.Bir yazım vardı, Zamanın Ruhu başlıklı.Burada geçtiği için,sizden sonra onu tekrar okuyacağım.Çok eksiklerimi gidereceğim sizden sanırım.Hayatı kaçırdığım, onunla savaştığım dönemlerim çoktu.Yaş ilerlese de öğrenme aşkım dolu dizgin.Teşekkürler katkılarınız için.Güzel günler dilerim.Ece ablanız.
YanıtlaSilSizin gibi yazmaya aşık bir blogcudan bunları duymak gerçekten çok güzel. Esen kalın. Yazıyla dolu günler dilerim.
SilTeşekkürler :)
Sil