Ben ilk yazılarımı günlüğüme yazmıştım.
Ondan sonra farklı bir yazı çeşidi olarak kompozisyon dersi girdi yazın
dünyama. Bu ders sayesinde farklı konularda yazmaya başladım. Genelde
atasözleri üzerine yazardık. Sakla samanı gelir zamanı gibi. Benim lisedeki
sıra arkadaşım, “Yine edebiyat parçalayacağız” derdi kompozisyon dersleri için.
Böyle demesi hoşuma giderdi. O şaka olsun diye böyle diyordu ama gerçeği de bu
değil miydi? Evet, bütün sınıf bir ders boyunca boş kağıtları kelimelerle
dolduruyorduk. Yani edebiyat yapıyorduk. Arkadaşımın söylemesiyle edebiyat
parçalıyorduk. Yazmaya başlarken çok zorlanırdım. İlk cümle hep zor gelirdi
bana. Şimdi blogda çektiğim ne yazayım sıkıntısını o zamanlar da çekiyordum.
KOMPOZİSYONDAN ALDIĞIM EN YÜKSEK NOT
Gelişme bölümü 7-8 satır olmalıydı. Ben
de o satırları tamamlayabilmek için bir düşünceyi uzattıkça uzatırdım. Sakız
gibi çektikçe çekerdim. Tıpkı şu anda yaptığım gibi. Galiba lise son sınıftı
kompozisyondan en yüksek notu aldığım zaman. O da seksendi. Edebiyat hocamız en
yüksek notu olan üç kişiyi tahtaya çıkardı. Ve bizden yazdığımız
kompozisyonları okumamızı istedi. Ama ben okumadım. Hocanın ısrarına rağmen
üstelik. Çünkü çekindim. Yazdıklarımla alay edeceklerini düşündüm
sınıftakilerin. O edebiyat hocamızın benim yazdığım bir yazıyı bu kadar
beğeneceğini hiç tahmin etmezdim. Onun tarafından beğenilmiş olmanın zaferini
yaşıyordum aynı zamanda. Ben onun gözünde kendimi silik görüyordum. Benim gibi
silik birinin yazısını beğenecek değildi ya.
KOMPOZİSYON YAZIMDA İKİNCİ EVRE
Beni böyle gördüğünü düşündüğüm bir hocanın
dersinden en yüksek notu alan üç kişiden biri olmanın önemini sizde takdir
edersiniz. Kompozisyon dersi giriş cümlelerinde de bahsettiğim gibi yazın
dünyamda bir değişiklikti. Günlük başımdan geçen olayları yazarken birden
farklı tarzda yazmaya başlamıştım. Ben kompozisyonu yazım dünyamda ikinci evre
olarak görüyorum. Üçüncü evrem ise: gündemdeki olayları yorumlamaktı. Artık
günlüğümün yanına bir defter daha eklemiştim. Onda sadece Türkiye’nin gündemini
yazarak yorumluyordum. Futboldan siyasete, sinemadan toplumsal olaylara kadar
geniş mi geniş bir dünya vardı artık önümde. Ama o yazıları bugün olsa blogda
yayınlayamam. Çok argo yazıyordum çünkü. İçimden geldiği gibi. Bir gün daha
detaylı bunu da yazarım sizlere. Tamam blog özel bir emek ve sevgi gerektiren
bir iş. Ama kompozisyon değil. Bir insan yazar gibi olmasa da çok üzüldüğünde
ya da çok sevindiğinde yazmalı. Her halükarda paylaşmak insana çok iyi geliyor
çünkü.
Foto
kaynak:pixabay.com
Blog
linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder