Myvslr adlı kişisel blog birkaç gün önce yazdığı veda yazısı ile blog dünyasına veda etti. Böyle güzel güzel yazılar yazarken nereden çıktı bu veda peki? İşte bu soruyu kendisine sordum. Kendisiyle yaptığım röportaj sizlerle.
*
SORU: Bloğuna veda etmen benim için beklenmedik bir olaydı.
Neden bu şekilde bir karar aldın?
CEVAP: Genelde kararlarım bana da sürpriz oluyor. Yılın
yarısını Serdar Ortaç’la Teoman arasında bir ruh haliyle yaşıyorum J Bu
durumun özel bir sebebi yok ama son zamanlarda dergilere de yazdıklarımdan
göndermek istedim. Bunun için bloğumda olanları kullanayım dediğimde daha önce
bir yerde yayınlanmamış olma şartı aranıyordu. Ben de enerjimi dergilere,
yarışmalara harcamak istediğim için bir gece, böyle bir anda veda yazasım
geldi.
*
SORU: Veda yazısını okuduğumda şunu hissettim: Sanki en
baştan bloğa belli bir süre yazmak için başlamışsın. O süre dolunca da veda
yazın geldi gibi. Bu hissimde yanılmış mıyım?
CEVAP: Hocam bana sorarsan pek isabetli değil ama bu his
sonuçta öyle hissetmiş olabilirsin. Başlangıçta orayı arşiv gibi kullanırım,
yazdıklarımı da sadece ben okuyacağıma herkes okusun mantığıyla açtım. Daha önceden
de istiyordum zaten. Gelip şunları şunları yazıp giderim gibi bir düşüncem
yoktu yani.
*
SORU: Blogdaki ilk yazılarına baktığımda belirli bir konu
üzerine yazıyordun. Sonrasında ise yazılarının içinde madde madde farklı
konulara değinmeye başladığını görüyoruz. Bu tip yazılarına derle-dene-me adını
verdin. Bunu bir seri haline getirdin. Bu tarz yazmaya nasıl karar verdin? O
dönüşün nasıl oldu?
CEVAP: Şöyle: Hem çeşitlilik yaratmak istedim kendimce hem
de ben aslında öyküden ziyade deneme yazmaya daha yatkın biriyim.
Öykülemektense, salt düşünce olarak daha iyi ifade edebiliyorum kendimi. Günlük
hayattan aklıma gelen, aklıma yatmayan, eleştirdiğim ya da farklı baktığım
konuları, olayları paylaşmak istedim. Aslında benim gibi düşünen insanlar
olduğunu da gördüm. Bu her zaman hayatta insana iyi hissettirir. Fakat her
şeyde olduğu gibi bunun da aşırısı iyi olmaz. Her konuda da aynı düşünmemek,
hareket etmemek lazım J Bir de herkesin
bildiği, yaşadığı olaylara farklı açıdan da bakılabileceğini göstermeye
çalıştım diyebilirim.
*
SORU: Enerjini dergilere ve yarışmalara vermek istediğini
söyledin. Orada durumlar nasıl?
CEVAP: Henüz pek bir girişimim olmadı ama süreli yayın yapan
ve çok çok popüler olmayan bir dergiden olumsuz cevap aldım. Bir de İnstagram
üzerinden online yayın yapan bir dergiye onların belirlediği bir temada öykü
yazdım. Kalıplara gelemeyen biri olduğum için yazarken biraz sıkılsam da yazıp
gönderdim. Çünkü yazdıklarımın editöryel anlamda karşılığı olup olmadığını
merak ediyordum. Sonra bir baktım ki yayınlamışlar. Bu şekilde devam etmek ve
var olan potansiyelimi eğitimden geçirmek istiyorum. Yaratıcı yazarlık gibi
kurslara girmek gibi bir planım var.
*
SORU: Sosyal medyada sen de çok denk geliyorsundur. Önüne gelen
yaratıcı yazarlık kursu açıyor. Bence bu iş çok paraya döküldü ve samimiyeti de
bence sorgulanır hale geldi. Sen nasıl düşünüyorsun yaratıcı yazarlık kursları
hakkında?
CEVAP: Evet, denk geliyorum ama detaylı araştırmadığım ve içine hiç girmediğim için bu konuda bir şey demeyi doğru bulmam. Eminim işini hakkıyla yapanlar vardır bize de onları bulmak düşer J
*
SORU: Yazarlıkta amacın ne? Kitap mı yazmak, köşe yazarı mı
olmak?
CEVAP: Aslında meslek olarak yazarlık gibi bir amacım yok. Okumayı seven biri olarak ve yazmanın hem yaratmakla bir ilişkisi, hem de iyileştirici bir etkisi olduğunu düşündüğüm için, bana iyi geldiği için yazıyorum. Ardımda şu an için bir blog bıraktım. Belki bir kitapta ilerleyen yıllarda olur mu bilemem ama bu kesinlikle bir roman, öykü olmaz. Ya deneme olur ya da şiir kitabı olur. Köşe yazarlığı değil de süreli yayın yapan bir dergide kendimce yazmak isterdim. Bunun için çaba göstereceğim gibi duruyor. Tabi şimdilik J
*
SORU: Kitap okuma ile aran nasıl?
CEVAP: Ülkemize göre çok iyi olduğunu söyleyebilirim J Klasikler hariç roman okuduğum çok nadirdir. Genelde sosyal bilimlerle alakalı okumalar yapıyorum. Felsefe, sosyoloji ve psikoloji ağırlıklı diyebilirim. Bunlardan sıkıldığımda da romanlara kaçıyorum. Ama çevremin de yanıldığı üzere aslında asla çok fazla kitap okumuyorum. Ülke ortalamasına göre fazla oluyor. Kısacası, kitap kurdu değilim J
*
SORU: Bu ara ne okuyorsun?
CEVAP: Kendine yardım kitaplarından olan Hayatı Yeniden
Keşfedin kitabını okuyorum, bitmek üzere. Herkese de tavsiye ederim.
*
SORU: Roman olarak ve kişisel gelişim açısından en beğendiğin
kitaplardan öneri alsak.
CEVAP: Kişisel gelişimle aram hiç yok. %90’ını çöp olarak
görüyorum. Kalan %10’luk kısım da İlber Hoca’nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır, Doğan
Cüceloğlu Hoca’nın Var Mısın, Engin Geçtan Hoca’nın Hayat Gibi kitaplarını
okumam beni kişisel gelişim alanında fazlasıyla doyuruyor. Roman olarak klasik
olacak ama Dostoyevski’nin 3 romanı: Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler ve
Yeraltından Notlar. Dorian Gray’in Portresi, Sabahattin Ali’den İçimizdeki
Şeytan’ı sayabilirim ilk aklıma gelenler.
*
SORU: Kimin denemelerini okuyup, “Ben de bunun gibi
yazmalıyım” dedin?
CEVAP: Montaigne okudum ama hiç bunun gibi yazmalıyım dediğim
biri olmadı. Çünkü modellemeyi seven bir yapım yok. Esinlenirim tabi ama
benzemeye çalışmam. Bunun da ukalalık olarak anlaşılmasını istemem. Bu yapı
meselesi. Bir de Müjdat Gezen’in, “Normal Olacak Kadar Anormal Değilim” adlı kitabı
var. O da konu konu yaşadığı anıları deneme tarzında kaleme dökmüş. Hem de çok
zevk alarak okudum. Hem de bir deneme kitabı yazarsam ilham alacağım bir kitap
olduğunu söyleyebilirim.
*
SORU: Röportajımızın sonuna gelirken. Blog yazmak sana ne
kattı? Ne umdun, ne buldun?
CEVAP: Blog yazmak bana düşüncelerimi daha derli toplu görmemi sağlarken aynı zamanda yazmak için ayrıca da bir motivasyon sağladı diyebilirim. Yani belki blog olmasa orda yazdıklarımın bazılarını hiç yazmamış olabilirdim. Ne umdum sorusuna gelince hiçbir şey ummadım aslında. Ama çok güzel insanlar buldum. Onların bazılarıyla sohbet ettim, senin gibi bazılarıyla da röportaj yaptım J Çok güzel bir aile var aslında blog dünyasında. Gerçekten bir mahalle gibi olmuş. Daim olsun diyorum ve böyle bir ailenin parçası olmaktan da mutluyum J
*
SORU: Ve geldik son söze. Son olarak ne söylemek istersin?
CEVAP: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine J
Harika bir final oldu bu J
Myvslr’nin Veda başlıklı yazısını okumak için buraya
tıklayabilirsiniz.
Hayırlısı olsun, bence her giden mutlaka bir süre sonra döner. :)
YanıtlaSilSon söz harika!
Umarım geri döner. Son söz gerçekten harika oldu Momentos :)
SilSamimi, doğal bir söyleşi olmuş. Her veda insanı üzüyor tabii.
YanıtlaSilNazım Hikmet'in o dizeleri de tam yerini bulmuş.
Sevgiyle, esen kalın.
Değil mi? Her veda hüzünlüdür. Nazım Hikmet'le kapanış çok güzel oldu. Sevgiyle kalın.
Silhımm evet arada bir bloga yazardı, arada yorum yapardı, işallah diledikleri olur :)
YanıtlaSilİnşallah Deep :)
SilVedası beni de şaşırtmıştı, bu röportajı çok iyi yapmışsın sana da tebrikler. :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler efenim :)
SilÇok teşekkürler :) Aynen hayırlısı olsun. Yeni kararlar, yeni başlangıçlar :)
YanıtlaSil