Bundan yıllar önceydi. Kardeşim, Bilecik
Üniversitesini kazanmıştı. Onunla beraber, bizde Bilecik’e gitmiştik. Bilecik’in
merkezi, avuç içi kadardı. Şimdilerde genişledi mi, bilmiyorum. Terzilik bir
işimiz olmuştu. O küçücük merkezdeki, terzi dükkanına gitmiştik. Dükkana girer
girmez, bir farklılık hissettim. Sanki dışarıdaki zamanla, dükkanın içindeki
zaman, farklı akıyordu. İçerideki zaman, olabildiğince yavaştı. Sanki içerisi,
farklı bir dünyaydı. Her yerde pantolonlar, ceketler. Terzi, dikiş makinasının
başında pantolon dikiyor. Camın kenarında ufak bir radyo var. Radyo açık. Ama sesi
fazla değil, kararında. Türk Halk Müziği çalıyor. Elbette ki, TRT’nin
radyolarından biri açık. Masada bitirilmiş iki çay bardağı. Geçmişe dönmek, bu
olsa gerekti. Sanki çocukluğuma geri dönmüştüm.
TERZİ
DÜKKANINDAKİ HUZUR
Anılar, benim için çok önemlidir. Ve zaman
zaman da hatırlarım. Muhakkak bana hatırlatacak bir söz, bir olay, bir şarkı
vb. İlla bir şey olmuştur. O terzi dükkanında saatlerce kalabilirdim. Sanki içime
çektiğim oksijen değil de, huzurdu. Bazı zamanlar kendimi çok huzurlu
hissederim. İşte o terzi dükkanında, bu huzurlu anlardan birini geçirdim. Terzinin
karşısında biri vardı. Muhtemelen arkadaşıydı. Onu ziyarete gelmişti. Terzi, hem
elindeki işle uğraşıyordu, hem de karşısındaki arkadaşıyla sohbet ediyordu. Böyle,
yaşlıların aralarındaki yaptıkları sohbetlere, hep imrenmişimdir. Eğer fırsatım
olursa da, yaşlıların yaptıkları sohbetlere dahil olurum. Çünkü onlar, dünyadan
vazgeçmişlerdir artık. Hayatın gerçeklerini konuşurlar. Eski Türkiye’yi
anlatırlar.
GEÇMİŞE DÖNMEK GÜZELLİĞİ
70’lerin, 80’lerin Türkiye’sini. Can
kulağıyla dinlerim onları. Eski Türkiye’yi, o zamanki insanları merak ederim. Anlatılan
olaylardan, o zamanlarda yaşayanların, olaylara hangi bakış açısından
baktıklarını çıkarırım. Şimdiki Türkiye ile o zamanki Türkiye arasında, o olaya
bakış açısındaki farklılıkları sıralarım kafamda. Kim bilir, bu iki yaşlı dost
neler konuşuyorlardı. Belki de gençlikten beri arkadaştılar. O yıllarda
yaptıklarından bahsediyorlardı. Anılar güzeldir. Zaten, insan kötü anıları
hatırlamak istemez ki. Hani dükkanın içi ile dışı arasında, zaman farklı akıyor
demiştim ya. Ona bir şey daha ekleyeyim. O dükkanın kapısı, sanki geçmişle
şimdiyi ayıran bir kapıydı. Dükkanın içerisi eski, özlediğimiz yıllar, dışarısı
ise, şimdiki memnun olmadığımız, modern hayattı. Geçmişe dönmek, çok güzeldi o
gün. Bir daha, o dükkan gibi hiçbir mekan geçmişe götürmedi beni.
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Terzi dükkanlarının hep hissettirdiği bu galiba. Ben başkasının da böyle düşünebileceğini sanmazdım. O yüzden kaç kez anlattığım terzilerden bahsedilmesi hemen okumam, ötelememem için güdü oldu :)
YanıtlaSilBende yalnız değilmişim :) Tam yüreğinizden yakalamış demek ki yazı sizi. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
SilZaman zaman geçmişi hatırlamak iyidir ama takılı kalmadan da devam etmek gerek yola :) Sevgilerimle :)
YanıtlaSilAynı sizin gibi düşünüyorum :) Bu güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
SilÇok güzel bir yazı olmuş gerçekten emeğinize sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için.
SilOkurken anneannemin minicik balkonuna kurulu ufacık makinesinin başında dikiş diktiği günlere gittim. Ayağı ve eliyle döndürdüğü mekanizmaya dalıp neler düşünürdüm kim bilir..
YanıtlaSilYazının aklına böyle bir anıyı getirmesi ne güzel.
SilEski, nostaljik şeylere benim de biraz ilgim vardır. Terziye gidişinizle birlikte eskiye dönmek sizin için çok iyi olmuş. Sadece terzi ile sınırlamamak lazım aslında. Çaycılar, bazı hediyelik satan dükkanlar, çikolatacılar, tatlıcılar vs. gibi yerlerde de yazdığınız duyguları yaşamak mümkün.
YanıtlaSilAynen katılıyorum Semih. Seni ben sadece film, blog üzerine yazar sanıyordum. Meğer böyle içten duygular da varmış. Hiç yazıp da göstermedin bu özelliğini :) Teşekkür ederim yorumun için
SilEskilerin dilinden güzel de anlatıyorsa anıları dinlemek başka oluyor..
YanıtlaSilO da ayrı bir güzellik. Yorum için teşekkürler.
Sil