Merdivenleri indi. Evin dış kapısını
açtı. Kapıyı kapatırken,”Hava almak gibisi yok”diye düşündü. Saatine baktı.
18:06. “İyi, ana habere kadar gider gelirim”dedi içinden. Gündüzleri hava biraz
sıcak olsa da gece soğukluğunu hissettiriyordu. Mahallenin sokakları bomboştu.
Geceleri böyle yürümeyi seviyordu. Kendisiyle yalnız kalıyor ve düşünüyordu.
Elindeki bastonla yaşlı bir teyze gidiyordu önünden.
Yaşlı kadın durdu. Gecenin bu saatinde
arkasından gelenin kim olduğunu görmek ister gibi. Adımlarını bilerek
hızlandırdı. Adeta teyzenin merakını gidermek istercesine. Tam yanından
geçerken teyze döndü ve baktı. “Sanırım tanıyamadı” dedi. Çünkü yüzünde öyle
bir ifade belirmişti. “Zaten beni tanıyamaz” dedi. Öyle sık dışarı çıkan biri
değildi çünkü.
Teyzeyi geride bırakarak yürüyüşüne
devam etti. Şimdi derenin yanına gelmişti. Deredeki su hızlıca akıyordu. Ve
ortaya suyun her zaman kendisine huzur veren sesi çıkıyordu. Onun için bir nevi
meditasyon gibi bir şeydi. Aklına birden hafta sonunu içeren filmlerin gişe
rakamlarına bakmadığı geldi. Nedense böyle bir merakı vardı. “Hangi film ne
kadar gişe yapmış?” sorusunun cevabı her zaman kendisinde merak uyandırıyordu.
En çok da merak ettiği, bu hafta
vizyona giren Ali Kundilli filmiydi. Çünkü filmde oynayan ve senaryosunu yazan
Cem Gelinoğlu onun gibi Düzce’liydi. Her zaman takip ettiği site
boxofficeturkiye.com’a girdi. İnternet hızı düştüğü için sayfanın gelmesi uzun
sürdü. Sonunda sayfa geldi. Heyecanla hemen hafta sonu en çok izlenen ilk 5
filme baktı. Evet,gördü. Ali Kundilli,listenin bir numarasındaydı. Sevindi.
Hemen seyirci sayısına baktı. Tam 170.000 bin kişi izlemişti. Bir an hüsrana
uğramış gibi oldu. İçten içe milyon beklemişti. “Hiç yoktan iyidir. Bir milyonu
geçerse sanırım bu Ali Kundilli için başarı sayılacak” dedi.
Dışarıya ekmek almak için çıkmıştı. Bu
saatte bakkallarda ekmek kalmazdı. Onun için fırına gidiyordu. Bundan şikayetçi
değildi. Böyle gece hava almaları için bir bahane oluyordu. Fırından ekmek
almanın diğer iyi bir yanı da,bayat ekmek almak gibi istenmeyen bir durumla
karşılaşmamasıydı. Gerçi bayat ekmek de satılıyordu. Bir zamanlar da onlar da
bayat ekmek almak durumunda kalmışlardı. Hayat işte.
Bu arada fırının önüne gelmişti. Bir
kişi ekmek alıyordu. Diğer kişi de fırıncıyla konuşuyordu. Onu görünce konuşan
adam yana çekildi. Fırıncı adama,”Hayırdır”dedi. “Ben ekmek almayacağım da.
Sadece seni gördüm bir merhaba deyim diye geldim. Nasılsın?”dedi adam. “İyidir”
dedi fırıncı. “İyi görüşürüz. İyi akşamlar” diyerek gitti adam.
Öndeki adam ekmeğini alıp gitmişti.
Sıra ona gelmişti. “3 ekmek abi” dedi. Bu adamı seviyordu. Güler yüzlüydü. Bazı
insanların yüzüne yansır iyi oldukları. Bu adamın da öyleydi. Askere gitmeden
buradan alışveriş yapmaya başlamıştı. Askerden geldikten sonra da yine tercihi
bu fırın olmuştu. Ekmeklerini aldı. Alır almaz ekmekten küçük bir parça kopardı
ve ağzına attı. Bunu alışkanlık haline getirmişti.
Tam yürürken önüne bir araba kırar gibi
oldu. Durdu. Geçmesi için bekledi. Araba geçmedi. Yoluna devam etti. Az ileride
o araba yine önüne kırmak istedi arabayı. “Ne yapıyor bu adam şaşkın şaşkın.
Muhtemelen buralı değil” dedi. Arabanın
plakasına baktı. Tahminin de yanılmamıştı. 06 Ankara.
Meğer adam arabasını park edecek bir
yer arıyormuş. Sonunda biraz ileride buldu ve arabasını park etti. “Muhakkak
Belediye ya da Kaymakamlıkta işi olan bir bürokrattır” diye düşündü yola devam
ederken. Yine derenin yanına gelmişti. Sokağı, sokak lambasının sarı ışığı
aydınlatıyordu. Ve o, sokakta yalnızdı.
Tam sokak lambasının yanından geçerken
arkadan biri fotoğraf çekse çok iyi bir şiirin fotoğrafı olurdu. “Bir sokak
lambası,uzunca bir sokak ve yalnız başına bir adam” diye düşündü. Gerçekten çok
iyi bir konsept. “Her zaman değil ama zaman zaman yalnız kalmalı insan” diye
düşündü. Biraz daha yürürken bir anda bir şeyin farkına vardı.
Kendisine huzur veren iki şeyin
ortasındaydı şu an. Bir yanda suyun o dinlendirici sesi. Diğer yanda ise gece.
Gerçekten bu gece yürüyüşü ona iyi gelmişti. Sanki bir anlık da olsa, dünyanın
dertlerini kenara bırakmış gibi hissetti kendini. Huzur doluydu. Artık yavaş
yavaş eve yaklaşmaktaydı. İşte bir huzurlu anın daha sonuna geliyordu. Evin
giriş kapısını açarken saatine baktı. Yediye on vardı. “Tam zamanında yetiştim.
Az sonra haberler başlar” dedi.
Foto kaynak:https://unsplash.com/photos/RA5ntyyDHlw
Blog
linki:yasamdanyazilar.blogspot.com.tr
Ooo 4 sene öncesinden cevherler fırlamış ha!
YanıtlaSilEstağfurullah abi :)
Silkeyifle okudum güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilEyvallah kardeşim.
SilKendisine huzur veren iki şeyin ortasındaydı şu an. Bir yanda suyun o dinlendirici sesi. Diğer yanda ise gece. Gerçekten bu gece yürüyüşü ona iyi gelmişti. ... işte tam da bu moddayım okurken :)
YanıtlaSilSizin de bu duyguları yaşamanız çok mutlu etti beni 😂
Sil