Powered By Blogger

11 Kasım 2014 Salı

Osmanlı sosyal hayatı...(3)

        Osmanlı sosyal hayatını anlatmaya devam ediyoruz. Kahvehane İstanbul’da açılmış. Tarihler 1554’ü gösterdiğinde. Kahvehaneler açılır açılmaz şimdiki gibi sohbet yeri olmamış. Belli bir zamandan sonra bildiğimiz kahvehane şeklini almış. İşyerleri hem üretim hem satış yeri olarak kullanıyorlar. Akşamdan sonra açık iş yeri kalmıyor. O noktadan sonra gece bekçileri ortaya çıkardı. İşyerleri artık bekçilere emanet edilirdi.

        Osmanlı zamanında evlilik nasıl yapılıyordu onu da anlatalım. Öncelikle Osmanlı ailesinin kuruluşunda ve devam etmesinde iki önemli etken vardı. Bunlar; İslam hukuku ve Türk töresidir. Buna göre evlenmek isteyenler kadıya giderler. Böylelikle evlilik için ilk adım atılmış olurdu. Bugünkü gibi yine aynı şekilde nikah kıyılırdı. Her iki tarafında şahiti de törende hazır bulunurdu. Bu evlilik kadı defterine kaydedilir. Böylelikle işlem tamamlanmış olurdu. Köylerde kadının yerini imam alırdı ve imam nikahı kıyılırdı.

         Kadın-erkek eşitliği Osmanlı’da nasıl yankı bulmuş bir de ona bakalım isterseniz. Kadın-erkek eşitliği konusu dendiğinde Fatma Aliye Hanım bu olaya damgasını vurmuştur. Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır. Bir paşa kızı Osmanlı’da kadın hakları konusunda öncü olmuştur. İlk kadın hakları savunucusu olarak o devre damgasını vurmuştur. Kadın hakları konusunda kitapların basılması için çok çalışmıştır. Ve bunda başarılı da olmuştur. Bu konuda destek olmanın yanında kendisi de bu konuda yazmıştır.

Osmanlı'da sosyal hayat
foto kaynak: unsplash.com

         Tanzimat Dönemi, Osmanlı’nın kendi kültürünü yavaş yavaş terk etmeye başladığı bir dönemdir. En basiti yerde yemek dönemi sona ermiştir. Bunun yerini masa almıştır.

         Osmanlı’da günlük hayat ile ilgili bir şeyler anlatmaya devam edelim. Kış gecelerini o zamanki aileler çok iyi değerlendiriyormuş. Öncelikle bunu söyleyelim. Hep hani ateşin yanına toplanmış bir aile olurdu. Baba kitap okur herkes dinlerdi ya. Osmanlı’da da böyleymiş işte. Ateşin başında Duduname denilen bir masal kitabı okunurmuş. Taş baskıdan yapılmış bu kitap el yazması ürünüydü.

         Osmanlı’da Sibyan mektepleri denen mektepler var. Bu mektepler her ilkbaharda gezi düzenler. Bu gezilere kapama adı verilir. Bu gezilerin dışında bu vesileyle fakir olan çocuklara da yeni elbiseler alınır. Tek okul geziye gidebildiği gibi birden fazla okul da aynı anda geziye gidebilir. Bu gezilere ailelerde katılır. Olay geziden çıkar şölene dönüşürdü. Bu şölende koca koca kazanlarda etli pilav yapılırdı. Sadece etli pilav yapılmakla kalınmaz. Bademli sütlü harika bir tada sahip helvalar da yapılırdı. Okuldaki çocuklara, çocuklarla birlikte gelen ailelere yapılan yemekler dağıtılırdı.

         Ramazan ayında da sosyal organizasyonlar devam eder. Teravih namazlarından sonra ramazan eğlenceleri başlar. Bugün de anlatıldığı gibi o eğlencelerde orta oyunu olur. Ve tabi ki bir de meddahlar var. Anlattıkları hikayeye daha da bir canlılık katmak için taklitler yaparlardı. Bir de hayal-i zil denilen gölge oyunları bu eğlencelere eşlik ederdi.

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder