Osmanlı sosyal hayatını anlatmaya devam ediyoruz. Kahvehane
İstanbul’da açılmış. Tarihler 1554’ü gösterdiğinde. Kahvehaneler açılır açılmaz
şimdiki gibi sohbet yeri olmamış. Belli bir zamandan sonra bildiğimiz kahvehane
şeklini almış. İşyerleri hem üretim hem satış yeri olarak kullanıyorlar. Akşamdan
sonra açık iş yeri kalmıyor. O noktadan sonra gece bekçileri ortaya
çıkardı. İşyerleri artık bekçilere emanet edilirdi.
Osmanlı
zamanında evlilik nasıl yapılıyordu onu da anlatalım. Öncelikle Osmanlı
ailesinin kuruluşunda ve devam etmesinde iki önemli etken vardı. Bunlar; İslam
hukuku ve Türk töresidir. Buna göre evlenmek isteyenler kadıya
giderler. Böylelikle evlilik için ilk adım atılmış olurdu. Bugünkü gibi yine aynı
şekilde nikah kıyılırdı. Her iki tarafında şahiti de törende hazır bulunurdu. Bu
evlilik kadı defterine kaydedilir. Böylelikle işlem tamamlanmış olurdu. Köylerde
kadının yerini imam alırdı ve imam nikahı kıyılırdı.
Kadın-erkek
eşitliği Osmanlı’da nasıl yankı bulmuş bir de ona bakalım isterseniz. Kadın-erkek
eşitliği konusu dendiğinde Fatma Aliye
Hanım bu olaya damgasını vurmuştur. Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın
kızıdır. Bir paşa kızı Osmanlı’da kadın hakları konusunda öncü olmuştur. İlk
kadın hakları savunucusu olarak o devre damgasını vurmuştur. Kadın hakları konusunda
kitapların basılması için çok çalışmıştır. Ve bunda başarılı da olmuştur. Bu
konuda destek olmanın yanında kendisi de bu konuda yazmıştır.
Tanzimat
Dönemi, Osmanlı’nın kendi kültürünü yavaş yavaş terk etmeye başladığı bir
dönemdir. En basiti yerde yemek dönemi sona ermiştir. Bunun yerini masa almıştır.
Osmanlı’da
günlük hayat ile ilgili bir şeyler anlatmaya devam edelim. Kış gecelerini o
zamanki aileler çok iyi değerlendiriyormuş. Öncelikle bunu söyleyelim. Hep hani
ateşin yanına toplanmış bir aile olurdu. Baba kitap okur herkes dinlerdi
ya. Osmanlı’da da böyleymiş işte. Ateşin başında Duduname denilen bir masal
kitabı okunurmuş. Taş baskıdan yapılmış bu kitap el yazması ürünüydü.
Osmanlı’da
Sibyan mektepleri denen mektepler var. Bu mektepler her ilkbaharda gezi
düzenler. Bu gezilere kapama adı verilir. Bu gezilerin dışında bu vesileyle fakir
olan çocuklara da yeni elbiseler alınır. Tek okul geziye gidebildiği gibi birden
fazla okul da aynı anda geziye gidebilir. Bu gezilere ailelerde katılır. Olay
geziden çıkar şölene dönüşürdü. Bu şölende koca koca kazanlarda etli pilav
yapılırdı. Sadece etli pilav yapılmakla kalınmaz. Bademli sütlü harika bir tada
sahip helvalar da yapılırdı. Okuldaki çocuklara, çocuklarla birlikte gelen
ailelere yapılan yemekler dağıtılırdı.
Ramazan
ayında da sosyal organizasyonlar devam eder. Teravih namazlarından sonra
ramazan eğlenceleri başlar. Bugün de anlatıldığı gibi o eğlencelerde orta oyunu
olur. Ve tabi ki bir de meddahlar var. Anlattıkları hikayeye daha da bir canlılık
katmak için taklitler yaparlardı. Bir de hayal-i zil denilen gölge oyunları bu eğlencelere
eşlik ederdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder