Osmanlı’da
ekonominin ana damarı tarımdı. Bu nedenle mahsul alınan toprak her yönden en
iyi şekilde değerlendirilmeliydi. Üretime katılmamış bir toprak parçası
kalmaması için titiz bir çalışma yürütülüyordu. Bunun yanında toprağın üretime
katılmasıyla süreç bitmiyordu. Bir de o toprağın iyi işlenmesi, topraktan en iyi
şekilde verim alınması gerekiyordu. Toprağın iyi işlenmesi daha fazla mahsul ve
doğal olarak daha fazla vergi demekti. Fazladan vergilendirme yapılmaması içinde
çıkan mahsulün net olarak tespit edilmesi sağlanırdı. Zincir bu şekilde
birbirine bağlanmıştı.
Osmanlı’da
ekonomik dünyada tek şey amaçlanmıştı. Halkın kimseye muhtaç olmadan yaşaması. Bu
nedenle üretim yapılırken dikkat edilen şey ne kadar ihtiyaç olduğuydu. İhtiyaca
göre üretim dengesi gözetiliyordu. Eksik üretim gibi bir durum söz konusu olduğu
durumlarda ise ithalat yapılıyordu. Osmanlı Devleti’nin ekonomi politikası argo
deyimle kendi yağıyla kavrulmaydı.18.yüzyıla kadar kendi yağıyla kavruldu. Hiç
bir ülkeye muhtaç olmadan bir ekonomik yaşam sürdürdü.
Ancak 18.yüzyılla beraber Osmanlı
ekonomisi sinyaller vermeye başladı. Coğrafi keşifler en büyük darbeyi Osmanlı
Devleti’ne vurdu. Yeni
ticaret yolları Osmanlı’dan geçen ticaret yollarını önemsiz kıldı. Bu da
yetmezmiş gibi bir de Osmanlı Devleti yeni ticaret yollarının çok uzağında bir
yerde kalmıştı. Dış ticaret artık Osmanlı’nın elinde değildi. Bunların dışında
bir de evvelden beri devam eden kapitülasyonlar meselesi vardı.
O da ekonomiye
bir gedik açmıştı. Ve bu gedik gün geçtikçe ekonomiye daha fazla kan
kaybettiriyordu. Ekonominin kontrolünün Osmanlı’dan Avrupa’ya geçmesi doğal
olarak Osmanlı’nın Avrupa ile olan ilişkilerini sıklaştırmasını gerekli
kıldı. Ekonomide Osmanlı’nın gardının düşmesini Avrupalı devletler fırsat
bilmişti. Sadece belirli ülkeler için geçerli olan kapitülasyonlar Avrupalıların
siyasi kulisleri sayesinde artık tüm Avrupa'yı kapsıyordu.
Avrupa’daki
sanayi inkilabı Osmanlı ekonomisinin sarsılmasına neden oldu. Sanayi
inkilabının somut örnekleri iç pazarda kendini göstermeye başladı. Osmanlı’da
yerli sanayi bitti. El tezgahları dönemi son buldu. Atölyeler ise bir bir
kapandı. Bir zamanların kendi kendine yeten ülkesi Osmanlı artık kendini
geçindiremiyordu. Osmanlı her ne kadar istemese de bir zaman sonra Avrupa’ya
bağımlı hale gelmekten başka çaresi kalmamıştı. Avrupa bunu da fırsat
bilmişti. Her zamanki gibi. Artık Osmanlı’da Avrupa’nın açık pazarlarından biri
haline getirildi.
Yazımızın başında da belirttiğim gibi Osmanlı’da
ekonominin lokomotifi tarımdı. Tarım sahasında topraklar en verimli
olanlarına göre bölümlendirilmişti. En iyi topraklar miri toprak olarak
isimlendiriliyordu. Miri topraklar devletin elinde olurdu. Devlet topraklarının
bakımını, işlenmesini, ürünün kaldırılmasını halkına bırakmıştı. Her aileye toprak
paylaşımı yapıyordu. Toprak paylaşımı yaparken dikkat ettiği nokta ise o ailenin
o topraktan geçimini sağlaması kriteriydi. Az önce miri toprak diyerek toprağın
isimlendirilmesi hakkında bir parça da olsa bilgi vermiştik. Daha sonra bu
konudan Osmanlı ekonomisini anlatmaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder