Powered By Blogger

13 Kasım 2014 Perşembe

Osmanlı'da Lale Devri...(2)

        Lale Devri’ni anlatmaya devam ediyoruz. Lale Devri’nde hiç iyi bir şeyler olmadı mı onları anlatıyorduk en son. Matbaadan bahsetmiştik. En son Nedim’de kalmıştık. Nedim, Osmanlı edebiyatına yaptığı çevirilerle katkıda bulundu. Bu işi kendinin başkanı olduğu bir kurul vasıtasıyla yaptı. Yaptıkları çeviriler batı ve doğu dillerindendi.

        Kitap demek kağıt demek. Bir kağıt fabrikası gerekiyordu. Hemen İzmit’te fabrika çalışmalarına başlandı. Lale Devri’nde yangınlardan İstanbul başını alamazdı. Artık buna bir tedbir alınmalıydı. Bunun için o zamanlarda itfaiyeciler diyebileceğimiz tulumbacılık diye bir teşkilat kuruldu. Lale Devri’nde olan İstanbul’a olmuştu. Eğlenceye dalıp gitmişlerdi. Bu durum sadece İstanbul ile sınırlı kaldı. Anadolu ve Rumeli’yi etkilemedi. Oralardaki yaşam Lale Devri’ndekinden öncesi gibi aynen devam etti.

         3.Ahmet yaptığı bazı uygulamalar halkın yaşamını daha da zorlaştırdı. Bunlardan biri paranın değerini düşürmesiydi. Bir başkası da iltizam usulü(vergileri aracılar eliyle toplama)vergileri genelleştirmesiydi. Sadece bu vergiyi genelleştirmekle kalmadı. İstanbul’daki esnaf zanaatçılar da bu vergilendirmeden nasibini aldı. Onlar da artık vergi vereceklerdi. Bu doğal olarak kentte huzursuzluk yarattı.

Lale Devri
foto kaynak: unsplash.com

         3.Ahmet ile ilgili bu huzursuzluk yaşanırken bir yanda da bu sefer memurlar Damat İbrahim Paşa’dan yakınıyorlardı. Yükselmeyi bekleyen bir çok memur hala aynı yerlerinde sayıyorlardı. Bu durum homurdanmalara neden oldu. Memurlar sadece bundan şikayetçi değillerdi. Şikayetçi oldukları bir başka konu da Damat İbrahim Paşa’nın kendilerini, kendi adamlarına memur etmesiydi.

         Kazan artık giderek kaynıyordu. Bardağı taşıracak son damlanın gelmesi de yakındı. Tarihler 1723’ü gösteriyordu. Osmanlı için savaş vaktiydi. Bu sefer ki rakip İran’dı. İran’la yapılan bu savaşın bir özelliği vardı. Bu savaş devamlı, sürekli devam eden bir savaş değildi. Aralıklarla devam eden bir yapısı vardı. Bu savaş nedeniyle koyulan vergiler bardağı taşıran son damla olmuştu. 

         Halk isyan noktasına geldi.28 Eylül 1730’da bu isyan somut hale gelmiş ve ayaklanma başlamıştı. Damat İbrahim Paşa’ya karşı olanlar için bundan iyi fırsat olamazdı. Damat İbrahim Paşa karşıtlarının lideri Kaptanı-ı Derya Mustafa Paşa, eski bir denizci olan Patrona Halil’i söylemleriyle argo bir deyimle gaza getirdi. Patrona Halil bunun üzerine İstanbul’da ayaklanma çıkardı.

         Ve üç günün sonunda artık İstanbul isyancıların elindeydi. İsyan Damat İbrahim Paşa karşıtı olarak çıkmıştı. Ve doğal olarak isyancılar Damat İbrahim Paşa’nın idamını istediler. Yakın adamları da bu isteklerinin içindeydi. Onların da idamını istiyorlardı.3.Ahmet şimdi ne yapacaktı?3.Ahmet olayın ciddiyetini anlamıştı. Atacağı adımlar tahtta kalıp kalmayacağını belirleyecekti. Ve beklenildiği istenilenleri yaptı.

         Ama buna rağmen tahtta yine de kalamadı. Patrona Halil’i maşa olarak kullanan devlet adamları için sahneye çıkma sırası gelmişti. Onların isteğiyle artık padişahlık koltuğunda 1.Mahmut oturacaktı. Ayaklanma sırasında isyancılar Lale Devri’nde yapılan binaları hedef aldılar. O binaların her yerini ateşler içinde bıraktılar. Yanan bu ateşler artık Lale Devri’nin de bittiğinin göstergesiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder