Powered By Blogger

12 Kasım 2014 Çarşamba

Lale devri...(1)

         Bugünkü konumuz Lale Devri. Bu devir 1718 ile 1730 yılları arasındaki dönemdir. 12 yıl gibi kısa bir süre olmasına rağmen Osmanlı dönemine damga vurmuştur. Batıya benzemeye çalışmanın ilk adımları bu dönemde atıldı. İlk batılılaşma hareketidir. Zevk ve sefa bu dönemi tanımlamak için kullanılan kelimelerdir. İsim lale çiçeğinden gelir. O zamanda lale çiçekleri her yeri sarmış. Ve gün gelmiş. Bu çiçeklerin ünü dünyayı sarmış.

         Lale Devri’nin ana karakteri Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır. 1718’de Sadrazamlığa getirilmiştir. Padişah koltuğunda 3.Selim oturmaktadır. Yaptığı ilk iş Pasarofça antlaşmasını imzalamak oldu. Bu anlaşma 1714’ten beri Avusturya ve Venedik ile yapılan savaşın bittiğinin resmiyet kazanmış bir belgesiydi. Avrupa ülkelerinin büyük devlet olma yolunda adımlar attığını İbrahim Paşa görmüştü. Ve bir çıkış yolu arıyordu. Bu çıkış yolunu Avrupa'da ne yapılıyor onu öğrenmek ve kendi ülkesinde aynısını tatbik etmekte görmüştü.

         Avrupa'yı yakından tanıması gerekiyordu. İşe ilk olarak İstanbul’daki elçilerle sıcak ilişkiler kurarak başladı. Daha sonra bunu Avrupa'yı gidip yakından görmelerini istediği elçiler takip etti. Gönderdiği elçiler Avrupa'da ne olup bittiğini öğrenecekler ve İbrahim Paşa ile bunları paylaşacaklardı. En çok merak ettiği şey Avrupa'nın toplumsal ve ekonomik yaşamıydı.

Lale Devri
foto kaynak: unsplash.com

          Bu elçilerden Yirmisekiz Mehmet Çelebi, İbrahim Paşa’nın tam da istediği şekilde raporlarla 1720’de gittiği Paris’ten 1721’de dönmüştü. Belgeleri inceleyen İbrahim Paşa’da, kurtuluşun Avrupalı gibi yaşamakta olduğu kanaati daha da güçlendi. Artık duracak zaman yoktu. Bir an önce Avrupalı gibi yaşanmalıydı.

          İşe bina yapılarak başlandı. Yapılan bu yeni binalarda alınan örnek Avrupa'daki binalardı. Yalılar, köşkler, kasırlar peşi sıra gelmeye başladı. Boğaziçi ve Haliç kıyıları sanki Avrupa kentine ait bir hal almıştı. Yapılan bu yalılar, köşkler ve kasırlar artık zevk ve safanın yaşanacağı mekanlar halini alacaktı. Bu mekanları yüksek devlet memurları ve halkın zengin kısmı doldurdu.

           Osmanlı Devleti’nde halk içe kapanık bir yaşam tarzı sürdürüyordu. Böyle bir yaşam tarzı sürdüren halkı yapılan eğlenceler çok etkiledi. Artık herkes böyle eğlenceler yapmak istiyordu. Gün geçtikçe eğlence kültürü aldı başını gitti. Artık en güzel laleyi yetiştirmek halkın bir numaralı gündem konusuydu. Bu olayı o kadar çok önemsediler ki. Dışarıdan lale soğanı ithal edilmeye başlandı. Güzel lale yetiştireceğiz diye Hollanda’ya ve İran’a para kazandırmaya başladık. Çünkü lale soğanlarını oralardan alıyorduk.

            Lale soğanı peşinde koşmanın elbette ki bir faturası olacaktı. Lale yetiştireceğim derken halk aç kalmakla karşı karşıyaydı. Çünkü yapılan bu harcamalar yüzünden yiyecek fiyatları alıp başını gitmişti.

             Lale Devri’nde hiç iyi şeyler de olmadı değil. Matbaa Osmanlı Devleti’ne bu dönemde girebildi. Matbaa geldiğine göre okunacak da kitap basılmalıydı. Bu konuda şair Nedim’in katkısı olacaktı. DEVAM EDECEĞİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder