Kaldığımız yerden Osmanlı sosyal hayatını
anlatmaya devam ediyoruz. Osmanlı
döneminde evler nasıldı? Bu konuda da size bilgi vermek isterim. Ahşap evler
Osmanlı’nın geneline yayılmıştı. Evlerin bahçelerinin olması göze çarpan bir
ayrıntıdır. Kiralar, kiracıları maddi yönden zorlamayacak şekilde azdır. Zaten
fazla kiracı da yoktur. Genelde herkesin
evi vardır.
Osmanlı
evlerinde fazla eşya göze çarpmaz. Ayrıca bu eşyalar da lüksten uzaktır. Haremlik
ve selamlık gibi bölümler ancak büyük evlerde ve konaklarda söz
konusudur. Osmanlı evlerinin bir başka özelliği de çok temiz olmalarıdır. Eve
ayakkabı ile girme gibi bir durum söz konusu değildir.
O dönemki aile kurumu ile ilgili olarak
da birkaç şey söylemek isterim. Zina gibi ahlaka aykırı ilişkiler ailelerde görülmez. Akrabalık
ilişkileri o kadar üst seviyededir ki. Hayatta kimsesi kalmamış, anne ve babası
ölmüş çocuklar akrabalarının yanında hayata yeniden tutunmaya
çalışırlar. Akrabaları bu gibi çocuklara kucak açar. Ahlaki değerlerin bu kadar
yüksek olduğu bir toplumda yetimhane gibi kurumlara da ihtiyaç kalmıyordu.
Osmanlı’da
şehir hayatı nasıldı? Şimdi birazda bundan bahsedelim. Şehirler değişik
dinden insanların ortaklaşa yaşadıkları yerlerdi. Bir yanda Müslümanlar, bir
yanda Hristiyanlar, bir yanda da Yahudiler. Kozmopolit bir yapı ortaya
çıkıyordu. Şimdi nasıl bir şehir ilçelerden oluşuyorsa o zaman da mahallelerden
oluşuyordu. Kadı ve Naipler şehirleri yöneten idarecilerdi. İmam ve mahalle
kethüdası ise mahalleleri yönetiyorlardı.
Akşamları
halkın nasıl vakit geçirdiği incelendiğinde. Cami, kahvehane ve esnaf odaları
toplandıkları mekanlar olarak ortaya çıkıyordu. Meddah ve Karagöz sayesinde bu
yerlerde vakit hoşça geçiriliyordu. Kadınlar ise ev toplantıları yaparak
sosyalleşiyorlardı. Nişan, düğün ve sünnet gibi sosyalleşmenin önünü açan
etkinlikler üzerlerine titizlenerek yapılır.
Cuma
günü resmi tatil. Şehirlerde dini ibadetler herhangi bir sorun olmadan
yerine getiriliyor. Cumartesi günleri havralara giden Yahudiler sokaklarda
görünür. Pazar günü ise Hristiyanların. Onlarda kilisenin yolunu tutarlar. İsteyen
istediği şekilde ibadetini yapar. Buram buram özgürlük kokan bu imparatorluk
yüzyıllar boyunca yaşamayı boşuna hak etmediğini gösteriyor. Sabah okunan ezan
günün başladığının habercisi. Akşam ezanına kadar herkes işinde gücünde. Akşam
namazı ile beraber bir günde sona ermiş oluyor. Dinlenme günü sadece Cuma günü
değildi. Bayramlar, panayırlar ve şenlikler de dinlenmek için bir fırsat olarak
görülürdü.
Genelde
halkın sadelikten yana olduğu görülüyor. Bu her şeye yansımış. Örneğin yemek
için çokça paralar harcanmıyor. Düşük bir bütçe kafi geliyor. Gösterişten
kaçınmanın bir göstergesi olsa gerek çeşit çeşit yemek yapılmıyor.
Genelde tercih edilen yemekler pirinç, sebze
ve et. Boza, pekmez ve bal suyu da yemeklerine eşlik eden içecekleri. Yemekler
sini dediğimiz büyük tepsilerde, tabak yerine ise kalaylı taslar kullanılarak, yerde
yenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder