Biliyor musunuz,
bilmiyorum. Her pazar, Trt Haber’de, Vapurda Çay Simit Sohbet diye bir program
var. Sevdiğim konuklar olursa izliyorum. Bu haftaki konuğuna baktım. Ayşe Tolga’ydı.
Hani, bu aralar Seksenler dizisinde Ahmet’in eşini oynayan. Sohbet sırasında
Ayşe Tolga bir şey söyledi. O benim çok dikkatimi çekti. “Bazen durmadan kitap
okursunuz. Bazen de hiç canınız okumak istemez. Böyle zamanlar kendinizi
bilgiyle doldurmuşsunuz demektir. Ancak o bilgiyi kullandıktan sonra, yeniden
okuma iştahınız gelir” dedi. Bu söz neden bu kadar dikkatimi çekti? Çünkü Ayşe
Tolga, orada beni anlatmıştı da ondan. Benimde okuma dünyam böyle gel gitlidir.
Kimi zaman açlıktan ölen bir insanın, yemeğe saldırması gibi saldırırım
okumaya.
OKUMA DÜNYAM ÜZERİNE TEORİLER
Kimi zaman da,
hiç acıkmayacak gibi tok olan biri gibi, kitaplara bakarım, onlar da bana
bakar. Neden böyle bir davranış şeklim olduğuma dair, kendi kendime teoriler
üretirdim. İşte böyle teoriler ürettiğim bir zaman diliminde olduğum için, Ayşe
Tolga’nın o sözü çok dikkatimi çekti. Söylediği söz bana çok mantıklı geldi. Belli
bir kapasitemiz var. Ve o kapasiteyi dolduktan sonra, canımız okumak almıyor. O
yüzden belli bir süre kitaplardan uzak kalıyoruz. Zaman geçtikte o bilgileri
kullanıyoruz. Yeni bilgilere yer açıyoruz. Yeni bilgilere yer açıldığı dönem de,
yeniden okuma isteğimizin, damarlarımızda dolaşmaya başladığı dönem oluyor. Ondan
sonra, vuruyoruz kendimizi okumaya.
YAPIMA GÖRE OKUMAMI DÜZENLEDİM
Daha önce kaç
kere yazdım bilmiyorum. Nefes almadan okuyabilen bir yapıya sahip olmak
isterdim. Bunun için, çaba göstermedim de değil. Ama çabuk sıkılan bir mizacım
olduğu için, kendimi okuyacağım diye sıkmam da, bir işe yaramadı. Ben de Ayşe
Tolga’nın dediği gibi, akışına bıraktım. Ne zaman canım okumak isterse,
başladım okumaya. Ne zaman daralmaya başladıysam, elimi çektim kitaptan. Sonradan
bu durumu ben, kendini bilmek ve ona göre davranmak olarak değerlendirdim. Herkesin
yapısı farklı. Madem ki benim yapım, çok ve devamlı kitap okumayı kaldırmıyor. Bende
okuma hayatımı, buna göre planlamaya başladım. Sizler, devamlı kitap okur
musunuz? Yoksa benim gibi, belirli zamanlarda mı? Ayşe Tolga’nın sözü için ne
diyorsunuz?
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Bilgi birikimi dedikleri bu olsa gerek :) Bende de bilgi yüklemesi fazlaca olmuş sanırım yada o bilgiyi kullanacak yer yok hala bende duruyor olmalı. Yoksa başka açıklaması olamaz okumak isteyipte okuyamıyor olmamın..
YanıtlaSilO bilgileri bir an önce boşalt o zaman :)
SilDevamlı okumaya çalışıyorum bende, her gün 10-15 dakika da olsa okurum.
YanıtlaSilTabi zaman zaman temponun düştüğü oluyor. Dediğin gibi bazı kitapları sindirmesi, beyinde yer etmesi uzun sürüyor. Kişiden kişiye değişiyor bu süreç.
Ayrıca o programı düzenli takip etmesem de ben de denk geldiğimde izlemekten keyif alıyorum.
Okumak bir yarış değil neticede. Çok okuyorum demek çok bilgiliyim, çok donanımlıyım demek değil her zaman. Okuduğunu özümsemek, sindirmek ve kendi süzgecinden geçirerek ifade edebilme yeteneğine kavuşmak mühim olan bana göre. Buna odaklanmak daha elzem. :)
Senin gibi bir blogcunun da o programdan çıkaracağı şeyler var diye düşünüyorum. Çünkü konuklar gerçekten iyi ve söyledikleri ufuk açacak cinsten olabiliyor. Dediğin konuya da odaklanmak gerekir. Oda olayın başka ve dikkat edilmesi gereken bir diğer yönü. Olayın farklı bir yönüne bakmamızı sağlayan bu yorum için teşekkürler :)
Sil