Bugün, konuk yazar olarak ben Seda Schmidt Kazan yazı yazacağım sizlere. ilk konuk yazar olarak beni seçmesinden dolayı, sevgili Cem'e teşekkür ederim.
Çok zor bir dönemden geçiyordum .Almanyada doğmuşum .2 yaşında Türkiye'ye dönmüşüz. Okula falan Zonguldak ve Düzce'de 10 yaşına kadar idare ettim . Sonrasında Almanya'ya gitmeye, daha iyi eģitim ve hayat kurmak için yola çıktım. En son, belkide hiç hatırlamadiğım bir dönemde gelip, Türkiye'ye alışmıştım. Oranın dilini, hiç bir yerini bilmiyor, tedirginlik, ürkeklik, korkmuş bir sekilde hava alanına gittim. Uçağa binmek için kapıdan gecerken, teyzem ile vedalaşıp pasaportu gosterip gectim. 15 dk sonra, ucağın kapisi acildi, yolcular tek tek binmeye basladi. Değişik insanlar her türden bulabilirdin. Nereye baksan yabanci dil konusan kisiler vardi. Uçağa bindim ve koltuk numarami buldum. Uçak havalandi. 2 saat 45 dk sonra Stutgart Havalanına indim .Tekrar pasaport kontrolünden sonra valizimi alıp, annemin yanina doğru yoneldim. Biri el salliyordu, annemdi. Kostum, sarildim. Arabaya binip, dogruca eve giderken annem, oranin yasantisindan, nasil ne yapmam gerektigini anlatiyordu. Hava, Türkiyeden daha soguk esiyordu. Ben, beynimdeki dusuncelerden surekli soru cevap yapiyordum aklimdan. Eve girdik, bavulumu yerlestirdim. Ağlayarak, o gun sabaha kadar uyuyamamistim. İçimde bi burukluk vardi. Ama 10 yasinda bi kız olarak elimden ne gelebilirdi ki. Sabah, annemle okula yazilmaya gittik ve mudurun yanina ciktiktan sonra, haftanin 3 günü Almanca kursuna, 2 günü normal sınıfımda ders gorecegimi soylediler. O gun annem beni birakip gitti. Öğretmen anlatiyor, anlamiyorum. Yeniydim. Benimle beraber iki cocuk daha vardi 7 yaslarinda, Polonya'lı. Teneffüs oldu. Yalnız, tek basima gectim kenara oturmaya basladim. Düşündüm,"Ben burada yapamiyacagim". 3 ay olmustu. Polonya'li iki cocuk almancayi ogrendi ve sınıflarına gitti. Ben daha yarisini ogrenmistim. Üzuldum, "Ben neden cabuk ogrenemedim" diye. Duydum ki, onlar kucuk oldugundan dolayi daha cabuk ogrenmisler. Sonra arkadaslarim oldu 3-4 derken. Gezmeye gittim, marketlerine gittim. Değişik bir ülkeydi. Herkes özgur, isteyen istedigini giyebiliyor, yapabiliyor, icebiliyorlardi. Bende yavas yavas degismistim. Akrabalarin yanina oturmaya bile gidemiyordum. Havada kus bile yoktu. Oysa benim Türkiye'm cıvıl cıvıldı. Sokakta bile kimse yok, surekli yagmurlu, soguk bir yer. Türkler, akrabalar sadece birbirlerini düğünlerde ve cenazelerde görebiliyorlardı. Monoton bir hayat. Sürekli calisacaksin, para yapacaksın, sosyal faliyet falan hic bir sey yok. Oysa Türkiye'de oyle miydi sokaklar. Ortalik İnsan kaynar, komsular sıkılınca birbirlerine gider gezer, hem calisip hem yasarlar. Bilmiyorum, sevmedim, sevemedim oraları. Benden bu kadar.
Sevgili Seda'ya anlattiklarindan dolayi çok teşekkür ediyorum. Yeni bir ülkede yasamaya başlamanın, nasil sorunlar ortaya çıkardığını anlatti. Bir dahaki yaziya kadar sağlıcakla kalin.
16 Mart 2015 Pazartesi
Soguk yalnızlık...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder