Sabuha şarkısı
vardır bilir misiniz? Benim arada ağzıma takılan şarkılardan biridir. Benim
böyle şarkılarım vardır. Ara ara devamlı söylediğim. Galiba bunu Ogün Sanlısoy
da söylemişti. Bazen sinirlerim çok yıpranıyor. Müşteriler sinirlerimi çok
zorluyor. Çağrı merkezinde çalışmanın dezavantajlarından biri de bu işte.
Bende şöyle
enteresan bir durum var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum. Mesela bir şey
oluyor, “Bunu not alayım blogda yazarım” diyorum. Sonra yazıyı yazmak için
bilgisayarın başına oturduğumda o not aldığım şeyi yazmak istemiyorum. Sanki
gazı kaçmış bir içecek gibi oluyor. Yazarken hemen o an aklıma gelecek ve
yazacağım. Bir yere not alıp sonradan o not aldığımı şeyi yazmak nedense çekici
gelmiyor bana.
Birkaç gündür
uzun yazılar yazmaya başladım. Yazdığım üç yazının da yazım şekilleri farklı? “Nasıl
yani farklı?” dediğinizi duyar gibiyim. Hemen anlatayım: İlk yazımda hiç
paragraf vermeden yazdım. İkinci yazımda 100 kelimede bir paragraf vererek
başladım. Şimdi bu yazımda ise 50 kelime de bir paragraf yapıyorum.
Şimdi siz bu
yazıyı okuyan okuyucular olarak hangisinden memnun kaldınız? Hangisinin daha
okuması kolay? Hangisi okurken gözlerinizi zorlamıyor? Bu konuda görüşünüzü
almak istedim. Dizi izlemek bana zaman kaybı gibi geliyor. Film izleyeceksin
film. İki saatte olup bitecek her şey. Bir dizinin bir sezonunu bitirmek için
ise saatler lazım.
Çok fazla dizi
izleyen biri değilim. Şahsiyet dizisinin bir bölümü 50 dakika ile 60 dakika
arasında değişiyordu. Stranger Things dizisinin ilk sezonunda bir bölümü yine
50 dakikalarda geziyordu. İzlediğim bu iki diziyi göz önünde bulundurarak
yaptım, film ile dizi izleme arasındaki saat farklarını, bilginize. Yemeği çok
kaçırınca millet maden suyu içer bense sakız çiğnerim.
Hiç maden suyu
içme alışkanlığım olmadı. Daha önceleri sakız da çiğnemezdim yemeği kaçırınca. Normal
olarak çiğnerdim o ayrı. Ama son zamanlarda bir sakız çiğneme modası başladı
kendimde. Farkında olmadan. “Yemeği çok kaçırınca sakız çiğniyormuş. Yahu bu yazılacak
şey mi be adam?” diyenleriniz olabilir belki. Ama her zaman çok ciddi
yazılamıyor ki.
Ya da çok ciddi
yazılacak ciddi konu bulamıyor insan. Amaç yazmaksa eğer bir şekilde yazılmalı.
Bugün sakız yazarım belki yarın daha da dişe dokunur şeyler, kim bilir. Bir tane
kadın, jüri üyesi olduğu yarışmanın çok konuşulması ve gündem olması için
bilerek açık kıyafet giydiğini söylemiş. Bazı kadınlar kullanıyorlar bu
yönlerini işlerine geldiğinde kabul edelim.
Biz insanoğlu
olarak kendi içimizde adaleti sağlamaya muktedir değiliz. Yani bunu
başaramıyoruz. Başaramayacağız da. O yüzden insanın olduğu yerde adaletsizlik
vardır. O kadar çok adaletsizlik oluyor ki. İnsan iyi şeyleri bile göremiyor. Görse
bile o kadar etkisi olmuyor ya da.
İnsanoğlu olarak
dünyadan el ayak çekince dünya iyileşme emareleri gösterdi. Doğa kendini
yenilemeye başladı. Şimdi bunu nasıl değerlendirelim, neresinden tutalım? İnsanoğlu
olarak zarardan başka bir şey değiliz be. İnsanoğlu olarak kendimize çok
yüklendim farkındayım. Ama gerçekler be kardeşim. İnsanın suratına bir tokat
gibi çarpıyor ve çok can acıtıyor.
Hani Hababam
Sınıfı’nda Mahmut Hoca diyor ya, “Saatinde kalkılacak, zamanında kahvaltı
yapılacak, derslere zamanında girilecek” diye. İşte ben öyle biri olmak
istiyorum hep. Her şey zamanında olsun. Kurallara sıkı sıkıya özen
gösterilmesini isterim. Mesela 16:10’da molaya çıkacağım işyerinde. 9 geçe
çıkmam. İlla 10 geçe olacak. böyle bir takıntı benimkisi de. Çok hırpalıyor bu
durum beni. Kendinize iyi bakın millet, görüşürüz.
Çok renkli bir yazı olmuş Tebrik ederim Ben de sizin gibi her şeyi zamanında yapmayı düşünen kişilerdenim yazılarınız hakkındaki fikrime gelince yazıları küçük paragraflar şeklinde yazmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum çünkü bu şekilde yazı yazmak okuyucuların gözünü yormadığı için daha zevkli bir okuma okuma imkanı sunuyor
YanıtlaSilÇok teşekkürler fikrini belirttiğin için kardeşim :)
SilBaşlığa cevap veriyorum, yazmayı bilen için her şey yazı olur :)
YanıtlaSilÇok güzel bir cevap bu :)
Sil