Kişisel Blog Yazıları #53 ile haftayı kapatıyoruz. Bugün pazardı. Bugün tatildim. Arkadaşım Yaşar’la buluşma planımız vardı. Hava biraz soğuktu. O da biraz rahatsızlanmış. Sonuç olarak buluşma planı yattı. Öğleden sonra biraz daha uyudum. Akşam haberlerini izledim Now’da. İzlediğim her haber ile ülkemin geleceğine dair umudum biraz daha azaldı. Sonra Atv’de, Kim Milyoner Olmak İster’i izledik. Saati 23.24 yaptık. Böylece bir pazar gününün daha sonuna geldik. Yarın yine iş var. Modumun nasıl olduğunu varın siz düşünün. Beşinci Kuşak kitabını okumaya devam ettim. 1915 yılında çekilen yoksulluğu okudum da. Şükür bugünümüze. Bu ülke, buralara neler çekerek gelmiş. Kişisel blog yazıları serisine başladığımdan beri sanki okunma oranlarında düşüş oldu. Bu seriyi sevenler olduğu gibi belki de çoğu kişi de beğenmedi. Onun için de okumayı bıraktı. Olabilir. Belki de bu seriyi bırakırım. Belki de blogların genelinde okunma oranlarında düşüş de olabilir. Günlük hayat, koşturma, iş hayatı ve sosyal medya bazı şeylerin farkına varmamıza engel oluyor. Aslında doğmamız, dünyaya gelmemiz, yaşamamız ve sonunda da ölecek olmamız. Bunlar sıradan, basit şeyler değil. Nasıl bir mucizenin ortasında olduğumuzun farkında değiliz. Beynin sınırlarını zorlayan şeyler bunlar. Siz hiç bunun farkına vardınız mı? Bir an olsun böyle düşündünüz mü? Bu akşam da varoluşsal farkındalıkla ilgili bir şeyler yazdığımıza göre yazının sonuna geldik demektir. Kişisel Blog Yazıları #54 ile yarın görüşmek üzere.
Önceki
yazı: Kişisel Blog Yazıları #52: Cumartesi çalışması, kitap notları ve Wow uzay sinyali…