Kişisel Blog Yazıları #16

Kişisel blog yazıları yazmak güzel de su kesintileri güzel değil. Tam kesinti sayılır mı bilmiyorum. İp gibi akıyor su. Hiç akmamasından iyidir ama değil mi? Bol bol yağmurlar yağsa da bu su kesintileri olmasa. YouTube’tan hiç video izleyemedim bugün. Video izlediğimde buraya yazacak bir şeyler çıkıyordu. Bugün bundan mahrum kaldık. Kanal D’de, Eşref Rüya’yı izliyordu bizimkiler. Birkaç dakika izledim. Başta seviyordum ama bölümler ilerledikçe beni sarmamaya başladı. Kırmızı Saçlı Kadın kitabına devam ediyorum. Hiç beklemediğim bir şey oldu bugün. Tabi ne olduğunu burada yazmayacağım. Kitabı okumamış olanlar falan vardır. Gece gece kulaklarım çınlamasın şimdi. Sonu nereye bağlanacak merak ediyorum şimdiden. Hafta ortasını da bitirdik. Ama ben biraz tatsızım. İş yerinde ufak bir problem oldu. Şimdi düşünmek istiyorum. Şimdiyi, geçmişi ve geleceği.

Kişisel Blog Yazıları #15

Kişisel blog yazıları yazmaya devam ediyoruz. Eylül ayında olmak ve biraz da üşümek gerçekten güzel. Kapalı ve ara ara ufak yağmur geçişlerinin olduğu bir gündü. İşten sonra biraz haber izledim. Günlük iç karartma kotamı doldurduktan sonra kendimi kitaba vurdum. Bizi kitap okumak kurtaracak ne de olsa. Kırmızı Saçlı Kadın kitabını okumaya devam ettim. Orhan Pamuk’un, su kuyusu açan usta ve çırağının hikayesini anlatmak nerden gelmiş aklına acaba? Show TV’de, Bahar dizisini izliyorlardı bizimkiler. Biraz onların yanında takıldım. Doktor olmak gerçekten zor. İnsanların hayatlarıyla ilgili kararlar almak zorundasın. Eğer hasta aldığın kararlar nedeniyle ölürse de bunun hesabını kendine nasıl verir insan? Salı gününün bitmesine son 10 dakika. Çarşamba günü yolcusu kalmasın. Cümleten iyi geceler.

Kişisel Blog Yazıları #14

Kişisel blog yazıları serisine güzel bir haberle giriyorum. Yaklaşık 2 hafta sonunda kitap okumaya başlayabildim. Orhan Pamuk’un, Kırmızı Saçlı Kadın kitabına başladım. Şimdilik iyi gibi. Kanal D’de, Uzak Şehir dizisinin ikinci sezon, ilk bölümü varmış. Bizimkiler onu izliyor. Beni sarmadı o dizi ya. Aleyna Tilki’nin şarkılarını dinledim biraz. Sen Olsan Bari, sonra Yalnız Çiçek ve en son da Dipsiz Kuyum. Bu şarkılar çıktıkları dönemde ne ses getirmişti. Devamlı yenilik istiyoruz ve rutinden sıkılıyoruz. Yahu biz insanlar nasıl varlıklarız? Devamlı bir tatminsizlik içindeyiz. Hep daha iyiyi ararken, aslında mutsuz da oluyoruz. YouTube’dan bir parayı vuramadık. Gerçekten ekranda konuşmak, bir şeyler anlatmak bir yetenek. En önemlisi de anlatacak bir şeylerinin olması.

Kişisel blog yazıları #13

Kişisel blog yazıları serisine devam ediyorum. Böyle seri yapınca okuyucular tarafından da seviliyormuş. Kuşlar söyledi. Gerçekten de böyle serileri seviyor musunuz? Dün Yaşar’ın işi çıkmış, buluşamamıştık. Bugün buluştuk. Her buluştuğumuzda yaptığımız gibi, her konuya değindik. Kendi özel hayatımızdan, ülkenin gündemine kadar. Erkekler olarak bizlerin vazgeçilmezi olan, parayı nasıl bulacağız konusuna da değindik. Yine sihirli formülü bulamadık. 12 Dev Adam, Avrupa Basketbol Şampiyonası final maçında Almanya’ya kaybetti. Yıllar sonra yine kaybettik ve yine ikinci olduk. Alperen, üçlüğü kaçırınca izlemeyi bıraktım. “Yine olmayacak” dedim. Kim Milyoner Olmak İster’i izledik. İki yarışmacıyı, üst üste seyirciler yaktı. Her zaman seyircilere güvenmeyeceksin abi. Yine kitap okumaya başlayamadım. Bir türlü fırsat olmadı. Yarın pazartesi ve yine iş var. Çok motiveyim gördüğünüz gibi. Yine de herkese iyi akşamlar ve iyi haftalar.

Kişisel blog yazıları #12

Kişisel blog yazıları serisinde bakalım bugün neler yazacağız? Başlayalım o zaman. Sözde yeni bir kitap okumaya başlayacaktım kaldı. İki haftayı geçti kitap okumayalı. Bir an önce kitap okumaya başlamalıyım. Bu arada okumaya başlayacağım kitap da, Orhan Pamuk’un, Kırmızı Saçlı Kadın kitabı. Arkadaşla buluşacaktık kaldı. Arkadaşın işi çıkmış. Dün BİM’e gitmiştim başka bir şey almaya. “Gelmişken defter de alayım” dedim. Bir tane küçük not defteri, bir tane de küçük boy defter aldım. Defter almayı seviyorum. Defter deyince aklıma geldi. Bugün Uğur Karakullukçu’nun YouTube’daki programını izliyordum. Oradaki sunucu çocuk, şu an kullanmakta olduğu defteri sevdiği için aynısından 20 tane almış. Bittikçe kullanıyormuş. Defter aşkı başka.

Uzaylılar, Türkçe mi konuşuyor?

İspanyol İstihbarat Teşkilatı’nın hazırladığı rapora göre uzaylılar kendi aralarında Türkçe konuşuyorlarmış. O zaman as bayrakları as as as. İşte şimdi bizi Almanya kıskanır. Bu demek oluyor ki uzaylılar konusunda Amerika kendi başına hareket edemez artık. Nasıl ki Ortadoğu’da Türkiye olmadan hiçbir yapılamaz diye söylenir. Artık aynı durum uzaylılar konusunda da geçerli. Bunu duyan Trump muhakkak karalar bağlamıştır. “Nasıl İngilizce konuşmazlar ya” diye kendi kendini sorup duruyordur. Bu haberi duyunca Güldür Güldür’deki bir skeç geldi aklıma. Dünyaya iki tane uzaylı geliyordu. Söze, “Selamün Aleyküm” diyerek başlıyorlardı. Sadece Türkçe konuşmuyorlardı. Hareketleri de bire bir bizdi. El sıkışıp, kafa toka etmek gibi. Sonra onlar da çaya bayılıyorlardı. Şaka maka bu skeç gerçek olmasın bir gün?

Tıraştan sonra Melih Gökçek'e benzeyen Orhan Pamuk...

Gündem o kadar yoğun akıyor ki, gözden kaçırmış olabilirsiniz. Orhan Pamuk, her zaman ki berberine tıraşa gitmiş. Tıraştan sonra berberi, Orhan Pamuk’un fotoğrafını çekip, sosyal medyaya koymuş. Ondan sonra sosyal medyada bu fotoğraf patlamış. Çünkü tıraştan sonra Orhan Pamuk, Melih Gökçek’e çok benzemiş. “Yok canımm, Olamazzz!” nidaları arasında fotoğrafa dikkatle baktım. Gerçekten öyle. Bıyıksız Melih Gökçek resmen. Bir de bıyık olsaymış resmen Melih Gökçek olacakmış. Onedio sitesi bu fotoğrafla ilgili yapılan birkaç yoruma yer vermiş sitesinde. Benim en çok hoşuma giden yorum ise, “Tıraştan önce Orhan Pamuk olan biri tıraştan sonra nasıl Melih Gökçek olur anlamıyorum” yorumu oldu. Hadi siz de bakın fotoğrafa. Yoksa bizler mi çok abartıyoruz. Not: Başım ağrımasın diye fotoğrafı yazıya eklemedim. Bir tık yapıp, fotoğrafa bakıp gelin hadi. Ben bekliyorum.