Powered By Blogger

15 Haziran 2018 Cuma

Sabahattin Ali'nin ölümü...


     Sabahattin Ali’nin ölümü ile ilgili bir yazı yazmak yoktu aklımda. Bugün Güneri Civaoğlu ile Şeffaf Oda’nın konuklarından biri Nebil Özgentürk’tü. Konu bir ara Sabahattin Ali’ye geldi. Sabahattin Ali’nin cesedi hala kayıpmış. “Nasıl yani?” dedim. Tamam, onun bir faili meçhule kurban gittiğini biliyordum. Ormanda kafasına vurularak öldürüldükten sonra cesedini buldular sanıyordum. Meğer işin aslı öyle değilmiş.

     Bugün bunu öğrenince şok oldum. Programdan duyduklarımın yanında internetten de araştırma yaptım. Ama programdaki gibi net ifadelerle cesedinin hala kayıp olduğu bilgisine rastlamadım. Cesedinin hala nerede olduğunun bilinmemesi. Sabahattin Ali’nin ruhu acaba bundan huzursuzluk duyuyor mudur? Farkında mıdır bu durumun?

     Sabahattin Ali, yazdıkları dolayısıyla hapise girer. Bu hapise girişlerinden birinde de Sinop cezaevinde, Aldırma Gönül şiirini yazar. Hani sonradan şarkısı yapılan. Ve hala dillerde olan ve unutulmayan. Devamlı hapise girmekten dolayı rahatsızdır ve yurt dışına gitmek için pasaport çıkartmak ister. Ama kendisine pasaport verilmez. Kaçak yollardan yurt dışına çıkmayı dener.

Sabahattin Ali'nin ölümü...

     Kendisine yardımcı olacak adamla beraber yola koyulur. Ve bir ormanlıkta, yine o adam tarafından kafasına vurulan sopa öldürülür. Cesedini 2 ay sonra bir çoban bulur. Ceset tanınmaz haldedir. Hastaneye götürülür ve ceset hastanede kaybolur. Ve o gün bugündür kayıptır. Aile, Sabahattin Ali bulunduğunda yanındaki eşyaları talep eder. Ama eşyaları kendilerine verilmez.

     Programda cesedin hastanede kaybolduğu söylendi. Fakat araştırmalarım sonucunda başka şeyler de okudum. Cesedi bir çobanın bulduğunu söylemiştik. Cesedi buldukları yere gömmüşler. Davasında zabit katipliği yapan Cemal Tuncer, cesedin hala orada olduğunu ve teşhis için sadece kafatasının alındığını söylemiş.

     Fakat Beypınar’da bir köylü kaybolmuş. Karısının başvurusu üzerine ceset gömüldüğü yerden tekrar çıkarılmış. Kadın, kocası olmadığını söyleyince bu sefer Beypınar’a gömülmüş. Yani cesedinin hala nerede olduğu bilinmiyor. Başka bir ifadeyle Sabahattin Ali’nin mezarı yok. Sadece öldürüldüğü yer olan Kırklareli’ndeki Istranca dağlarında, anıt bir taş dikilmiş. O taşın üzerinde de, “Başım dağ/Saçlarım kardır/Benim meskenim dağlardır” dizeleri yazıyor. Cesedi bulan çoban ile Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Ali konuşmuşlar. Çoban, sırtından vurulan birinin cennetlik olduğunu ve eşinin de sırtından vurularak öldüğünü anlatmış.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/black-framed-eyeglasses-163142/


14 yorum:

  1. refik erduran diye bir gasteci onunla beraber yola düşen o kaçışta. o biliyodur gerçeği mutlaka :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak o gazetecinin ismini hiç duymadım. Daha uzun yıllar çözülemeyecek gibi.

      Sil
    2. ay o nazım'ı kaçıran gasteciymiş aliyi değil :)

      Sil
    3. Şairlerin kaderlerinde de hep kaçmak varmış baksana Deep.

      Sil
    4. bizim gibi gelişmiş uygar ülkelerin şairlerinin kaderi işte ha ha haaa :)

      Sil
    5. Bir gün biz de gelişeceğiz inşallah.

      Sil
  2. Bu kadar detayını bilmiyordum bu olayın.

    Düşünce özgürlüğü ülkemizde tavan yaptığından kaçıyorlar herhalde...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam şu yorumlarınıza hayranım. Lafı yine gediğine koydunuz.

      Sil
  3. Bunları bilmiyordum. Ne yazık ki yazdıklarıyla içeri giren ve sonrası meçhule dönen çok fazla kişi var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim ülkemizde hep böyle olmuş. Gelecekte farklı olması temennisiyle.

      Sil
  4. Okuduklarımdan tüylerim diken diken oldu, ne kadar başarılı ve ne kadar hüzünlü bir yaşam. Özgür olmakta diretmenin bedeli bu kadar ağır olmamalı. Kaleminize sağlık, keyifle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tüylerim diken diken okudum. Yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  5. Türkiye de aydın kişi olmak, üretmek her zaman suç :(

    YanıtlaSil