İlk televizyonunuzu hatırlıyor musunuz? Bizimkisi,
35 ekran kadar bir şeydi. Dışı beyazdı. Sağa tarafında üst bölümünde hoparlör,
hemen onun altında da düğmeler vardı. Hele bir tane düğmesi vardı, kocaman. Peki,
televizyonla ilk karşılaşanların tepkileri nasıl olmuştur acaba? Hep bunu merak
etmişimdir. Ne de olsa, biz televizyonun içine doğduk. Ama ya televizyonu
ömründe ilk defa görenler. Onlar nasıl tepki verdiler? Bir tane Laz, televizyon
bakıyormuş. Bakmış televizyondakiler ateş ediyor. Oda, “Herhalde bunlar beni de
vuracak deyip, çekmiş silahı televizyona ateş etmiş. Alın başka bir, ilk
televizyon tecrübesi daha. Yaşlı bir teyze banyo yapacakmış. Herhalde kızı
yaptıracak. Orayı tam hatırlamıyorum. O arada televizyon açık ve bir film
oynuyor. Yaşlı teyzem, filmdeki adamları görünce, “Bu adamlar varken soyunmam.
Beni görürler, ayıp” demiş. İşte, televizyonla ilgili ilk deneyimlerimiz böyle.
Bizim köyde televizyonu, köyün en zenginlerinden biri almış. Her akşam millet,
o eve, televizyon izlemeye gidermiş. Sonradan yavaş yavaş herkesin televizyonu
olmaya başlamış. Birde şimdiyi düşünsenize. Şimdi bırak bir taneyi, evlerde iki
tane televizyon var. Bak şimdi, çok ünlü bir televizyon esprisini unutuyordum.
Hani şu Cem Yılmaz’ın, “Peki Zeki Müren’de bizi görecek mi?” repliği. Muhakkak,
o zamanın insanları bunu da sormuşlardır. Zaten Yılmaz Erdoğan’ın her zaman
verdiği öğüt değil midir? “Gerçek hayatı yazın” diye. Muhakkak oda böyle bir
şeyi yaşamıştır ya da büyüklerinden duymuştur. O yüzden filminde bu repliğe yer
vermiştir.
DİZİNİN
SUYUNU ÇIKARMAK
Dizileri devam ettirmek için senaryoları,
saçmalaştırdıkça saçmalaştırıyorlar. Ya artık
her şey bitmiş, dizide anlatılacak bir şey kalmamış. Artık final yap, bitir
değil mi? Ama o yok. Bir kere o dizi tuttu ya. Onu devam ettirebildikleri kadar
devam ettirecekler. Yani millet olarak, her şeyde yaptığımız gibi bu dizi
sektöründe de, işin suyunu çıkartmadan bırakmıyoruz. Sonra ne oluyor caaanım
dizi. Hikaye saçmalaştığı için, reytingler düşüyor ve final yapıyor. İlk başladığı
dönemde reytingleri alt-üst eden dizi, bir anda yayından kaldırılıyor. Yahu o
dizinin böyle içler acısı bir sonuna, yönetmeni, yapımcısı, oyucuları nasıl
katlanıyor? “Lan bi zamanlar, her bölümümüz olay olurdu. Şimdi bir anda
yayından kalktık” demez mi? İnsana bu durum koymaz mı? Millet olarak şu her
şeyin suyunu çıkarma huyumuzdan bir vazgeçsek, dizileri ağız tadında
bitirebilsek.
Ah ah, şu dizi işinde berbatız berbat.
YanıtlaSilAslında başlangıçları iyi yapıyoruz ama finali getiremiyoruz. Yorum için teşekkürler :)
SilNe enteresan yaa... O kadar alıştık ki televizyonun hayatımızda olmasına. Hiç düşünemiyorum televizyonu ilk gören kişinin halini:) Sevgiler...
YanıtlaSilDüşününce gülümsüyor insan değil mi :) Yorum için teşekkürler :)
SilBen de Ankara'da televizyonlu bir evde büyüdüm ama eskiden tek kanallıydı ve siyah beyaz :)
YanıtlaSilO güzel siyah beyaz anılar :) Yorum için teşekkürler :)
Silyeni televizyonlarda yok o düğmerler çok sinir bozucu, brkaç gün önce kumandam bozuldu tek bi kanalı izlemek zorunda kaldım
YanıtlaSilSorma ya. Kumandanın bozulması ölüm demek. İşin yoksa kalkıp değiştir. Üşengeçlikten onu da yapmıyoruz :) Yorum için teşekkürler :)
SilGüzel başlayıp, doğru konuda sonlandırılmış bir yazı. Diziler genelde baş belası tarzında. Ne yazık ki zaman kaybı boyutunu geçemiyor, çalışma saatleri dışında pek emek göremiyorum..Başarılar
YanıtlaSilÇalışma saatleri çok acımasız gerçekten. Bence bizde de yabancı dizlerdeki gibi bir sezonluk ve daha kısa süreli bölümler çekilmeye başlanmalı. Yorum için teşekkürler.
Sil