Bu ara arkadaşımın önerisiyle Young Sheldon dizisini izlemeye başladım. İlk sezondan dört bölüm izledim. Şimdilik iyi gidiyor. Dilozof’un YouTube’a tekrar döndüğünü bir önceki yazımda yazmıştım. Bilindik konuklarla, güncel sorunlara felsefe ne diyor onu konuşacaklar. İlk konuğu merak ediyorum. 3I/Atlas konusunda Yusuf Güney bir açıklama yaptı mı ya? Ben görmedim. Yoksa kaçırdım mı? Enes Batur, YouTube kanalını kapatmıştı, tekrar açmış. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Bir tane YouTube kanalını denk geldim. İyi hissettirecek dizi önerileri videosu vardı. Onu izledim. Sonra yayın sıklığına baktım. Neredeyse bir ayda bir. Bazen bir aydan da fazla. Sık video atmayan kanala abone olmak istemiyorum. Boşuna takip gibi geliyor bana. O yüzden bu kanalı da takip etmedim.
Young Sheldon...
Çocuk...
İnstagram gönderilerine baktım baktım hiç 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili paylaşımlara denk gelemedim. İnstagram arama kısmından arama yaptım en son. En güzellerinden Cumhuriyet Bayramı kutlaması için hikayeler seçtim ve paylaştım. Nice bayramlara. Bu ara Meltem TV, öğlenleri Türk filmleri yayınlıyor. İzleyecek bir şeyler arayanlara duyurulur. Sabahleyin TV4’de de Türk filmi vardı. Başrollerinde Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Kartal Tibet’in oynadığı Hıçkırık filmi. Ama sabah sabah içimizi karartmak istemediğimiz için izlemedik. Akşam Show TV’de, TV’de ilk kez, Bir Cumhuriyet Şarkısı filmi vardı. Biraz izledim. Eli yüzü düzgün bir film olmuş. Ama Atatürk’ü oynayan Ertan Sabah konuşurken şiveye kayıyor gibiydi. Atatürk’ün devamlı kullandığı, “Çocuk” kelimesini kullanmış olmak için kullanıyordu sanki. Olmamış yani konuşmaları.
Relaks pazartesi...
*Bugün okuyacağınız kişisel blog yazısında yine daldan dala kondum. Dizilerden uzaya, oradan da YouTube’a. Kemerlerinizi bağlayın, başlıyoruz.
*Bir
15 dakika önce burada olmalıydınız. Bir yandan rüzgar vardı, bir yandan da
yağmur. Şimdi ise sessizlik hakim geceye ve sokaklara. Tekrar rutin geceye
döndük yani.
*Bizimkiler
kanal D’de, Uzak Şehir dizisini izliyorlar. Zaten bu ara bi Uzak Şehir, bir de
Eşref Rüya dizisi çok popüler.
*Berna
Laçin de sinir krizi geçirerek dizilerden bahsetmiş. Kızlar artık mafyalardan
hoşlanıyor bu diziler sayesinde diyor. Kadına şiddet, adam öldürmek serbest ama
sigara içmek, içki içmek yasak diyor. Yıllardır böyle bu durum. Düzeltmek için bir
girişim de yok.
*Çarşamba
günü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ya. Tatil var ya. Millet haftaya bir relaks
başladı sanki. Çarşamba tatil yapacak olmanın rahatlığı vardı sanki.
*Yarın
olsun da, “Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” diye İnstagram
paylaşımı yapalım değil mi?
*3I/Atlas
kuyruklu yıldızı bir uzay gemisi mi? Günlerdir bu tartışılıyor sosyal medyada.
Mesela Umut Yıldız, sonra Evrim Ağacı Çağrı Mert Bakırcı, normal bir kuyruklu
yıldız diyorlar. Uzay gemisi falan denmesinin sebebini sadece popüler olmak
için yapılan abartmalar diyorlar. Bu adamlardan biri, bu işte bir gariplik var
demedikten sonra ben kimsenin lafına inanmam.
*Pelin
Dilara Çolak yani nam-ı diğer Dilozof, bugün attığı video ile YouTube’a geri
döndüğünü açıkladı. Her pazar yine videolar gelecekmiş.
*Çok
Güzel Hareketler Bunlar 2’nin yeni sezonu başlıyor. Ama pazardan Perşembe gününe
almış yayın gününü. Bakalım Perşembe günleri reyting alabilecek mi?
*Başak
Kablan da YouTube’u bırakmıştı. Baktım o da geri döndü. Mevsim, YouTube’a geri
dönme mevsimi galiba.
Pazar gününü yolcu ederken...
Biraz benden biraz da gündemden notlarla bir kişisel blog yazısı daha. Dün akşam yeni bölümü yayınlanan Ben Leman’ın tekrarını yayınlarlar diye Now’a baktım ama yoktu. Kıskanmak dizisinin tekrarını koymuşlar. Bir şey olmayınca onu izledik. Sonra haberler başladı. Now’da izledik ana haberi de. Sonra da Show TV’de, Eyvah Eyvah 2’yi izledik. Bir pazar akşamını daha böylece yolcu edeceğiz işte. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için reklamlar dönmeye başladı. Sabancı’nın reklamını gördüm. İyi ama daha iyi olabilirdi. Yaz Bitmesin kitabına devam ediyorum. Ha bugün, ha yarın bitecek artık. Fatih Ürek hala yoğun bakımda ve durumu ciddiyetini koruyormuş. Her ünlüde olduğu gibi yine öldü haberleri çıkmış. Hemen yalanlandı bu haber. Oğuz Atay’ın günlüğünü okudum biraz. Bir gününü 2-3 sayfa ile anlatmış. Gerçi okuduğum bölümler kitaplar, roman karakterleri ve bazı sanat eserleri üzerine yorumlardı. Tam da bir günlük denemez yani. Yarıda bıraktım tabi. Bana günlerin kısa kısa anlatıldığı günlükler olmalı.
Taşacak Bu Deniz, Kızılcık Şerbeti'ni geçti...
TRT 1‘de, Cuma akşamları yayınlanmaya başlayan Taşacak Bu Deniz dizisinin dün akşamki bölümü tüm reyting listelerinde birinci olmuş. Böylelikle uzun zaman sonra Show TV’de yayınlanan Kızılcık Şerbeti’nin elinden birinciliği almış. Herhalde bu sene Kızılcık Şerbeti biter. Artık sıka sıka sıkacak suyu da kalmadı dizinin. Taşacak Bu Deniz dizisini hiç reklamsız yayınlamış TRT 1. Dizinin fanlarından biri öyle yazmış sosyal medyaya. Bu konuda TRT’yi eleştiremem. Özel kanallarda yeni başlayan dizilerde tutsun diye reklamsız yayınlıyorlar dizileri. Ama her şeye rağmen TRT, özel bir kanal değil böyle yapmaması lazım. Ama o aşamaları çoktan geçtik artık. Ne söylesek boş. Bundan sonraki haftalarda da Taşacak Bu Deniz her reyting listesinde birinci olmaya devam edecek mi bakalım?
Çocukluğunuza bakın...
Sıradaki kişisel blog yazım tüm blogculara gelsin. Zamanında öyleydi değil mi? Radyolara mesaj atıp, sıradaki parçayı şunun için veya şunlar için isterdik. Hey gidi günler hey. Saat 23:54 geçiyor. Dışarıda rüzgar ve yağmur var. Camlar bir güzel yağmur damlaları ile yıkanıyorlar. Başak Kablan’ın, küçükten YouTuber olacağı belliymiş. Sandalyeyi pencerenin önüne koyar, perdeyi açar ve cama konuşurmuş durmadan. Kendi küçüklüğüme bakıyorum da buna benzer bir şeyler hatırlamıyorum. Çocukken ne yapmaktan hoşlanıyordum ki? Yaz Bitmesin kitabından birkaç sayfa okudum. Bizimkiler kanal D’de Arka Sokaklar’ı izliyorlardı. Onlarla beraber biraz da ben izledim. Altın birkaç gündür düşüşe geçti. Altın fırtınası bitti galiba. Tele 1’e ise kayyum atanmış. Kaosun eksik olmadığı bir gündem var yani.
Sessiz, sakin ve mükemmeliyetçi...
İclal Aydın bir yazısında 17 yaşından bahsetmiş. Ben, 17 yaşımı hiç hatırlamıyorum. Ben nasıl bir gençtim? O yaşlarda benim kanım deli akmıyordu. Galiba hiçbir zaman da deli akmadı. Ben hep sessiz/sakin olan taraftım. Gezmeleri pek sevmez, evde takılırdım. Hala da öyleyim. Gençlikte yaptığım hatalar olmuştur. Geriye bakıp onlar aklıma geldiğimde üzülürüm yine. Mükemmeliyetçi olduğum için bugünlere sıfır hata ile gelmek isterdim. Pürüzsüz bir masa gibi ya da bembeyaz bir kağıt parçası gibi. Bak şimdi bu yazıyı bile silmek istedim şimdi. Neden? Çünkü bana göre bu yazı olmadı. Mükemmeliyetçiyim ya. Neyse bu sefer o duyguma boyun eğmeyeceğim ve bu yazımı bitirip yayınlayacağım.
Ben Leman dizisindeki Şahika ile Eşref Tek bir ara sevgililermiş...
Ben Leman dizisinde Şahika rolünü oynayan Duygu Sarışın ile Eşref Rüya’da Eşref Tek’i oynayan Çağatay Ulusoy bir ara sevgililermiş. Hem de baya baya. İlişkileri öyle bir noktaya gelmiş ki. Ne zaman evlenecekler diye konuşuluyormuş. Ama ne olduysa olmuş ve ayrılmışlar. Hatta sonra tekrar bir araya gelmişler. Yani ikinci bir şans vermişler kendilerine. Bu sefer de ilişkileri yürümemiş ve ilişkilerini tamamen bitirmişler. Duygu Sarışın’ı daha önce tanımıyordum. Ben Leman dizisi ile tanıdım. İyi bir oyuncu ve rolünün hakkını veriyor. Hemen Google’da da arama yapmışlar zaten. Ben Leman Şahika kim diye? Demek ki herkesin dikkatini çekmiş. Bugünün kişisel blog yazısı da böyle bir haber oldu.
Akşam diyorduk, oldu akşam...
Evet, akşam diyorduk. Oldu Akşam. Cahit Sıtkı’nın böyle başlayan bir şiiri vardı. Kişisel blog yazısı başlangıcı için süper oldu bu dizeler. Dün akşam iyi uyuyamadım ya. Bu akşam da erkenden yatayım dedim. Uyku tutmadı. Mecbur kalktım yine yataktan.
Kardeşim, İnstagram’da bir söze denk gelmiş. “Sadece günleri doldurmak için yaşıyoruz” diye. Gerçekten öyle. Ekonomik kriz, yaşanan toplumsal olaylar falan. Ne tat bıraktı ne tuz. Yine millet hasta. Grip dolaşıyor ortalıkta. Kovid, geri gelmiş diyorlar. Dikkat edin millet.
Ne zamandır altın alıp yürümüştü. Ama bugün düşmüş. İnsanlar ellerindeki altınları çıkarınca böyle oldu diyenler var. Show TV’de, Bahar dizisini izliyor bizimkiler. Onda da Bahar’ın oğlu eşini aldatmış. Desenize Bahar’ın oğlu da hayırsız çıktı.
Bahar dizisi başlayıncaya kadar kanal D’de, Eşref Rüya dizisinin tekrarı vardı. Biraz onu izledik. Dizide karakterlerden biri, “Bir sabah hafıza kaybına uğramış olarak uyanmak isterdim” dedi. Eski aşkları, acıları her şeyi unutmak için. Eşref hemen devreye girdi. “İnsan, acılarıyla beraber insandır” dedi. Eşref Tek yine son noktayı koydu. Bana göre de öyle.
Çok Güzel Hareketler Bunlar 2’nin yeni sezon tanıtımı yayınlandı. Yakında Star’da başlayacakmış. Bu habere sevindim. Komedi, devam etmeli her zaman. Arkadaşlardan biri anlattı. İş yerinde devamlı parasızlıktan şikayet eden kız, şak diye İphone 17 satın almış. Cem Yılmaz diyordu ya, “Evini satar alır” diye. Var bunlar yani. Adam sallamıyor.
Ay'a ayak basmak kadar büyük bir şeydi benim için...
Sevgili blog dostlarım! Hadi beni tebrik edin. Çünkü bu kardeşiniz markete gitti ve abur cubur almadan marketten çıktı. Belki Ay’a ayak basmadık ama biz de kendi çapımızda böyle büyük işler yaptık. Bir ara turla geziye gitmiştik. Hava güneşliydi. Şemsiyesiyle beraber yanımızdan bir Japon geçti. Güneşten korunmak için şemsiyesini açmıştı. Şemsiyenin ilk kullanılış amacının güneşten korunmak olduğu için söylenir ya. Ben bu sahneyi görünce bu söylenene inandım dostlar. Size de hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor mu? Siz de daha çok var diyor musunuz? Nasıl geçecek bu günler diyor musunuz? Fazla da gizem yaratmaya gerek yok. Cuma gününden bahsediyorum. Hafta sonu gelir mi dostlar?
Ben Leman dizisi, bizi yakaladı...
Kişisel Blog Yazıları #29: İclal Aydın gibi yazabilmek...
Bugün kişisel blog yazıları serisinde okumaya yeni başladığım İclal Aydın’ın, Yaz Bitmesin kitabından yola çıkarak bir yazı yazacağım. Köşe yazılarından oluşan bir kitap bu kitap. Vatan gazetesindeyken yazdığı yazılar olabilir bu okuduklarım. Çünkü Vatan gazetesinde yazdığı dönemlerde okurdum köşe yazılarını. O yüzden yazılarını okurken o günlere dönüyorum. O zaman sosyal medya yok. Gazete almak var. Gazete alıp, sevdiğin köşe yazarı bugün ne yazmış diye okumak var. O dönem gazeteler kitap verirdi kitap. Çok kitap almışlığım vardır gazetelerden. İclal Aydın’ın köşe yazılarını okurken, ”Keşke ben de böyle yazabilsem” dedim. Sadece İclal Aydın özelinde değil, yazısını beğendiğim tüm köşe yazarları gibi yazmak istemişimdir. Hala da böyleyim. Mesela yazılarını beğenerek okuduğum blog arkadaşlarım için de aynı şeyi düşünüyorum. Onlar gibi yazabilmek.
Türkiye'den kısa haberler: Yerli yapay zeka Kumru, İnstagram'a Türkçe dublaj ve daha fazlası...
*Kişisel blog yazıları serisinde kısa kısa notları okumaya hazır mısınız? O zaman başlayalım.
*Yerli
yapay zeka “Kumru” kullanıma açılmış. Sorulara çok saçma cevaplar veriyormuş.
Diğerleri ilk başladıklarında çok mu iyiydi sanki. Eğer işin üzerine düşerlerse
zamanla iyi bir iş çıkabilir ortaya.
*Enes
Batur, İnstagram üzerinden saçma paylaşımlar yapmaya devam ediyor. Bu çocuğa
biri dur demeyecek mi?
*Ebru
Baki ve İsmail Küçükkaya, TV100’den gönderildiler. Peki şimdi ne yapacaklar? Yeni
bir kanalı mı geçecekler yoksa YouTube’a mı başlarlar veya biraz ara mı
verirler?
*Bursa’nın
birkaç günlük suyu kalmıştı. Neyse ki yağmur yağmış. Umarım barajlar biraz
olsun dolmuştur.
*İnstagram’da
denk geldim. Baştan sona, kronolojik olarak Dostoyevski kitaplarının videosunu
yapmış bir kitap hesabı. Dostoyevski’nin bilmediğim kitapları varmış ya.
*Bir
Kedinin Yolculuğu filmi çok övülüyor. İlk fırsatta izlemek istiyorum. İlk
fırsatta izlemek istediğim o kadar çok film var ki.
*Ülke
olarak 1 Nisan 2026’da 5G’ye geçecekmişiz. Hayatımıza neler katacak bakalım 5G?
*İnstagram’a
Türkçe dublaj özelliği geliyormuş Yabancı dildeki bir videoya mı denk geldin.
Üzülme, artık Türkçe dublaj var. Gel abla gel.
Kişisel Blog Yazıları #28: İki güzel söz ve bir fotoğraf...
*Kişisel blog yazıları serisinin bu bölümünde iki tane güzel söze ve bir fotoğrafa yer verdim.
*Atomik
Alışkanlıklar kitabında James Clear, “Hedef bir kitap okumak değil, okuyan
birine dönüşmek.” diyor. Harika bir söz. Okuyan birine dönüşmekten kasıt, her
gün okumaksa, o zaman ben daha okuyan biri değilim dostlar. Peki ya siz?
*Bir
de Razi’ye kulak verelim o zaman. Bakalım o ne demiş? Geçmiş ve gelecek zaman
ile meşgul olmayı terk et. Bunu yapabilmek o kadar zor ki. Peki siz denediniz
mi hiç?
*İnstagram’da
bir arkadaşım, yağmur yağarken sokağın fotoğrafını çekmiş. Kimsecikler yok
sokakta. Şemsiyesiyle yürüyen bir kız eklemiş fotoğrafa. Böyle fotoğrafları
seviyorum.
Kişisel Blog Yazıları #27: Üç kitap, bir film...
*Kişisel blog yazıları serisinin bu yazısında neler var neler? Üç kitap, bir de film var. Başlayalım bakalım yazmaya.
*Şeker
Portakalı kitabı sadece 12 günde yazılmış. Her şey kafasında çoktan olup bitmiş
demek ki yazarın. Ahh Zeze ahh!
*Herkes
bu ara Zülfü Livaneli’nin yeni çıkan kitabı, Bekle Beni’yi konuşuyor.
*Başka
bir kitap haberi daha: Arif Ergin’in, Gizlenen adlı kitabı. Tarih Obası Ceren,
kanalına konuk almış Arif Ergin’i. Demek ki kitap o kadar iyi. Ceren beğendiyse
benim için okeydir.
*Çağatay
Ulusoy ve Elçin Sangu’nun oynadığı Uykucu filminden ilk fragman yayınlanmış. Bir
ajan filmiymiş. Uykucu nasıl bir isim dedim ilk duyduğumda. Elbette bir anlamı
vardır. Onu da öğreniriz.
Kişisel Blog Yazıları #26: Elon Musk ve Selçuk Bayraktar, kendi Wikipedia'larını çıkarıyorlar...
*Kişisel blog yazıları ile hayatın nabzını tutmaya çalışıyorum. O zaman hayatın nabzını tutmaya başlayalım.
*Yerli
Wikipedia geliyormuş. Selçuk Bayraktar, yeni projesi Küre’yi açıklamış. Birkaç
gün önce Elon Musk da, kendi Wikipedia’sını çıkaracağını duyurmuştu. Demek ki
bu ara, bu moda.
*Gupse
Özay’ın, kendi çocukluğundan esinlenerek yazıp seslendirdiği animasyon dizisi
Gupi, 31 Ekim’de, Netflix’te yayınlanacakmış. Nedense bu kadını pek sevmiyorum.
Ama devamlı üretim halinde olmasına hayranım.
*Enes
Batur, 16 milyon aboneli YouTube kanalını kapatmış. Bu çocuğun gerçekten
psikolojik sorunları var. Acil destek alması gerekiyor. Sadece YouTube kanalını
kapattığı için söylemiyorum bunu. Bundan önce birkaç tane daha anlamsız
paylaşımları olmuştu. Normal ruh halinde olan birinin yapacağı işler değil
bunlar.
Kişisel Blog Yazıları #25: Eski bir kitap kutusunu karıştırırken...
*Kişisel blog yazıları serisini elimden geldiğince devam ettirmeye çalışıyorum. İşte yeni yazı ile karşınızdayım.
*Her
gözlüklü olan insan kitap okuyor mudur? Belki sorduğum şey saçma ama ben öyle
bir ilişki kuruyorum nedense.
*Eski
bir kitap kutusunu karıştırırken Dostoyevski’nin, Yeraltından Notlar kitabına
denk geldim. İş Bankası yayınlarından. Çıkardım, kenara koydum. Belki yeniden
okurum yine.
*Göbeklitepe
için uzun zamandır kazıların yavaşlatıldığı hatta durdurulduğu iddiaları var.
Belki de böyle bir şey hiç olmadı. Ama biz millet olarak komplo teorilerini
severiz.
Kişisel Blog Yazıları #24: Depresifim ama kompleksli değilim...
*Kendimi çok yorgun hissediyorum şu an. Biraz da depresif gibiyim. Yorganı üstüme çekip sadece yatmak istiyorum.
*Midem
yanıyor yine. En iyisi bir çiğneme tableti atayım ağzıma. Rahatlatır midemi.
*Kurgu
dışı kitaplar okuyacaksam eğer. Bunlar yazmak ve okumak üstüne olmalı.
Böylesini daha çok seviyorum galiba.
*Kalemle
eskisi kadar güzel yazamıyorum. Neden acaba?
*Telefonuma
yeni kılıf aldım. Bir hafta olmuştur herhalde. Hala telefona yakıştı mı,
telefonu kullanırken bana kolaylık sağlıyor mu sorularına cevabım net değil,
ikilemdeyim.
*Geçen
dışarıda gezerken kestaneci gördüm. Bizimkiler de almışlar. Yedik ama
kestanecilerin sattıkları kestaneler daha güzel oluyor gibi.
*Tostu
güzel olan bir yer bulsak da bir tost yesek. Veliaht dizisinde adam çırağına
söylüyordu. “İki tost kap da gel” diye.
*Bu
yazı tam bir kişisel blog yazısı oldu gibi sanki? Ne dersiniz?
Celal Şengör'e göre biz maymundan mı geldik?
Celal Şengör’e, Fatih Altaylı soruyor, “Biz maymundan geldiysek şimdiki maymunlar ileride insan olur mu?” diye. Celal Şengör ise, Bir kere biz maymundan gelmedik diyor. Bu cevabına şaşırdım. Çünkü ağzını doldura doldura, “Biz maymundan geldik” demesini beklerdim. Çünkü o bir ateist. Bunu da her fırsatta yaptığı açıklamalarla da dile getiriyor. Ateist olduğu için kendisini yargılamıyorum yanlış anlaşılmasın. Herkesin kendi kararı sonuçta. Herkes kendi bacağından asılacak. Sorunun cevabına devam edersek de, “Şimdi maymunlar insan olabilir mi? Olabilir. Fakat: Bizim insanın egemen olduğu dünyada, dünya tarihinde hiç olmamış bir şey var: Bir tür, bütün dünyayı ele geçirmiş vaziyette. Hiç olmamış o” diyor. Yani anladığım kadarıyla demek istiyor ki, “İnsanlık, bu kadar dünyaya hakimken, şimdiki maymunların insana dönmesi zor. Ya da insanlık buna izin vermez.” Sizin bu konudaki görüşlerinizi merakla bekliyorum.
Pazartesiye giriş...
Her zaman ki gibi sabahları televizyonda yine izlenecek bir şey yoktu. Televizyonu bıraktım bizimkilere, geçtim bilgisayar başına. En azından YouTube’dan izlenecek bir şeyler bulurum umuduyla. Ama önce kişisel blog yazımı yazmamın daha doğru olacağını düşündüm. Sonra dalarım YouTube deryasına. Gerçi insan bazen YouTube’tan bile sıkılıyor ya neyse. Pazartesi gününden yazıyorum bu yazıyı. Yeni bir haftaya başladık. Yine hafta sonunu iple çekmeye başlıyoruz yani. Biraz ülke gündemine bakarsak. Biliyorsunuz Fatih Altaylı hapiste. Hapiste olmasına rağmen gönderdiği mektuplarla YouTube programına devam ediyordu. Bugün gördüm ki bir süre ara vereceğini açıklamış. Yine gönderdiği bir mektupla. Biraz da teknoloji o zaman: ChatGPT’ye alışveriş yapma özelliği gelmiş. Bu gidişle yakında her şeyi ChatGPT’den yaparız. Şimdilik bu kadar o zaman. Görüşürüz.
Biten bir pazar günü ve notlarım...
Pazar gününü ve haftayı, yazdığım bu kişisel blog yazısı ile geride bırakıyorum. Yaşar’la buluştuk. Çay içip, sohbet muhabbet ettik. Akşam televizyonda Atv’de, Kim Milyoner Olmak İster’i izledik. Bizim burada ki otobüs fiyatları yarından itibaren 40 liradan 50 liraya çıkıyor. Artık 5 lira da arttırmak yok. Direk düz hesap 50 lira yaptılar. Telefona, yeni kılıf aldım. Eskisi, orasından burasından küçük parçalar halinde kopmaya başlamıştı. Darısı yeni telefon almaya. Now’da yeni başlayan Ben Leman dizisindeki Şahika karakterine kıl kaptım. Leman’a kasabada yaşama hakkı tanımıyor. Uzun yıllardır kullandığım bir eşyayı hemen atamıyorum ya da atmıyorum. Çünkü o eşyada yaşanmışlıklar var. Kitap okuyamadım bugün. Yarın okunmamış sayfaları telefi etme umuduyla.
Her zaman blog...
Tam uykuya geçecekken uyandım. Sonra da uyuyamadım. Uyanmışken bir kişisel blog yazısı yazmanın iyi olacağını düşündüm ve oturdum bu yazıyı yazmaya başladım. Bazı okurlar, roman okumayı bırakmış ve kurgu dışı kitaplar okumaya başlamış. Çünkü roman okumanın kendilerine bir şey katmadığını düşünüyorlarmış. Bunun yanlış bir düşünce olduğunu dile getiren bir yazı okudum. Cumartesi akşamları normalde Atv’de, Can Borcu dizisini izlerdik. Bu hafta onun yerine yeni bir dizi koymuşlar. Aynadaki Yabancı dizisinin adı. Biraz izledik ama sarmadı. Zap yapıp durduk. Galatasaray- Beşiktaş derbisi vardı. 1-1 bitti. Bu ara abur cubura çok yöneldim. Biraz azaltmam lazım. X’in yapay zekası Grok ile bloglar üzerine sohbet ettik. Seviyorum keratayı. Her yazdığımda beni tanıyor ve hemen, “Blogdan mı sohbet edelim yoksa başka bir şeyden mi?” diye soruyor. Benim cevabım da, “Her zaman blog” oluyor.
Sosyal medya kullanımına sınır koymak...
Gece tuvalete kalktım. Duvardaki saate baktım. Çalışmıyor. Evet, bu saat durmuştu ya, unutmuşum. Pilini de değiştirmedik. Mecbur telefona bakacağım saatin kaç olduğunu öğrenmek için. Telefonu elime alınca da ister istemez sosyal medyada ne var diye bakıyorsun. Sonra 20 dakikadır sosyal medyada olduğunu fark ediyorsun. O yüzden sosyal medya kullanımına bir sınırlama koymak gerekir. Ben İnstagram’ı ayarladım. Bir saat dolunca, günlük olarak beni uyarıyor. Ama o uyarıyı kapatıp kullanıma devam ediyorum. Tuşlu telefona geçmeyi önerenler var. Ben bunu kabul etmiyorum. Hem akıllı telefon kullanacağım hem de kendimi dizginlemesini bileceğim. Bunu yapmalıyım. Ama ne zaman yaparım bilmiyorum. En azından kafamda böyle bir düşüncem var. Şimdilik bununla kendimi avutuyorum.
Modern insan dertleri...
Hafta sonu neler yapacaksınız? Bir arkadaşım turla İstanbul Adalar’a gidecekmiş. Ben mi ne yapacağım? Daha belli değil. Hava yağmurlu olmazsa belki bir çay/kahve içmeye çıkarım. Ya da yağmurlu olursa da evde kitap okumaca falan. Ya da film izlemece. Böyle planlar yapıyorum ama o an geldiğinde de hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Battaniyeye sarılıp sadece yatmak. Belki de vücudumun ihtiyacı olan şey sadece bu: Battaniyeye sarılıp yatmak. Günü yatarak geçirince de kendimi zararda hissediyorum. Çünkü kendime bir şey katmamış oluyorum. Bu da rahatsız ediyor beni. Modern insan dertleri işte. Gerçi modern insan derken gerçekten modern miyiz? O da ayrı bir tartışılması gereken konu.
Harry Potter, dereyi görmeden paçaları sıvıyor...
Yeni başlayacak Harry Potter dizisi 10 sene sürecekmiş. Bi durun bakalım. Önce dizi tutacak mı, beğenilecek mi? Bir onu görelim.
ŞİRKET
SAHİBİ ALEYNA…
Aleyna
Tilki müzik şirketi kurmuş. Aleyna’yı severim ve başarılı olmasını isterim.
Umarım işi bilen birileriyle şirketi kurmuştur da parası çarçur olmaz.
TENEKE
KUTUDA AYRAN…
Niye
bugüne kadar teneke kutuda ayran üretmediler? Bu soruyu bugün İnstagram’da
gördüm. Gerçekten neden? Ya maliyettir ya da sağlıksız falan muhabbetinedir.
EVET,
SAKIZ DA SAĞLIKSIZ…
Sağlıksız
demişken. Sakız da sağlıksızmış. İçindeki maddeler bilmem ne zararı falan
veriyormuş vücudumuza. Çevremizdeki her şey zehir resmen.
YENİ
SEZON NEDEN BAŞLAMADI?
Çok
Güzel Hareketler Bunlar 2’nin yeni sezonu daha başlamadı. Ne oldu? Star TV ile
anlaşamadılar mı acaba?
Ekim ayı, Orkun Ün ve Liverpool zaferi...
Eylül ayını da yolcu ettik. Hoş geldin ekim ayı. Bize güzellikler getir olur mu? Nedense her yeni başlayan ay, her yeni başlayan hafta ve her yeni başlayan yılda insan bir motive oluyor. İşte, hayatımda değişiklikler yapmam için bir fırsat diyor kendi kendine. En azından ben öyle diyorum. Birkaç köşe yazısı okudum. Son dönemde Hürriyet’te yazan Orkun Ün’ün yazılarını beğeniyorum. O da yazılarında birkaç konuya kısa kısa değiniyor. Benim kadar kısa değil tabi ki. TRT 1’de, Galatasaray- Liverpool, Şampiyonlar Ligi maçını izledik. Osimhen’in golüyle 1-0 kazandık. Arkadaşım Prens dizisini izlemiş. “Bahsedildiği kadar varmış. Hem öyle çok küfür de yok” dedi. Giray Altınok’u severim ama dizisini sevemedim.
Slov şarkı, kış ve yeni fotoğraf akımı...
İnstagram’da slov bir şarkıya denk geldim. Slov şarkı dinlemeyi özlediğimi fark ettim o anda. Slow Türk’ü açtım internetten. Şimdi onu dinliyorum. Show TV’de, Veliaht dizisinin tekrarı vardı. Biraz onu izledim. Güzel bir dizi gibi. Arkadaşım Esra çok beğenmiş. Kardeşim de beğenmiş. Devamlı takip eder miyim bilmiyorum ama. Sonra bizimkiler kanal D’yi açtı Uzak Şehir dizisi için. Bugün hava soğuk ve yağmurluydu ve kapalıydı. Sanki kış günlerinden bir gün gibiydi. Bir tanesi İnstagram’da, “Sonbahardan direk kışa mı atladık nedir” demiş. Bu ara yeni moda: Çocukluk halinle şimdiki halinin sarılmış halini foto olarak paylaşmak. Esra dediğim arkadaşım da İnstagram’da paylaşmış. “Yaramaz bir çocukmuşsun gibi” dedim. O da, “Sayılır” deyip yanına gülücük koymuş.
Sinemaya giden mi kaldı?
Cumartesi günü Yaşar’la buluşunca dedim ki: “Sinemada biletler 80 liraymış. Hadi bir filme gidelim.” O da, “Sinemaya giden mi kaldı ya” dedi. Sinemada film izlemenin yerini ne tutar ki?
MEVLÜT
MENÜSÜ…
Babam,
bugün mevlüde gitti. Tavuklu pilav, ayran ve iki tane de tatlı vermişler.
TİPİK
TÜRK MİLLETİ DAVRANIŞI…
Arkadaşa
devamlı diyorum ki, “Parayı bulmamız lazım.” O diyor ki, “Sen devamlı böyle
diyorsun ama bir şey yapmıyorsun. Tam Türk milleti işte.” Doğru söylüyor. Türk
milleti olarak yakınmak hoşumuza gidiyor işte.
GİTMEYEN
KOKU…
Annem
birkaç gündür, “Burnumda bir toz kokusu var, gitmiyor” diyor. Acile gittiler.
Serum takmışlar. Yine geçmedi. Şimdi de hava makinesi var. Onunla ventolin
alıyor.
Demet Evgar'ın ilk dizisi...
Demet Evgar’ın ilk dizisi. Pazar gününden herkese merhaba. Pazar sabahları genelde televizyonda bir şey olmuyor, biliyorsunuz. Anca magazin programları var. Bir şey olmayınca, biz de onlardan birine takıldık. Sanırım TV8’in magazin programıydı. Oyuncuların oynadıkları ilk dizilerden oluşan bir haber yapmışlar. İşte o haberde gördüm. Demet Evgar’ın ilk dizisini. Benim hayranı olduğum ve efsane dizilerden Yedi Numara’da oynamış ilk. Bu bilgi benim için şaşırtıcı değil. Çünkü her Yedi Numara fanı, bunu bilir. Benim bilmediğim, ilk oynadığı dizinin Yedi Numara olmasıydı. Olgun Şimşek ile beraber oynamışlardı. Evet, Olgun Şimşek de bir zamanlar Yedi Numara’da oynamıştı. İşte böyle arkadaşlar. Şimdi pazar pazar alın bu bilgiyi ve ne yaparsanız yapın.
Kişisel Blog Yazıları #23
#kişiselblogyazıları yazmak saati gelmişse yazılmalıdır. O zaman başlayalım. Bugün arkadaşım Yaşar ile buluştuk. Her zaman hamburger yediğimiz, Düzce’nin yerel mekanlarından birine gittik. Bunca yıldır giderim. İlk defa köftesi tam pişmemiş geldi. Yarıda bıraktım hamburgeri. Köftenin az pişmiş gelmesi üzerine yorumlarda bulunduk Yaşar’la. Ben, “Eskiden böyle değildi. Müşteri sayısı arttıkça, kalite düştü” dedim. Bu dediğime yürekten inanıyorum ama. Müşteri artınca kalite daha da artar beklentisi içine girersin ama bir bakarsın ki eski güzel hizmetten de mahrum kalmışsın. Yaşar ise, “Eski çalışanları görmüyorum artık. Hepsi yeni çalışanların. İşi bilmiyorlar. Bu işverenleri anlamıyorum. Eski çalışanlarını bir türlü ellerinde tutmuyorlar. Sonra da böyle oluyor" dedi. Bir kere daha giderim oraya. Eğer yine aynı şeyle karşılaşırsam bir daha da gitmem.
Kişisel Blog Yazıları #22
Kişisel blog yazıları serisine devam edelim o zaman. Sonunda cuma geldi ve bitti bile. Şimdi sıra hafta sonunda. Gelsin planlar. Erkenden uyudum. Gece bir kalktım, saat 00.00 olmuş. Alanyaspor- Galatasaray maçının ilk yarısı bittiğinde ben yatmıştım. Kalkar kalkmaz maça baktım. 1-0 yenmişiz. Ama kimse oyundan memnun değil. Liverpool maçında böyle oynarsak yine 5’lik oluruz. Şarkıcı Güllü, evinin balkonundan düşerek hayatını kaybetti. Son anına ait görüntüler çıkmış. Kamerada görünüyor. Sonra kameranın görüntü alanından çıkıyor ve bir 30-40 saniye sonra düşüyor. Aklımda soru işaretleri oluştu benim. Arka Sokaklar’a Ali geri döndü ve Hüsnü’yü vurdu. Madde etkisindeymiş herhalde. Fragmandan anladığım o. Nedense bu aralar Arka Sokaklar izlemek istemiyorum. O zaman şimdilik bu kadar millet. Görüşürüz.
Kişisel Blog Yazıları #21
Kişisel blog yazıları yazmanın vaktidir şimdi. Yavaş yavaş gecenin sonuna yaklaşırken. Perşembe gününü de bitirdik. Yoğun bir iş günüydü. Artık gel hafta sonu. Ömrümüz, böyle hafta sonlarını beklemekle geçiyor işte. Bizimkiler Atv’de, Kim Milyoner Olmak İster’i izliyorlar. Oktay Kaynarca, bu işin de altından kalkmış gibi görünüyor. Günü birlik Kapadokya turlarına bakıyoruz. “Kapadokya, günü birlik gidip gezilecek bir yer değil” dedi bir arkadaşımız. Çünkü kendisi iki günlük tur almış. Sanki bana da günü birlik ziyaret edilecek bir yer değil gibi geldi. Rasim Özdenören’in, yazmak ve yazarlık üzerine yazılarını okuyorum. Yazarlık üzerine bir şeyler okumak her zaman güzel. Yarın haftanın son günü ve moraller yerinde. Sonrasında ver elini hafta sonu. Görüşürüz millet!
Kişisel Blog Yazıları #20
Kişisel blog yazıları serisinin yeni yazısı başlasın o zaman. Bugün iş yoğundu. Saçımı kaşımaya vaktim olmadı bir ara. Çalış çalış nereye kadar bilmiyorum. Kırmızı Saçlı Kadın kitabını bitirdim. Sonu, benim için sürpriz oldu. Hemen yeni bir romana başlamayacağım. Biraz ara vereceğim. Kanal D’de, Uzak Şehir’i izledi bizimkiler. Kim Milyoner Olmak İster’de, Suç ve Ceza romanındaki Raskolnikov karakteri kaç yaşında diye soruldu. Böyle bir soru sormak benim aklıma gelmezdi. Gerçekten tebrikler. Ben cevabı doğru tahmin ettim. Belki siz de tahmin etmek istersiniz. O yüzden cevabı yazmıyorum. Google’dan bir bakın isterseniz soruya. Ertan Özyiğit ve Farah Yurdözü, KRT’ye konuk olmuşlar. O programı izledim. Uzaylılar var mı sorusundan girdiler, Göbeklitepe’den çıktılar. Güzel programdı. Bu konulara ilgisi olanlara tavsiye ederim. Böylelikle bir gün daha biter ve ben çekip giderim. Hadi kalın sağlıcakla.
Kişisel Blog Yazıları #19
Kişisel blog yazıları yazmanın tam zamanı. Sonbahar geldi. Artık yağmurların, kapalı günlerin, evde oturup kitap okumanın ve blogda yazı yazmanın zamanı. Evde güzel günler geçirmenin zamanı da denebilir. Ama bugün kapalı ve yağmurlu bir gün değildi. Yazdan kalma bir gün vardı. Ben de attım kendimi dışarıya. Bir kahvenin yanına eşlik eden magnolya sonrası tekrar eve döndüm. Bir hava almış oldum. Kırmızı Saçlı Kadın kitabının artık son 15-20 sayfası. Büyük bir olay yaşandı yine. Bakalım sonunda da büyük bir olayla bitecek mi kitap? Size de oluyor mu? Bazen hayat çok anlamlı gelirken bazen de çok anlamsız geliyor. Kişisel gelişimciler ise: “Meşgul olun” diyor. Son zamanlarda meşgul olmaya taktılar kişisel gelişimciler.
Tarkan, Jandarma söylerse...
Eser Yenenler’in sunduğu İtiraf Et programına katılan bir konuğun Tarkan takliti yaparak Mahmut Tuncer’in Jardarma şarkısını söylemesi harikaydı. Sosyal medyada da bolca paylaşıldı. Eğer denk gelmediyseniz bir izleyin derim.
SONUNDA
KİTAP GELİYOR…
Fatih
Terim kitap çıkartacakmış. Zaten çok isteniyordu kendisinden. Özellikle X’te
çok talep vardı. Fatih Terim sözlerinden oluşan bir kitap mesela.
NEDEN
ÇÖKTÜ ACABA?
Kapadokya’da,
bir tane Peri Bacası çökmüş. Onlar sağlam yapılardır aslında. Bunca sene
dayanmışlar. Acaba oralarda bir şeyler mi yaptılar da baca çöktü? Gözümüz gibi
bakmamız lazım bu eserlere. Ahh ahh!
APPLE,
TAM TÜRK KAFASINDA…
İOS
26 yayınlandı ve telefona indirenler aşırı ısınma sorunu ile karşılaşmışlar.
Apple, “Isınması normal, kafanıza takmayın” demiş.
Kişisel Blog Yazıları #18
Kişisel blog yazıları yazarak meşhur olamazsın diyordu okuduğum bir blog yazısında. Kimse sizin hayatınızı merak etmez. Eğer ki bir ünlü değilseniz. Galiba bu dediğinin istisnası olarak Pucca’yı verebiliriz. Kendi hayatını yazdı ve aldı yürüdü. Gün boyu yağmur vardı bugün. Biraz da soğuk. Evet, kombiyi açtık. Sezonu çok erken açtık çok. Kırmızı Saçlı Kadın kitabında olaylar baya karıştı. Orhan Pamuk, olayı nereden aldı ve nereye bağladı? Adım adım sona yaklaşıyorum. Bakalım sonunu da sürpriz bir şekilde bağlamış mı? Bu akşam biraz Oktay Akbal yazıları okudum. Google’da yazınca çıkıyor zaten. Cumhuriyet gazetesinde yazmış en son. Siyasi yazılar değil, gündelik hayata dair. Ben böyle yazıları seviyorum. Güncel konular üzerine yazılan yazılar, gün gelip eskiyecek. Ama, “Zamanla Yarışmak”, “Anılar Gerçek Midir?”, “Güz, Şiirlerle”, “Yaşamanın İçinden” başlıklı Oktay Akbal yazıları hep güncelliğini koruyacak.
Kişisel Blog Yazıları #17
Kişisel blog yazıları serisinin yeni bir yazısı ile karşınızdayım. Perşembe gününden merhaba. Kırmızı Saçlı Kadın kitabına devam ediyorum. Pazar günü final yapmak, yani kitabı bitirmek istiyorum. Bugün camdan dışarıyı izledim. Dağları, evleri. Öylece durmak, izlemek huzur veriyor insana. Fatih Altaylı’nın programına konuk olan Mehmet Demirkol da öyle diyordu bugün. “Bu ülkeye huzur lazım” diyordu. Millet olarak huzurlu değiliz. Akşam televizyonda izleyecek bir şey yoktu. Yeni dizi diye Now’daki Halef dizisini izliyordu bizimkiler. Başrol oyuncusu erkek, sert adam rolü yapmaya çalışıyor ama yapamıyordu. “Bu diziden iş çıkmaz” dedim TRT 1’e geçtik. Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray, deplasmanda Frankfurt ile oynuyordu. Dördüncü golü yiyince izlemeyi bıraktım. Yarın yine iş var. İşini seven insanlar da, “Yarın yine iş var” diyor mudur?
Kişisel Blog Yazıları #16
Kişisel blog yazıları yazmak güzel de su kesintileri güzel değil. Tam kesinti sayılır mı bilmiyorum. İp gibi akıyor su. Hiç akmamasından iyidir ama değil mi? Bol bol yağmurlar yağsa da bu su kesintileri olmasa. YouTube’tan hiç video izleyemedim bugün. Video izlediğimde buraya yazacak bir şeyler çıkıyordu. Bugün bundan mahrum kaldık. Kanal D’de, Eşref Rüya’yı izliyordu bizimkiler. Birkaç dakika izledim. Başta seviyordum ama bölümler ilerledikçe beni sarmamaya başladı. Kırmızı Saçlı Kadın kitabına devam ediyorum. Hiç beklemediğim bir şey oldu bugün. Tabi ne olduğunu burada yazmayacağım. Kitabı okumamış olanlar falan vardır. Gece gece kulaklarım çınlamasın şimdi. Sonu nereye bağlanacak merak ediyorum şimdiden. Hafta ortasını da bitirdik. Ama ben biraz tatsızım. İş yerinde ufak bir problem oldu. Şimdi düşünmek istiyorum. Şimdiyi, geçmişi ve geleceği.
Kişisel Blog Yazıları #15
Kişisel blog yazıları yazmaya devam ediyoruz. Eylül ayında olmak ve biraz da üşümek gerçekten güzel. Kapalı ve ara ara ufak yağmur geçişlerinin olduğu bir gündü. İşten sonra biraz haber izledim. Günlük iç karartma kotamı doldurduktan sonra kendimi kitaba vurdum. Bizi kitap okumak kurtaracak ne de olsa. Kırmızı Saçlı Kadın kitabını okumaya devam ettim. Orhan Pamuk’un, su kuyusu açan usta ve çırağının hikayesini anlatmak nerden gelmiş aklına acaba? Show TV’de, Bahar dizisini izliyorlardı bizimkiler. Biraz onların yanında takıldım. Doktor olmak gerçekten zor. İnsanların hayatlarıyla ilgili kararlar almak zorundasın. Eğer hasta aldığın kararlar nedeniyle ölürse de bunun hesabını kendine nasıl verir insan? Salı gününün bitmesine son 10 dakika. Çarşamba günü yolcusu kalmasın. Cümleten iyi geceler.
Kişisel Blog Yazıları #14
Kişisel blog yazıları serisine güzel bir haberle giriyorum. Yaklaşık 2 hafta sonunda kitap okumaya başlayabildim. Orhan Pamuk’un, Kırmızı Saçlı Kadın kitabına başladım. Şimdilik iyi gibi. Kanal D’de, Uzak Şehir dizisinin ikinci sezon, ilk bölümü varmış. Bizimkiler onu izliyor. Beni sarmadı o dizi ya. Aleyna Tilki’nin şarkılarını dinledim biraz. Sen Olsan Bari, sonra Yalnız Çiçek ve en son da Dipsiz Kuyum. Bu şarkılar çıktıkları dönemde ne ses getirmişti. Devamlı yenilik istiyoruz ve rutinden sıkılıyoruz. Yahu biz insanlar nasıl varlıklarız? Devamlı bir tatminsizlik içindeyiz. Hep daha iyiyi ararken, aslında mutsuz da oluyoruz. YouTube’dan bir parayı vuramadık. Gerçekten ekranda konuşmak, bir şeyler anlatmak bir yetenek. En önemlisi de anlatacak bir şeylerinin olması.
Kişisel blog yazıları #13
Kişisel blog yazıları serisine devam ediyorum. Böyle seri yapınca okuyucular tarafından da seviliyormuş. Kuşlar söyledi. Gerçekten de böyle serileri seviyor musunuz? Dün Yaşar’ın işi çıkmış, buluşamamıştık. Bugün buluştuk. Her buluştuğumuzda yaptığımız gibi, her konuya değindik. Kendi özel hayatımızdan, ülkenin gündemine kadar. Erkekler olarak bizlerin vazgeçilmezi olan, parayı nasıl bulacağız konusuna da değindik. Yine sihirli formülü bulamadık. 12 Dev Adam, Avrupa Basketbol Şampiyonası final maçında Almanya’ya kaybetti. Yıllar sonra yine kaybettik ve yine ikinci olduk. Alperen, üçlüğü kaçırınca izlemeyi bıraktım. “Yine olmayacak” dedim. Kim Milyoner Olmak İster’i izledik. İki yarışmacıyı, üst üste seyirciler yaktı. Her zaman seyircilere güvenmeyeceksin abi. Yine kitap okumaya başlayamadım. Bir türlü fırsat olmadı. Yarın pazartesi ve yine iş var. Çok motiveyim gördüğünüz gibi. Yine de herkese iyi akşamlar ve iyi haftalar.
Kişisel blog yazıları #12
Kişisel blog yazıları serisinde bakalım bugün neler yazacağız? Başlayalım o zaman. Sözde yeni bir kitap okumaya başlayacaktım kaldı. İki haftayı geçti kitap okumayalı. Bir an önce kitap okumaya başlamalıyım. Bu arada okumaya başlayacağım kitap da, Orhan Pamuk’un, Kırmızı Saçlı Kadın kitabı. Arkadaşla buluşacaktık kaldı. Arkadaşın işi çıkmış. Dün BİM’e gitmiştim başka bir şey almaya. “Gelmişken defter de alayım” dedim. Bir tane küçük not defteri, bir tane de küçük boy defter aldım. Defter almayı seviyorum. Defter deyince aklıma geldi. Bugün Uğur Karakullukçu’nun YouTube’daki programını izliyordum. Oradaki sunucu çocuk, şu an kullanmakta olduğu defteri sevdiği için aynısından 20 tane almış. Bittikçe kullanıyormuş. Defter aşkı başka.
Uzaylılar, Türkçe mi konuşuyor?
İspanyol İstihbarat Teşkilatı’nın hazırladığı rapora göre uzaylılar kendi aralarında Türkçe konuşuyorlarmış. O zaman as bayrakları as as as. İşte şimdi bizi Almanya kıskanır. Bu demek oluyor ki uzaylılar konusunda Amerika kendi başına hareket edemez artık. Nasıl ki Ortadoğu’da Türkiye olmadan hiçbir yapılamaz diye söylenir. Artık aynı durum uzaylılar konusunda da geçerli. Bunu duyan Trump muhakkak karalar bağlamıştır. “Nasıl İngilizce konuşmazlar ya” diye kendi kendini sorup duruyordur. Bu haberi duyunca Güldür Güldür’deki bir skeç geldi aklıma. Dünyaya iki tane uzaylı geliyordu. Söze, “Selamün Aleyküm” diyerek başlıyorlardı. Sadece Türkçe konuşmuyorlardı. Hareketleri de bire bir bizdi. El sıkışıp, kafa toka etmek gibi. Sonra onlar da çaya bayılıyorlardı. Şaka maka bu skeç gerçek olmasın bir gün?
Tıraştan sonra Melih Gökçek'e benzeyen Orhan Pamuk...
Gündem o kadar yoğun akıyor ki, gözden kaçırmış olabilirsiniz. Orhan Pamuk, her zaman ki berberine tıraşa gitmiş. Tıraştan sonra berberi, Orhan Pamuk’un fotoğrafını çekip, sosyal medyaya koymuş. Ondan sonra sosyal medyada bu fotoğraf patlamış. Çünkü tıraştan sonra Orhan Pamuk, Melih Gökçek’e çok benzemiş. “Yok canımm, Olamazzz!” nidaları arasında fotoğrafa dikkatle baktım. Gerçekten öyle. Bıyıksız Melih Gökçek resmen. Bir de bıyık olsaymış resmen Melih Gökçek olacakmış. Onedio sitesi bu fotoğrafla ilgili yapılan birkaç yoruma yer vermiş sitesinde. Benim en çok hoşuma giden yorum ise, “Tıraştan önce Orhan Pamuk olan biri tıraştan sonra nasıl Melih Gökçek olur anlamıyorum” yorumu oldu. Hadi siz de bakın fotoğrafa. Yoksa bizler mi çok abartıyoruz. Not: Başım ağrımasın diye fotoğrafı yazıya eklemedim. Bir tık yapıp, fotoğrafa bakıp gelin hadi. Ben bekliyorum.
Birisi ekranınıza baktığında sizi uyaran telefon: Huawei Pura 80 Ultra...
Gerçekten bu zamana kadar kimsenin aklına niye gelmedi bu? Neyden bahsediyorsun be adam dediğinizi duyar gibiyim. Huawei Pura 80 Ultra telefonundan bahsediyorum. Bu telefon gizliliğe çok önem veriyormuş. Diyelim ki siz telefonunuzla uğraşırken başkası ekranınıza bakarsa hemen sizi anında uyarıyor. “Birader, birisi telefonuna bakıyor” diye yazıyor ekranda. İzlediğim videoda Çince mi, Japonca mı, ne olduğu bilmediğim bir dil vardı. Ben de kafama göre çevirdim işte. Görür görmez bayıldım bu özelliğe. Bizim millet bayılır böyle şeylere. Sırf bu özelliği nedeniyle çok satar. Ben olsam hemen bangır bangır reklamını yapardım. Sonra da gelsin paralar. İmkan olsa hemen bunu deneyimlemek isterdim. Peki sizce bu özellik nasıl? Çok da abartma işte, sıradan bir özellik mi diyorsunuz yoksa?
Turuncu İphone 17 karşınızda...
Evet, baylar bayanlar! Turuncu İphone karşınızda. İphone 17 Pro, turuncu renklisi dün akşamdan beri çok konuşuluyor. Çünkü daha dün akşam tanıtıldı. Ama sabah olur olmaz Dua Lipa ablamız koşa koşa gidip almış ve hemen bir selfi paylaşmış. Turuncu İphone benim de hoşuma gitmedi değil. O kadar param olsa belki ben de koşa koşa gidip alırdım. Ama bir dakika. Türkiye’ye geldi mi acaba? Gelmediyse bile kısa sürede gelir. Herkes turuncu İphone almaya koşar. Dua Lipa resmen tanıtımını yaptı. Acaba bu bir reklam çalışması mı? Belki de öyle. Belki de kaç milyon dolar aldı o selfi için. Peki siz turuncu İphone’u beğendiniz mi ve alacak mısınız?
Ruhi Çenet artık YouTube izlemiyor...
Orkun Işıtmak, Ruhi Çenet’i konuk almış. YouTube dünyası üzerine konuşmuşlar. Ruhi, “Artık YouTube izlemiyorum. Sadece kim, ne yapmış diye bakıyorum” diyor. Daha uzun yıllar YouTube’a içerik üreteceğini de söyledi Ruhi. Ayrıca bir tane videosunun dublajına da 800 bin lira harcamış. Bu dublaj işini artık YouTube kendi yapmıyor mu ya? Yanlış mı biliyorum?
AİLE
SAADETİ DE BURAYA KADARMIŞ…
Atv’deki
Aile Saadeti dizisi final yapıyormuş. Biraz onu izledik. Final yapmasına
üzüldüm. Kendi halinde, iyi bir diziydi. Ama bu reyting yarışında devam etmesi
de imkansızdı. Gerçekçi olmak lazım.
ŞAŞIRDIM
VE YADIRGADIM…
Özlem
Gürses, Rıza Tamer’i, YouTube kanalına konuk almış. O adam hakkında
dolandırıcılık falan iddiaları vardı. Pek de iyi bir insan değilmiş. Böyle bir
kişiyi YouTube kanalına konuk etmesine şaşırdım Özlem Gürses’in.
Vildan Atasever hakkında öğrendiğim 3 yeni bilgi...
Vildan Atasever hakkında yeni öğrendiğim şeyleri sizlerle de paylaşmak istedim. Şu sıralar Atv’deki, Aile Saadeti dizisinde oynuyor. Diziye denk geldikçe izliyorum. Oradaki karakterini de seviyorum. Vildan Atasever hamileymiş. Evli olduğundan haberim yoktu. Hele ki şarkıcı Mehmet Erdem ile evli olduğundan hiç haberim yoktu. Bitti mi, bitmedi. Vildan Atasever diziden ayrılacakmış. Karnı iyice belirginleşmiş. Bakalım diziden nasıl çıkartacaklar onu? Sonra onun yerini nasıl dolduracaklar? Belki de buna hiç gerek kalmayacak. Çünkü dizinin reytingleri düşmeye başladı. Belki de dizi final yapacak. Bitti mi, bitmedi. 44 yaşındaymış kendisi. Yahu bu kadın ne ara 44 oldu? Kadın İsterse dizisindeki oynadığı genç kız rolünü hatırlıyorum. Daha dün gibi. Bitti mi peki? Bu sefer bitti.
Bu sefer esas oğlan İbrahim Büyükak...
Dün akşam Star’da, başrollerini İbrahim Büyükak, Oğuzhan Koç ve Gizem Karaca’nın oynadığı Özür Dilerim filmi vardı. Filmin başında bir yemek sahnesi vardı. Herkes masada. O sahneyi izledim. Çok saçma geldi. Başka kanalları zapladık. Baktım Show TV’de, Güldür Güldür var, onu izledik. Güldür Güldür, reklam arasına girince tekrar Star’a döndüm. Özür Dilerim filminin son 15 dakikasını izledim. Bu sefer beğendim. Espriler yerinde ve komikti. Hikaye mantıklıydı. Filmin sonunda şunu gördüm ki: Esas oğlan yine Oğuzhan Koç’u beklerken baktım esas oğlan İbrahim Büyükak’mış. Şaşırdım. Çünkü Yol Arkadaşım filminde esas oğlan Oğuzhan’dı. Herhalde bu filmde de esas oğlan Oğuzhan olacaktı. İbrahim benim için sürpriz oldu. Filmin sonunu beğendikten sonra işte şimdi filmi baştan sona izleme vaktidir.
Zülfü Livaneli'nin yeni kitabı, "Bekle Beni" 23 Eylül'de kitapçılarda...
Zülfü Livaneli’nin yeni kitabı “Bekle Beni”, 23 Eylül’de raflardaki yerini alacakmış. Kitap, Can Yayınları’ndan çıkacakmış. İlk baskısı 150 bin adet yapılmış. Romanın konusuna gelince: Bilinmiyor. Yayınevi bu konuda bir takvim belirlemiş ve bu takvime göre açıklanacakmış. İlk defa böyle bir şey görüyorum. Ortada kitap var, görseli var ama konusu yok.
Kalender Pide, TV'de ilk kez, Now'da...
Başrollerinde Tolga Çevik, İbrahim Büyükak ve Almila Ada’nın oynadığı Kalender Pide, 13 Eylül Cuma akşamı, TV’de ilk kez Now’da yayınlanacakmış. Filmin fragmanını izlemiş ama pek beğenmemiştim. Filmi de izlemedim. Eğer cuma akşamına televizyonda daha iyi bir şey bulamazsam bir göz atarım filme. Gerçi yüz defa daha yayınlarlar. Bıkıtana kadar. Ama yok ben illa TV’de ilk kez izleyeceğim diyorsanız cuma akşamı Now’da olun.
Mevlid Kandili, bitmeyen sıcaklar, su kesintileri...
Şu an ikindi ezanı okunuyor. Saat 16.43 geçiyor. Bugün Mevlid Kandili. Kandilimiz mübarek olsun. Çarşıda gezerken pastaneler hemen kapı önlerine yığmışlar kandil simiti kutularını. Biz de aldık bir tane. Eylül ayına girince sıcaklıklar düşecek denmişti. Ama bugün hava yine sıcak. Ayrıca bu sıcaklıklardan dolayı bir çok belediyede su kesintileri başladı. Her sıcak gün, suyumuzdan gidiyor. Artık sonbahar, sonbaharlığını gösterse de yağmurlar gelse. Havanın kapalı olduğu, biraz soğuk, biraz da yağmurlu günleri özledim. Böyle günlerde film izlemeyi ve kitap okumayı özledim. İki ya da üç haftadır kitap okumuyorum. En son okuduğum kitabı bitirdiğimde birkaç gün ara vereyim dedim. Oldu sana haftalar.
Yalnız kalmak ve yalnız yaşamak...
Yalnız kalmak ile yalnız yaşamak arasında büyük bir fark var. Bence herkes yalnız kalabilir, kalmalıdır da. Ama herkes yalnız yaşayamaz. Yalnız yaşamak her babayiğidin harcı değildir.
MERHAMETSİZ
YAPIYOR…
Toplum
denilen şey, insanı merhametsiz birine dönüştürüyor.
RÖPORTAJ
ADAM, AVUKAT OLURSA…
Röportaj
Adam’ın, avukat reklamı videosunu izledim. Harika ya. Bu adam, bu işi biliyor.
SAYGI
İÇİN, NET TALEP…
Oğuz
Benlioğlu’nun videosunu izledim. Net talep, saygıyı doğrurur. Olumlu ve öz
güvenli iletişim halinde olun. Sadece olumlu iletişim olmaz. Su istimal
edilirsiniz. Hem olumlu hem de öz güvenli bir iletişim halinde olmanız gerekir
diyor.
SABAHLARINIZ
İÇİN DİZİ ÖNERİSİ…
Bu
ara sabahları Show TV, Güzel Günler dizisinin tekrarlarını yayınlıyor.
Sabahları güzel bir alternatif oldu bizim için. Sabahları izleyecek bir şey
arayanlara öneririm. Biz kahvaltı yaparken dizi başlamış oluyor. 08.30’da
bitiyor.
2026’NIN
SONU MU?
Buz
Devri 6’nın vizyon tarihi belli olmuş. 18 Aralık 2026’da izleyebilecekmişiz.
Daha 2026’ya girmedik. 2026’nın sonu diyor baksana. O zamana kadar daha yıllar
var.
A101
VE BİM’E, DEFTER ALMAYA…
Okulların
açılmasına az kaldı. BİM ve A101’e defterler gelmiş. İlk fırsatta gidip
bakmalı. Birkaç tane defter, tükenmez kalem falan almalı.
ÖZLEDİK
SENİ SONBAHAR…
Sonbahara
son 9 gün kalmış. Gözümüz yollarda kaldı Sonbahar. Nerelerde kaldın sen?
HEMEN
BAŞLAMASAYDINIZ…
Kadın
programları bu pazartesi başlıyormuş. Bari eylül ayını bekleseydiniz. Bir
hafta, bir haftadır.
BAŞROLLERDE
HANDE ERÇEL VE BARIŞ ARDUÇ VAR…
Atv’de,
Hande Erçel ve Barış Arduç’un başrollerini oynayacağı yeni bir dizi başlayacak.
Dizinin adı: Aşk ve Gözyaşı. Oyuncular iddialı. Bakalım dizi nasıl? Tanıtımı
izledim. Dışarıya karşı karı/koca rolü yapan bir çift var. Bakalım bu çiftin
hikayesi sevilecek mi?
Haluk Bilginer ve Feyyaz Yiğit'li Can Dostum: Türk işi uyarlama izlenir mi?
Haluk Bilginer ile Feyyaz Yiğit’in başrollerini oynadığı Can Dostum filminin çekimleri devam ediyor. Ya bari filmin adı aynı olmasıydı. Başka bir şey koysaydınız. Bebek Parkı’nda bir sahnenin çekimi yapılmış. O da kameralara denk gelmiş. O sahne bugün her yerdeydi. -Neyse ki Haluk Bilginer sakallıydı. Orijinal filmde adam sinek kaydıydı. Gerçi filmin sonuna doğru sakallı olduğu bir yer var da genel olarak sinek kaydıydı filmde- Uyarlama filmlere karşıyım ben ya. Çünkü ortaya yeni bir ürün koymuyorsun. Daha önce çekilmiş ve başarılı olmuş bir işi taklit ediyorsun. O yüzden bu tür filmlere soğuğum biraz. Ama buna rağmen yine de izlerim filmi. Tam Türk işi bir uyarlama olmuş mu? Yine yorumumuzu yaparız.
Sahte diploma skandalı, Cola Turka'nın dönüşü ve Bill Gates'in yapay et sevdası...
Sahte diploma skandalı ile ile ilgili bir paylaşıma denk geldim İnstagram’da. “Ülkede diploması gerçek olanlar BİM’de çalışıyor” demiş biri. Ülkece nasıl bir çürümüşlüğün içinde olduğumuzun göstergesi bu skandal.
COLA
TURKA’NIN GERİ DÖNÜŞÜ…
Yine
İnstagram’da denk geldiğim bir habere göre, Gazze’deki soykırımdan bu yana Cola
Turka satışları %200 artmış. Cola Turka bir ara tamamen ortadan kalkmıştı.
Sözde diğer büyük kola markaları kesmişlerdi önünü. Peki şimdi sahibi farklı
mı? Bir anda her yerde görmeye başladık yine. Eğer hala sahibi bir Türkse iyi.
Bir ara alıp tadına bakmak lazım. Ya da tadına bakanlar var mı aranızda? Nasıl?
Diğer ünlü kola markalarıyla yarışabilir mi tadı?
BİLL
GATES’İN BİTMEYEN YAPAY ET SEVDASI…
Bill
Gates, et tüketimini 2030’a kadar sıfıra indirmeyi planladıklarını açıklamış. Yine
İnstagram’da denk geldiğim bir haber. Kafaya koymuşlar. İnsanlığa sadece yapay
et yedirecekler. Yapay et hiç geleneksel etin yerini tutar mı? Düşük bir
olasılık ama yine de sormak isterim: Yapay et denediniz mi hiç? Gerçek etten
bir farkı var mı?
Film, maç ve biraz da siyaset...
Evet, bir gecenin daha sonuna denk geldik.
360 kanalında Oyun Bitti adında Türk filmi vardı. Cüneyt Arkın ve Filiz Akın’ın başrollerinde oynadığı. Ortasında denk gelmişiz. Onu izledik.
O bitti. Tv100 kanalına geçtik. Galatasaray- Lazio, hazırlık maçı vardı. Onu izledik. 2-2 berabere kaldık.
O bitti. Kanalları gezerken Cnn Türk’te Erhan Afyoncu’ya denk geldim. Ülkemizin savunma sanayi, Suriye, Azerbaycan, Amerika ile ilişkiler falan üzerine konuşuyordu. Biraz onu izledim.
E bu kadar yeter deyip bu akşam ki televizyon izleme serüvenine bir son verdim. İşte şimdi burdayım.
Bu arada kanallar, geçen seneki gibi bu sene de yaz dizileri yapmadılar. Türk filmleri ve yabancı filmlerle geçiriyorlar akşamlarını.
Roman karakterlerinin ölmesi...
Okuduğum romanlarda, roman karakterlerinin ölmesi hiç hoşuma gitmiyor. Tam bir karakterle bağ kuruyorsun. Bir anda o karakter ölüyor. Evet, o bir karakter, gerçek değil. Ama insan yine de üzülüyor ya.
YİNE
YAZAMADIM…
Başarılarımı
yazacaktım. İmkan bulup da yazamadım. Nerden çıktı başarılarını yazmak
derseniz. Kişisel gelişimciler öyle diyor çünkü. Başarı derken de öyle büyük
büyük şeyler değil. İnsanlık için küçük, sizin için büyük şeyler yani. Arada
bakıp bakıp kendine gaz vermek için işte.
KAFEDE
YAZMAK…
Bazı
yazarlar kalabalık ortamlarda yazmayı seviyor. Mesela bir kafede. Oradaki konuşmalardan,
gördüklerinden hemen bir şeyler yazılabilir. Yazar tıkanıklığı yaşandığında,
çözüm yollarından biri olabilir. Hayatın içinden yazmak da böyle bir şey olsa
gerek.
Labubu peluş oyuncak fırtınası...
Bu
aralar Labubu adındaki peluş oyuncak çok moda. Bazı modellerini gördüm. Yüz
şekilleri çok itici yapılmış. Çocuklar için de korkutucu olabileceğini
düşünüyorum.
AĞUSTOSTAN
BEKLENTİM…
Ağustos
ayının ilk gününden merhaba. Ülkemize ve tüm dünyaya güzelliklerle gel ağustos.
İlk güzellik olarak da sıcaklıklar düşebilir mesela. Zaten eskiler ağustos ayı
için 15’i yaz, 15’i kış derler. Bu söz aklıma geldiğinde bile bir moralim
düzeldi bak.
FİLM
SIRASI ŞİMDİ EŞEKTE…
Shrek’teki,
eşek karakterinin filmi yapılacakmış. Eğer Shrek’teki gibi komik olursa kendi
filminde de alır götürür. Sinemada iyi gişe yapar yani. Belki de bir platformda
yayınlanır, kim bilir.
BAŞARILARINI
YAZ…
Kişisel
gelişimciler, “Başarılarınızı bir kağıda yazın. Kendinizi başarısız
gördüğünüzde başarılarınızı okuyun. Bu size iyi gelecektir” diyor.
Sarı Yüz kitabı bu aralar çok popüler...
Bu aralar sosyal medyada Sarı Yüz adındaki kitaba çok denk geliyorum. Pandemi sonrası dünyanın halini anlatıyormuş. Ayrıca sosyal medyanın ürkütücü yüzünü de bizlere gösteriyormuş. Belki kitap bana hitap etmeyecek, okuyunca beğenmeyeceğim ama kitapların böyle popüler olmasını ve konuşulmasını seviyorum.
ANTİK
KENTLERE DE ÇALIŞIN…
Kim
Milyoner Olmak İster’de bu akşam antik kentler ile ilgili bir soru çıktı. Bu
antik kentlerden de çok soru çıkıyor. Eğer bu yarışmaya katılacaksanız muhakkak
antik kentlere de bir göz atın derim.
BU
BEKİR’İ HİÇ TANIMIYORUM…
360
kanalında Tuzsuz Deli Bekir diye bir Türk filmi vardı. Tuzsuz Deli Bekir’i,
Hacivat Karagöz’den hatırlıyorum ben. Biraz izledim de. Başrolü oynayan adam
hiç tanıdık değildi. Daha doğrusu tanıdık hiçbir oyuncu yoktu. Sarmadı,
izlemedim.
Kenan Işık'ın ölümünün birinci yılında...
Geçen sene bugün Kenan Işık vefat etmişti. Ölümünün birinci yılı olması nedeniyle İnstagram hikayemde paylaştım bu haberi. Bazı arkadaşlarım, hala onun komada olduğunu zannediyorlarmış ve şaşırmışlar bu habere. Gündem o kadar yoğun ki. Kaçırmış olabilirler. O kadar yıl yattıktan sonra tekrar yaşama gözlerini açamadı. Öldü ve gitti. Acaba bu kadar yıl kendinden habersiz yatmasının ve sonra ölmesinin sebebi neydi ki? Biz aciz varlıklarız. Sebep ve sonuçlardan bi haberiz. Mesela bu yazıyı yazmama sebep oldu işte. Kim bilir bunun gibi daha nelere yol açtı? Yıllarca o yatakta yatarken acaba ruhu ne durumdaydı? Yoksa Yusuf Güney’in dediği gibi astral seyahatte kaybolmuş muydu? Yıllarca hem aramızdaydı hem de değildi. Evet, bedenen burada, dünyadaydı. Peki ya ruhu neredeydi? Kenan Işık’ın her ölüm yıl dönümünde bu sorular aklımızı kurcalayacak.
Kanal 7'den günlük dizi değil, her günlük dizi...
Kanal 7, günlük dizi kavramına yeni bir boyut getirmiş. Günlük dizi dediğin hafta içi 5 gün yayınlanır normalde. Ama kanal 7’de günlük diziler haftanın yedi günü de yayınlanıyor. Cumartesi ve pazar günlerine ayrı bir program düşünmektense günlük dizileri yedi güne çıkararak kökten bir çözüme imza atmışlar.
SERDAR
ORTAÇ NE KADAR İZLENDİ?
Serdar
Ortaç, Orkun Işıtmak’ın YouTube kanalına konuk olmuş. İzlenme sayısını merak
ettim. Orkun Işıtmak’ın kitlesi, Serdar Ortaç’a ilgi gösterecek miydi? Evet,
göstermiş. 2 günde 1,4 milyon kişi tarafından izlenmiş.
ZORLA
SUNUYORMUŞ GİBİ…
TRT
1’de yeni bir yarışma programı başladı. Kim Gitsin adında. Programın sunucusu
Ufuk Özkan. Sanki programı zorla sunuyor gibi. Hiç gülümseme bile yok. Bana çok
itici geldi.
Arka Sokaklar Ali geri mi dönüyor?
Arka Sokaklar Ali geri mi dönüyor? Evet, Ali yani Alp Korkmaz geri dönüyor. Bugün haber bomba gibi düştü. Tüm haber siteleri bir anda paylaşmaya başladı.
HABERİ DİRİLDİ DİYE VERMEK…
Bir
tane haber sitesi de, “Arka Sokaklar’da dirilen dirilene. Şimdi de şehit olan
Ali geri dönüyor” diye haber yapmış. Böyle ince mizahçıları seviyorum. Ben
haberin devamını da şöyle getirirdim: Şimdi dirilme sırası kimde?
EKİPTEN KİMSEYİ ÖLDÜRMEYİN…
Kaç
kere söyledik ama laftan anlayan yok. Efsane karakterleri öldürmeyin. Tayini
çıksın, başka bir yere gitsin. Gün gelir, tekrar diziye dahil olur. Ne oldu
şimdi? Ali tekrar geri dönüyor. Kim bilir nasıl diriltecekler?
ÖRNEK OLARAK İLKER İNANOĞLU…
Ya
tıpkı Engin Başkomiser gibi yapsana. Görevi çıkıyor, gidiyor. Sonra yine geri
geliyor. Tüm karakterlere böyle yapın işte. Belki bir daha diziye hiç dönmez o
karakterler. Ama olsun. Tekrar dönecek olurlarsa diye bir açık kapı bırakın.
BAŞKA BİR ÖRNEK ŞEVKET ÇORUH…
Arka
Sokaklar izleyicisi olarak Ali’nin tekrar geri dönmesine sevindim. Ya,
oyuncular zaman zaman aynı rolü oynamaktan sıkılmış olabilirler. Bak Şevket
Çoruh’a. Mesut’u oynamaktan sıkıldı. Gitti bir dünya dizide oynadı, sonra yine
döndü dolaştı geldi yine.
GÖNÜL RAHATLIĞIYLA GERİ DÖNEBİLSİNLER…
İşte
sıkılan tüm oyunculara böyle izinler verin. Bir hava alsınlar. Kaç yıldır aynı
dizideler. Belki sadece kendilerini dinlerler, belki başka dizilerde oynarlar.
Ama bir gün dönüp tekrar geri gelebilirler. Sana kapımız her zaman açık deyin.
Pişman olursa eğer rahatlıkla tekrar ben geldim diyebilsin. Arka Sokaklar Ali
geri mi dönüyor? Evet, geri dönüyor millet.
Elon Musk, Vine'ı geri getiriyor...
Birkaç gündür Elon Musk’tan haber çıkmıyordu. Nerede bu adam derken yeni bir girişimi sosyal medyaya düştü. Elon Musk, Vine’ı geri getirecekmiş. Ama bu sefer yapay zeka olarak. Vine zamanında çok ünlüydü. 6 saniyelik videolar çekiliyordu. 6 saniyelik video olur mu demeyin. Oluyor ve oradan çok insan da popüler oldu. Yeni düzende -tabi tahminlere göre- videolar yine 6 saniyelik olacak ama videoları sen ben değil yapay zeka hazırlayacak. Hemen aklıma şu geldi: Grok da yaptığı gibi bunda da yapay zekayı serbest bırakırsa kim bilir nasıl videolar hazırlar yapay zeka. Ortalık yine baya bir karışır. Aranızda Vine’ı hatırlayanlarınız var mı? Elon Musk Vine projesi sizce tutar mı?
Kişisel blog yazıları #11
Kişisel blog yazıları serisinde uzun zamandır yazı yazmadığımı fark ettim. O zaman yeni yazı gelmeli diye düşündüm ve yeni yazı sizlerle millet.
KOLA İLE YANGIN SÖNDÜRMEK Mİ?
İnstagram’da
denk geldim. Kola ile yangın söndürülebiliyormuş. Bu kola nasıl bir şey ki her
şeye yarıyor. Yüzyılın icadı mıdır, nedir?
YOUTUBE’U DA TÜKETTİK…
Bir
arkadaşım, “Artık YouTube’da izleyecek bir şey bulamıyorum” diyor. Gerçekten
öyle. YouTube’a da doyduk herhalde.
SELÇUK BAYRAKTAR, TÜRKİYE’NİN ELON MUSK’I MI?
Selçuk
Bayraktar, ahlaklı yapay zeka olarak nitelendirdiği T3AI adındaki sosyal medya
platformunu kurdu. Uygulamaya yoğun ilgi olduğunu söyleniyor. Ben indirdim ama
uygulamaya girmedim. Başka sunucudan gir ya da uygulamanın sunucusundan gir
yazıyordu. İlk defa böyle bir şeyle karşılaştım bir uygulama girişinde. Ben de
girmedim. Bu arada sosyal medyada birisi, Selçuk Bayraktar’ın, Türkiye’nin Elon
Musk’ı olma yönünde ilerlediğini yazmış.
HARRY POTTER, 36 YAŞINDA…
Harry
Potter’ı oynayan Daniel Radcliffe, 36 yaşına girmiş. Aşağı yukarı benimle
berabermiş. Harry Potter, çocukluğumuz yahu.
Vantilatör sıcak üflüyor sanki...
Sıcaklardan piştiğimiz günlerden geçiyoruz dostlar. Ülke sıcaklardan kavruluyor. Bir de orman yangınları olmasa. Ahh ahh. Sadece biz kavrulduğumuzla kalsak keşke. İnstagram’da sıcaklarla ilgili komik paylaşımlara denk geliyorum. Bir tanesi; seven, sevdiğine klima ya da vantilatör alsın şeklindeydi. Ya vantilatör de bir işe yaramıyor. Sıcak üflüyor sanki. Vantilatör bizi nasıl serinletebilir? Taktiği bilen yorumlara yazsın ve hayıra girsin millet.
Demet ablam hoş geldin...
Bu aralar Sefo ve Demet Akalın’ın, Yerinde Dur şarkısı çok popüler. İnstagram’da falan illa denk gelmişsinizdir. Ben de sevdim şarkıyı. Zaten bir şarkı dinler dinlemez sizi çarpıyorsa o şarkı olmuştur, o şarkı tutmuştur. Ama bu kadar popüler olmasına rağmen YouTube izlenmesi çok düşük. 3 haftada sadece 58 milyon izlenmiş. Şimdiye kadar 100 milyonu çoktan geçmiş olması lazımdı. Bu kadar popüler olan bir şarkının, YouTube izlenmesi neden bu kadar az onu çözemedim. Bu arada şarkının en çok sevilen sözü: Demet ablam hoş geldin. Şarkının adı Yerinde Dur değil de Demet ablam hoş geldin olabilirmiş. Şarkıyı aratanlar böyle aratıyordur zaten.
HER
ŞEYİN ALTINDAN ÇIKAN ŞEY…
Havanın
sıcak ve esmiyor dediğimiz yaz gecelerinden birindeyiz. Sıcak demişken. Bugün
izlediğim bir videoda küresel ısınma diye bir şeyin olmadığını ve bunun sadece
algı olduğunu söylüyordu adam. Buyur buradan yakın. Neyin altını eşelesen bunun
gibi iddialar çıkıyor.
HANDE
YENER’İN GÖZLÜKLERİ…
Meğer
Hande Yener’in ne gözlük merakı varmış. Yetenek Sizsiniz’in her programına
farklı bir gözlükle çıkıyor. Bazıları çok şık ve tarz, ama bazıları da kaynak
ustalarının gözlükleri gibi.
HAPİSHANE,
FATİH ALTAYLI’YI YILDIRMAMIŞ…
Fatih
Altaylı hapishaneye girdiği zaman onun için çok zor bir dönemin başladığını
düşünmüştüm. Ama bu durumla çok iyi bir şekilde baş ediyormuş. İlk gün koğuşa
su basmışlar. Suları çekmiş. Annesine teşekkür etti. Zamanında kendisine ev işi
yaptırdığı için. Zorluk çekmedim diyor bu sayede. Ümit Özdağ kendisini ziyarete
gitmiş. Bir ceket ve pantolon ile gelmiş görüşmeye. Tatil köyünde akşam
gezintisine çıkmış gibiydi diyor Ümit Özdağ, Fatih Altaylı için. Yani moralini
yüksek tutuyor ve yıkılmadım diyor. Eğer bir gün hapishaneden çıkarsa neler
yazacağını merak ediyorum Fatih Altaylı’nın.
Hayattan Kısa Kısa Notlar #65
SADECE BİR KÖŞE YAZARI DEĞİLMİŞ…
#NihatGenç
sadece bir köşe yazarı olarak biliyordum. Meğer işin aslı öyle değilmiş. O bir,
romancıymış. Haşmet Babaoğlu’na göre asıl romancı kimliği tanımlarmış onu.
Haşmet Babaoğlu’nun yazısını okuduktan sonra romanlarını inceledim. Birkaç
tanesinin konusu ilgimi çekti. Eğer kütüphanede denk gelirsem okumak isterim.
ATEŞLİ
BİR MUHALİFTİ…
#YiğitBulut
hayatını kaybetmiş. Kendisini ilk tanıdığım zamanlar sert bir muhalifti. Hatta
Abbas Güçlü ile Genç Bakış programına katılmıştı. O programda da ateşli bir
muhalif olarak konuşmuştu. Ama sonradan ne olduysa oldu ve iktidar saflarına
geçti.
KİMSE
DURMAZ Kİ BURADA...
#Spotify,
kendisine yönelik açılan soruşturmadan sonra Türkiye’deki faaliyetlerine ya ara
vermeyi ya da tamamen sonlandırmayı düşünüyormuş. Bir arkadaşla konuştuk bunun
üzerine. Esas sanatçılar düşünsün dedi. Onlar için gelir kapısı sonuçta. Sosyal
medyada bununla ilgili bir yoruma denk geldim, “Nefes almak isteyeceğiniz her
şeyi ortadan kaldıracaklar” diyordu. Gel de bu yoruma karşı çık şimdi.
TARİH
ESKİ AMA YAZI HALA GÜNCEL…
1997
yılına ait bir köşe yazısı okuyorum. Tarihi kapatın ve öyle okuyun. Sanki bugün
yazılmış gibi. Yani anlayacağınız bu ülkede hiçbir şey değişmiyor.
MESUT
VE SARP, AYNI ANDA OLUR MU?
Sarp
Levendoğlu, Arka Sokaklar’a dahil olacakmış. Mesut varken Sarp Levendoğlu nasıl
olacak bilemedim. Muhtemelen o da sert bir karakteri oynayacak. Mesut da sert.
İki cambaz bir ipte oynar mı bilemedim.
BUNA
BİR ÇÖZÜM BUL APPLE…
Bir
İphone kullanıcısı olarak bana sorsalar ve deseler ki, “İphone’un kötü olduğu
bir noktayı söyler misin?” diye. Şarj süresi derim. Hemen şarjı bitiyor.
Elinizi vicdanınıza koyun ve bu şarj süresi olayına bir çözüm bulun ey Apple!
GÖBEKLİTEPE’DEN
DE ESKİSİ VARMIŞ…
#Göbeklitepe
en eski yerleşim yeriydi. Ama değilmiş. Ondan önce de Bosna piramitleri varmış.
Ayrıca bu piramitlerin ortaya çıkması ve incelenmesi de istenmiyormuş. Şimdi
gel de komplo teorilerine dalma. Neden incelenmesi istenmiyor ve ne gizleniyor?
YAPAY
ZEKA İLE YAPILAN VİDEOLARA PARA YOK…
YouTube
yeni kararlar almış. Buna göre trendler sekmesini kaldıracaklarmış. Tamam da
neden? Popüler olan videoları nereden takip edeceğiz o zaman? İkinci karar
olarak da artık yapay zeka kullanılarak yapılan videolar için ödeme
yapmayacakmış YouTube. Bu özelliğini seviyorum YouTube’un. Devamlı insanların
kendilerinin bir şeyler üretmesi için teşvik ediyor. Sahtekarlığa, yapay zeka
da olsa emek vermediğin şey için benden para kazanamazsın diyor.
BU
DİZİNİN BAŞINA DAHA NELER GELECEK MERAKI…
Sosyal
medyada Şakir Paşa Ailesi dizisi için yapılan bir yoruma denk geldim. “Gelecek
sezon dizide ne olacağını değil de dizinin başına neler geleceğini merak
ediyorum” yazıyordu yorumda. Gerçekten de öyle. Sözde final kararı alınmıştı.
Ama sonradan vazgeçildi. Bir ara konak yandı. Sonra mahkeme diziyi durdurdu.
Her şeye rağmen dizi yoluna yine de devam etti.
BU
BAŞKA BİR SEZON FİNALİ…
Geçen
bir arkadaşla konuşuyoruz. “Dün Akşam Real Madrid’in maçı vardı. Arda Güler’i
izledin mi?” dedim. “Ben ligler bittikten sonra maç izlemiyorum” dedi. “O nasıl
şey lan. Sezon finali mi yaptın yani?” dedim. Gülümseyerek, “Evet” dedi.
Kardeşim durduk yere güldürdün beni. Böyle farklı düşünen insanları seviyorum.
SADECE
KAPIYI TUTMA İLE DÜZELMEZ BU MİLLET…
İnstagram’da
abinin biri, kendine inanarak şöyle diyordu, “Bankada ya da orada burada,
nerede olursa olsun arkanız gelen varsa kapıyı tutun. İşte o zaman toplum
kaynaşmaya başlar tekrar” diyordu. Eskiden olsa inanırdım ama şimdi
inanmıyorum. Ben de genelde kapıyı tutarım. Ama bir tanesi de teşekkür etmez.
Dahası kapıyı neden tuttum diye de sinirlenir. Bu milletin kimyası bozulmuş.
Sadece bir kapı tutmayla olacak iş değil bu.
BİR
TÜRK BAKIŞI KOMEDİSİ…
#CemYılmaz
ın en sevdiğim filmlerinden biri Yahşi Batı’dır. Sadece küfür ettiği diziler
yerine böyle Türk bakışı esprilerin olduğu filmler yapsa çok daha iyi olurdu.
Dünyadaki olaylara bir Türk nasıl bakardı? Al sana bilmem kaç tane senaryo
fikri.