Powered By Blogger

12 Nisan 2016 Salı

O konuya, Cemal Süreya'dan cevap...

     Bir şair, illa ki yaşadığı şeyleri mi kaleme almalıdır? Biz toplum olarak böyle düşünürüz. Fazla kurmacaya alışık değiliz. Belki de böylesi, bize daha romantik geliyordur. Ne dersiniz? Bir şair, bir konuda yazdıysa, o şey muhakkak başından geçmiştir gibi bir algımız var. Biz okurlar olarak, gerçeklik peşinde koşuyoruz. Gerçeklik, daha çok etkiliyor bizi. O acıları yaşayan birilerinin olduğunu bilmek, daha çok inandırıyor bizi, şiire. Son dönemde, bu durum değişmiş olabilir. Yaşadığımız çağ, başka çağ. Doğal olarak, bu çağa ister istemez ayak uyduruyoruz. Bu çağda bize, “Hayal edin” diye çok nasihat ediliyor. Belki bu nedenle, gerçeklik aramıyoruzdur artık şiirde.
Cemal Süreya

                                              “BAŞINA GELMİŞ Kİ YAZMIŞ” DÜŞÜNCESİ
     Bu konuda Cemal Süreya’dan örnek vermek istiyorum size. Şiirin doruklarındaki bir şairin, bu işe bakış açısı nasılmış, bir de onu görelim istedim. “Sizin hiç babanız öldü mü?” adlı meşhur bir şiiri vardır şairin. Bakalım bu şiirini, babası öldükten sonra mı kaleme almış? Çünkü hepimizin beklentisi bu yönde. “Babası ölmüş olmalı ki, bu şiiri yazmış herhalde” düşüncesi, beynimizde dolaşıp duruyor. Bende böyle düşünüyorum aslında deyip, sözü Cemal Süreya’ya veriyorum: “Babamın ölümünü anımsıyorum; kız kardeşlerim, halam, başkaları, kendilerini yerden yere atıyorlardı. Benim gözümden yaş gelmemesi o günlerde dedikodu konusu bile olmuş. Bir süre sonra, kız kardeşlerim, halam, başkaları, gerçeğe alıştılar. Ama benim içimdeki düğüm çözülmedi.
                                                    GERÇEKLER ÇOK FARKLI OYSA
     Üç yıl sonra Aksaray’da (Sezai’ye anlatmıştım), on üç yıl sonra Beykoz’da gittiğim kahvelerde bir çok kez babamın az ilerdeki masada oturduğunu gördüm. Çayını içiyor, az sonra da kalkıp gidiyordu. Yanılsama, evet. Ama neden bütünüyle işlemiyordu yanılsama? Niçin yanına gitmiyordum? ‘Sizin hiç babanız öldü mü?’ adlı şiirimi babamın ölümü üzerine yazdığımı sananlar var. İlk şiirlerimdendir. Babamın ölümünden dört yıl önce yayınlamıştım onu. ‘Kars’ı da. Kars’ı görmeden yazdım. İşin tuhafı yurda döndüğümde, teftiş göreviyle hemen gönderildiğim yer de Kars oldu.” Hatta fazladan “Kars” şiirinin de Kars’ı görmeden yazıldığını paylaşmış olduk. Siz bunu okuyunca şaşırdınız mı? Açıkçası ben şaşırdım. İnsan babası ölmeden nasıl böyle bir şiiri yazabilir ki? Başta da bu yüzden dedim ya, “Kurmacaya alışık değiliz” diye. Sizin bu konuda ki düşünceniz nelerdir peki?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

7 yorum:

  1. Gerçek hayat siyah ve beyazdan ibaret olunca sanatçı da renklendirmek ihtiyacı duyuyor. Biraz hüzün, az biraz gerilim ve bolca aşk. Tabi daha nice nicesi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum. Yorum icin tesekkürler ve sevgiler.

      Sil
  2. Bence *yazarın babası içinde ölmüştü *yönünde kullanmak isterim tahminimi.Ben bir şiir yazma sevdalısı olarak hayaller kurmam, hayal kurmaktan ise hiç hoşlanmam.Zira yenilgi gibi gelir bana istediğim ve geniş tutma ihtimalim olan hayaller gerçek olmazsa...Beklentilerimi o yönde düşük tutar, lakin istediğim şey yakınlarımdaysa, olması için gayret sarf ederim.Çok kaderci biri değilim.Adı üstünde hayal.Aşk ise tutunulan en sağlam ip gibi görünüyor şiirde.Ama o kadar çeşitli, şiir yazılacak membağlar var ki yaşam ve doğada...Kurmacaysa bir yetenek, nadir kişilerde olur bence.Onları tanımak zorundayız.Yazdıklarını okuyarak tabii.

    Yine arayıp da zor bulacağım veriler.Çok mutlu oldum.Sağol Cem kardeşim.Sevgilerimle iyi geceler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine olaya derinlemesine bakan, yazı gibi bir yorum. Çok teşekkürler sevgiler

      Sil
  3. kesinlikle haklısın evet ünlü bir yazar yada şair değilim ama her ikisinide seviyorum yazmak hoşuma gidiyor özellikle faceme bakarsanız bol bol şiirimi görürsünüz ve şiirlerim hakkında en çok duyduğum şeydir bu kime yazıyorsun bu şiirleri illa birileri olmak zorundaymış gibi en sonunda bende şöyle bir şiir yazdım Pek çok kişi soruyor bana.
    “Kime yazıyorsun bu şiirleri, şair” diyorlar…
    “Boşluğa” diyorum.
    Bazen tebessüm ediyorlar.
    Bazen kahkahalarla gülüyorlar
    ''Şaka demi'' diyorlar
    ''Hayır değil'' diyorum
    İşte o an bana
    Kimi mecnun gözüyle bakıyor.
    Kimi serseri…
    Orta yolu bir türlü bulamıyoruz.
    Yani diyeceğim şu be usta
    Ben şair değilim ki sadece yazıyorum “onu” yazıyorum.
    Onlar şiir sanıyorlar…
    Tuhaf bir hikâyem var farkındayım
    Ne yapayım bende bu kadarım...

    Yüksel ŞEKER

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu "tuhaf" hikayeyi sevdim :) Şairlerin genel olarak maruz kaldıkları tavır bu olsa gerek. Yorum icin tesekkürler sevgiler

      Sil