Powered By Blogger

20 Haziran 2016 Pazartesi

Cemal Süreya ve bir günü...

     Gündelik yaşamda Cemal Süreya nasıldı? Neler yapardı? Hiç merak ettiniz mi? Eğer merak ettiyseniz, size bir müjdem var. Bu yazı sayesinde, bu merakınızı giderebileceksiniz. Cemal Süreya günlük hayatını, Gösteri dergisi için yazmış. Derginin 21’inci sayısında. 1982 yılında. Bir gününü yazması zordur aslında onun için. Şair olmanın, bir sanat adamı olmanın etkisi ne kadardır bilinmez ama, günü gününe tutmaz. O yüzden anlatacağı bir günü, onu tam olarak yansıtamayacaktır bize. Bunu belirtir. Hatta geçirdiği bir günü değil de, geçirdiği bir haftayı anlatsa, okurun sorduğu soruya daha iyi bir cevap olabileceği düşüncesindedir. Ama her şeye rağmen, yine de anlatmaya çalışır.
ÖNERİ YAZI: Cemal Süreya: İmza günleri benim işim değil...
                                                   EN VERİMLİ SAATLERİ
     İstanbul’un Kadıköy’ünde oturmaktadır. İstanbul’lu kimliğinden çok, Kadıköy’lü kimliği daha ağır basmaktadır. Kadıköy’lülerin bir özelliğini de anlatır yazısında. Bir mecburiyetleri yoksa, çıkmazlarmış Kadıköy’den. Çünkü o yıllarda Kadıköy, hala bir kasaba gibidir. Ordaki mahalle kültürü, hala yaşamaktadır. Cemal Süreya o yıllarda, oğlu Memo Emrah ile yaşamaktadır. Memo Emrah, on üç yaşındadır. Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri dışındaki günlerde, işe gidişten eve dönme saatine kadar tüm hayatını oğluna göre planlar. Çünkü bu üç gün, oğlu annesinin yanındadır. En verimli saatleri sabahın 4’ü ile 9’u arasındadır. Bu saatlerden de anlaşılacağı gibi, erken saatlerde yatmaktadır. Bu saat dilimlerinde dünyayı bir kenara bırakıp, düşlerinin dünyasına dalarmış.
cemal süreya

                                        HAFTA SONLARINI NASIL GEÇİRİRMİŞ?
     Saat 9 olduğunda yorgunluk bir yandan, uykusuzluk bir yandan, belirtilerini göstermeye başlar. Yarım saatlik bir uyku, onu kendine getirecektir. Tabi uyuyabilirse. Eğer uyuyamazsa, o gün sersemlik çöker üstüne ve gitmek de bilmez. 4 ile 9 saatleri arasında kalkmayı alışkanlık haline getirmiştir. O kadar ki, kalkmayı gerektirecek bir neden olmasa bile, o saatlerde ayaktadır. O saatlerde kendisine çay eşlik eder. Çayı sever. Hatta, on bardağa kadar çay içtiğini bile söyler Cemal Süreya. Oğlunun yanında olmadığı hafta sonları, evde durmaz. Dostlarının kapılarını çalar. Vu bu dost ziyaretlerinin yapıldığı bazı akşamlarda, evinin ışıkları yanmaz. Dostlarının yanında sabahlamayı tercih etmiştir çünkü. Bozulan uyku düzeni nedeniyle, verimli saatleri de değişir.
ÖNERİ YAZI: Cemal Süreya'nın kötü roman ve kötü şiire bakışı nasıldı?
                                                    SİNEMA TUTKUSU
     Öğlenleri yemek yemez. Buna karşılık akşam yemekleri ise bir ziyafettir. Akşam 19:00 ile 20:30 saatleri, eşref saatidir. Bir kadeh şenlendirir bu saatlerini. Gençlik yıllarında sinema, onun için bir tutkuymuş denebilir. Her gün muhakkak bir sinemanın koltuğunda yerini alırmış. Bunun yanında tiyatro da var tabi. Sinema kadar hayatında kendine yer bulamasada.  Ama kahve alışkanlığı devamlıdır. Kahveden kahveye dolaşır. Birbirinden farklı üç kahveye girer çıkar gün boyu. Bu kadar kahve tutkunu olması boşuna değildir. Çünkü hiç de azınsanmayacak sayıda bir çok şiirlerini, kahvede yazmıştır. Bilinenin aksine sessiz, kendiyle baş başayken yazmaz şiirlerini. Aksine bu tip sesli ortamlar, alışkanlık haline gelmiştir onda. Evet, bir şairin günlük yaşamından kesitler böyle. Siz neler düşündünüz yazıyı okuduktan sonra, Cemal Süreya ve günlük yaşamı hakkında?

Foto kaynak:Pixabay.com


Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

2 yorum:

  1. Kadıköylülerin değişik bir özelliği oturdukları yerden ayrılmamaları.
    Bşr çok eserini kahvede yazması dikkatimi çekti. Genelde dediğin gibi bir çok kişi sessiz,sakin ortamı tercih eder

    Keyifle okudum yazını.
    Teşekürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarlar hep öyle düşünülür çünkü. Sessiz ve sakin ortamda yazarlar diye. Cemal Süreya farklı bir şair bu manada :) Yorumun için teşekkür ederim.

      Sil