Güne bloglardan konuşarak başlamak güzeldi...


     Bloğum olduğundan arkadaşım Tuğba’nın haberi yokmuş. Sabah diğerleriyle konuşurken haberi oldu. “Şimdi gözlüklerin daha entel gelmeye başladı bana Cem” dedi. Güzel ve tatlı bir blog sohbeti yaptık. “Sitene nasıl giriyoruz?” dedi. “Google’a, Yaşamdan Yazılar yaz, hemen çıkar” dedim. Hemen telefonu çıkardı. Siteye girdi.

blog açmak

     Reklamlardan bahsettim. “Hemen tıklayalım” dedi. Blogdaki reklamlardan birine tıkladı. 37 kuruşcuk kazandırdı bana sağolsun. “Ben her fırsatta reklamlarına tıklarım” dedi. Günde bir IP’den sadece üç defa reklamlara tıklayabileceğini söyledim. Kendisi de bir blog açmak istediğini söyledi. Aklına baya yattı gibi. “Eve gidince incelemem lazım” dedi. Açacak mı açmayacak mı yarın öğreneceğim. Güne benim bloğumdan ve bloglardan bahsederek başlamak güzeldi.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/g3O5ZtRk2E4

Muhterem Nur, Müslüm filmi ve para meselesi...


     Muhterem Nur, Müslüm filmi ile gündemde. Gündeme geliş sebebi ise, para meselesi. Biz millet olarak şu para işlerini bi çözemedik. Zaten film meselesi bu kadar ilgi görünce aklıma da gelmedi değil. Bu kadar ilginin ardından bir para meselesi patlak vermese dedim. 

     Ama bu para meselesini ilk olarak Muhterem Nur gündeme getirmiş. Bir programda filmden hiç para almadığını söylemiş. Buna karşın filmin iki ortağından biri olan Nuri Yıldırım ise- ben yapımcı olarak sadece Mustafa Uslu’yu biliyordum. Nuri Yıldırım ismini ilk defa duyuyorum- 950 bin lira aldığını söylemiş. Şimdi bu iki kişiden biri yalan söylüyor. Nereden bakarsan bak çirkin bir olay. 

     Burada yalan söyleyen Muhterem Nur ise bu daha da kötü. Bir eşten beklenen bu şekilde davranması değildir zira. Şimdi olay mahkemeye taşınmış. Mahkemede hesaplaşacaklarmış. Mustafa Uslu bunlar yaşanırken bir açıklama yapmamış mı peki? Yapmış. Hem de olması gereken saygınlıkta bir açıklama. 

Müslüm filmi

     Muhterem Anne olarak gördüğünü söylemiş Muhterem Nur’u. Bunun yanında maddi ve manevi yardımların yapıldığını ve yapılmaya da devam edeceğini söylemiş. Bu açıklamasıyla kendisini çok takdir ettim ben. Ama bu olayın buralara gelmesine niye izin verdi? Niye bu iki kişi arasındaki anlaşmazlığı düzeltmedi? Dışardan bakıldığında bu anlaşmazlığı giderebilecek bir yapıya sahip olduğu gözüküyor. 

     Belki de iki tarafın arasındaki bu sorunu çözmeye çalıştı. Bunu biz bilmiyor olabiliriz. Müslüm filmi bu kadar çok sevilmişken, bu kadar ilgi görmüşken, bu kadar gişe başarısı yakalamışken olacak şey miydi bu? Müslüm filminin herkes tarafından bu kadar çok beğenilmesi ne kadar güzelse, yaşanan bu para meselesi de o kadar üzüntü verici. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz? Muhterem Nur’un Müslüm filmiyle ilgili bu şekilde haber olması, “Yine mi menfaat” dedirtmedi mi size?

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/23LET4Hxj_U

Asgari ücret 2000 lira olur mu?


     Yine, yeni bir yıla az kaldı. Yine asgari ücret tartışmaları başladı. Hükümet enflasyon oranında zam yapılması konusunda ağırlığını koyarsa asgari ücretin 2000 lira olması gerekiyor. Bir zaman, şimdiki Meclis Başkanı Binali Yıldırım, enflasyonun altında zam yapmayacaklarını ve vatandaşı mağdur etmeyeceklerini söylemişti. Buna istinaden asgari ücretin 2000 lira olması gerekiyor diyorum. 

asgari ücret

     İşçi sendikaları 2000 lira olmasını istiyormuş. Gerçek enflasyona göre. Ama işveren sendikası ise beklenen enflasyona göre, yani %15 oranında. Buradan anlaşılıyor ki 1800 lira olması kesin gibi. Tartışmalar 2000 lira olsun mu olmasın mı noktasında yapılacak. “2000 lira olsa da bir şey değişmez. 2000 lira olduktan sonra ekmeğe, şekere vs. her şeye zam yapılır. Yine bir şeye benzemez bu yapılan zam” diyen arkadaşlarımın sayısı hiç de az değil. Ya sizin düşünceniz ne bu konuda?

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/antique-bills-business-cash-210600/

Yağmuru izleyip uykuya dalmak...


yağmur

     Uyandığımda sabahın dördüydü. Dışarıya baktığımda yağmur çatıların kiremitlerini dövüyordu. Hafif de bir rüzgar eşlik ediyordu yağmura. Hemen karşımızdaki sokak lambasının o sarı ışığıyla beraber çok güzel bir görüntü oluşturmuşlardı. Yorganı çektim üstüme. Rüzgarda sallanan yaprakları, yağmuru izledim. Huzur duyduğum anlardan biriydi. O şekilde uykuya dalmışım.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/green-pine-branch-in-selective-focus-photography-1523548/

Hayat hikayedir...


     Bu akşam İnstagram’da dolaşırken denk geldim bu söze. Güzel sözler ve bilgiler paylaşan, 1soru.1cevap hesabında. Sözün sahibi: Martin Heidegger. Kendisini tanımıyordum. Hemen Google’dan araştırdım kim diye. Alman filozofmuş. Hayat hikayedir. Bu ne güzel bir sözdür ya. Bu sözü okuduktan sonra, “Tamam. Artık hayata bu açıdan bakmam lazım” dedim. Siz hiç hayatınızı bir hikaye olarak gördünüz mü? Ciddi ciddi bir hikaye gibi yaşadınız mı hayatınızı?

hayat hikayedir

      Hayatın gerçekliğinden sıyrılıp bir hikaye kitabındaki kahramanın yerine koyamam kendimi. Aslında o kadar çok isterdim ki böyle düşünebilmeyi. Ama biliyorum kendimi. Birkaç saat böyle davranır sonra pes ederim. Aldığım bu tip benzer kararların hep sonu hüsran oldu çünkü. Belki hayatımı bir hikaye olarak göremeyeceğim. Ama bir anlık da olsa öyle yaşadığımı hayal edip mutlu oldum.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/art-blur-bright-candlelight-289756/

Geceye bırakılan bir blog yazısı...


     Bu gece 12’den önce yatakta olmam lazım. Dün gece 1’e yakın yattım. Uyku dengemi bozmamam lazım. Şu an saat 23:13 geçiyor. Bu yazımı yazarken yeni demlediğim çayımdan yudumluyorum. Televizyon kapalı. Sadece sobanın üzerindeki çaydanlıktan gelen ses işgal ediyor odayı. Huzurlu bir ortamdayım yani. 

huzur

     Bu gece televizyonda bir şey yoktu. Bende internete geçtim. Ata Demirer’in 40 programına konuk olduğu bölümün yarısını izleyebildim. Neredeyse 2 saatlik bir program. O kadar zamanım yok. Neden? Çünkü 12’den önce yatakta olmam lazım. Ata Demirer’in konuşmasına, hayata bakışına hayran kaldım. Hayatının olgunluk döneminde olsa gerek. Adamı al karşına, hayat üzerine sabaha kadar konuş. Bu arada yaşı 46’ymış. Arada birkaç anlamsız esprisini görmezden geldim tabi. 

     Başka? Başka bir şey yapmadım bu akşam. Belki bu yazıyı tamamladıktan sonra biraz Youtube’a takılırım. Ama fazla takılamam. Neden? 12’den önce yatakta olmam lazım çünkü. Ama önce bir bardak daha çay içeyim. Çayım güzel olmuş.


Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/tea-poured-in-white-ceramic-cup-82860/

Kendimi devamlı yorgun hissediyorum...


     Erken yatıyorum. Sabah kalktığımda yine yorgunum. Geç yatıyorum. Sabah yine kalktığımda yine yorgunum. Aynı yaşadığım bu durumu iş yerinden bir arkadaşım da yaşıyormuş. Bunun için hiç doktora gitmemiş. Diğer bir arkadaşımda unutkanlık varmış. D vitamini eksikliğinden kaynaklanıyormuş. Şimdi ilaç kullanıyor. Acaba yaşadığım bu yorgunluk hissi vitamin eksikliğinden dolayı olabilir mi? 

devamlı yorgun hissetmek

     Hayat kalitemi çok etkiliyor bu durum. İlk fırsatta doktora gitmeyi düşünüyorum. Gerçi bizim millet son dakikaya kadar doktora gitmez. Ne zaman ağrıya dayanamaz hale gelir, o zaman doktorun yolunu tutar. Dikkat ederseniz de bende gitmeyi düşünüyorum dedim. Kesinlikle gideceğim demedim. Şimdi doktora kim gidecek ya. İşte bu tam bir Türk düşüncesi. Gidersem gelecek hafta giderim. Gece vardiyasında olacağım. Eğer gidersem gelişmeleri sizinle paylaşmaya devam edeceğim.

Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/man-person-relaxation-steps-4129/