Doğu Demirkol, O Ses Türkiye Yılbaşı Özel performansı nasıldı?


     Doğu Demirkol, O Ses Türkiye Yılbaşı Özel programında kısa bir stand up şov yaptı. Güldür Güldür Show’dan bu yana izlemeyi özlemişiz kendisini. O program ile patlamıştı. Hala ara ara internetten açar izlerim o bölümünü. 

     Meğer daha önce Yetenek Sizsiniz Türkiye’ye katılmış. Ama çok kötü bir performans sergilemiş. Hatta yuhalanmış. –Bahsettiği bölümü izlemedim. O yüzden yuhalama var mıydı bilmiyorum. Belki espri olsun diye de söylemiş olabilir. – Benim ilk defa o akşam haberim oldu bu macerasından. 

     O yarışmanın öncesini, sonrasını anlattı. Adam başından sonuna yaşadığı her şeyden espri çıkarmış. Bu özelliğine hayran kaldım. Biz blogcular gibi. “Acaba bundan yazı konusu çıkar mı?” diye etrafı kolaçan etmemize benzettim ben bunu. 

Doğu Demirkol O Ses Türkiye Yılbaşı Özel

     Adam kendi filmiyle bile dalga geçti. “Ahlat Ağacı filmini babam bile izlemedi. Oğlum ben 3,5 saat duramam” demiş. Filmin kadrosunda gördüğümde, “Bu filmle, bunun ne alakası var ki?” demiştim. Adam komedyen. Böyle ağır bir filmle ne işi olabilir ki? Filmi izlemedim. Performansı nasıldı hiç bilmiyorum. Ama eminim iyidir. Bir komedyenden o filmde oynayacak bir karakteri çıkaracağını neyini görüp de karar vermiş olabilir yönetmen merak ettim? 

     Hadise, daha önce hiç izlememiş sanırım. Çok beğendi esprileri. Tüm jüri gibi oda bol bol güldü. Dikkat ettim de. Sadece gülüyoruz. Kahkaha atmıyoruz. Kahkaha attıracak kadar kimse güldürmüyor bizi galiba. Siz en ne zaman kahkaha attınız? Ben hatırlamıyorum. Bundan sonra attığım kahkahaları not mu alsam? Sonuçta her zaman olan bir şey değil. 

     Acun’un Doğu Demirkol’a kanı ısınmış. Bu ne demek oluyor? Yakınlarda tv8’de bir programı başlayabilir ya da bir programda jüri olarak görebiliriz onu. Aslında bu yazıyı daha önce yazmam lazımdı. Not almamışım. Sonra da aklımdan çıkıp gitmiş. Bu akşam yılbaşı bölümünü tekrar izleyince unutmadan yazdım. Doğu Demirkol O Ses Türkiye Yılbaşı Özel programından notlarım böyleydi.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/4BABC9tmbjc

Asıl mesele, kitap yazmak ve bastırmak mı?


     Kitap yazmak ve bastırmak değil mesele. Mesele, o bastıracağın kitapta ne yazdığın? Yoksa kitap bastırmak o kadar da zor değil artık. O kadar hevesliysen bi 50 tane kendin için bile bastırabilirsin. Alırsın kitaplarını, verirsin yakınlarına. Masanda durur kitabın. Herkese gösterirsin. Ve tabi kendine de. “İşte bastırdım kitabımı” diye. 

kitap yazmak ve bastırmak

     Olay, okurların senin kitabını beğenmeleri. Yayınevinin seni arayıp, kitap için ikinci baskıya başladıklarını haber vermesi. Böyle olmayacaksa kitap yazsan ne, kitabını bastırsan ne? Şu an istesem blog yazılarımın yer aldığı bir kitap bastırtabilirim. Bunu blog yazımda da paylaşırım. Kendin çal, kendin oyna durumu olur. Kitap yazmak ve bastırmak, belki de bu devirde en kolayı.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/iMwiPZNX3SI

İnstagram'da hikaye paylaşma istiyorum hunharca...


     İnstagram’da hikaye paylaşma özelliğini çok seviyorum. Eskiden İnstagram’ı bu kadar sevmezdim. Bu hikaye özelliği daha çok sevmeme ve daha çok vakit geçirmeme neden oldu İnstagram’da. Takip ettiğim kişilerden genelde hikaye paylaşanlar belli. İlk işim hikayelere bakmak oluyor. Yeni okumaya başladığı kitaptan, izledikleri filme kadar her şey hikaye yapılıyor. Çok küçük şeyler bile. Çalıştığı yerin masasını bile paylaşanlar var. 

İnstagram'da hikaye paylaşma

     Bir an bu akıma kapılmak istiyorum. Anlık ne yaptığımı paylaşmak istiyorum hikayelerle. “Dur, kendini kaybetme” diyorum sonra kendime. “Onu bunu paylaşarak milletin canını sıkma. Gerçekten paylaşılacak bir şey olursa paylaşırsın. Hikaye yaparsın” diyerek frenliyorum kendimi. Bu arada normal paylaşım yapan çok azdır artık herhalde. Gördüğüm kadarıyla herkes hikaye yapıyor. İnstagram’da hikaye paylaşma akımına sizin de kapılmak istediğiniz anlar oluyor mu?

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/wukJ9ug5KV8

Palu ailesi mi? O ne ki?


     Günlerdir Palu ailesi konuşuluyor. Ama ben konuşmuyorum. İnternette nereyi açsam karşımda onlar. Ama inadına neymiş bu aile diye araştırmadım. İnternette video izlemedim. Neden izlemiyorum biliyor musunuz? Duyacağım şeylerden korktuğum için. Kim bilir ne iğrençlikler duyacağım yine. Her duyduğum şeyde insan denen ırkımızdan biraz daha nefret edeceğim. Biraz daha kalbim ezilecek. 

Palu ailesi

     Psikolojim bozulacak. “Lanet olsun böyle dünyaya” diyeceğim. En iyisi mi bunları hiç yaşamamak. Onların yaptıkları pislikleri duymamak. Bilmemek en iyisi dostlar. Bu çağda her şeyi bilmek, belki de bize bir ödül değil de ceza olmuştur. Artık ben ciddi ciddi böyle düşünmeye başladım. Telefonun, televizyonun, internetin olmadığı bir dönemde yaşasaydık daha mutlu olurduk belki. Palu ailesi mi? Benim öyle bir aileden haberim yok.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/kX9lb7LUDWc

Cemal Süreya'yı hangi şiiriyle tanımıştım?


     Cemal Süreya’yı ilk olarak, “Sizin hiç babanız öldü mü?” şiiriyle tanımıştım. “Benim bir kere öldü kör oldum” dizesini okuduğumda, “Bu nasıl bir dize böyle” demiştim. Sonra sosyal medyada çok paylaşılan, “Hayat kısa kuşlar uçuyor” dizesi de onunmuş. “Bu dize onun muymuş” diye şaşkınlığımı dile getirmiştim.

Cemal Süreya

     Kanallar yılbaşı nedeniyle dizilere ara verdiler ya. Her akşam kanallarda genelde yabancı filmler oluyor. Bir an için dizisiz bir televizyon hayal ettim. Düşünsenize. Hiçbir akşam, bir tane bile dizi yok. Ne yapacaktı o zaman bu kanallar? Şimdiki gibi her akşam yabancı film yayınlayıp dururlardı herhalde. O zaman evdeki annelerimiz ne yapardı dizisiz? Benim için iyi olurdu diye düşünüyorum. İzlemek istediğim yabancı filmler yayınlandıkça izlerdim. Bilgisayardan film izleme alışkanlığım yok. Televizyondan izlemek daha kolay geliyor.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/F3ig12CrnGo
    


Ayla filmi yorumum...

Ayla filmini bu akşam Fox’da izledim. Film bittikten sonra filmi tekrar yayınladı Fox. Tv’de ilk kez yayınladığın akşam olsa anlarım. Seyirciyi sıkmayın. Filmin ilk yarım saati soluksuz gitti. Ayla’yı arabanın altına itip koruduğu anlara kadar. Ondan sonra tempo acayip düştü. Bir ara sıkıldım. Sonlara doğru tempo yine yükseldi. Bavula koyup kızı kaçıracak kadar sevgiyi anlamadım ben. Kızın, nişanlandığını söylediği ve adamı bırakıp gittiği sahne yıktı geçti. Her filmde Çetin Tekindor oynatılmak zorunda mı? Çetin Tekindor’u görünce canım sıkıldı. Tamam, oyunculuğuna diyecek bir şey yok. Ama her projede onu görmek de sıkıyor insanı. Filmin sonunda gerçek, Süleyman ve Ayla’nın kavuşmasının gösterilmesi on numara bir hareketti.

TRT 1, yeni başlayacak dizisi için reklam vermemelidir...


     TRT 1, bu akşam başlayacak olan yeni dizisi Vuslat için Hürriyet gazetesinin internet sayfasının en başına reklamını vermiş. Bu kaçıncı yazışım bilmiyorum. TRT, bir özel televizyon gibi davranamaz. Popüler gazete sitelerinden birinin en başına, yeni başlayacak dizisinin reklamını vermek devlet televizyonun yapacağı bir iş değildir. Bu, tam bir özel televizyonun yapacağı bir harekettir. 

TRT

     Onları böyle yapıyorlar diye yargılamıyorum. Çünkü onlar izlenmek durumunda. Ne kadar izlenirse o kadar reklam ve o kadar para demek. Daha önceki yazıyı bilmem kaç zaman önce yazmıştım. Görüyorum ki değişen bir şey yok. Bundan sonra da değişeceğini zannetmiyorum. Ama ben yine de yazmak istiyorum. TRT 1, yeni başlayacak dizisi için reklam vermemeli.

Foto kaynak: https://unsplash.com/photos/ZtSl6qxcgus